- Siyaset
- 08.10.2025 22:36
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, CHP'yi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik eleştirileri nedeniyle "kriz çıkarmanın müellifi" olmakla suçladı. Çelik, İsrail’in Türkiye milletvekillerine ve aktivistlere yönelik tutuklamalarına da sert tepki gösterdi. Ayrıca, terörsüz Türkiye ve PKK'nın feshi gibi önemli güvenlik konularına değindi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Şimdiye kadar girdiği her seçimi kazanarak doğrudan demokratik yarışa girerek sonuç almış Cumhurbaşkanımızı siyasi olarak gayrimeşru ilan etmeye kalkıyorsunuz. Seçimi kaybedince kriz çıkartmanın telif hakları Cumhuriyet Halk Partisi'ne aittir. Bakın bunlar seçimi kaybedince Menderes'e diktatör demiştir, Özal'a diktatör demiştir, Demirel'e diktatör demiştir, Erbakan'a diktatör demiştir. Yani bu kriz çıkarma faaliyetinin müellifi Cumhuriyet Halk Partisi'dir" dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Çelik, "Eleştirileri, çeşitli konulardaki kaygıları, sitemleri, tüm bunlar çerçeveli bir şekilde birer veri setine dönüştürülüyor. Önümüzdeki dönemde de bunların politikalarımıza yön verme açısından, iyi bir şekilde bir zemin oluşturması için arkadaşlarımız çalışmalarını yapıp gayretlerini gerçekleştirecekler. Bir an önce Cumhurbaşkanımız, Terörsüz Türkiye konusundaki hedeflerimize ulaşabilmek için gösterilen hassasiyetin azami düzeyde tutulması gerektiğini, hem Terörsüz Türkiye hem terörsüz bölge konusundaki yüksek hassasiyetin önümüzdeki dönemde bunun ilk adımlarını gündeme getirmeye, siyasi gündemimize almaya başlayacağız. Tabi Cumhurbaşkanımızın yeni anayasa konusunda verdiği mesaj da nettir. Bu hepimizin, bütün siyaset insanlarının, bütün devlet adamlarının, devlet insanlarının gelecek nesillere olan bir borcudur. O sebeple bunun da hassasiyetle yerine getirilmesi konusunda partimiz çalışmalarını sürdürüyor" diye konuştu.
Özgürlük Filosu’na saldıran İsrail’e tepki gösteren Çelik, "Burada Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi, değerli milletvekillerimizi, vatandaşlarımızı, dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş değerli aktivistleri, İsrail her zamanki barbarlığıyla kaçırdı, alıkoyuyor. Bunu bir kere daha buradan AK Parti Genel Merkezi'nden en güçlü şekilde lanetliyoruz. Bu bir kere daha hukuksuzluğun ilanıdır. Bir kere daha Netanyahu Hükümeti'nin insani olan, medeni olan her şeye karşı düşmanlığının ilanıdır. Sayın milletvekillerimizi, vatandaşlarımızı ve o filoda bulunan İnsanlık İttifakı'nın bütün üyelerini derhal serbest bırakmalıdırlar. Bu işledikleri suçların hepsi eninde sonunda hesabı sorulacak suçlardır. Burada haksız ve hukuksuz bir şekilde, şiddet uygulayarak, tutukladıkları, alıkoydukları aktivistleri açlığa mahkum ederek, kötü koşullara mahkum ederek, bir kere daha aslında insanlık dışı karakterlerini göstermiş oluyorlar. Sumud Filosu'nun üyelerinin anlattıkları, ortada bulunan şeyin, birilerinin İsrail'in güvenliği diye sunmaya çalıştığı şeyin, aslında insanlığın bütün değerlerine düşman bir yaklaşım olduğunu bir kere daha göstermiştir. O sebeple bir an evvel hızlıca onların serbest bırakılması gerekiyor, bu hukuksuzlukların hepsi kayda geçiyor ve günün sonunda bütün kurumlarımız, Cumhurbaşkanımızın talimatıyla milletvekillerimizin, vatandaşlarımızın ve diğer ülkelerden aktivistlerin oradan çıkarılması için gereken iradeyi gösteriyorlar. Sumud Filosu'nun da olduğu gibi gönderdiğimiz uçak pek çok milletten aktivisti Türkiye'ye getirdi ve buradan ülkelerine gittiler. Şimdi de bir kere daha onlara en güçlü şekilde sahip çıkacağız. Tabi bu Birleşmiş Milletler toplantısında da görüldüğü üzere artık İsrail'in yanında durmak, İsrail ile ilgili bir cümle sarf etmek gibi bir yaklaşım, kim yaparsa onun için bir utanç vesilesidir" diye konuştu.
