Sayfa Yükleniyor...
Karşıyaka Anadolu İletişim Lisesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölüm Hocası Nurgül Acar ile kısa filmlere dair konuştuk. Acar, öğrencileriyle birlikte kurduğu 7. Sanat Derneğinde de kısa film senaryosu yazma eğitimi veriyor
SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
Kısa filme ilgisi olanlar, kısa film senaryosu yazmak isteyenler ve nasıl yazacaklarını bilemeyenler; Karşıyaka Anadolu İletişim Lisesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölüm Hocası Nurgül Acar, kısa filmlere dair tüm bu merak edilenleri okurlar için anlattı. Yıllardır Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümünde öğretmenlik yapan Acar, sanata dair birçok konu ve alanda ilgili. Öyle ki 2011 yılında mezun öğrencileri ve diğer öğretmen arkadaşlarıyla başlattığı 7. Sanat Derneği buna örnek.
YEDİNCİ SANAT DERNEĞİ
7. Sanat Derneğinden de bahseden Acar, amaçlarından söz etti: Amacımız, fotoğraf ve sinema sanatları başta olmak üzere bütün sanat dallarının öğrenilmesi, yaygınlaşması ve gelişmesini sağlamaktır.7. Sanat Derneği, gözlemlenebilen gerçekliğin kaydedilmesi, yorumlanması ve anlatılması; kişisel bir düşüncenin ifade ya da bir yanlışlığın işaret edilmesi ihtiyacı duyan tüm sanat severlere bunu gerçekleştirebilme fırsatı yaratmak isteği taşır. Haziran 2011de kurulan dernek her yaştan sanatseverin bir araya gelerek üretsel faaliyette bulunabilecekleri bir ortam sunar, fotoğraf ve sinema sanatçıları, akademisyenleri, öğrencileri ve sanatseverleri bir platformda toplar.
ANTREMAN SAHASI DEĞİLDİR
Gerek eğitim verdiği lisede gerekse dernek içerisinde öğrencilere kısa film senaryoları da yazdıran, kısa filmin nasıl yazılacağına ve ne şekilde oluşturulacağına dair bilgiler veren eğitimci Acar, kısa filme ilişkin şu paylaşımlarda bulundu: Aslında kısa filmin bu kadar yaygınlaşmasının altında mucizevi yaklaşımlar aramaya gerek yok. Son dönemde, kameraların ufak bir servet bedelinde olmaktan çıkması, amatör modellerin bile bir kısa filmcinin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi ve post prodüksiyonda kullanılan kurgu programlarının basitleştirilerek satılması bu mucizenin öncül alametleriydi. Hiperaktiviteye varan enerjisi ve yıldızlar kadar parlak fikirleriyle kendini belli eden sinefillerin özdeşim kurdukları George Lucas, Steven Spielberg ya da Emir Kusturica da zaten aslen birer kısa filmci değil miydi? Yoksa uzun atlamada başarılı olup, birkaç parlak kısa filmle Hollywooda uçak bileti kazanılabilir miydi? Kısa filmle ilgili ezelden beri var olan en yanlış fikir; kısa filmin uzun metraj için antreman sahası olduğu ve kısa filmde kara kuşağa terfi edenlerin adından yenmez uzun metraj film yönetmenleri olabilecekleri yanılgısı. Kısa film, kendine has yapısı ve sinematografik dili olan bir daldır.
KISA FİLM NE DEĞİLDİR?
Acar, Kısa film nedir sorusundan çok, gariptir ki kısa film ne değildire yanıt bulmak daha kolay. Kısa zamanda çok şey anlatmak ve bunu yaparken genel anlatım klişelerini yerle bir etmek gibi yazıya dökülmemiş bir misyonu olan kısa film, belki bu yüzden uzun metraja nazaran farklı bir ustalık ve hakimiyet gerektirir. Kısa film çekmenin öyle kural, kaidelerle belirlenmiş ve şaşmayan bir formülü yok, ki kısa filmi bu kadar popüler yapan unsurlardan biri de işte bu ne var, ben yaptım oldu işte hissiyatı. Sinemanın aslında bir anlatı sanatı olduğunu göz ardı ederek hiçbir şey anlatmayan filmler yapmak da ne yazık ki sık rastlanan bir kayıp. Görüntü yönetmeni kadar kamera ve ışık bilgisi, sesçi kadar kayıt deneyimine ihtiyacınız yok ama yine de çekeceğiniz filme göre vermeniz kararlar var. Ve inanın, bu kararların ucu gidip de hiç beklemediğiniz yerlere dayanabiliyor. Elinizde kaba taslak da olsa bir senaryo bulunduğunu ve bir takım teknik ekipmanlara erişiminiz olduğunu farz edersek bile kat edilmesi gereken kilometrelerce yol ve cevaplanması gereken ahiret soruları var dedi.
