- Kültür-Sanat
- 20.04.2025 09:48
İzmir’in Foça İlçesi’ne olan sevgisi ve mutfak kültürüne olan ilgisiyle tanınan Nurdan Çakır Tezgin namı diğer ‘Aşçı Fok’ile konuştuk. Tezgin yaptığı çalışmaları gazetemize anlattı
ONURHAN ALPAGUT-RÖPORTAJ
Foça aşığı, doğma büyüme Egeli Yazar Nurdan Çakır Tezgin namı diğer ‘Aşçı Fok’ Foça’nın yerel yemeklerini ‘Yaşça, Hoşça, AşçıFok’ça Foça Mutfağı’ adıyla kitaplaştırdı. Mutfak kültürüne olan ilgisiyle bilinen Tezgin son olarak ‘Edremit’in anaları zeytin kokar sofraları’nı yayınladı. Bu kitapta Edremit’in yemek tarifleri ve yerel alışkanlıkları ‘Aşçı Fok’un kaleminden manilerle dile getiriliyor.
Sizin ağzınızdan dinleyecek olursak Nurdan Çakır Tezgin namı diğer ‘Aşçı Fok’ kimdir?
İlkses okurlarına merhaba diyerek söyleşimize başlamış olalım… Önceki röportajlarımdaki benzer söylemlere girmeden neler konuşabiliriz acaba bugün! Malumunuz üzere Aşçı Fok Nurdan diye tanınıyorum. Her yazarçizer gibi belirli evrelere bölünmüş bir yaşamın içinden gelmekteyim. Deneyimler bütünü olan yaşamlarımızın bana düşen paydasında her ne kadar zararsızlık misyonunu benimsemiş olsam da, bazı alanlarda öncü olduğumun farkında bir yaşam sürüyorum. Sosyal projeler dünyasına doksanlı yıllarda Türkiye’nin ilk enstalasyon evi Siyaz’ı kurmakla başlamıştım. Sonrasında iki binin başlarında Uzak Asya’ya karadan yaptığım yolculuklar devri başlamıştı. Yolculuklar bir başka gerçekle yüzleşmemi de sağladı ki, o da araştırma merakımın öne çıkardığı yazma serüvenimdir. Yaşamımı, çizdiğim dönem yazdığım dönem diye ikiye ayırıyordum eskiden. Şimdi yani 2020 yılı bahar aylarından sonrası için koronadan sonraki dönem diye de üçüncü bir dönem ilave edeceğim öyle görünüyor.
Size neden ‘Aşçı Fok’ diyorlar?
Foça’da yaşamaya başladığım ilk yıllarda kendi üzerime severek aldığım bir isimdir bu. Malumunuz üzere yıllar önce Foça’nın ilk internet sitesini (www.focafoca.com) eşim ile hazırlıyorduk. Siteye yeme içme köşesi hazırlarken o köşeye bir isim gerekiyordu. Adı foklarla anılan Foça’ya da pek uygundu Aşçı Fok ismi. Kısaca böyle.
EGE’NİN İNCİSİ FOÇA
Foça sizin için nasıl bir anlam teşkil ediyor? Nereden geliyor bu Foça sevdası?
Ege, doğduğum ve soluk alabildiğim yegane coğrafya. Ege’nin incisi Foça ise eşim ile aşkımızı mühürlediğimiz bizim için özelliği tartışılmayan kıyıcık. Özünde sevgiyle harmanladığımız Foça bize ilham vermeye her daim devam ediyor. Tıpkı diğer Kıyı Ege kasabaları gibi...
‘Yaşça, Hoşça, Aşçı Fok’ça Foça Mutfağı’ kitabı ile Foça’nın yerel yemeklerini kitaplaştırdınız. Bu kitabın yazım, araştırma nasıl geçti? Nasıl bir somut hal aldı? Bunun hikayesini bizimle paylaşır mısınız?
Foça’nın yerel alışkanlıklarıyla mutfak serüvenlerini ve yemek tariflerini “Aşçı Fok’un Mutfağı” isimli köşemde araştırıp yazıyordum zaten. Yıllar içinde bu birikimi kitaplaştırmak şart olduğunda ‘Yaşça, Hoşça, Aşçı Fok’ça Foça Mutfağı’ kitabım vücuda geldi. Kitabın içeriği uzun soluklu bir öyküdür aslında. Foça sokaklarında kapı önü sohbetleri, hasta yatağındaki yaşlılarla yapılan moral muhabbetleri, huysuzlanan dedelerin gönlünü alabilme telaşıyla geçen dokuz on yıllık bir sürecin pek çok hikayesi var tabi. Çocuklarla çalışmak ne kadar kolay ve eğlenceliyse, ileri yaştaki kişilerle bir şeyler yapmaya çalışmak bir o kadar dikkat gerektiriyor. Görmüş geçirmiş insanların tahammül seviyeleri çok farklı oluyor. Sıradan bir ot kavurmasını anlatırken asıl püf noktasını atlayıveriyorlar. Siz sormasanız söylemiyorlar, zira onlar için önemi olmayabiliyor. Güngörmüş Foçalılarla tarihe not düşmek benim için keyifliydi. Kitapta söyleşi yaptığımız pek çok kişi artık hayatta değiller. Anılarda yaşıyorlar, ruhları huzurda olsun.
