"Ben Demirtaş ile konuşurken KCK talimat verdi"

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Ben Demirtaş ile görüşürken aynı saatlerde dikkat çekici, KCK 'sözde halk savaşını başlatma talimatı' verdi" dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 03.08.2015 07:08
  • Güncelleme Tarihi : 03.08.2015 07:08
  • Kaynak : HABER MERKEZİ

Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti: "HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın yaptığı her açıklamanın yukarıdan bir yerlerden tekzip edildi, şu denilmeye çalışıldı, 'Sen siyaset oyunu oynayabilirsin ama aklı ben üretirim, senin söz söyleme hakkın yok.' Her açıklama ertesi gün Kandil'den tekzip edildi. Şimdi akıllarına, vicdanlarına saygı duyan HDP'lilerin buna isyan etmesi lazım. Ha 12 Eylül rejimi partilere dönüp 'hizaya girin' demiş, ha Kandil'den birileri HDP'ye dönüp 'hizaya girin' demiş. Aynı mantık aynı zihniyettir, hiçbir farkı yok. Neden AK Parti binalarına saldırıldı, neden farklı düşünen bütün sivil toplum kuruluşları baskı altına alındı? Hani çok efsaneleştirilmesi anlamında söylüyorum, Suriye'de Rojava veya Kobani, Haseke bölgelerinde PKK'nın olduğu yerde herhangi başka Kürt hareketinin olmasına dahi izin vermediler. Türkiye'ye Kobani, Haseke'den gelen ilk mülteciler DEAŞ'tan kaçarak gelmedi, oradaki baskılardan kaçarak geldi. Bunu da Irak Kürt Bölgesi'nin yöneticilerine gidiniz, bir sorunuz. Mesele Kürt meselesi değil 'Kürtler için ne doğruysa sadece ben bilirim' diyen ve aynen 12 Eylül'de 'Türkler için ne doğruysa sadece ben bilirim' diyen zihniyet paralelliğidir."

"Biz burada demokrasi içinde yaşıyoruz, farklı akıllar olacak. Hep beraber konuşacağız" diyen Davutoğlu, "Peki demokrasilerde farklı akılların konuşulacağı yer neresidir? TBMM'dir. TBMM'ne büyük zafer psikolojisi içinde 80 milletvekili gönderdikten sonra bu 80 milletvekilinin dönüp Kandil'e doğru artık ortak aklın üretileceği yerdeyiz, silahları indirin, tehditlerinize son verin' deme kararlılığını gösterebildiler mi? Şimdi bizi çatışmasızlığı sona erdirmekle suçluyorlar" dedi.

“ORTAK KÜLTÜREL MAYANIN ESERLERİYİZ"

"Biz farklı olmakla birlikte ortak kültürel mayanın eserleriyiz" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Modern dönemde kadim ortak kültürel maya konusunda iki farklı yaklaşım çıktı: Bir, tektipleştirenler ve 'Herkes bizim gibi olacak, bizim tasnif ettiğimiz kimliklere sahip olacaklar.' Bunun en son ve çarpıcı örneği 12 Eylül rejiminin getirdiği tektipleştirmeydi. Öncesi de vardı sonrası da oldu 28 Şubat'ta. Ama bugünkü meselelerin çıkışında bu tektipleştirmenin yoğun psikolojik travmasını Türkler, Kürtler, Sünniler, Aleviler hep beraber yaşadık. Hep beraber o dönemde genç üniversiteliler olarak bu yaklaşıma karşı farklı ideolojilerle ayakta durduk. Bu tektipleştirenler karşısında bu kez ayrıştıranlar çıktı. 'Madem biz Mezopotamya çocuklarıyız, diğer çocuklardan ayrılmalıyız' diyenler çıktı, 'madem biz Anadolu çocuklarıyız, diğerleri ya sevsinler ya terk etsinler' çıktı. Biz son 13 yıl içinde bu tektipleştirme ve ayrıştırma çabalarına karşı hep birleştirmeyi farklılara saygı duyarak o farklılıklar üzerinden çatışma çıkarmadan gönülleri birleştirmeyi hedefledik. Çözüm sürecinin esas itibarıyla özünde de bu vardı, 'Milli Birlik Kardeşlik Projesi' ve demokratikleşmenin özünde bu vardı. Yasaklar vardı. Ben dahi kendi çocuğuma ismini koyarken Meymune isminin Türkçe olmaması sebebiyle nüfus müdürünün 1988 yılında nasıl gözümün içine bakıp 'Bunu değiştirmeniz gerekir' dediğini halen hatırlıyorum. Herhalde olaya bir adalet perspektifinden bakanlar görürler ki son 13 yıl içinde biz bütün farklılaştırma, çatışma ve tektipleştirme çabalarına karşı çok büyük mesafeler kat ettik. Bugün kimse konuştuğu dil, ait olduğu coğrafya, benimsediği kültür, okuduğu şiir, terennüm ettiği türkü ya da şarkı dolayısıyla herhangi bir muaheze altında tutulmuyor. Ahmet Kaya'nın şarkılarının yasaklandığını, Türkiye'de her güzel şarkının, Tuna kenarında söylenen Rumeli havasıyla Fırat-Dicle kenarında söylenen Mezopotamya havasının rahatlıkla birlikte aynı ahenk içinde dile getirildiğini hep beraber görüyoruz. Bunun aksine bir uygulama varsa karşısında bizi bulur."

"KRİTİK DÖNEMLERDE VİCDANLARIN PARÇALANDIĞINA ŞAHİT OLUYORUZ"

Başbakan Davutoğlu, kritik dönemlerde vicdanların parçalandığına şahit olunduğunu belirterek, "Her şey parçalanabilir ama bir insanın vicdanı, yüreği parçalanamaz. Bir insan her şeye farklı bakabilir ama masum iki çocuğun birinin Türk, birinin Kürt, birinin Kafkas, birinin Mezopotamya çocuğu olduğuna bakmaz. Çocuk çocuktur, insan insandır ve insanlık vicdanı parçalanamaz. Ama 13 yıl içinde neler gördük. Cumartesi Annelerini dinleyip Diyarbakır annelerini unutanları gördük. Suruç'taki katliamları lanetleyip Ceylanpınar'da gece yarısı uykusunda şehit edilen polisleri gözardı edenleri gördük, Suriye'den gelenler Türkmense onlara sahip çıkıp Kürtleri unutanları gördüğümüz gibi Suriye'den gelenler Arap ve Türkmense onlara bakmayıp Kobani'den gelenlere ağıt yakanları gördük. Allah aşkına herkes elini vicdanına koysun" ifadelerini kullandı. (İHA)