TYB’nin konuğu genç bir şair

Türkiye Yazarlar Birliği İzmir Şubesi’nin bu haftaki konuğu şair ve yazar kimliğiyle tanınan Zeynep Kahraman Füzün oldu. Füzün, küçük yaşlarda başlayan yazma macerasını katılımcılarla paylaştı


  • Oluşturulma Tarihi : 19.12.2018 11:08
  • Güncelleme Tarihi : 19.12.2018 11:08
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
TYB’nin konuğu genç bir şair haberinin görseli

SULTAN GÜMÜŞ
Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İzmir Şubesi, Cumartesi Kültür Sohbetleri’ne şair ve yazar Zeynep Kahraman Füzün’ü davet etti. Şiir yazmayla başlayan sürecin öykülerle mecra değiştirdiğini aktaran Füzün, ikinci kitabı olan ‘Köz Yanılması’ndan da bahsetti. Okuyucunun, gerçekle kurgunun iç içe geçtiği kitabı okurken zamanın nasıl geçtiğini hissetmeyeceğini söyleyen Füzün, “Öykülerde sürpriz bir final karşılayabilir sizi” dedi.
1986 Akhisar doğumlu Zeynep Kahraman Füzün, hem bir anne hem de öğretmen. 2004 yılından itibaren dergi, gazete, antoloji ve internet sitelerinde; şiir, deneme, öykü ve akademik makaleleri yayımlanan Füzün’ün bir şiir kitabı da bulunuyor. Yazar şimdi ise yüksek lisans tezini hazırlıyor.
Şiire dair olan hislerini, düşüncelerini TYB üyeleriyle paylaşan Füzün, dinleyicilerin hikaye / öykü üzerine sorduğu soruları cevaplandırdı. Şair Füzün, Cumartesi Sohbetlerinin bir klasiği olan katılım belgesini ise Türkiye Yazarlar Birliği İzmir Şubesi Başkanı A.Levent Ertekin’in elinden aldı. İkinci kitabı olan ‘Köz Yanılması’na da yer veren Zeynep Kahraman Füzün, şöyle konuştu: “İçimizi köz gibi yakan meseleleri; bazen acıyla, bazen şakayla karışık ama her zaman hayatın içinden yazmaya çalıştım. Öykülerde sürpriz bir final karşılayabilir sizleri. Olaylar başınızı döndürüp canınızı sıkabilir. Gerçekle kurgunun iç içe geçtiği kitabı okurken zamanın nasıl geçtiğini hissetmeyeceksiniz.”
KUTU
KİTAPTAN…
 “Hayatım piksel piksel fotoğraflarla karşımdaydı. Kulaklarımda hissettiğim deniz suyu değildi artık; kızımın sesiydi. Genzimi yakan tuzlu su yerini çoktan karımın kokusuna bırakmıştı.”
“Kırış kırış elindeki taşı zeytinlere her vuruşunda: ‘Benden önce ölemez, benden önce ölemez,’ diyordu. Öyle hınçla vuruyordu ki zeytinler gereğinden fazla eziliyordu. Korkuyla kadının yanından uzaklaştım.”
 “2086 yılının ilk aylarıydı. Her gün her üç kişiden biri ölüyordu. Kimi uyurken, kimi çalışırken, kimi yolda yürürken, kimisi yalnız, kimisi kalabalıklar içinde hayata veda ediyordu. Hastanelere yatan sağ çıkamıyordu. Bulaşıcı hastalıklar hat safhadaydı.”
 “Fırın önü muhabbetleri ne de güzel olur yazın. Tarladan dönenler yığılır fırın önündeki taşlara. Herkes eteğindekini döker ortaya. Böğürtlenler, ahlatlar, azık diye alınmış bisküviler. Köyün delisinin etrafında koşuşan çocuklar bana torunlarımı hatırlatır.”
 “Tekrar gözünü objektife dayayıp halkaları ayarladı. Beş on poz yakaladıktan sonra vizörden görüntüleri kontrol etti. Tam hayal ettiği gibiydi.”
“Bir gün anne oldum. Ölmedim. Anneler ölmez diye öğrendim çünkü. Anneler ölmez ama babaların ölmesine engel olamazlar. Benim annem de babamın ölmesine engel olamamıştı.”