“Toplumdan soyutlanarak şiir yazmayı düşünemem”

Çocuk edebiyatı yazarı ve şair Özlem Tezcan Dertsiz ile şiire ve kitaplara dair söyleşi yaptık. İzmir’de yaşamını sürdüren Dertsiz, günümüz edebiyatına ve pandemi sürecine dair konuştu


  • Oluşturulma Tarihi : 24.11.2020 07:36
  • Güncelleme Tarihi : 24.11.2020 07:36
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“Toplumdan soyutlanarak şiir yazmayı düşünemem”

Merhabalar sevgili okuyucularım. ‘İlkses yeni heyecan’ diyerek bundan böyle her hafta salı günü ‘Kent ve Sanat’a dair yazılarım ve söyleşilerim ile İlkses Gazetesi’nde sizlerle olacağım. Yeni heyecanımı yaşarken bu heyecanı, İzmir’in ve Türk edebiyatının önemli isimlerinden çocuk edebiyatı yazarı ve şair Özlem Tezcan Dertsiz ile söyleşerek başlıyorum. Beni kırmayarak sorduğum tüm sorulara samimi yanıtlar veren o söyleşinin detayları...
Şiir ile tanışmanız nasıl oldu?
Örnek aldığınız ya da etkilendiğiniz şair var mıydı?
Şiirli, kitaplı, dergili bir evde doğdum.Babam Necdet Tezcan yazar olduğundan zengin bir kütüphanemiz, her ay gelen güncel dergilerimiz vardı.Behçet Necatigil babamın öğretmeni olmuştu.Evde hep sözü geçerdi, şiirleri okunurdu.Uzun süre Necatigil’in yakın akrabamız olduğunu düşünmüştüm.Annemin elinden de kitap düşmezdi.Teknolojiden uzak yıllar olduğu için, kitaplar baş tacımızdı.Kitaplığımızın başına geçip oyun oynarken daha küçük yaşta Nâzım Hikmet’i, Cemal Süreya’yı, Attila İlhan’ı, Gülten Akın’ı… tanıyordum.Evde yüksek sesle şiir okumak en büyük eğlencemdi.Sonra edebiyat eğitimi almaya karar verdim.Orada pek de bilmediğim şiirin geçmişiyle, halk edebiyatıyle, divan edebiyatıyla tanıştım.Tevfik Fikret’ten şiirin kurgusuyla ilgili çok şey öğrendim.Yani şiirimi döşeyen taşlarda pek çok şairin izi vardır.



Günümüz şiiri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Her dönemde gerçekten şiir üzerine düşünen, onu dert edinen, ortaya insanı heyecanlandıran eserler koyan şairlerimiz var. Artık şiir ödülü jürilerinde  yer alıyorum. (Yaşlanıyor muyum ne!) Genç kalemlerin şiirlerini yakından takip ediyorum. Aralarında umuduma umut katan adlar var. Günümüz şiiri de daha önceki dönemlerde olduğu kadar güçlüdür, güzeldir. Bunun anlaşılması ilerleyen zamanlarda olacaktır.



