Çok değil doğru okumak önemli

İyi yazmak için çok okumanın değil doğru okumanın önemli olduğunu ve hakkını vererek yapılan okumaların sürekliliğini kaybetmemesi gerektiğini belirten yazar Deniz Üstüngel, ‘Yazarlığın De Hali’ isimli kitabında yazmanın inceliklerini anlatıyor


  • Oluşturulma Tarihi : 08.07.2015 07:10
  • Güncelleme Tarihi : 08.07.2015 07:10
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Çok değil doğru okumak önemli

NİLGÜN TAZE 

Kendisine verilen kitapları her zaman üzerinde derin bir inceleme yapılması isteniyormuş gibi okuduğunu ve bu yüzden dekitap seçerken çok dikkatli davrandığını söyleyen Deniz Üstüngel, kitap bittiğinde sayfalarında notlar, altı çizilmiş satırlar oluştuğunu ifade ederek, “Ankara doğumluyum. Babam mimarlık ve restorasyon bölümünden öğretim görevlisi olarak emekli oldu. Annemin bizim her anlattığımızı ilgi ile dinlemesi ve yaptığı tabloların eşliğinde büyüdük. Kardeşim tekstil tasarımcısı, maket sanatçısı ve ressam. Büyük anneanneden, anneanneme, dayıma, oğullarına, bana uzanan bir kalemi, kağıdı, kitabı sevme özelliği var. Anneannemin gazete ve dergilerde yayınlanan öykülerinden bulabildiklerimi zevkle okudum. Turgut Özakman dayımdır. Dayımın oğlu Kerem Özakman, iki güzel şiir kitabına sahiptir. Diğer oğlu Can ise Çılgın Türkler ve Dirilişi yazan dayıma kaynaklara ulaşma konusunda önemli yardımları olmuştur. Çok hareketli, koşup oynayıp zıplayan bir çocuk değildim. İnsan ilişkilerini de çok sevmeme rağmen, sessiz sakin bir köşede okumak, yazmak, radyo dinlemek daha hoşuma giderdi. Tabii böylebir yaşam tarzını seviyorsanız bir şeyler gelişiyor. Geçen gün elime minik bir defter geçti, okuduğum kitapları yazmışım. Herhalde ortaokula kadar okuduğum kitaplar olmalı. Kitapları tek tek anımsamaya çalıştım. Bazılarının kapağını, bazılarının içeriğini, bazılarının içindeki dikkat çeken bir bölümü anımsadım ama anımsayamadıklarım da vardı. Radyo tiyatrolarına, arkası yarınlara, çocuk piyeslerine, mikrofonda hikaye-romanlara bayılırdım. Bu süreçler Güzel Sanatlar Fakültesi-Tiyatro yazarlığı bölümüne kadar götürdü beni.  ‘İyi yazmak için çok okumak gerekir’ cümlesi öyle çok söyleniyor ki, çok sık söylenen tüm cümleler gibi algılanamaz hale geldi. Bence iyi yazmak için çok okumak değil, ‘doğru okumak’ gerekir. Hemen örnek vereyim, arkadaşlarımla aynı kitabı okuyoruz. Ben okuduğum kitap bitince sayfalarında notlar, altı çizilmiş satırlar, çay bardağı izleri bulunur ve kütüphane kitabı gibi eskitirim bazen kitabı. Artık o kitap üzerine seminer vermeye hazırımdır. Aynı kitabı dakikada bitirip üstüne üç kitap bitirmiş arkadaşlarımla bir araya geldiğimizde okuduğum kitaptan bazı cümleler, bazı düşünceler, yazarın üslubu üzerine konuşmak isterim. Arkadaşların şu yaklaşımları hemen benden uzaklaşmalarını gerektirir, çünkü kızmak üzereyimdir: ‘Aaa… O kitabı ben de okumuştum.  Öyle bir cümle (bir üslup, bir düşünce, bir kişi vb.)  var mıydı, hatırlamıyorum.’  Tabii  ‘Neden interneti açıp ya da roman özetleri kitabını alıp konusunu okumuyorsunuz? O size yeter’ cümlesi de benim kalıplaşmış cümlem haline geldi, belki o da artık  algılanamıyordur çünkü çok söyledim” dedi.

