Barış için adalet vurgusu

“Bölgesel Aktörler ve Ortadoğu'da Değişen Güvenlik Denklemi” başlıklı oturumunda konuşan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Ortadoğu’da sürdürülebilir barışın olması için adaletin temel alınması gerekir” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 05.10.2018 07:03
  • Güncelleme Tarihi : 05.10.2018 07:03
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Barış için adalet vurgusu haberinin görseli

“Parçalanmış Bir Dünyada Barış ve Güvenliği Yeniden Düşünmek” temasıyla bu yıl ikincisi düzenlenen TRT World Forum, ikinci günde de devam etti. Dünya çapında 600’ü aşkın uzman, siyasetçi ve fikir insanın katıldığı forumun bugünkü ilk oturumu “Bölgesel Aktörler ve Ortadoğu’da Değişen Güvenlik Denklemi” başlığıyla gerçekleşti. Imran Garda’nın moderatörlüğünü yaptığı oturumda Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da bir konuşma yaptı. Ortadoğu’daki son durumu ve devletlerin Ortadoğu politikalarını değerlendiren Kalın, önemli açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’nın ardından yaptığı konuşmada, “Suriye’de anayasal komite ile birlikte çalışma yapılması gerektiğini düşünüyorum ve biz de çok sıkı çalışmalar yapıyoruz. Hem Sayın Mistura ile hem de Astana süreci ve Cenevre sürecinde. İdlib Anlaşması ile ilgili olarak kesinlikle şimdiye kadarki en iyi haberin bu olduğunu söyleyebilirim Suriye resmi söz konusu olduğunda ve bu gerçekten de sonu gelmez bir şekilde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çabaları ile gerçekleşti. Kendisi burada ağırlığını koydu ve bu anlaşmanın Soçi’den çıkarılması için çaba harcadı ve bütün dünya da zaten bu anlaşmanın önemini kabul ediyor. Ama tabii ki Türkiye tek başına bu yükü üstlenemez, taşıyamaz. Diğer uluslararası oyuncuların ve çevrelerin de sorumluklarını üstlenmesi gerekiyor. Yalnızca şunu söylemek yeterli değil, ‘Türkiye harika bir iş çıkardınız, teşekkürler’ diyerek olmaz. Hadi devam edelim her zaman her şey aynıymış gibi. Hayır, problem daha büyük, daha derin ve gün be gün daha da derinleşiyor. Böylece baktığınızda ana oyuncuların Suriye ile ilgili politikalarının kaydığını görüyorsunuz. Avrupa ülkeleri, Körfez ülkeleri, ABD hepsinin politikasında bu görülüyor. Bu yalnızca kafa karışıklığı oluşturmakla da kalmıyor, kaosa da sebep oluyor sahada. Şunu kastediyorum, ABD bir aşamada dedi ki, ‘Suriye’deki amacımız DAEŞ ile mücadele ve ISIS’i yenilgiye uğratmak.’ DEAŞ oradan büyük ölçüde çıkarıldıktan, ortadan kaldırıldıktan sonra başka bir bahane başka bir sebep üretmeleri gerekti Suriye’de kalmak için. Sonra da bu aşama aşama öyle bir noktaya ulaştı ki Suriye’deki Amerikan askeri mevcudiyeti DAEŞ ile alakalı olmamaya başladı. Çünkü DEAŞ büyük ölçüde yenilgiye uğratıldı demişlerdi. Sonra PYD/YPG’yi desteklemeye başladılar, bu PKK’nın Suriye’deki uzantıları. Bizim ulusal güvenliğimizi tehdit eder hale geldi. Şimdi DEAŞ’ın kalıcı olarak yenilgiye uğratıldığından emin olunması gerekiyor diyorlar. Tamam, ama biliyoruz ki derinde bu değil asıl amaç. İran’a ve Suriye’ye karşı bir askeri mevcudiyet oluşturmaya çalışıyorlar ve bu ülkeler de birbiriyle karşı karşıya fiziksel olarak birbirlerine karşı savaşmasalar da Suriye’de karşı karşıyalar. Hiç kimse artık Suriye halkından bahsetmiyor. Büyük güçlerin çıkarlarından bahsediliyor. Suriye’nin topraklarını ve Suriye halkının omuzlarında yükselerek bu konuyla uğraşıyorlar. Bu o kadar etik dışı ki bu açıdan baktığımız zaman herhangi bir askeri çözüm söz konusu değil. Her şey siyasi çözüm ile hayata geçirilir dendiğinde dürüst olalım bunu söyleyenler aslında dışarıda savaş meydanında o savaşı sürdürenler. Rejimden tutun da diğerlerine dek” şeklinde konuştu. İHA