Ödüllü bir şair olarak, ödülün şiir üstündeki etkisi nedir?
Ah şu şiir ödülleri… Sinemaya, bilime, öyküye, romana, fotoğrafa yakışan ödüller nedense büyük bir kesim tarafından şiire yakıştırılmıyor.Benim bu konuya bakış açım biraz farklı.Bir kere şiir ödüllerini şiirleri ya da şairleri yarıştırma olarak görmüyorum.Şiiri gündeme getirme, altını çizme, bir şiir rüzgârı yaratma eylemi olarak görüyorum. Kaybeden yok, kazanansa şiir… Tüm şairlere diri olun, tetikte olun çağrısı… Kazanana hem onur hem sorumluluk… Ancak ödüller hakkında beni rahatsız eden başka konular var ki, bir sonraki soruda bunu sormuşsun zaten.
ŞİİR ALANINDA YETKİN ADLAR OLMALI
Çeşitli yarışmalarda juri üyeliği yapıyorsunuz.Jurilerin ödül konusunda yeterince objektif olduğunu düşünüyor musunuz?
Jürideki adların önemli olduğunu düşünüyorum.Bir kere şiir alanında yetkin adlar olmalı.Televizyona çıkıp iki şiir okuyan kişiyi jüri üyesi yapamazsınız.Ödülün kime verilmesini değil, nasıl verilmesi gerektiğini düşünen, ilkeleri olan jürinin objektif olduğunu söyleyebiliriz.Jüri üyeliği yaptığım yarışmalar için kesinlikle objektif seçimler yapıldığını, emek verildiğini de belirteyim.
Genelde ilk şiirler aşka ve sevgiliye dair olur? Sizin neye dair olmuştu ve şiir yazma serüveniniz nasıl başladı?
Benim şiir serüveni biraz erken başladığından ilk şiirlerim aşka dair değildi.İlkokul ikinci sınıfta “Okulum” adlı bir şiir yazmıştım. Ama okulları o kadar büyük aşkla seviyormuşum ki, ömrüm oralarda geçti. On beş yıllık öğrencilik hayatımdan sonar yirmi yedi yıllık öğretmenlik serüvenim başladı.Tabi ki edebî anlamda yazdığım ilk şiirlerde aşk teması yoğun.Çünkü kalbinizi harekete geçirmeyen bir şeyin şiirini yazamazsınız.Ya da yazarsınız ama hiçbir şeye benzemez.Ama aşk önünde duruşunuz, hayata karşı duruşunuzdur aynı zamanda.gerçekler kalbinize dokunur
Pandeki sürecini yaşıyoruz.Bu süreç edebiyaçıları nasıl etkiledi?yazmaya, üretmeye devam ediyor musunuz?
Salgın sürecinden olumsuz etkilendim diyebilirim.Çünkü kitaplar dışında hayata anlam katan birçok şeyden uzak olmak, sürekli bir endişe halini yaşamak çok zorlayıcı bir durum. Bol bol okuyorum ama biraz daha az yazabiliyorum. Bana göre üçüncü dünya savaşını yaşıyoruz.Doğa ve insan arasında.Doğa, haklı olarak insana çok kızgın.Bakalım bu süreçten nasıl çıkacağız?
Toplumsal şiirler yazan bir şairsiniz?Şair toplumsal düşünmek zorunda mı?
Toplumdan soyutlanarak şiir yazmayı düşünemem.Çünkü yaşadığım coğrafya, acıları, sevinçleri, gelenekleri, görenekleri, adaleti, adaletsizliği, her şeyiyle benim gerçeğimdir.Gerçekler kalbinize dokunur, gerçekleri yazarak kalplere dokunursunuz.
Edebiyat dergileri şair için vazgeçilmez bir mecra mı?
Elbette… Şiir dergilerini izlemeden, geçmişin ve bugünün şiir kitaplarını okumadan, bu işe kafa yormadan bir yere gelineceğine inanmıyorum.Şiir yolunun, yol işaretleri edebiyat dergileridir.Onlardan her zaman öğrenilecek çok şey var. Yalnızca yeni yazanlar için değil, şiire gönül vermiş herkes için önemlidir dergiler.
Son zamanlarda şiirin yanında çocuk edebiyatı alanında da eserler yazıyorsunuz.Sizi çocuk edebiyatına yönelten neydi?
Öğretmenlik mesleğinin, anne olmanın bu yönelişteki payı büyük. Yıllar boyu biriktirdiklerimi kâğıda dökmek istedim.Mesleğim gereği de çok fazla çocuk ve ilkgençlik kitabı okuyordum. Bu da beni çok besledi. Çocuk kitabının nasıl yazılması ya da yazılmaması gerektiği kafamda iyice oturdu.Çocukluğumun en tutkun olduğum yazarlarından Muzaffer İzgü’nün de “Çocuk okuru olmayan bir toplumun yetişkin okuru da olmaz.” sözünü de rehber alarak, çocuklar için de yazmaya başladım.Onlara yazmayı da çok sevdim.
Günümüzde yayımlanan çocuk edebiyatı eserlerinin niteliği hakkında neler söylemek istersiniz?
Çocuk edebiyatının çok hassas bir konu olduğunu düşünüyorum.Her önüne gelen bu işe el atmamalı.Çünkü kitaplar, çocukların hamuruna çok şey katıyor.Bir çocuğu bile zedeleyecek şeyler yazılmamalı.Çocuk edebiyatı ürünlerini okuyan, onlar üzerine düşünen insanlar çocuk kitabı yazmalı.Günümüzde çok iyi örnekler yanında, çok kötü örnekler de var. Anne babaların, öğretmenlerin çok dikkatli olması gerek.
Yazmaya hevesli çocuklarımıza, gençlerimize söylemek istediğiniz şeyler var mı?Yazmanın sihirli bir formülü var mı sizce?
Yazmanın sihirli formülünü biliyorum.Bu formülü bulmak için çok uğraştım. Ve yazmanın heves olmaktan çıkıp bir tutkuya dönüştüğü insanlarımıza bu formülü açıklıyorum: Okumak, okumak, okumak… Seçerek okumak, bilinçli okumak, süzerek okumak… Okumanın küpü  dolup taşmalı ki, yazmanın kalemi açılsın. Bundan sonra sinema, resim, müzik, fotoğraf … yani diğer tüm sanatlar yazınızı besleyecektir.
KENDİ YOLLARINI KENDİLERİ ÇİZSİN
Çıkarmayı düşündüğünüz yeni kitaplarınız var mı?
Farklı türlerde yayımlanmayı bekleyen dört dosyam var. Hayata karışacakları zamanı bekliyor hepsi.Zaten salgın sürecinde yayınevlerinin kitap basması bile mucize.Bir çağ bitip yeni bir çağ başlayacak sanki ve bizi neler beklediğini hiç bilmiyoruz.Şairin ödülü şiiridir diyorlar.Yazmanın ödülü de zamana bir anlık “dur” diyebilmek. Anlam arayışına bir yanıt bulabilmek… Yazmaktan ve okumaktan hiç vaz geçmesin genç şairler.Ve kendi yollarını kendileri çizsinler.
Son olarak İzmir sizin için ifade ediyor?
Mustafa Özturanlı’nın hazırladığı İzmir seçkisinde İzmir için şöyle yazmıştım: “İzmir, telaşlarımın bitip yavaş’larımın başladığı kırklı yaşlarıma denk geldi. Hani yıllarca görmeseniz de karşılaştığınızda kaldığınız yerden devam ettiğiniz dostlarınız vardır.Hani ağzınızdan çıkacakları hiç düşünmeden konuştuğunuz… İzmir öyle işte benim için. İki çay söyleyip gevreği bölüştüğüm, aynı şiiri ezbere bildiğim, yalnızlığıma meydan okuduğum şehir… İzmir, başımı yasladığım omuzdur, yaş almayı istediğim günlerimdir.”