DOĞRU KİTABI DOĞRU OKUMAK

Yavaş, düzenli ve hakkını vererek gerçekleştirilen okuma tarzının sürekliliğini kaybetmemesi gerektiğini ve severek okunabilecek kitapların tercih edilmesi gerektiğini vurgulayan Üstüngel,  “Okumaz yazar olur mu hiç? Bilemiyorum. Okumamak için özel bir gayret sarf etmesi gerekir. Okumaya kendini kapatmışsa insan, sözcüklerle tam dost sayılmaz, cümlelerle de olay örgüsü ile de…  Her yazdığına, doğrusuna, yanlışına dünyanın sekizinci harikası diye bakabilir. İyi kitaplar var ve bu kitaplarda çeşitli bakış açıları, yaşam deneyimleri, güzel cümleler var. Yok mu sayacağız bu kitapları? Kimse, şu kitabı okuma bunu oku, diye üzerimizde bir baskı kurmuyor… Yazmak zevkli ama zor bir uğraş. Bir yazar kitap okuyarak dinlenebilir. On beş sene yayın yönetmenliğini sürdürdüğüm ‘Yarının Büyüğü’ dergisinde yedi öğretmen arkadaşımla birlikte öykü, sohbet, anı türünde pek çok yazımız yayınlandı. Geçen gün üçüncüsünü ciltlettirdik, kütüphanelerimize koyduk. Çocuklar için yazarken, pek fazla yaşam deneyimine sahip olmayan miniklerimize doğru iletiler verebilmek için çok uğraştık. Büyükler için yazdığım yazılarımda daha rahatım. Karşıyaka Latife Hanım Köşkü için hazırladığım kitapçık beş senedir okuyucularla buluşuyor. Şu sıralarda ikinci bir kitapçık için çalışıyorum.  Kitap çalışmalarıma geçmeden önce bu farkındalık konusuna girmek isterim; İyi, doğru, güzel, haklı, yararlı gibi kavramlar vardır. Bir de kötü, yanlış, haksız, yararsız gibi… Zaman içinde bazı değişimlere uğrasa da iyiye kötü, kötüye iyi, doğruya yanlış, yanlışa doğru, yararsıza yararlı denmemesi için bizlere iş düşmektedir. Yazarak, konuşarak bu kavramların doğru anlaşılması, iyinin, doğrunun değersiz hale gelmemesi için gayret etmeliyiz. Ve büyük bir farkındalık da ‘Yurtta Barış Dünyada Barış’ fikri üzerinedir. ‘Çıkar Hesapları’ ile çabalayan küçük büyük her türlü hareket, ‘güçlü barış istekleri’ karşısında etkisiz hale gelebilmelidir” ifadelerini kullandı.

“OKUMA YAZMA BİR YAŞAM ŞEKLİDİR”

