Türkiye’den İsviçre’ye uzanan edebiyat aşkı

Yazar Necmettin Yalçınkaya ile edebiyat ve kitapları üzerine konuştuk. Yalçınkaya’nın küçük yaşlarda öyküyle başlayan yazım hikayesi ilerleyen yıllarda ürettiği eserlerle taçlandı

  • Oluşturulma Tarihi : 21.07.2020 08:54
  • Güncelleme Tarihi : 21.07.2020 08:54
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Türkiye’den İsviçre’ye uzanan edebiyat aşkı haberinin görseli

ONURHAN ALPAGUT-RÖPORTAJ
Yazar Necmettin Yalçınkaya’nın hayatının büyük bir bölümü İzmir’de geçti. 2003’den Türkiye’den ayrılan yazar 2003’ten beri İsviçre’de yaşıyor. Yazıyla alakası okuduğu okul sıralarında mizah öyküleriyle başlayan Yalçınkaya, ilerleyen yıllarda “Bir Gün Mutlaka” ve “Kısa Bot” öyküleriyle birincilik ve üçüncülük aldı. Şu an şiirleri ve öyküleri internet ortamında yayınlanmaya devam etmekte. Usta kalem, “12 Eylül’de Güldük Netekim! Anamdan İnciler”, “Stres Bileziği Anamdan İnciler 2”, “Mendil Sen Kokuyordu, On Çocuktuk ve Bir Yarım”, “Elma Çiçeği” kitaplarının altına imzasını koydu.
Bize kısaca kendinizden söz eder misiniz?
1960 doğumluyum. Sarıkamış doğumlu olmama rağmen, İzmir’de büyüdüm. İlk, orta ve lise öğrenimini İzmir’de tamamladım. 1978 yılında İzmir Namık Kemal Lisesi Edebiyat Bölümünü bitirdim. 2003’den beri İsviçre’de yaşıyorum.
Hayatınızda en çok iz bırakan olay nedir?
60’lı yılların sonunda İzmir çok bakir bir şehirdi. Her yer yemyeşil, bağ bahçe ve meyve ağaçlarıyla doluydu. Mahalleler, insanların bir arada yaşadığı güvenli yerlerdi. Kimse kapısını kilitlemezdi. Hem de uzak bir yerlere gidecekleri zaman anahtarı komşusuna bırakacak kadar… Dostluk, yardımlaşma, güven hat safhadaydı. O ortamda büyüdüğüm için kendimi çok şanslı hissediyorum. Hayatımda kırmadan, dökmeden iz bırakan çok insan oldu. Bunlardan biri de babamdır. Uzun boylu, yakışıklı, fedakar, büyük bir aileye tek başına yeten biriydi. Onu çok özlüyorum. Tabii ki annemi de.
ÇEVREMDE YOKSUL İNSAN ÇOKTU
Yazar olma yolundaki hikayeniz nedir?
Gürçeşme Ortaokulu sıralarında okul gazetelerine kısa öyküler yazardım. Mizah ağırlıklı. Birkaç öyküm de yayımlanmıştı. İyi bir gözlemciydim. İçinde nehir geçen ya da denizi olan bir yer, hele hele bu şehir İzmir ise zaten siz ya bir şair ya bir yazar ya da fotoğrafçı olursunuz. Çok da okurdum. Kemalettin Tuğcu okumak ayrı bir haz verirdi bana. Gerçi okurken çok hüzün verirdi bana. Ama çok gerçekti. Çevremde çok yoksul insan vardı çünkü.
Bugüne kadar hangi gazete ve dergilerde eserleriniz yayınlandı. Aldığınız ödüller ve elde ettiğiniz başarılardan kısaca söz eder misiniz?
“Bir Gün Mutlaka” ve “Kısa Bot” öyküm birincilik ve üçüncülük aldı. İnternet sitelerinde yayımlanan öykü ve şiirlerim oldu. Halen çok sitede şiir ve öykülerim okunmakta. Adıma kayıtlı edebiyatbahcesi.net web sitesi, kendini duyurmak isteyen amatör yazar ve şairler için iyi bir kapıdır. Ayrıca Türkçe edebiyata şair ve yazar kazandırmış bir web sitesidir edebiyatbahcesi.net.
Yazdığınız kitaplar hakkında bilgi verir misiniz? Ağırlıklı olarak ne türde yazıyorsunuz?
Ozan Yayıncılıktan çıkan 5 öykü bir de romanım var. “12 Eylül’de Güldük Netekim! Anamdan İnciler” ve “Stres Bileziği Anamdan İnciler 2” annelerimizi anlatan, komik, trajikomik ve kısa kısa anekdotlardan oluşuyor. Bunlar Türkiye’de bir ilktir. “Mendil Sen Kokuyordu, On Çocuktuk ve Bir Yarım” kitapları ise anı/öyküdür. Kaynağını yaşamdan alan, sokağı anlatan öykülerdir yazdıklarım. Elbette içinde kurgusal öyküler de vardır. Zaten her bir öykü yaşamdan bir kesittir. Her yazar da içinden geçtiği süreci yazar. Öykülerimde İzmir’in apayrı bir yeri var. İzmir’i yazmak, İzmir’i yaşamak gibi geliyor bana. İçimde bir özlem, içimde bir hasrettir çünkü İzmir. Yazıya ifade edemeyeceğim bir duygu olursa, bu kez şiire sığınırım. Ama şiir benim gerçek alanım değil. Aspirin niyetine yazıyorum… “Elma Çiçeği” romanım ise İzmir’den başlayan Avrupa’ya giden birkaç mülteci gencin yaşamını konu alıyor. Kampları, Avrupa’daki kaygan zemini anlattım. Duymak ile yaşamak arasındaki o uzun uçurumu birileri bilsin istedim.
ŞEHRE RENK KATAR
Kitap fuarları hakkında düşünceleriniz nedir?
Kitap fuarlarının gençlere, özellikle çocuklara kitap okuma alışkanlığı kazandıracağına inananlardayım. Bir kitap fuarı bir şehre renk katar. Yazarın okuyucusuyla göz göze gelmesini sağlar. En az kitap okuyan, insan başına düşen kitap sayısının çok az olduğu bir ülkede kitap fuarlarının olması bir nefes gibidir. Ama ne yazık ki bu ülkede yazarlar yalnızdır. Yazar yazdıklarını kitaba dönüştürmek için uzun bir yol kat eder. Kitabı çıkarsa şanslıdır.
YENİ BİR ÖYKÜ DOSYASI
Hedefte yeni proje ve kitaplar var mı?
Kendinize bir hedef belirleseniz bile sizin istenciniz dışında gelişen olaylar, sizi öteleyebilir. Koronavirüs gibi, ölüm gibi, hastalık gibi… Bazen bir yazar bunu fırsata çevirebilir. “Madem eve kapanmışım, yazayım bari” şiarıyla hareket edebilir. Son birkaç yıldır edebiyatbahcesi.net web sitesinden ötürü redaksiyon yapmaya da başladım. Bu beni hem rahatlatıyor hem de yazıdan uzaklaştırmıyor.  Yeni bir öykü dosyası hazırlıyorum. Yarıladım gibi. Bu kez anı/öykü dışında yaşamın her alanındaki insanları farklı bir tarz kullanarak yazmaya başladım. Aklımın bir köşesinde “yeni bir romana başla” fikri duruyor hep.