Saçmalayacak kadar özgürsünüz!

Art arda yaşadığı kayıpların ardından katıldığı Kanguru Kültür Merkezi’nde yeni bir hayat dili keşfettiğini belirten Aykırı Kuş yazarlarından Figen Uğur Dölek, çalışmalarının büyük bir sevginin ürünü olarak ortaya çıktığını söyledi


  • Oluşturulma Tarihi : 04.11.2015 08:02
  • Güncelleme Tarihi : 04.11.2015 08:02
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Saçmalayacak kadar özgürsünüz!

NİLGÜN TAZE

Art arda yaşadığı kayıpların ardından yakın bir arkadaşının tavsiyesiyle Kanguru Kültür Merkezi ile tanışan ‘Aykırı Kuş’ yazarlarından Figen Uğur Dölek, edebiyat atölyesi serüvenine nasıl başladığını anlatarak, “Yeni bir yüzyıla girmenin heyecanı, çevremdeki insanlar kadar sarmalamıştı beni. ‘Yol yürünecek nasılsa, rakamların ne önemi var’ diyordum ama...  2000’ler önce engelleri büyüttü önümde, aşamadım. Sonra sevdiklerimi aldı bir bir, tutamadım. Bir cami avlusunda, yine vedalaşmak için toplandığımızda, eşim, liseden beri sıra arkadaşım olan Meral’e ‘Sen anlarsın onun dilinden’ diyerek emanet etti beni. Anladı tabii ki, hem hekim olarak destek oldu bana hem de, ‘Hadi gel, Kanguru Atölyesine gidelim, sözcükler, kitaplar sana iyi gelecek’ dedi. Çantamda tansiyon aletim, ilaçlarım ile uzun masanın en kaçılabilir yerine oturdum, bir adımda geriye. Dersi veren Aydın Şimşek’in sözcüklerini yakalayamadım bile, değil ki anlayıp yazacağım. Boş deftere bakıp duruyorum; ‘Söz de verdik, nasıl olmaz bu iş! diyeceğim’ derken içimden, sonraları hep tekrarlayacağım o cümle geldi beni buldu; “SAÇMALAYACAK KADAR ÖZGÜRSÜNÜZ!” dedi.

KANGURU KÜLTÜR MERKEZİ

Yavaş yavaş uyum sağlamaya başladığı Kanguru Kültür Merkezi’nde yazdıklarını paylaşmaya, paylaştıklarını eleştirmeye başladıklarını söyleyen Dölek, öykülerinin zaman içerisinde nasıl birikmeye başladığını ifade ederek, “Not düşmüşüm Hoca’nın Yaratıcı Yazarlık kitabının başına; ‘22. EYLÜL 2012 Kanguru Kültür Merkezi’nde ilk ders, ilk kitap, bu gece Deniz’in 18. yaş günü partisi var’ 18 yaşın büyük hevesi ehliyeti oğlumdan önce bana verildi sanki, ‘Deneyebilir’ denedim de. İlk ödev; ‘Palto’ ilk öykü, Hoca’nın ilk eleştirisi, zaman atlaması yapıyormuşum ben ve bu iyi bir şeymiş! Bu yazıldı deftere, git bunu çalış! Çalıştım, okudum, çalıştım, okudum ve yazdım, ki hâlâ böyle, arkadaşlarım Meral, Serpil, Ahu, Bülent, Erhan, Utkun, Özer, Duygu, Hatice ile yazdıklarımızı paylaşmaya, paylaştıklarımızı eleştirmeye başladık. Birikmeye başladı öyküler; heyecan verici bir yolculuğun ürkek adımları, büyülü ormana girme cesareti... Sırtımızda Hoca’nın elleri... Bu kez O, ‘Hadi’ dedi, ‘Bu ürünler bir ortak kitap olarak okura ulaşsın’ Hedef, 2013, Tüyap Kitap Fuarı. Bize, önceki atölyelerden gelen arkadaşlarımız da katıldı, çoğaldık ve İzmir’deki atölyenin ilk ortak kitabın adını koyduk, ‘Aykırı Kuş.’ Öyküler, şiirler, ilk imzalar ve ilk fuar, okur karşısına çıkış, paneller, durdurulamaz kalp çarpıntıları... Aykırı Kuş yalnızca bir kitap adı değildi artık, grubumuz’du, biz’di” açıklamasını yaptı.

