Sayfa Yükleniyor...
Yazar Ömer Yılmaz ile 6 yılda tamamladığı ‘Cide Eğlence Kültürü’ kitabı üzerine konuştuk. Yılmaz, röportajımızda yeni proje olarak Cide Yemek Kültürünü ele alan bir kitap üzerinde çalıştığını söyledi
ONURHAN ALPAGUT-RÖPORTAJ
Baston Tarihi Devrek’ten Bastonla Tarihe Bakış ortak kitabı, Zonguldak İli Cumhuriyet Öncesi ve Sonrası Eğitim ve son olarak Cide Eğlence Kültürü kitaplarını kaleme alan Yazar Ömer Yılmaz ile konuştuk. Altı yıl gibi uzun bir süreçte, yapılan araştırmalarla yazılan Cide Eğlence Kültürü Kitabı’nda adından anlaşılacağı üzere yerel eğlence kültürünü anlatan Yazar Yılmaz, “Araştırma sırasında Cide köylerine gitmek gerekti. Köylere ulaşımın zor olması kitabın hazırlanması sürecini oldukça uzattığını özellikle belirtmek istiyorum. Bütün bunlara karşın araştırma sırasında görüşmek için gittiğim tüm insanlardan yardım gördüm. Fotoğraflarını benimle paylaştılar, güvendiler. Sofralarını, yemeklerini paylaştılar. Kendi kültürel değerlerinin birileri tarafından araştırılmasının insanları mutlu ettiğini gözlerimle gördüm” diye konuştu. Yazar, ayrıca röportajımızda Cide Yemek Kültürü’nü de anlatan bir proje üzerine çalıştığını söyledi.
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
1959 senesi Kastamonu/Cide doğumluyum. On beş yıl Öğretmenlik yaptıktan sonra Hacettepe Üniversitesini bitirerek Eğitim Müfettişi olarak Zonguldak iline atandım ve buradan emekli oldum. Şu anda Cide Belediye Meclisi üyesi olarak görev yapıyorum.
ULUSAL KÜLTÜRÜ OLUŞTURUYOR
Yerel kültüre olan merakınız nereden gelmekte, geleceğimize bu bilincin aktarılması ne derecede önem taşıyor?
Zonguldak’ta görev yaptığım süre içerisinde M.E.B’den Cumhuriyetin 75. Yılı nedeniyle her ilin Cumhuriyet öncesi ve sonrası eğitim tarihinin yazılması konusunda emir geldi. Zonguldak ili eğitim tarihi yazma görevi bana verildi. Bilgi ve belgelere ulaşmak için büyük uğraş vermek gerekiyor. Yaklaşık altı ay gibi bir çalışmanın sonucunda kitap hazır duruma geldi. Zonguldak Milli Eğitim Müdürlüğü “Zonguldak İli Cumhuriyet Öncesi ve Sonrası Eğitim” adı altında yayımladı. Bu kitabın hazırlanması süreci bende yerel tarih ve kültür araştırmalarına karşı ilgi uyandırdı. Emekli olduktan sonra Zonguldak’ın Devrek ilçesinde üç arkadaş; Ömür Çelikdönmez, ben ve Raşit Korum yaklaşık dört yıl çalışarak “Baston Tarihi, Devrek’ten Bastonla Tarihe Bakış“ kitabını yazdık. Bu kitabın bastonculuk sanatı ile ilgili tek kaynak olduğuna inanıyorum. Geçmişte yaşamın bir parçası olan, artık unutulmaya başlamış olayları, olguları gün yüzüne çıkararak tarihe bir çentik atmak, hele hele gelecek kuşaklara taşımak ve onlarla paylaşmak oldukça mutluluk verici. Yerel kültür araştırmaları, önce ulusal kültüre oradan da evrensel kültüre giden yolda çok önemli bir yer tutar. Yerel Kültür değerleri birikerek oluşturur ulusal kültürü.
ZORLUKLAR SÜRECİ UZATTI
‘Cide Eğlence Kültürü’ kitabınızı kısa bir süre önce Kanguru Yayınlarından yayınladınız. Bu kitabın oluşması ne kadar bir süre aldı, araştırma sürecinde nasıl bir yol izlediniz, yayınlama sürecinde neler yaşadınız?
Günümüzde yerel tarih araştırmalarında karşılaşılan en büyük güçlük yazılı bilgi ve belgelerin olmayışıdır. Bu nedenle bu kitabın hazırlanması sürecinde çoğunlukla sözlü araştırma yöntemi uygulamalarına önem verdim. Bunun için yaşayan canlı kaynaklarla iletişime geçmek gerekiyordu. Bu nedenle önce geçmişten günümüze yaşayan, yaşamayan mahalli sanatçıların kimler olduğunu belirlemek için yaşlı insanlarla görüştüm. Ayrıca Cide yöresi manilerini en iyi bilen kişileri belirlemeye çalıştım. Kitabın oluşması ve basıma hazır hale gelmesi yaklaşık altı yıl sürdü. Araştırma sırasında Cide köylerine gitmek gerekiyor. Köylere ulaşımın zor olması kitabın hazırlanması sürecini oldukça uzattığını özellikle belirtmek istiyorum. Bütün bunlara karşın araştırma sırasında görüşmek için gittiğim tüm insanlardan yardım gördüm. Fotoğraflarını benimle paylaştılar, güvendiler. Sofralarını, yemeklerini paylaştılar. Kendi kültürel değerlerinin birileri tarafından araştırılmasının insanları mutlu ettiğini gözlerimle gördüm. Kitabın grafik tasarımını “Kasabadan Esinti” dergisi yöneticisi, yazar, öğretmen Cüneyt Tanyeri yaptı. Hem Kanguru yayınlarına hem de Cüneyt öğretmenime teşekkür ediyorum.