Sanatı, eğitim sisteminin tam ortasına koymalıyız
Şiirlerinizde toplumumuzdaki şiddet olaylarından çok etkilendiğinizi görüyoruz.Bir söyleşinizde de “toplumdaki şiddet sanatsızlıktan kaynaklanıyor” demişsiniz. Bu söyleminizi  biraz açar mısınız? Neden şiddetin doğal olduğu bir topluma dönüştük?
Bu sözlerimi çokça dile getiriyorum, getirmeye de devam edeceğim.Sanatı, eğitim sisteminin tam ortasına koymalıyız.Lise öğrencisiyken dinleme şansı bulduğum Asım Bezirci “ sanatı, edebiyatı seven insan, başka insanlara zarar vermez,” demişti.Resimle, müzikle, tiyatroyla, edebiyatla, sporla eğitilen çocuklarla, gençlerle eşitliğin, barışın temelini oluşturabiliriz.Şiddetin karşısına bilimle çıkabiliriz, kitaplarla çıkabiliriz diye düşünüyorum. Söylediklerimiz eğitim politikamız olduğu gün akan kan duracaktır.

ÖZLEM TEZCAN DERTSİZ
KİMDİR?

1972 yılında, Edirne'de doğdu.Orta öğrenimini bu kentte tamamladı, Marmara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat Öğretmenliği Bölümü'nü bitirdi.Edirne, İstanbul ve Kastamonu, Bursa ve İzmir’de öğretmenlik yaptı.Halen İzmir’de yaşamaktadır.Son zamanlarda çocuklar için de yazmaktadır.Şiirleri, Varlık, Akatalpa, Dize, Agora, Kum, Bahçe, Pencere gibi dergilerde yayımlandı.

Eserleri

ŞİİR
Şimdi Gitsem Güz(2004)
Faili Mecnun (2011)
Ateş Alfabesi(2013)
Sus Şarkıları(2019)

Çocuk Kitapları

Alkım’ın Renkleri
Çılgın Sokak Dedektifleri
Çikolata Ağacı
Siyah Pelerinli Dev ( Aysel Kaymaz ile birlikte)
Küçük Bilge’nin Maceraları( Funda Özsoy ile birlikte)
Düş Treni ( Necdet Tezcan ile
birlikte)

Haber Merkezi