- Kültür-Sanat
- 20.04.2025 11:02
Günışığı Kitaplığı yazarlarından İrem Uşar ile eserleri ve edebiyat hakkında konuştuk. Yazma ile ilgili ise Uşar, Yazı yazarken içimde olanı ortaya çıkarıyorum. Böylece, bazen çocuklar bazen gençler için hikayeler, romanlar yazabiliyorum dedi
TANER UYANIKER
2008 yılında yazdığı ve İlk romanı olan Ayrıkotu ile yazarlığa adım atan İrem Uşar ile bir araya geldik.
Günışığı Kitaplığında çıkan eserlerinden biri olan Kuuzu ve Lunapark Ailesi ile Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği (ÇGYD) Yılın En İyi Çocuk Öyküleri Kitabı 2011 Jüri Özel Ödülüne değer görülen yazar şimdiye kadar dört eseriyle okurunun karşısına çıktı. İçsel Çin savaş sanatı olan Tai-Chi ile ilgilen yazar bu sanatın kendisini hakiki tuttuğunu belirterek, Kendimi ve etrafımdaki dünyayı duymamı sağlıyor. Böylece olabildiğince sade, ama daha gerçek, daha sezgisel yazabiliyorum ifadelerini kullandı. Marmara Üniversitesi Radyo, Televizyon, Sinema Bölümünden mezun olan ve muhabirlik, editörlük ve metin yazarlığı yapan İrem Uşar, çocuk ve genç kitaplarıyla kendine iyi bir okuyucu kitlesi yakaladı.
Çocukların severek okuduğu bir yazar olan İrem Uşar, aynı zamanda gençlere ve yetişkinlere yönelik Ben Ayrıkotu adlı romanını çıkarttı. Üstelik yazarın çocuk ve gençlik edebiyatındaki kitaplarını her yaştan okurun okuyabileceği eserler konumunda bulunuyor. Her yaşa uygun eserler yazabilmenin ve her yaştan okura sahip olmanın nasıl bir duygu ya da deneyim olduğunu ise Uşar şöyle açıklıyor: Herkes gibi ben de çocuk oldum, sonra da genç. Ve şimdilerde yetişkinliği deneyimliyorum. Nasıl bir yetişkin olduğumu çocuk ben, genç ben ve şimdiki ben iç içe geçerek belirledi, hala da belirliyor. Kendimi evrelere bölemem, ancak bir bütün olarak bilebilirim. Yazı yazarken de içimde olanı ortaya çıkarıyorum. Böylece, bazen çocuklar bazen gençler için hikâyeler, romanlar yazabiliyorum. Bu bana çok doğal geliyor. Sanırım bazı yetişkinlerin çocuk kitabı okumayı sevmesi de bu yüzden. Çocuklar için yazılmış bir hikâye boyunca kendi çocukluklarıyla buluşuyor, çocuk kulaklarıyla duyup, çocuk gözleriyle görüyorlar. Böylece aslında kendileriyle bağ kuruyorlar.
GENÇLER ODAKLANMADA GÜÇLÜK ÇEKİYORLAR
Günümüzde yeni teknolojilerin ortaya çıkmasıyla bunlara uygun yaşayan bir kuşakta belirdi. Özellikle Wattpad ve benzeri platformlarda sergilenen kitaplar, bestseller başlığıyla kitapçı raflarına çıkarak genç okurlar tarafından çokça ilgi görüyor. Bunun yanında nitelikli edebi eserlere önem veren yayınevlerine de bulunuyor. Popüler kültür ürünlerinin yanında değerli edebi eserlerin bulunması ve bu iki farklı uğraşın birbirini nasıl etkilediğini ise Uşar, Gözlemlediğim ve sonucunu ancak şimdiki gençler yetişkin olduğunda görebileceğimiz bir gerçek var: Gençler tek bir şeye odaklanmada güçlük çekiyorlar. Örneğin, ders çalışırken, cep telefonunda yazışıp, başka bir ekrandan da dizi izleyebiliyorlar. Benim merak ettiğim şey ise şu: Yüksek odaklanma gerektiren çalışmalar yapmaları gerektiğinde ne olacak? Wattpad ve benzeri platformlarda sergilenen kitaplarda da bu aceleci ve bölünmüş zihin halinin yansımasını görüyoruz sanırım. Çünkü bu halle, ancak yüzeydekiler anlatılabilir. Oysa insanlık halleri çok daha derinlerde. Sürekli çalkalanan, hareket halindeki bir gölün dibini görmeniz mümkün mü? Ama sadeleşip yavaşladığınızda, odaklandığınızda rengarenk mercanlar, balıklar, yosunlu kayalar yani dipteki dünya kendini gösterir ifadeleriyle değerlendirdi.