Çelik, bugün Mısır'da gerçekleştirilen toplantıyı hatırlatarak, "Burada Başkan Trump'ın planı çerçevesinde ateşkesin sağlanması, daha sonra da kalıcı barışa geçilmesiyle ilgili sürecin yol haritası üzerine çalışılıyor. Türkiye'de o toplantıda. Burada bu plan ortaya çıktığı andan itibaren Hamas'ın barış odaklı ve diplomasi boyutu son derece güçlü ve incelikli cevabının takdire şayan olduğunu ifade etmek isteriz. Başkan Trump'ın ateşkesin sağlanması ve barışın sağlanması ile ilgili başlattığı girişim çerçevesinde Hamas barıştan yana olduğunu, ateşkesten yana olduğunu, diplomasiden yana olduğunu hem bu soykırım katliamının bitmesi gerektiğini hem de bu çatışmaların bitmesi gerektiğini ifade eden gayet iyi kademelendirilmiş, enerjisi iyi kurgulanmış, işçiliği üzerinde iyi çalışılmış bir cevap yayınladı. Şimdi bunun hayata geçmesi için fırsat verilmesi gerekiyor. Ama Hamas'ın evet cevabından hemen sonra, İsrail'in Gazze'ye en yoğun bombardımanları gerçekleştirerek daha çok sayıda çocuk ve kadını öldürmesi aslında Netanyahu'nun barışa ve ateşkese düşman bir tutum içerisinde olduğunu bir kere daha gösterdi. Netanyahu kendi kişisel kaderini daha çok katliam yapmaya bağlamış bir figür olarak hareket ediyor. Maalesef bu çerçevede uluslararası siyasetteki her barış gelişimini sabote etme konusunda da çeşitli fırsatlar üretmeye, kendince katliamcı fırsatlar üretmeye kalkıyor. Buna da hiçbir şekilde uluslararası toplumun müsaade etmemesi gerekir" ifadelerini kullandı.
Çelik, "Etrafımızdaki gelişmeleri hangi ülkelerin hangi faaliyetlerle etrafımızdaki ülkelerdeki etnik unsurları, mezhep unsurlarını kışkırtmaya çalıştığını etrafımızda yeni kaos alanları ve yeni kriz alanları oluşturmaya çalıştığını görüyoruz. Buradan bakıldığında Terörsüz Türkiye ve bununla iç içe olan bundan ayrı düşünülmeyecek olan terörsüz bölge hedefimizin aslında ne kadar kritik, stratejik, tarihi ve doğru bir adım olduğu daha net bir şekilde görülüyor. Etrafımızdaki her gelişme aylardır gerçekleşen gelişmeler görünen ve görünmeyen gelişmeler. Aslında terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge sürecinin entegre olduğunu, olması gerektiğini iç içe ve ayrılmaz olduğunu bizim önümüze bir kere daha getirmiştir. Tabi görünmeyen tarafında yani ekranlara yansımayan tarafında hangi devletlerin hangi örtülü faaliyetler vasıtasıyla terörsüz bölge sürecini sabote etmeye çalıştığını bu çerçevede de aslında terörsüz bölge sürecini sabote ederek Terörsüz Türkiye sürecini bir şekilde akamete uğratmaya çalıştığını net bir şekilde görüyoruz. Devletimizin kurumları teyakkuz halindedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları her türlü sabotaja süreci akamete uğratmaya çalışan her türlü girişime karşı net talimatlarla kurumlarımızı görevlendirmiştir. Bu çerçevede sürecin kendi ritmi içerisinde kendi takvimi içerisinde hassasiyetle sürmesi gerektiğini belirtiyoruz. Tabi burada esas mevzumuz odağımız terör örgütü PKK'nın feshi ve silahların tamamen ortadan kalkmasıdır. Yani terörün ortadan kalkmasıdır. Bunu da daha önce ifade ettik. Bütün unsur şube ve uzantılarıyla ve bütün boyutlarıyla bunun gerçekleşmesi gerekir. Suriye'deki SDG, diğer ülkelerdeki KCK yapılanmaları gibi bu esasında bölgemizdeki Kürt kardeşlerimizin oradaki diğer unsurlarla beraber, hep beraber kendi iradeleriyle oluşturacakları bir geleceğe adım atmaları açısından bütün ipoteklerin de kalkması manasına gelecektir" dedi.
"Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki komisyon yüce meclisin iradesi adına PKK'nın fesih ve silahların bırakılması süreci için gerekli dayanakları oluşturan bir yaklaşım gösteriyor" diyen Çelik, "Silahların bırakılmasının kesintisiz bir süreç olarak devam etmesi gerekir. Fesih ifadesinin altının somut olarak dolması gerekir. Dolayısıyla burada kilit olarak hem siyasetin bakacağı alan hem güvenlik kurumlarının bakacağı alan silahların bırakılması sürecinin kesintisiz net ve sahada teyit edilecek bir şekilde devam edip etmediğidir. Bu durum fiilen devam ettiği müddetçe silahların bırakılması ve fesih sürecinin fiilen hayata geçmesi bu durumda atılacak adımlar için bu hayata geçme gerçekleştikten sonra bu teyit edildikten sonra Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla devlet iradesi tamdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Bahçeli'nin ifadeleriyle Cumhur İttifakı'nın iradesi tamdır. Meclisteki komisyonun iradesi şimdiye kadar yapılan çalışmalar çerçevesinde tamdır. Dolayısıyla silahların bırakması bırakılması sürecinin ve tamamen bu meselenin gündemden çıkması sürecinin kesintisi bir biçimde devam etmesi ve fiilen sonuçlanmış olması ve güvenlik kurumları tarafından da teyidinin gerçekleşmesi gerekir" diye konuştu.
Ömer Çelik, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. AK Parti ve MHP arasındaki görüş farklılıklarının olduğu yönündeki iddialara cevap veren Çelik, "Muhalefet kendi dinamikleriyle kendi tezleriyle yol alamayınca umudunu Cumhur İttifakı içerisinde bir çatlak var mı? Ya da Cumhur İttifakı içerisinde politik bir çelişki var mı gibi durumlara bağlıyor. Bir kere şunu söylemek gerekir ki, Türkiye bütün bu süreçte bölgede bu kadar olay olurken ve burada Türkiye büyük bir kriz etrafındaki kriz tablosunun içerisinde istikrarlı bir şekilde yönetilirken ve bütün bu krizlere karşı etkili cevaplar geliştirirken, muhalefet partilerinin herhangi bir konuda tutarlı ele alınabilecek iki paragraf bile görüşünün olmadığı görüldü. Görüş olarak iktidarımızın zaten yaptığı şeyleri söylüyorlar. Bunlar yapılmalı diye ya da bunun dışında bir takım hiçbir şekilde siyaseten Türkiye'ye yol aldırmayacak meseleler konusundaki Türkiye'nin iradesini net bir şekilde göstermeyecek flu alanlarda şeyler söylüyorlar. Şimdi bu Terörsüz Türkiye süreciyle ilgili olarak da bunları söylüyorlar. Burada bir kere şunu sormak gerektir. Terörsüz Türkiye süreciyle ilgili olarak vatandaşlarımızın Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Sayın Bahçeli'ye çok yüksek bir güvenleri ve destekleri var. Biz Türkiye buluşmaları çerçevesinde bütün bir yazı sahada geçirdik. Bu konuyu da yoğun bir şekilde konuştuk. Hatta biz eleştirisi olanları dinlemek istediğimizi, bunu arzu ettiğimizi söyledik. Aynı şekilde Cumhur İttifakı ortağımız Milliyetçi Hareket Partisi de yaptı bunu. Bu çerçevede gördük ki Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Sayın Bahçeli'ye dönük olarak çok yüksek bir güven var. Cumhur İttifakı da bu özgüvenle hareket ediyor. Şimdi burada başından beri söylediğimiz ilkeler Cumhur İttifakı'nın ilkeleridir. Birincisi devletin nitelikleri konusunda herhangi bir pazarlık söz konusu değil. Muhalefet partileri sürekli olarak bu konuları gündeme getiriyorlar. Ya da milletin değerleri konusunda da bir pazarlık söz konusu değil. Mesele ve odağımız PKK terör örgütünün feshi ve silah bırakmasıdır. Cumhur İttifakı içerisinde herhangi bir şekilde Türkiye Yüzyılı hedeflerine ulaşma konusundaki iş birliği ve güç birliği konusunda herhangi bir şekilde bir zayıflama söz konusu olmayacak. Bu iş birliği ve güç birliği Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesiyle ve Sayın Bahçeli'nin iradesiyle devam edecek ve daha da güçlenecek" dedi.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack’ın Haseke ziyaretini değerlendiren Çelik, "Amerikan Büyükelçisi'nin SDG'yle görüşmesi bizim için görüşmenin niteliği ve içeriği önemlidir. Burada SDG'nin 10 Mart mutabakatına uyması ve Suriye'de tek devlet, tek ordu ülkesine dönük doğru bir yaklaşım üretmesi çerçevesinde bir takım görüşler SDG'ye aktarılıyorsa bu çerçevede SDG'nin bunu yapması gerektiği söyleniyorsa bu görüşmeleri biz olumlu karşılarız" diye konuştu.