Hedefinin tüm yazarlık deneyimlerini yazmak ve yazarlığa yönelmek isteyenlerle bir kitap aracılığı ile buluşmak olduğunu ifade eden Üstüngel, kitabında tiyatro, öykü, deneme, anı türlerinin sık sık geçtiğini belirterek, “Bu kitabı yazarken ‘Turgut Özakman Semineri’ kitabı üzerine,  üniversitedeki arkadaşlarla birlikte çalışmak için, yazarlık üzerine olan kitabıma ara verdim. Dayım Turgut Özakman üzerine, geçen yıl Dokuz Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü’nde bir seminer yapıldı. Bu yapılan seminerdeki sunumlar ve sunumların yanı sıra kitaba katkıda bulunanların yazılarından oluşan kitap, iki ay önce kitabevlerindeki yerini aldı. Yazarlık konusundaki birikimlerimi yazdığım kitap ise ‘Yazarlığın De Hali’ adı ile bir hafta önce çıktı. Ben tiyatro yazarlığı eğitimi aldım ve ilerleyen yıllarda da tiyatro yazarlığı eğitimi verdim. Arkadaşlarım arasında öykü, anı, roman yazanlar olduğundan bu türlerle de yakınlaştım. İlk kitabım yayımlandığında heyecanlandım. Bir de içinde, benim yazdığım konulara paralel olarak babamın resimlemeleri, oynanan oyunlarımdan resimler, hazırladığım kitapçıklardan bölümler de vardı. Bunların kitapta net görünür bir biçimde basılıp basılmayacağını merak ettim. Çok şükür ki iyi bir baskı oldu. Emeği geçenlere teşekkür ederim. Yıllarca, Karşıyaka Belediyesi’nin bünyesinde hazırladığımız dergimizin her sayısının yayınevinden çıkıp elimize ulaştığı anı beklediğim, kütüphane kitapçığının, Latife Hanım Kitapçığının basımını beklediğim için tabii bir deneyim sahibi oluyorsunuz. Ama burada şunu söylemeliyim, kitabınızın istediğiniz gibi çıkması için öyle aşamalardan geçiliyor ki böyle niyeti olan herkese kolaylıklar dilerim. Yayınevi bulmak, bastırmak üzerine bir kitap, yazdığım kitabı basılmadan önce kaç kere kontrol ettiğim üzerine bir kitap daha yazabilirim. Çocukluğumdan beri okuduğum, yazdığım için bu yaşam şeklinin ve güçlü alışkanlığın bende neler değiştirdiğini anlatmak zor. Ama burada önemli bir sözcük anahtar olarak söylenebilir. ‘Duyarlılık’ okudukça çevreye duyarlılığınız artıyor, yazdıkça artıyor. Üstün körü bir bakış açısı dikkatli bir bakış açısına çevriliyor. Örneğin, paketleriniz ağır olduğu için oturduğunuz bir bankta ‘havada güzelmiş’ diyerek kalkmak var. Bir de çevredeki çiçeğe, böceğe, kediye köpeğe, her yaştan insana merakla, ilgiyle, sevgiyle bakmak var. Tabii ilki güzel. “Hava ne güzel” deyip kalkmak… Çünkü fazla düşünmediğiniz, duygulanmadığınız için başınız ağrımaz. Bu bir şakaydı! Kitap alışkanlığı verilirken, örneğin çocuğunuz bir kitap okuyor, ona kitabın nasıl bir konusu olduğunu sorun. Beğendiği, eleştirdiği yerler olup olmadığını sorun. Sorun diyorsam sorguya çekin demiyorum. Sohbet edin… Bu şöyle bir yarar sağlayabilir. Senin kitap okuduğunu görüyorum, bununla ilgileniyorum, kitap üzerine konuşmak güzeldir, iletilerini çocuğa verir. Beğenip beğenmediğini ya da beğendiği ve beğenmediği yerler olduğunu sormak da önemli bir iletidir. Kitap, eleştirilmez, içindeki her şeyin doğru olduğu kabul edilir, içindeki her şey beğenilir, düşüncesinin yanılgı olduğunu çocuğa anlatmak önemlidir” şeklinde konuştu.

