Zeki Büyüktanır’dan bir öykü tadı

Doğadaki canlılar arasında gerçekte bir ayırımın olmadığını sadece insanın içgüdülerinden uzaklaşıp düşüncelere ağırlık vermesinden dolayı savaşların oluştuğunu belirten Zeki Büyüktanır, ancak eğitim yoluyla insanın tekrar insanlık vasıflarına kavuşabileceğini vurguladı


  • Oluşturulma Tarihi : 24.09.2015 07:52
  • Güncelleme Tarihi : 24.09.2015 07:52
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Zeki Büyüktanır’dan bir öykü tadı

NİLGÜN TAZE 

26 yıllık öğretmenlik hizmetinin ardından 1976 yılında emekli olan ve inceleme, destan, şiir, oyun deneme türünde basılmış 30 kitabı bulunan yazarlarımızdan Zeki Büyüktanır, insanın evrimleşmesinin pozitif yöndeki özelliklerini açığa çıkarmakla mümkün olabileceğini söyleyerek, “Köşkün gölgelikli bahçesinde kitap okuyor dinleniyordum. Kalabalık arasından elinde gazete, fotoğraf makinasıyla bir genç, sağa sola bakınırken bana doğru yaklaştı ve ‘Efendim rahatsız ediyorum, kültürle ilgili gazetemiz adına bazı sorular sorabilir miyim?’ dedi.  Bende hay hay sorabilirsiniz de neden beni seçtiniz? Şaşırdım dedim. O da ‘herkes koyu sohbetteyken siz yalnızdınız. Ayrıca sizin elinizde kitap vardı ve bundan cesaret aldım.’ Anlaştık ve koyu bir sohbet sonunda kendisine, soruya yanıta gerek olmadığını sohbeti bir yazıya dökebileceğimizi söyledim. Kitap-eğitim-kültür-okul kavramları hakkında bildiklerimi anlatarak, bunu da iki örnekle tamamladım” dedi.

KONUŞAN HAYVAN: İNSAN

Doğadaki canlılar arasında gerçekte bir ayırımın olmadığını sadece insanın içgüdülerinden uzaklaşıp düşüncelere ağırlık vermesinden dolayı savaşların oluştuğunu belirten Zeki Büyüktanır, “İnsana konuşan hayvan diyoruz. Aslında doğadaki yaratıklar arasında bir ayrım yoktur. Yalnız, insan süre içinde içgüdülerinden sıyrılmış. Düşünce yönüne yönelmiş. Yalnız bunun dengeli işlemesi için eğitim ile kültürün oluşması gerekmektedir. İşte bugün tüm dünyada yaşadığımız bu karmaşa, kavgalar, savaşlar, acımasız ölümler, katillik benzeri insani olmayan davranışların hepsinin bir eğitimden geçirilmemiş olmasından kaynaklanıyor. İnsanın insan olabilmesi için eğitimden geçmesi gerekiyor. Bu konuyla ilgili ilk deneyimim Manisa Savcılığı’nın Cezaevindeki mahkûmlara kültürel, sanatsal ve eğitsel toplantılar hazırlamasıyla başladı.  Cezaevine eğitimci, sanatçı, şair, müzisyen beş altı kişiyle gittik. Salondaki mahkûmlara konuşmalar, şiirler, şarkılar türküler eşliğinde güzel bir kültür günü düzenlendi. Mahkûmlar arasından da şiir okumak isteyen var mı sorusuna bir genç el kaldırıp sahneye çıktı. ‘Ben, okuma yazma bilmiyordum, okula gitmemiştim. Dışarıdan öğrendim, şimdi kitaplar okuyorum. Şu kitabı beş yıl önce okuyabilseydim, ben katil olmazdım’ diyerek yerine oturdu. Hepimiz donduk kaldık. Kimseden ses çıkmıyordu. İnsanın insanlaşmasındaki öğeler üzerine bundan güzel bir örnek olamaz” açıklamasını yaptı.

EĞİTİMDE AÇILAN ÇIĞIR

Yaşanan insanlık dramlarını derinden duyumsayan ve 1923 Anadolu aydınlanmasını yaratan Büyük Önder M. Kemal Atatürk’ün ilk önce işe, eğitim, kültür alanlarında başladığını hatırlatan Büyüktanır, “İkinci örneğe gelince, yıl 1930’lar ve Saffet Arıkan Milli Eğitim Bakanı. Atatürk’le bir kültür konusunda konuşurken, Atatürk birden Saffet Arıkan’a, ‘Çocuk, kaç köyümüz var?, -Kırk bin paşam,  -Kaç tanesinde okul var?, -Üç beş bin tanesinde…’ Atatürk ayağa kalkar. Çok sıkıntılıdır. ‘Bu böyle olmaz. Buna bir köklü çözüm bulmalıyız’,  diye dolaşırken, birden Bakana dönerek, ‘Tamam buldum. Biz okur-yazar olarak askere gelen erleri bir kurstan geçirip çavuş yapıyoruz. Bunların arasından da yeteneklilerden seçerek yine kurslardan geçirip köylere eğitmen olarak okullara gönderebiliriz’ der. Bu uygulama tutarak çok yararlı bir hale gelir. Bundan esinlenerek Köy enstitüleri kavramı, düşüncesi doğdu. Dünya eğitim tarihinde bu okullar bir örnek olarak gösteriliyor, anlatılıyor, uygulanıyor. Özellikle gelişmekte olan ülkeler için birer aydınlanma kurumu. Yurdumuzda 21 köy enstitüsü, yurdun yedi bölgesinde on yedi bin öğretmen, sağlık memuru, veteriner gibi dallarda da eğitmenler yetiştirdi” açıklamasını yaptı.

