Tiyatronun “Alaylısıyım”

Kendi deyimiyle “Alaylı tiyatrocu” Aydın Deniz ile tiyatro ve sanata dair keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik


  • Oluşturulma Tarihi : 18.09.2016 07:49
  • Güncelleme Tarihi : 18.09.2016 07:49
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Tiyatronun “Alaylısıyım” haberinin görseli

EMİRCAN IŞILDAK – ÖZEL HABER

Hem Türkiye hem de Almanya’da tiyatroculuk yapan, Frankfurt Türk Tiyatro Festivali’nin düzenlenmesinde emeği olan tiyatrocu Aydın Deniz ile sanata dair bir söyleşi gerçekleştirdik. Söyleşide samimi açıklamalarda bulunan Deniz, tiyatroya başlama hikayesinden Almanya’daki tiyatro çalışmalarına kadar birçok konuda sorularımızı yanıtladı.

TİYATROYA İLGİ KÜÇÜK YAŞTAN

Söyleşinin başında kendisiyle ilgili bilgi veren Deniz, tiyatroya ilgisinin çocuk yaşlarda başladığını belirterek, “1973 yılında Aydın’ da dünyaya geldim. Ailem de bana Aydın ismini vererek bu durumu iyice pekiştirmiş diyebilirim. 17 yaşına kadar köyde yaşadım. O zamanlardan tiyatroya bir ilgim vardı. Kasetlerden tiyatro oyunlarını dinleyip sonra taklitlerini yaparak kendime bir yol çizmiştim. Hatta usta oyuncular Zeki Alasya ve Metin Akpınar'ın oyun kasetlerini dinlerdim.  Onları dinlemek çok hoşuma gidiyordu. Kasetlerden dinlediğim oyunları hayal dünyamda canlandırırdım. Böylelikle de tiyatroya ilk adımlarımı attım diyebilirim” dedi.

KIZIM BENİM YOLDAŞIM

Yoğun çalışma temposunda ve genç yaşta baba olduğunu da vurgulayan Deniz, kızı Nilay’ın kendisinin yoldaşı olduğunun altını çizerek, “Sonrasında otellerde animasyon ekibi kurup çeşitli beldelerde çalıştım. Hatta bu tempo arasında ilk evliliğimi bile yaptım. Kızım Nilay'a kavuştum. Genç yaşta baba olmak müthiş bir duygu. Geriye dönüp baktığım zaman iyi ki de baba olmuşum diyorum. Kızım şimdi en yakın arkadaşım ve aynı zamanda da yoldaşım” ifadelerini kullandı.

İKİ ÇOCUKLU BEKAR ADAM ROLÜNDEYİM

Tiyatro kariyerindeki yurtdışı maceralarını da anlatan Deniz, “Konservatuar okuyamamak açıkçası içime oturmuştu. Ben de bu doğrultuda Almanya’ya gittiğim dönemde özel dersler almaya başladım. Tiyatro Frankfurt’ta hocam Kamil Kellecioğlu ile beraber çalışmaya başladım. Kamil Kellecioğlu, orada bulunan Tiyatro Frankfurt’un kurucusu ve aynı zamanda da yönetmendir. Kendisiyle daha ilk sohbetimizde birbirimizi çok iyi anladık ve tiyatroyu bir yerlere getirme konusunda el ele verip sözleştik. Kendisiyle çok başarılı oyunlara imza attık. Tiyatroda alaylı olmayı da sevmiştim. Bu arada ikinci evliliğimi de yaptım. Oğlum Yusuf dünyaya geldi. Hatta geçenlerde ilk tiyatrosunu oynadı. Çocuklarımın yaşattığı gurur bana hayatımı yanlışlarım olsa da doğruları yapmış olduğumu gösterdi. Şimdi tiyatro diliyle iki çocuklu bekar adam rolündeyim” dedi.

SAHNEYE DÖNMEYE HAZIRLANIYOR

Dünya Tiyatrolar Günü’nde annesini kaybettiğini ifade eden Deniz, sahnelere ise önümüzdeki yıldan itibaren döneceğini belirterek, “14 yıl kadar Frankfurt’ta kaldıktan sonra üzücü bir kaç olaydan sonra dönmeye karar verdim. Annemi Dünya Tiyatrolar Günü’nde kaybettim. Onun vefatı nedeniyle tiyatroya da ara verdim. Şu ara iki kitap yazmakla meşgulüm. Seneye hazırladığım bir oyunla da tekrar sahnede dönmeye hazırlanıyorum” öngörüsünü yaptı.