FARKI BİR KADIN KİTABI
Bildiğim kadarı ile bu kitabınız arkasından iki kitabınız daha çıktı biri ‘Dur Biraz Oturayım’ ve son olarak geçen sene çıkardığınız ‘Edremit’in anaları zeytin kokar sofraları’ var. Bu kitaplara da kısaca değinecek olursanız. Bize neler söylersiniz?
İşin garip tarafı, yaşı ilerlemiş insanlarla söyleşmekten hoşlanıyormuşum bunu çok sonraları farkettim. ‘Dur Biraz Oturayım’ da da, son kitabım ‘Edremit’in anaları zeytin kokar sofraları’nda da hep güngörmüş insanların bilgelikleri öne çıkıyor. Yalnız ‘Edremit’in anaları zeytin kokar sofraları’ kitabımın diğerlerinden farkı bir kadın kitabı oluşu. Sadece anaların bakış açısıyla, anaların bilgelikleriyle donanmış olması. Bir de Edremit’in yemek tariflerini ve yerel alışkanlıklarını manilerle dile getirmiş olmam.
İçerisinde bulunduğunuz yeni çalışma, projeniz var mı?
Projesiz soluk almam mümkün değil iken korona ile tanıştığımız yeni süreç güncel yaşamlarımızı topyekun değiştirdi. Şimdilerde bedenen ve ruhen sağlıklı kalabilmek tek görevim. Bununla beraber devam eden çalışmalarıma da sıkça göz atıyorum fakat özgürlüğün tatlı nefesini iliklerimde duyamayınca satırlar hep eksik!
GIDA ÖNCELİĞİMİZ
Kültürümüz olan yemeklerimizi, yabancı toplumlar ve toplumumuz açısından kültürümüzün bilinirliği ve tanınırlığını gerek ülkemizde gerekse dışarıda artırmamızın önemi nedir?
Valla bu saatten sonra yemek kültürümüzden öte yerel tohumlarımızın, tarımımız ve çiftçimizin önemi daha öne çıkacak. Bereketli hilal Anadolu’muzun gerçek bereketi üzerine çalışmanın ivedilikle gerçekleşmesi gerekecek. Gelecek günler için gıda gibi bir önceliğimiz var. Yemek kültürümüz bununla baş başa yürüyecektir zaten. Sayısı günden güne artan yerel araştırma ve yemek kitapları varlığını devam ettirecektir. Bununla beraber hangi sebze ve meyve nasıl yetiştirilir, kendi kendine yeten bahçeler nasıl oluşturulur, genç nesil nasıl bir dünyaya hazırlanmalıdır gibi yepyeni sorularımız olacak. Daha yaşanabilir dünya için doğal yaşamın ve doğal beslenmenin önemi çok öne çıkacak bunun kaçarı yok. O nedenle yerel yemek kültürümüzün rotası da tariflerden çok daha öteye taşınmak zorunda kalacak.
TAVAKADIN YEMEĞİ
Son olarak okurlarımız için neler söylersiniz?
Edebiyat ve sanat kaygılarımı ayrı tutarak yeni zamanlar için daha yaşanabilir bir dünyanın oluşmasında bize düşen roller her birimizin derdi olmalı diye düşünüyorum. O yüzden umutlarımızı yitirmeden kişisel güçlerimizi birleştirmenin, beraber yapabileceklerimizi sorgulamamızın zamanıdır. İçinde bulunduğumuz süreç bütün bunları düşünecek zamanı verecektir bize.
Yaşadığımız müddetçe umutlarımız hep var olsun, zira son zamanlarda insanın en çok gereksinim duyduğu şey umut. Teşekkür ediyorum…
Tavanın dibi misin
Patlıcan biberimsin
Aman kabak küsmesin
Domates güzelimsin.
Yemekte var tavakadın
Nedir senin göbek adın
Sarımsak biber darılmasın
Nerde kaldı zeytinyağın.