Yaşamla iç içe olmak gerekiyor

İzmir Müzisyenler Derneği Başkanı Oktay Çaparoğlu ile birlikte derneğin kurulma amacını ve dernek bünyesinde yapılan etkinlikleri konuştuk


  • Oluşturulma Tarihi : 28.07.2015 06:38
  • Güncelleme Tarihi : 28.07.2015 06:38
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Yaşamla iç içe olmak gerekiyor

EMİNE YALÇIN

İzmir Müzisyenler Derneği Başkanı Oktay Çaparoğlu, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile birlikte her hafta düzenli bir çalışma yürüttüklerine dikkat çekerek, Müzik Öğretmeni olmayan okullara giderek çocuklara ücretsiz bir şekilde müzik dersi verdiklerini söyledi. Kadınlar ve çocuklar dışında duyarlı oldukları başka bir konunun ise mülteci sorunu olduğunu belirten Çaparoğlu, İzmir’de bulunan mülteci çocuklar ile birlikte çeşitli etkinlikler yaptıklarına da değindi.

MÜZİSYENLİK MESLEĞİNİN İTİBARSIZLAŞMA SORUNU VAR

İzmir Müzisyenler Derneği Başkanı Oktay Çaparoğlu, İzmir Müzisyenler Derneği’nin 2012 yılının Nisan ayında kurulduğunu belirterek, dernek çalışmalarının yoğunluğundan dolayı şu an için geçimini müzikten sağlamadığını başka bir işte çalıştığını söyledi. Çaparoğlu, “Müzisyenlerin çalışma koşullarından dolayı ortaya çıkan sorunlardan, karşı karşıya kaldıkları ekonomik sosyal problemlerden yola çıkarak derneği kurmaya karar verdik. Aynı zamanda müzisyenlerin hayata bakış açısı, müzisyenlerde sanatçı kişiliğinin oturması, aslında bir nevi Anadolu’da ahilik kurumu vardır ya o anlayışa yakın erdemli bir sanatçı kişiliğinin oluşmasına dair anlayış ile yola çıktık. Maalesef ülkemizde müzisyenlik mesleğinin ve sanatının itibarsızlaşma sorunu var. Bu değersizleşmeye karşı da toplumda bağların güçlendirilmesi için çalışmalar yürütüyoruz” dedi.

KENDİMİZE AMAÇ EDİNDİK

Dernek olarak ilk etkinliklerinin Konak Sineması’nın kapatılma durumu ile ilgili dayanışma etkinliği yaptıklarını belirten Çaparoğlu, hemen peşine ‘Doğa ve Yaşamı Savunuyoruz’ adı ile termik santrallere karşı bir konser düzenlediklerini ifade etti. Bir yandan kendilerinin içindeki müzikaliteye dair müzisyenlerin çalışma koşulları ve ücretleri konusunda çalışma yaparken diğer yandan müzik bilgisinin paylaşılmasının artması için çabaladıklarını vurgulayan Çaparoğlu, “Biz müziğin hayatın içinde daha aktif bir şekilde yer almasını kendimize amaç edindik. Bu ülkede maalesef müzik üretimi durmuş durumda. Peki neden müzik üretimi durdu? Çünkü yaşamdan tamamen kopmuş kendi içine kapanmış bir sanat anlayışı mevcut. Önceden Ozanlarımız ve sanatçılarımız yaşam ile içli dışlı hayatlarını sürdürüyorlarmış. Hayatın sorunlarını birebir yaşayarak ya da görerek duyarlılık geliştiriyorlarmış. Bu yaşanan durumları da sanatları ile birlikte ifade etmişler. Bu söylediklerime örnek olarak Aşık Veysel’in görmediği halde ifade ettiklerine bakabiliriz. Çağın getirdiği teknoloji ile hayatın çok hızlı bir şekilde akışı her şeyi tekniğe dönüştürdü. Belki teknik olarak iyi olmak gerekiyor. Ama orada yapılan sanatın içerdiği mesaj maalesef kayboldu. Bizde bu durumun farkına vararak ne yapabiliriz? diye düşündük. Bu sorunun çözümü bizce yaşamla daha iç içe olmak gerekiyor. Aydınlanmış bir müzisyen kitlesi oluşturmamız gerekiyor” diye konuştu.

İNSANİ BİR BİLİNÇLE YAPIYORUZ

Çaparoğlu, sanatçının yaptığı işten ötürü o anda alkışlandığını belirterek, müzisyenin yaptığı üretimden dolayı kendisinde bir egonun oluşabileceğini bu oluşan egoyu yenebildiği oranda müzisyen gerçek kimliğini ortaya koyabileceğini söyledi. Çaparoğlu, “2012 yılından bu yana dernek çatısı altında hayatın her alanında dokunmadığımız yer bırakmadık. Bunu yaparken de siyasal değil insani bir bilinçle yapıyoruz. Toplumun farklı kesimlerin farklı alanlarında duyarlı olmanın önünü açıyoruz. Çoğu insanın engelliler konusunda önyargılı olduğunu zaman içerisinde görebiliyoruz. Mesela bir engelli etkinliğinde insanlar engelliler ile bir araya geldiklerinde ‘nasıl böyle düşünmüşüz’ diye kendi kendine sormuştur. MS ve kanserli hastalar ile birlikte etkinlikler düzenliyoruz. Oradaki var olan hikayeler bizim sanatımıza da katkı sunuyor. Daha gerçek ve daha dokunabilir bir sanat anlayışı ortaya çıkıyor” şeklinde konuştu.