'KRİZ ÇIKARMA FAALİYETİNİN MÜELLİFİ CUMHURİYET HALK PARTİSİ'DİR’
Özgür Özel’in grup toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik söylediği sözleri eleştiren Çelik, “Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Bahçeli'nin siyasi meşruiyet gündemiyle ilgili yaptığı açıklamalar gerçekten birer manifesto niteliğindedir. Burada Sayın Özgür Özel'in siyasi meşruiyet konusunda ABC düzeyinde bile bir bilgisi olmadığının beyanıdır bu açıklamalar. Yani siz siyasi rekabet edebilirsiniz. Farklı siyasi partiler olabilirsiniz. Ama siz burada bu farklılıklarınıza rağmen sonuçta bir siyasi meşruiyet alanı vardır. Bir devlet meşruiyeti alanı vardır. Hepimizin bütün siyasi partilerin var olduğu alan milletin verdiği yetki ve anayasal düzendir. Şimdi siz kendi kendinize halkın doğrudan oylarıyla seçilmiş Sayın Cumhurbaşkanımız şimdiye kadar girdiği her seçimi kazanarak doğrudan demokratik yarışa girerek sonuç almış Cumhurbaşkanımızı siyasi olarak gayrimeşru ilan etmeye kalkıyorsunuz. Şimdi biz bunu biliyoruz zaten. Açın siyasi tarihimizi, gazete manşetlerini açın. AK Parti seçimi kaybedince kriz çıkardı diyor ya. Ya bunun telif hakları seçimi kaybedince kriz çıkartmanın telif hakları Cumhuriyet Halk Partisi'ne aittir. Bakın bunlar seçimi kaybedince Menderes'e diktatör demiştir, Özal'a diktatör demiştir, Demirel'e diktatör demiştir, Erbakan'a diktatör demiştir. Yani bu kriz çıkarma faaliyetinin müellifi Cumhuriyet Halk Partisi'dir” ifadelerini kullandı.
'TEPKİLER OLUŞTURACAK BİR TAKIM YAKLAŞIMLAR İÇERİSİNE GİRİLMEMESİ GEREKİR'
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın lehine sloganlar atılmasını değerlendiren Çelik, "Herhangi bir siyasi parti kendi spesifik ajandasını sürecin tamamının ajandası zannetmemelidir. Herhangi bir siyasi parti kendi özel ideolojik siyasi gündemini sürecin tamamının siyasi gündemi diye düşünmemelidir. Bu tip süreçlerde yüksek siyasi akıl ve gerçekten çözüm odaklı yaklaşım farklı siyasi partilerin ve farklı yaklaşımların sürece dönük entegre bir siyasi akıl üretmesini ve yine sürece dönük entegre bir siyasi söylem üretmesi gerekir. Ama siz hem ben sürece gireyim hem çözümden yana olayım. Ama ortak akıl ve ortak söylem dışında kendi dar söylemi ya da spesifik ajandamı sürecin ana rengi haline getirmeye çalışayım derseniz o zaman başka tartışmalar çıkar. Şimdi günün sonunda siyaset açısından baktığınızda bu meselelerin bu görüntülerin ortaya çıkması bu sürecin doğru ilerlemesine mi katkı sağlamıştır? Yoksa başka tartışmaların kapısını mı açmıştır? Onun için herkesin son derece sorumlu davranması gerekir. Süreçten odağımızı uzaklaştıracak, vatandaşlarımızda haklı infialler oluşturacak, tepkiler oluşturacak bir takım yaklaşımlar içerisine girilmemesi gerekir" dedi.
Kaynak : HABER MERKEZİ