YENİ ÜYELER YENİ ENERJİ

Üç aylık zaman dilimleriyle planlanan kursun süresiz, ucu açık bir çalışmaya dönüştüğünü ve İzmir’in sıcak aylarında da  “Felsefe Atölyesi” ile devam ettiklerini söyleyen Dölek, beklentilerinin üzerinde bir bereketli yaz geçirdiklerini belirterek, “Seferihisar Edebiyat Günleri bize yeni Aykırı Kuş’lar kazandırdı. Gönül, Pınar, Zeynep, Caner, yeni dönemden gelen Demet, Seher, Oktay, Mehtap ve geçmiş dönemde çalışan Gönül, Seher, Naime, Müge, Sabri, Burcu, Özgün, Ege eklenince ikinci yılımızda daha da çoğaldık. Dersler sürerken, bir yandan da etkinlikler düzenlenmeye başladık. ‘Şiir Günleri’, ‘Öykü Günleri’, ‘Yazarlarımızla Kahvaltı’, ‘Kitap Tanıtımı ve İmza Günleri’ sayesinde halkalarımız genişlemeye başladı, dostluklar kuruldu, kurulanlar sağlamlaştı. Atölyeye sığamadık kimi gün, fotoğraf makinelerimizi alıp kentin arka sokaklarına daldık, kimi gün de Ahmet Uhri’nin rehberliğinde İzmir’i dolandık. Biriktirdiklerimiz öyküye, şiire dönüştü, onlar da ikinci ortak kitaba; ‘Anılar, Düşler ve Önemsiz Şeyler.’ Yine hedef kitap fuarı, yine yan yana etkinlikler, paneller, imzalar...” ifadelerini kullandı.

AYKIRI KUŞ

Üretmeyi sürdürdükçe kaplarına sığamadıklarını ve bir dergi çıkarma kararı aldıklarını belirten Dölek, aykırı insanların bir araya geldiği bir ortamda aykırı bir dergi olan Aykırı Kuş’u çıkardıklarını ifade ederek, “Deliler Teknesi ile birlikte yürüyoruz. Daha dün, on dördüncü sayıyı basıma gönderdik. Metinler, şiirler, çizimler, heykeller, fotoğraflar da el yapımı. Kol kola yol almayı seviyoruz. Geldi yine yaz tatili, yine İzmir’in sıcağı ve biz atölyedeyiz. ‘Deneme ve Eleştiri’ kursu bu kez. Üçüncü yılımızda, şimdilik yolu ayrılanlarla tekrar buluşmak üzere vedalaşıp yeni katılanlarla, Gonca, Pınar, Efe, Emrah, Sülbiye, Gülay başlıyoruz, Zeynep, Zahide de geliyor, bir kahvaltı sofrası kaynaşmamıza yetiyor. Okuma Kulübümüz de olmalı artık, kitapları, yazarları, akımları konuşup tartışabilmeliyiz. Kuruyoruz, ilk yazarımız, Calvino. Dergi toplantıları, başlıklar derken, üçüncü ortak kitap basımı için karar alıyoruz, tecrübelendik ya artık; önce arkadaşlarımızın fotoğraflarından istediklerimizi seçiyor, sonra öykülerini yazıyoruz, yine keyifli telaş... Bu kez kitabın adı aynı zamanda şair olan Hocamız Aydın Şimşek’ten geliyor; ‘Kuşlar Uçar, Öykü Kalır’ dedi.

SEVGİNİN OKULU

İzmir Tüyap Kitap Fuarında düzenlenen panelin Aykırı Kuşlar olduğunu ve kendini anlatmanın zorluğunu yaşadığını ifade eden Dölek, Aykırı Kuş’un neden yazıyorsunuz sorusuna sessizlikle karşılık verdiğini belirterek, “Kendi kitaplarını çıkaran arkadaşların heyecanı başka, İzmir Tüyap Kitap Fuarı’nınki daha başka, neşeyle geçen imza günleri. Ve bu yılın panelinin başlığı; biz; Aykırı Kuşlar! Kendini anlatmak ne zormuş meğerse, hele de grubu, arkadaşlarını. Şimdi olduğu gibi, hep bir şeyleri eksik bırakabilirim endişesi. Fuarda titreyen sesimi, heyecanımı bastırmak için bilgisayar ekranından yardım aldım. Yazılı metinden okumak hatayı azaltır, diye oturup yazdım. İyi ki de yapmışım, yoksa o kocaman dünyayı, BİZ’i anlatmam mümkün olmayacaktı. AYKIRI BİR KUŞ, ‘Neden yazıyorsunuz’, sorusuna sessizlikle karşılık verir, başını yana eğer. Yanıtı çoğunlukla kendi de bilmez, bilse de söylemez. Kendi de ‘Niçin Yazıyorum?’dan çok, ‘Nasıl yazmalıyım?’la cebelleşir durur. Okura yazmaz; önceliği metindir. Kendi de öncelikle iyi bir okur olan/olması gerektiğini bilen aykırı bir kuş, yazarın onu düşünmeden yazmasını ister, okurken de onun geri

çekilmesini” açıklamasını yaptı.