YEREL KÜLTÜRÜNÜ ANLATTI
Bu kitabı birkaç kelime ile özetleyecek olursanız neler söylersiniz?
Kitapta Cide ilçesi merkez ve köylerinde geçmişten günümüze insanların nasıl eğlendiği ayrıntılı olarak anlatılmaya çalışıldı. Cide eğlence kültüründe önemli yeri olan mahalli sanatçıların yaşam öyküleri, sanatlarını icra ederken kullandıkları enstrümanların neler olduğu, bu enstrümanların nereden geldiği araştırılmaya çalışıldı. Kaybolma aşamasına gelmiş Cide yöresi manileri de derli toplu olarak bir araya getirilmiş oldu.
Bu kitabı bir okur olarak elimize aldığımızda nasıl bir içerik görüyoruz?
Artık günümüzde geleneksel olarak hiç yapılmayan ve üç gün üç gece süren Cide düğünleri ayrıntılı olarak anlatılmaya çalışıldı. Cide yöresi insanlarının ürünlerin hasadını yaptıktan sonra uzun kış gecelerinde birlikte nasıl eğlendikleri, bu eğlencelerde yapılan seyirlik oyunları anlatmaya çalıştım. İsimleri genç kuşaklar tarafından bilinmeyen mahalli sanatçıların yaşam öyküleri belgelendirilmeye çalışıldı. Orta Karadeniz Bölgesi ve Cide yöresinde hala varlığını sürdüren Cide geleneksel düğünlerinin olmazsa olmazı “köçeklik” geleneği ayrıntılı olarak anlatıldı. Ayrıca Cide eğlence kültürünü ve buna bağlı olarak yöre insanları arasındaki iletişimi etkileyen ve oluşumunda önemli bir yer tutan üretim ilişkileri bağlamında ele alınmaya çalışıldı. Yüzyıllardan bu yana söylenen, süzülerek günümüze kadar gelmiş Cide manilerini kalıcı olarak belgelendirmeye çalışıldı. Cide yöresi manilerin oluşumuna kaynaklık eden yaşantıların, olayların neler olduğu, araştırılmaya çalışıldı.
GEÇMİŞLE KÖPRÜ KURUYOR
Kitabın en dikkat çekici yönü nedir?
Yeni kuşaklar bu kitabı okuduğunda bugün artık neredeyse hiç yaşanmayan ve kaybolmaya yüz tutmuş, eğlencelerde geçen bazı kavramlarla, kelimelerle ve olgularla karşılaşacaklardır. Onları düşünerek; bu sözcükler ve kavramlarla ilgili sözlük oluşturulmuş, genç kuşakların konuyu anlamalarına, geçmişle gelecek arasında köprü kurmalarına yardımcı olunmaya çalışılmıştır. Bunların yanında bu kitabın en dikkat çekici yönünün; yitirmek üzere olduğumuz sözlü kültürümüzün, üretim ve insan ilişkilerinin, söz zenginliğimizin yeniden yaşatılması, geliştirilmesi, en önemlisi belgelendirilmesi görevini yerine getirdiğine inanıyorum. Geçmişte çok dikkate alınmayan hatta çoğu zaman sevilmeyen, horlanan mahalli sanatçıların gerçekte ne kadar değerli oldukları, geçmişten bu güne bıkmadan usanmadan taşıdıkları ezgileri, türküleri, kültür dünyamıza kazandırdıklarını bir nebze anlatabildiysem kendimi mutlu hissederim.
KADINLARIMIZ HALA UTANIYORLAR
Kitabın tamamlanma sürecinde hiç unutamadığınız bir anı yaşadınız mı, yaşadıysanız bizimle paylaşır mısınız?
Bağyurdu Mahallesi’nde Hacca Akyol adında kemane çalan bir kadın olduğunu öğrendim. Hemen eşimle birlikte evine gittik. Kapıyı çaldık. Kendisiyle söyleşi yapmak istediğimizi söyledik. Daha kemaneden söz eder etmez utandığından eve kaçtı. Dışarıya çıkması için kocası on beş yirmi dakika ikna etmek için uğraştı. Söyleşiyi yaptık ve fotoğrafını çektik. Ancak tüm ısrarlarımıza karşın kemane çaldıramadık. Hala yöremizde kadınların büyük bir çoğunluğu herhangi bir enstrümanı çaldıklarının bilinmesini istemiyorlar. Utanıyorlar yani.
Plan ve projeleriniz nedir, hali hazırda üzerinde çalıştığınız bir yeni kitap projeniz var mı? Var ise bize ipucu verir misiniz?
Cide yeme içme kültürü ile ilgili bir çalışmam var. Cide yöresinin kendine özgü 40-50 tür yemeği var. Bunların belgelendirilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Şimdiye kadar bu alanda çalışma yapılmadığını gördüm. Bunun yanında Orta ve Batı Karadeniz ahşap gemi ve tekne yapımı tarihi yazımı konusunda çalışma hazırlığı içindeyim.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Günümüz insanının modern yaşamında geçmiş gelenek ve göreneklerinin pek yeri olmadığını görüyoruz. Teknoloji ve iletişim çağının gerektirdiği koşulların göz önüne alındığında bu günden yarına bir şeylerin değişmesi olanaklı görülmemektedir. Bunun yanında insan ilişkilerinde hoşgörü, yardımlaşma, sevgi gibi kavramların da büyük bir oranda anlamlarını yitirdiğini görüyoruz. Oysa geçmişte imece vardı, elindekileri, sofrasını paylaşmak vardı. Kederde ve sevinçte birlikte olmak vardı. Yaşadığımız topluma baktığımızda artık bu değerlerin olmadığını görüyoruz.
Haber Merkezi