TAİ-CHİ BENİ HAKİKİ TUTUYOR
Tai-Chi adı verilen ve "içsel savaş sanatı" olarak tanımlanan bir sanatla meşgul olan Ulaş, bunun yazdığı eserlere de yansıdığını söyledi. Uşar, Ben daha çok, savunma sanatı, hareketli meditasyon ve koruyucu hekimlik gibi tanımlar kullanıyorum. Ama bu tanımlar, yıllardır içinde yoğrulduğum şeyi elbette ancak kabaca anlatıyor. Çoğu sanatçı bedenini hor kullanır, çünkü aslolanın zeka olduğunu düşünür. Oysa rahat, hafif ve açık bir bedenle yazının başına geçmek bambaşkadır! Acıyı da, özlemi de, mutluluğu da, öfkeyi de, barışı da daha net görür ve anlatırsınız. Tai-Chi beni hakiki tutuyor. Kendimi ve etrafımdaki dünyayı duymamı sağlıyor. Böylece olabildiğince sade, ama daha gerçek, daha sezgisel yazabiliyorum dedi.
ÇOCUKLAR KOLAYCA AYIRT EDEBİLİYOR
Yazarın çocuk romanları olan "Fenerden Taşınan Işık", "Lataşiba: İki Kentin Arasında", "Kuuzu ve Lunapark Ailesi" hepsi de çocuklar tarafından çok sevildi. Bu kitaplarda yazar öğretmenlerin ya da ebeveynlerin çocuklarla tartışabileceği çok önemli konuları hikayeleştirdi. Bunu yaparkenokumaktan hoşlanacağı gibi yazmaya çalıştığını belirten Uşar Didaktik bir cümle kurduysam bunun bende yarattığı hisse bakıyorum. Koca bir hiç ise, o cümleden kimseye hayır gelmez! Çünkü ulaşmıyor demektir. Kalpten iletişim kurmak aslında çok kolay, ama yargılanma korkusuyla hep zihnimizi konuşturuyoruz. Kalpten konuşur, dinler ve yazarsak, kelimelerle anlatılması zor olanı tarif edebilmeye başlıyoruz. O zaman her bir kelime adeta canlanıyor, çünkü içi doluyor. Okuyucu da bunu hemen seziyor. Hele ki biz, sezgileri sonuna kadar açık olan çocuklar için yazıyoruz... Onlar sahici olanı kolayca ayırt ediyorlar diye konuştu.
EDEBİYAT, DİĞERİNİ ANLAMAYI ÖĞRETİR
Özellikle Lataşibada zıtlıkları ve farklılıkları çok iyi aktaran yazarın bu kitabında Çilingir kahramanı, Kendine hiç benzemeyen biriyle arkadaşlık kurabilene tüm kilitler açılır ifadesi kullanıyor. Kutuplaşmanın bu kadar yüksek olduğu bugünün Türkiyesinde, yetişkinlere ya da çocuklara Lata ve Şibanın yolculuğunun nasıl bir öneme sahip olduğunu sorduğumuz Uşar şunları söyledi: Kendine hiç benzemeyen biriyle arkadaşlık kurabilene tüm kilitler açılır. Çünkü aslında o zaman, çok da farklı olmadığımızı görürüz. Lata ve Şibada asıl değişim iki çocuk çaprazlama el ele tutuşup birbirlerini döndürdüklerinde başlıyor. Yani birbirleriyle yargılayıcı bir konuşma yaptıklarında değil, ama neredeyse hiç konuşmadan el ele tutuştuklarında... Çocukken arkadaşlarımla öyle dönmeye bayılırdım çünkü birlikte yarattığımız çok güçlü bir bağa kendimizi hesapsızca, güvenle bırakabilirdik. O güçlü bağı yaratan da ellerimiz, yani biz olurduk! Günümüz Türkiyesine baktığımda bazen derin bir umutsuzluk bazen de umut doluyorum. Lataşiba, Gezi Parkı döneminden önce yazılmış bir kitap ama o dönem yaşanacakları sezmiş gibi denk düştü. Orada herkesin zıttını kucakladığı, barışçıl ve gurur duyabileceğimiz bir hal vardı. Son olarak edebiyat, diğerini anlamayı öğretir. Çünkü bir hikaye, romanlık zaman boyunca karakterlerin iç dünyalarına girer, onları sever ya da sevmez ama mutlaka anlamak için zaman ayırırsınız.