AYIRT EDEBİLME GÜCÜ

Doğru-yanlış, iyi-kötü, yararlı- yararsız ayırımının hem çocuğun hem de ebeveynin gayreti ile mümkün olacağını ve yalnız kitap okumada değil her alanda çocukların doğru değerlendirmeler yapabilmesinin önemli olduğunu söyleyen Üstüngel, “Büyükler olarak çocuk kitaplarını okuyup sonra çocuklara vermek her zaman mümkün olmuyor. Çocuk kitaplarının hepsine ‘mükemmele yakın’ diyerek rahat davransak keşke ama yanlış iletiler, yanlış cümleler yüzünden çocuk dünyasına uymayacak şekilde yaşamı yorumlamaları ile karşılaşıyoruz. Bütün bunlar yetişkinler için de geçerli. Bir de ben kitap konusunda çok seçiciyim. Vakit açısından iyi kitaplar okumak istiyorum. Çok sorarım arkadaşlarıma, ne okuyorsun, nasıl? Her kitabı kapıp okumaya çalışmam. Bir de kitabın yazarının kitaba verdiği bir emek var. İnsan bir kitap okuyorsa biraz o emeğe saygı duyup, yazılanlar üzerine düşünmeli. Bir kriterim var. Bunu ilk sizinle paylaşıyorum. Örneğin bir insan çok kitap okuyup; kendini geliştirmemiş, dar görüşlü, anlayışsız olur mu? Olabiliyor… Eğer okuduğu kitaptan bir şeyler almak istemiyorsa ne kadar okuduğunun bir önemi yoktur. Okudukları, konuşmasına, düşünmesine, davranışlarına yansımıyorsa niye gözlerini yoruyor diye sorarım sık sık kendime. Duymak istemeyen kadar sağır yoktur diye bir söz vardır. Bence okuyan kişi, davranışlarından, konuşmalarından anlaşılır. Bu ideal olanı… Ne kadar olgun, ne kadar çözüm odaklı, ne kadar anlayışlı, ne kadar alçak gönüllü, ne kadar duyarlı, ne kadar düşünceli demeliyiz… Yirmi beş-otuz yıl öncesine kadar kitaplarda yer alan kişilerin doğadaki tüm canlı ve cansız varlıkların tasviri ve tahliline hem yazarlar hem okuyucular önem verirdi. Dolayısı ile arz talep birbirini dengelerdi. Uzun tasvirler var uzun tahliller var, okuması zor denmezdi. Şimdi kolay okunan kitaplar tercih ediliyor. Ben Türklerin her özelliğini sevdiğim gibi edebiyatını da seviyorum. Şuna inanıyorum ki her ülkede çok değerli kitaplar olduğu gibi üzerinde durulmayacak kitaplar da vardır. Önemli olan değerli kitapların yazarlarını küstürmemek, onları el üstünde tutmaktır. Bunu bazen başaramayıp tam tersini yapıyoruz. Alkışlarımızın doğru adrese gitmesini diliyorum.  Kitaplarla ilgili çok konuştuk şimdi biraz da yazmak üzerine konuşalım. Biz toplum olarak konuşmayı çok seven bir toplumuz. Bilinçsizce birilerini çekiştirip insanların canını yakmadıkça ve doğru olup olmadığını bilmediğimiz bilgileri aktarmadıkça bu benim her zaman hoşuma gitmiştir. Konuşmak kötü bir şey değildir. Ama kitaba, dergilere, kaleme, kağıda da uzaktan bakmamalıyız. Kitap okuyan birine ‘Profesör’ diye hitap etmek, elinde kağıt kalem gördüğümüze ‘büyük yazar’ demek halk arasında yaygındır. Bunları bırakmalıyız. Okumayı ve yazmayı doğallaştırmalı, yaşamımıza katmalıyız. Ben yazılarını beğendiğim öğrencilerimi çok desteklerim, yüreklendiririm. Ancak bazen, çok güzel yazılar yazanların da çeşitli edebiyat ortamlarında aşırı eleştirilerle yıpratıldığını, yazmaktan soğutulduğunu görüyorum. Bunun nedeni ne olabilir diye sık sık düşünüyorum. Eğer deneyimlerini yansıtıyorsa, düzgün bir dünya görüşü varsa, söyleyecek sözü, insanlığa faydalı görüşleri, oluşturduğu öyküleri varsa neden desteklemiyoruz? Onlar tükenince biz var olacağız, gibi bir düşünce ile mi?” açıklamasını yaptı.

Haber Merkezi