KENDİLERİNİ YAKIN HİSSETMELERİNİ İSTİYORUZ

Resmi olarak yaklaşık 150 üyelerinin bulunduğunu ve derneğe üye olma şartının olduğunu belirten Çaparoğlu, “Müzisyen olmayan kişiler derneğimize üye olmak istediğinde mutlaka bir enstrüman çalmaları gerekiyor.  Yani derneğimize kendilerini yakın hissetmelerini istiyoruz. Konak’ta bulunan dernek binamızda toplantılar düzenliyoruz. Müzisyenlere yönelik atölye çalışmaları yapıyoruz. Kadınlara yönelik derneğimizde etkinlikler yaptık. Bizim sloganımız ise ‘herkes için ulaşılabilir nitelikli sanat hakkı’dır. Ama genel olarak derneğimiz her yerde” ifadelerini kullandı.

SANAT İLE İLETİŞİM KURMA ŞANSI OLMAYAN KADINLARA ULAŞACAĞIZ

Çaparoğlu, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile birlikte her hafta düzenli bir çalışma yürüttüklerinin altını çizerek, kadınların tecavüze uğraması ve şiddetle karşı karşıya kalmaları konusunda farkındalık yarattıklarını söyledi. Kendi mahallesinde sanat ile iletişim kurma şansı olmayan kadınlara ulaşmayı hedeflediklerini de belirten Çaparoğlu, “Durumu iyi olmayan ailelerin çocuklarına da ulaşmak için çalışmalar yürütüyoruz. Müzik Öğretmeni olmayan okullara giderek çocuklara ücretsiz bir şekilde müzik dersi veriyoruz. Kadınlar ve çocuklar dışında duyarlı olduğumuz başka bir konu ise mülteci sorunu. İzmir’de bulunan mülteci çocuklar ile birlikte çeşitli etkinlikler yapıyoruz. Farklı diller bir araya gelince iletişim kurmak biraz zor olabiliyor. Ama bir araya geldiğimizde o bağı kuruyoruz. Savaşın gölgesinde yaşayan insanlarla o bağı kurmak gerekiyor. Yine kimsesiz olan çocuklarla etkinlikler gerçekleştiriyoruz” dedi.

SOKAK SANATÇILARI ÖZGÜR OLMALI

Kıbrıs Şehitleri Caddesi üzerinde bulunan müzisyenlere karşı yaklaşık 1.5 yıl önce zabıtalar tarafından baskı uygulandığını öne süren Çaparoğlu, bir kadın müzisyene zabıta tarafından tokat atıldığını ve yine zabıtalar tarafından kırılan enstrümanlar olduğunu söyledi. Çaparoğlu, sözlerini şu şekilde bitirdi: “Şu anki yerel yönetimler kanununda sokak müzisyenleri ya da sokak sanatçıları hakkında bir madde yok. Bu durumda zabıta keyfi olarak istediği gibi sokak sanatçılarını işgalci olarak görüyor. İşportacılar ya da dilencilerle bir tutup para cezası verebiliyor. Halbuki sokak sanatı kentin estetik güzelliğini artıran kente soluk ve ahenk veren bir üretim alanıdır. Kentteki ortaya çıkan kargaşayı ortadan kaldırır. Ama bu bilinci alması gereken bir zabıta var. Bu konu ile ilgili kanunlar daha Türkiye’de oturmuş değil. Bizim o dönemlerde konu ile ilgili eylemlerimiz oldu. Zabıta Daire Başkanı ile görüştük. O zaman aramızda bir uzlaşmaya vardık. Ancak son zamanlarda önceki yaşananlar tekrar başladı. Bizde bu yaşananlar üzerine bu sefer İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanı ile toplantı aldık. O toplantıda bu konuyu ele aldık. İlk toplantı başarısız oldu. Çünkü bir kurul oluşturulsun dendi. Bu kurul ‘şu kişi sanat yapar ya da yapamaz’ diye seçsin denildi. Seçilen kişilere ehliyet gibi bir kart verilsin diye düşünüldü. Biz bu sınırlamaya karşıyız. Sokak sanatçıları özgür olmalıdır. Evet belli bir kural çerçevesine bizde varız. Ama kimse sanatın ne olup olmadığına karar veremez. Daha esnek olmak koşulu ile yer saat belirlenir. Önceki gün yine bir toplantı yaptık. Bir kurallar bütünü oluşturduk. Karşılıklı uzlaştık. Kart yerine sanatçılar kayıt altına alınacak. Zabıta geldiğinde kaydı olan sanatçılara dokunamayacak. Mesela Karşıyaka Belediyesi saat 18.00-00.30 arası izin verdi. Ancak çok yoğunluk olunduğunda müdahale ediliyor. Onun haricinde karışmıyorlar. Ama büyükşehir belediyesi tarafından son zamanlarda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bu süreçten sonra tamamen bu yaşanan sorunların ortadan kalkacağını düşünüyoruz. Biz müzisyenler olarak toplumda ciddi sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz. sanatın, sanatçının ve toplumun vidanı olduğunu düşünüyoruz. bizler her koşulda barış, sevgi ve kardeşlik içinde olmamız gerekiyor. Kendi lüks köşkümüzden ve egomuzdan sıyrılarak bir hayat ile yeniden buluşmamız gerekiyor diye düşünüyorum.”

Haber Merkezi