ÖĞRETMEN VE YETİŞKİNLERE MESAJ
Uşar, Çocukların edebiyat ve kitap yolculuğundaki en yakın yol arkadaşları olan öğretmenlere, yetişkinlere ise şu mesajı verdi: Çocuklar, farkında olmadan çekmecelerine eylem ve duyguyu birlikte yerleştiriyor. Bunu yaparken şunu hissettim gibi. Mesela, benim kitap okumayı sevmem, yalnızca annemin iyi bir kitap okuyucusu olmasından değildi. Kış günü üzerimize battaniyeyi çekip loş bir gece lambası ışığında bana kitap okumasındandı. Yani benim çekmecemde Kitap Okumak; güven, sıcaklık, mutluluk, anne kokusu ve neşe ile yan yana duruyor. Sonrasında, Bir gülü neden beğeniriz? ya da bizim için neden bir sineği öldürmek daha kolayken bir fili öldürmek daha zordur? gibi sorular sorup sınıfa düşünmeyi öğreten bir edebiyat öğretmenim oldu. Ardından Sefillerdeki bir sahneyi sıraların üzerine çıkarak canlandıran ve okuduğumuz bir romandaki karakteri hayal edip çizmemizi isteyen bir diğeri... Galiba bizi kitaplara yaklaştıran, arkasında büyük bir özen bulunan, hayatın bu küçük gibi görünen detayları.
kutututuuttutuutututut
İrem Uşar kimdir?
1975te İstanbulda doğan İrem Uşar, Notre Dame de Sion Lisesinin ardından Marmara Üniversitesi Radyo, Televizyon, Sinema Bölümünden mezun oldu. Muhabirlik, editörlük ve metin yazarlığı yaptı. İlk romanı Ayrıkotu (2008) konusu kadar, genç üslubuyla da ilgi çekti. 2010da PENin davetiyle Belçikanın Antwerp kentinde katıldığı yazarlık atölyesinde, Günışığı Kitaplığının, Assos yakınlarındaki Sivrice Deniz Feneri için özel projelendirdiği çocuk kitabı Fenerden Taşınan Işıkı yazdı. Bu resimli ilk çocuk kitabını, gülümseten aile öykülerini içtenlikle kaleme aldığı Kuuzu ve Lunapark Ailesi izledi. Bu öykü kitabıyla, Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği (ÇGYD) Yılın En İyi Çocuk Öyküleri Kitabı 2011 Jüri Özel Ödülüne değer görülen yazarın son kitabı Lataşiba. Uşar, yıllardır Tai Chi çalışıyor ve Ankarada yaşıyor.
kutyuuuuuuuuuuuuuu
Yazarın Fenerden Taşınan Işık adlı kitabı
Doğayı ve insanları derinlemesine gözlemleyerek öyküleştiren İrem Uşar, bu çocuk kitabını gerçek bir deniz feneri üzerine kurguluyor. Kültürel mirasın en bilindik, en sempatik sembollerinden olan deniz fenerleri, teknolojik gelişmelerin değiştirdiği hayatlarımızda yitirilen değerlerin simgesi olarak, öykünün merkezine oturuyor. Yakın arkadaşları hayvanlar olan, doğayla iç içe yaşayan küçük bir çocuğun hayatının kısa bir dönemine tanıklık ederken, onun fenerin ışığıyla kurduğu duygusal ilişkiyi, masalsı bir anlatımla ele alıyor. Assos yakınlarındaki Sivrice Deniz Feneri için özel olarak projelendirilen kitap, usta sanatçı Huban Kormanın desenleriyle canlanıyor.
Kitap Konu Özeti
Yaralı bereli, yaramaz oğlan, ailesiyle birlikte, kayalıklardaki deniz fenerinde yaşıyordu. En iyi oyun arkadaşları, köstebeği Arpacıkla yılanı Zilliydi. Oğlanın babası, aile geleneğini sürdürüyor, gemilere yol göstermek için, her gece aynı saatte fenerin ışığını yakıyordu. Fenerin ışığı, yaramaz oğlanın en sevdiği şeydi. Ama bir gün postacı kapıya öyle bir zarf getirdi ki, ailenin dünyası allak bullak oldu. Yaramaz oğlan, fenerin ışığına ne diyeceğini şaşırdı!