SAÇMALAMA ÖZGÜRLÜĞÜ

Kanguru Kültür Merkezi’nde saçmalama özgürlüğü bulduklarını ve Aydın Şimşek’in bu ortamı yaratabilmek için büyük emekler verdiğini belirten Dölek,gittikleri yolun nereye çıkacağını bilmemelerinin önemli olmadığını söyledi. Pusulasız bir şekilde ve güvenle yol aldıklarını ifade eden Dölek, Aykırı Kuş’un farklı bir mistik havası olduğunu belirterek, “Girdiği yol ormana mı gider, patikaya mı çıkar onun için fark etmez. Rota yerin altını mı gösterir, üstünü mü; yürümeli mi, uçmalı mı, hangisi; bilmek istemez. Özellikle pusulasızdır, gömer hepsini, amacı yitmektir belki de, belki de yitire yitire bulmak. Ayak izlerine bastığı sevgili yazarlarına hem saygı duyar hem de onlara yetişmeyi hayal eder. Zaten hep hayal eder, bir de onları oturup yazar. Değerse omzu geçerken yanından, çarparsa istemeden, efendice özür diler hepsinden. ‘Saçmalama hakkı mı?, bu ne özgüven?’ bakışına da yanıtı bellidir. ‘Deneme isteğim, hevesim de var, kim engel?’ Deneysellik mi? sık duyduğu bir soru cümlesidir. ‘Atölye en uygun ortam, üstelik Hoca şair!’ denir. Hatta denemeyene garip bakılır. Cesaret edip sorumluluk alanlarsa gönülden desteklenir. İyi bilir ki; ustalarca, ustaca yazılanların ardından yapabileceği yalnızca kendince yazmaktır. ‘Kendi dilinde’, kusarak değil, yutarak yazmak. ‘Önce doğrusunu öğrenip sonra bozmak’, yeniden kurabilmek için önce yıkmak, ‘Çılgın Deli!’ yakıştırmalarıyla baş etmek. ‘Anlaşılmıyor!’ yazdıkların denildiğinde gülümsemek. Anlaşılabilirlik tuğlasına bir tekme daha atmak ve yine gülümsemek (gülmek çok önemli bir eylemdir, unutmayalım.) ‘Ama böyle yazılır, kural bu!’ dayatmalarına; böyle de yazılabilir, yazdım bak! diyebilmek, bunları yaparken de dilin lezzetinden vazgeçmemek, hizasızlığı ve sırasızlığı savunmak” şeklinde konuştu.

FARKLI DENEYİMLERE AÇILAN KAPI

Atölyeye ilk gelenle, son gelen arasında fark olmadığını öğrenmenin ve bunu uygulamanın ilk dönem şaşkınlığına takılan olursa koluna girebilmenin harika duygular olduğunu ve bunu yaşamanın çok büyük bir ayrıcalık olduğunu ifade eden Dölek, “Acemi kalmak, bildiğini paylaşmak, bilmediğini araştırmak, birlikte yeniden öğrenici olmak. Gecenin bir yarısı, ‘saçmaladım ama bak bakalım iyi saçmalamış mıyım, devam edeyim mi’ diyebilmek. Uykudan herhalde, anlayamadım ben senin metni, demek. Evdekileri uyandırmamak için de gülen ikonlara sığınmak. Yüreğini gördüğün her eleştiriyi alıp cebine koymak. İnsanız ya; yalpalarsak, ‘arkadaşım bir dur diyebilmek’ Aykırı Kuş için çok ama çok değerlidir. Çokken BİR, birken BİN olabilmek. Geçenlerde, genç arkadaşımın dediği gibi; BİZ olduğumuza inanmaktır, BİZ’e kumru almaktır, çay demlemektir, bardak yıkamaktır. Okumak, okumak, yazmak, okumak, okumak, iş, ev, çocuk, dergi, virgül, Dadaizm, da ayrı, okumak, okumak, yazmak, paylaşmak, yanında durmak, şu kitap, bu yazar, oku mutlaka oku, yaz, demektir. Ne söylenecekse yüzüne söylemektir. Kısaca, aramızda dönen sözcüklerimizle; ‘Kurtarılmış saatler’, ‘Büyülü bahçe’, ‘Edebiyat’, ‘Böylesi, mümkün!’, ‘Hem de bu zamanda!’... Aykırı Kuş, belki bunların hepsidir, belki hiçbiri. Belki de ben yalnızca kendimi anlatmışımdır” dedi.

 

Haber Merkezi