Kısa film nedir diye sorduğumuz zaman karşımıza birçok kavram çıktığını belirten Acar, kısa film senaryosu yazmak için gerekli unsurlardan bahsetti: Öncelikli olarak gereken şey durum. Durum dediğimiz şey, içinde değişim arızaları barındıran ama bu arızaları harekete geçiremediği için, kendisini sürekli değişmeden yeniden üreten bir süreçtir. Yani durum dediğimiz şey, kimi türden olayların yokluğunda, nesnelerin belirli bir araya geliş biçiminin bozulmadan süregelip-süregitmesidir. Olay dediğimiz şey ise, kendini değişmeden yeniden-üreten bir durumun, barındırdığı arızalardan biri harekete geçmiş ve kendini yeniden-yeniden üretime geçirmiş bir değişimidir. Dolayısıyla her olay, bir durumun değişim süreci ve yeniden bir durum sürecine sönümlenmesidir. Diğer bir unsur süreç. Olayların belirli bir ara düzeni izlemesidir. Süreçler olay demetleri, olay bileşikleridir. Süreçten sonra gelen adım Uzam. Felsefik anlamda, algılanan nesnenin temel niteliği veya bir nesnenin uzayda kapladığı yer olarak tanımlanabilir. Olay dizisi ise aynı nesne üzerinde art arda gelen değişimler, kalıcı bir nesne üzerindeki birbirini izleyen olaylardır.
KISA FİLM NEDİR?
Acar, müfredattaki yüzlerce tanıma karşın kısa film nedir sorusuna şöyle açıklayıcı bir cevap verdi: Kısa film bir olay/durumu veya bir olay/durum ve o olay/durumun çevresindeki bileşimi anlatır. Bu soyut tanımı yaşantı içine koyarak, kişi/özne, uzam ve eylem kavramlarını yukarıdaki, yaşantı içindeki bir eylem bileşimi tanımı ile birlikte kullanmaya hak kazanırız. Burada herhangi bir eylem bileşiminin açımlaması şüphesiz kısa filmin uzunluğunu belirler. Bu bir dakika da olabilir, 10 veya 45 dakika da. Dolayısıyla kısa filmin, kısa uzunluk sıfatı yüzünden ve doğal olarak süre üzerinden tanımı eksik veya yanlıştır. Anlatılan bir eylem bileşiminin açılımı ne kadar sürerse, o kısa filmin süresi de o kadardır. Kısa filmin süre sıfatıyla kullanılan bu ölçüsü, genellikle festival programlarından sinema literatürüne sızmış ekonomi politik bir ölçü, hatta dayatmadır.
ENTELEKTÜEL ÇABA GEREKTİRİR
Sözlerine devam eden Acar, İlginç bir öyküm var, mutlaka onun filmini yapacağım iddiası kısa film camiasında çok duyulan bir cümledir. Sinemacıların çoğunluğu sanır ki kendilerine ilginç gelen bir öykü herkes için de ilginç olacaktır. Sonuçta bu iddia ile birçok uzun veya kısa film yapılıyor ama seyirci o filmleri hiç de ilginç bulmaz. Ben buna genellikle, Evet, ilginç ama kısa film olmayı hak edecek bir derinliği yok demeyi tercih ediyorum. Sorun ilginç olanı bulmak değil, arayışı ilgi duyulacak olan şeye çevirmek olmalıdır. Şüphesiz bu da bir olay/durum avcılığından çok entelektüel bir çaba gerektirir diyerek kısa film yazmada entelektüel kişiliğin vurgusunu yaptı.
Haber Merkezi