ALMANYA’DA ÇOK ZORLANDIK

Almanya’da Türk vatandaşlara tiyatroyu sevdirmelerinin zaman aldığını söyleyen Deniz, “Almanya’daki vatandaşlarımızı tiyatroya alıştırmak, onlara tiyatroyu sevdirmek hiç kolay olmadı. Bu tiyatro adına da zor bir olaydı. Çünkü orada yaşayan vatandaşlarımızın çoğu kültür-sanata uzaklardı. Tiyatronun televizyonlarda gösterilen komedi programları olduğunu düşünüyorlardı. Hatta bir oyun sonrasında bir doktor gelip; ‘Aydın Bey biz gülmeye gelmiştik ama gülmedik’ dedi. Oyun Özen Yula’nın ‘Dünyanın Ortasında Bir Yer’ isimli başarılı bir dramasıydı. Yine benzer şekilde bir hanımefendi gelip; ‘Aydın Bey siz hep gülüyorsunuz, güldüreceksiniz diye geldik ama çok kötü biriymişsiniz ağlattınız’ dedi. Bu anıları unutmuyorum” dedi.

KAPI KAPI DOLAŞIP BİLET SATTIK

Bu anlamda fedakarlıklardan kaçınmadıklarını söyleyen Deniz, “Oradaki insanlarımızı tiyatroya alıştırmamız, tiyatronun ne olduğunu öğretmemiz gerekiyordu. Gerektiğinde kapı kapı dolaşıp biletler de sattık. Tiyatroya destek çok az bir kesimden geliyordu. Alman tiyatrosunun en ucuz bileti 30 Euro iken biz 10 Euro’ya bilet sattık. Hatta pahalı diye de tepkiler aldık. Bunların dışında Almanlar da oyunlarımıza gelip izlesin diye üst yazılı tiyatroya başladık. Bu yeniliğimiz güzel geri dönüşler sağladı. Çok olumlu tepkiler aldık. Halen daha bu uygulamamıza devam ediyoruz” şeklinde konuştu.

FESTİVAL DÜZENLİYORLAR

Frankfurt kentinde düzenledikleri tiyatro festivaline önemli konukların geldiğini de belirten Deniz, “Kamil hocamızın çabalarıyla, değerli ustalar Haldun Dormen, Tamer Levent ve Ayla Algan her yıl onur katılımcıları olarak her türlü destekleriyle bizim yanımızda oluyorlar. Her yıl üst düzeyde katılım sağlanan Frankfurt Türk Tiyatro Festivali’ni düzenliyoruz. Bu anlamda festivale katkısı olan herkese de minnet duyuyor ve teşekkür ediyorum” dedi.

TÜRK TİYATROSUNDA İLERLEME YOK

Türk tiyatrosunu Batı’yla kıyaslayan Deniz, “Avrupa'da en önemli unsur tiyatro oyuncularının disiplinli şekilde işlerine konsantre olmalarıdır. Bu anlamda herkes görevine düşeni hakkıyla yapar. Siyasete karışmaz, özelini tiyatroya taşımaz taşıyamaz. Dost alışverişi, hatır işleri olmaz. Tiyatronun ödeneklerinden bir kuruş bile boşa harcanmaz. Kısacası herkes görevini dört dörtlük yapar. Yıllar sonra döndüğüm Türkiyede Tiyatro özlemi sona ermişti. Türkiye’de ise bir sezon iki sezon birçok oyuna gidiyorsun izliyorsun, seviniyorsun. Sonra bir bakıyorsun, özel olsun olmasın bütün tiyatrolarda yeni bir yazar ve yeni bir oyun yok. Hep aynı oyunlar tekrar tekrar oynanıyor. Bu aralar sandıklardan çıkarılan oyunlar yine sahnelerde. Bu bağlamda yenilik pek göremiyorum. Yazar mı yok? Oyun mu yok? Araştıran, bulan mı yok? Kendine güvenen mi yok? Kısacası Türk tiyatrosunda ilerleme yok”  değerlendirmesinde bulundu.

 

ÇOCUKLARA SANATI AŞILAYALIM

Son olarak tiyatro ve sanatın eğitimdeki rolüne de değinen Deniz, “Tiyatronun küçük yaşlardan itibaren çocuklarımıza işlenmesi gerekir. Eğitime okullarda başlamalıyız. Çocuklar yaşamı boyunca hangi işi yaparsa yapsın, tiyatronun ve sanatın kat kat faydasını görecektir. Ama tiyatrocu demek de sanatçı demek anlamına gelmiyor. Sanatçı olabilmek için bir şekilde üreteceksiniz. Ama yazarak, ama yetiştirerek, ya da geliştirerek olacak. Bunları yaparsanız sanatçısı oluyorsunuz” diye konuştu.

Aydın Deniz’in “Tiyatroman” isimli kitabından kısa bir alıntı:

Serseriyim ben; Siz’li Biz’li konuşmalardan pek hoşlanmam. Sen’i bilirim ben’i bilirim...! 

Sus ve dinle! Serseriyim ben; İçten gülerim güleceksem, yalnız ağlarım ağlayacaksam, ha birde yanında rahat olduğumu hissettiğim dostlarım vardır onlarla ağlarım... Onlar bilirler serseriliğimi. Acımazlar yargılamazlar. Yalakalık yapacak acizliğe sahip değilim, karşımdakinin makamı, cebi, güzelliği beni ilgilendirmez. Dürüst olacak olacaksa benimle.

Serseriyim ben,

Bildiğiniz serserilerin en serserisi belki de.