GERİYE DÖNÜŞ BAŞLADI

Büyük Önder M. Kemal Atatürk’ün yokluğundan yararlanan iç ve dış bedbahtların, Köy Enstitülerini de Halkevlerini kaldırarak yerlerine İmam Hatip okulları açtıklarını belirten Büyüktanır, “Bizim kuşak 68 kuşağıdır. Artık kelaynaklar gibi sayımız gittikçe azalıyor. Atatürk’ün sağlığında yaptığı o güzelim devrimsel oluşumların aydınlığını, coşkusunu, yararını birlikte yaşıyorduk.  O halkevleri bu gün üniversitelerin veremediği kültür aydınlığını, eğitimini veriyordu. Bilgi demiyorum, kültür aydınlığı diyorum. Bu örneğimi abartılı görenler üniversitelere gitsinler.  Gençlere öte dünyalara yönelik din dersleri verdiklerini görecekler. 1923 Anadolu Aydınlanması bu iki aydınlık kurum, Köy Enstitüleri ile Halkevleri sayesinde oldu. 472 tane halkevi 2 bin 400 tane de büyük köyler için halk odaları açılmıştı. Bunların sayesinde 15 yıllık Atatürk’ün sağlığındaki dönemde öyle bir aydınlanma, kalkınma yarışına girmiştik ki hızlı kalkınma bakımından 1938 yılında dünya üçüncülüğünü yakalamıştık. Başka bir şey eklemeye gerek var mı? Bilge ne demiş, ‘Bana insan beyni verin, size istediğiniz insan tipini yaratırım” ifadelerini kullandı.

ATEŞTEN KURTULUŞ

Bu gün çekilen sıkıntıların 1950’den sonra girilen, sözde demokrasi denilen karanlık ve baskıcı dönemden kaynaklandığını ifade eden, “1955 yılından bu yana yazıyorum. Öğretmenliğim yanında gazeteciliğim de sürüyor. Otuza yakın yapıtın yanında en son yayımlanan Madımak Çığlığı adlı romanımın üçüncü baskısı yeni geldi. Sivas’taki Madımak Faciasından kurtulanlardan biriydim. Otelde yaşanılanları yazmalıydım. Şimdi dördüncü baskıyı bekliyoruz. Ayrıca bir Homeros aşığıyım. Homeros kültürüyle ilgili beş yapıt yayımlandı. Bir öğretmen arkadaşla birlikte ‘Homeros’tan Günümüze Anadolu Destanları’ adında bir de antoloji yayımladık. Bizler gerçek eğitimle yetiştik. Amaç okumak eğitilmek. Bizim amacımız her gün bir kitap bitirmek. Bunu bugün bile uyguluyorum. İnsan okumazsa yazamaz. Bu, mutfakta kaynayan çorbaya benzer. Ocağı söndürdüğünüzde kaynama durur. Yani ne kadar okursanız o kadar kültür, bilgi artar. Günlerim okuma yazma ile geçiyor. Hatta yetiştiremiyorum. Şimdi yeni bir kitabım yayın aşamasında, ‘Telgraflarla Devrim Yaratan Önder Mustafa Kemal Atatürk.’ Sağ olsun 40 yıl önce mezun ettiğim bir öğrencim bu yapıtın yayımlanma onurunu paylaştı” dedi.

GÜNDE BİR KİTAP

Günümüz gençliğinin ellerindeki cep telefonlarının, sigara tiryakilerinin aşkı gibi olduğunu belirten Büyüktanır, “Zamanlarını yitiriyorlar. Biraz önce her gün bir kitap okuma görüşüm abartılı gelebilir. Örnek: Karşıyaka’dan İzmir’e otobüs aşağı yukarı bir saatte gidiyor. Bir saat de dönüş iki saat. Bir insan saatte 50 sayfa okur. Elinizdeki kitabın işiniz bitip döndüğünüzde yüz sayfası okunmuş oldu. Eee, zaten kitapların çoğu da 100 sayfa 150 sayfa değil mi? Yani benim söylediğim abartı değil deneyim. Ancak gençlere güveniyorum. Bu yönetimlerin karanlık yönlerine bakmadan aydınlığı seçip kurtulacaklardır, diye inanıyorum” şeklinde konuştu.                       

Sivas Gürün doğumlu olan yazar, 26 yıllık öğretmenlik hizmetinden sonra 1976 yılında emekli oldu. Öğretmenlikle birlikte uzun yıllar gazetecilik yaparak,  İzmir Yeni Asır Gazetesi’nde “Eğitim, Çocuk Sayfası” yönetimini sürdürdü. Sivas 2 Temmuz Madımak faciasından kurtulan yazarın inceleme, destan, şiir, oyun deneme türünde basılmış 30 yapıt ve basılmayı bekleyen yapıtları bulunuyor.  50 yıldan beri İzmir Karşıyaka’da oturan yazarın yazı ve şiirleri, Cumhuriyet, Yeni Asır, Siyah Beyaz, Ege Expres gazeteleri ile Kemalizm, Dinde Reform, Dönem, Çalı, Kıyı, Berfin Bahar gibi dergilerde yayımlandı.  İnsan Sevgi Anadolu, Yazın Dünyamızın Kutsal Kitabı İlyada, Benim Kabem Anadolu, Şeyh Bedreddin Destanı, Pir Sultan Abdal Destanı, Sevgim Söze Özüm Size, Işığın Gücü, Madımak Çığlığı, Bir Anadolu Güzellemesi: Homeros  yazarın kitapları arasında yer alıyor.

Haber Merkezi