Çelik: İlişkimiz zedelenmiştir

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, “AB içindeki bazı dostlarımızın Türkiye’nin verdiği mücadeleyi anlamaması bu ilişkileri bugün zedelemiştir” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 28.09.2017 08:14
  • Güncelleme Tarihi : 28.09.2017 08:14
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Çelik: İlişkimiz zedelenmiştir

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, İspanya’da Elcano Royal Enstitü’de “Gelecek: Avrupa ve Türkiye-AB İlişkileri” başlıklı konuşma gerçekleştirdi. AB’nin geleceği hakkındaki görüşlerini aktaran AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, “AB’nin geleceği, AB’nin büyük güçlerinden ve demokrasilerinden biri olan İspanya’yla AB’ye aday olan Türkiye’nin geleceğini doğrudan ilgilendirmektedir. Avrupa’nın geleceği İspanya’nın, Türkiye’nin ve hepimizin ortak geleceğidir. Türkiye tarih boyunca Avrupa’nın parçası olmuş, burada gelişen akıl ve değerlerden hem beslenmiş hem de katkı sunmuş büyük bir Avrupa ülkesidir. AB’nin önemli bir üyesi olan İspanya’nın ise Avrupa’nın askeri, siyasi ve ekonomik anlamda uluslararası alandaki gücüne yaptığı katkı ise tartışılmaz bir gerçektir. Batılı ülkelerin güvenliği ve Akdeniz’in istikrarı için İspanya ve Türkiye’nin ortak çıkarları vardır. AB ve NATO üyesi olan İspanya ile NATO üyesi olan ve AB’ye aday olan Türkiye’nin stratejik ortaklar olmanın ötesinde kültürel, benzeri tarihi tecrübeler, Akdeniz komşuluğu, demokrasi, insan hakları, piyasa ekonomisi gibi ortak vizyon ile evrensel değerlerden oluşan birçok ortak yönü bulunmaktadır. İki ülke arasında giderek artan ticari ve ekonomik gelişmeler bu birlikteliği güçlendirmektedir” dedi.

EN İYİ ANLAYACAK ÜLKE İSPANYA

Türkiye ve İspanya ilişkilerinin Osmanlı İmparatorluğu dönemine dayandığından bahseden Çelik, “Osmanlı İmparatorluğuyla Haçlı donanması arasında Lepanto Savaşı’nın İspanya tarihinde çok önemli bir yer tuttuğunu biliyorum. O günler artık geride kaldı. Uzun bir süre sınırlı düzeyde kalan Türkiye-İspanya ilişkileri 1980’lerin ortalarından itibaren İspanya’nın NATO’ya ve AB’ye dahil olması ve bunun yanı sıra her iki ülkenin dış pazarlara açılmasıyla ciddi bir şekilde canlanmıştır. Öte yandan İspanya yıllarca sürdürdüğü ETA terörüyle mücadelesinden dolayı ülkemizin PKK terörüne karşı verdiği mücadeleyi çok daha iyi anlamaktadır. Türkiye’nin PKK, DEAŞ, FETÖ terör örgütlerine karşı verdiği mücadeleyi tarihi tecrübesiyle en iyi anlayabilecek ülke İspanya’dır. İspanya’nın AB üyelik sürecinde Türkiye lehine sergilediği tutum birliğin genişleme sürecine verdiği destekle de her zaman tutarlı olmuştur” dedi.

Çelik, “Avrupa kıtasında hüküm süren değişim rüzgarları, AB’nin mevcut durumu ve geleceğine ilişkin tartışmaları her zamankinden daha önemli hale getirmiştir. Özellikle Brexit ile başlayan yeni dönemde AB’nin nasıl bir birlik olacağı ve AB içindeki yeni güç dengelerinin birliği küresel sorumlulukları çerçevesinde yeniden nasıl şekillendireceği ve misyonunu nasıl etkileyeceği herkesin şu anda cevabını aradığı sorular arasında yer almaktadır. Bu gelişmeler ve tartışmalar ortak geleceğimizle yakından ilgilidir. Avrupa tarihinin Türkiye’siz okunamayacağını sanırım en iyi sizler bilirsiniz. Sabırlı bir aday olarak reform sürecimizi devam ettirdik. Aslında teknik ve yapılandırılmış bir süreç olmasına rağmen söz konusu Türkiye olduğunda sürecin oldukça siyasileştiğini görmekten üzüntü duyuyoruz. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yaşanan gelişmeler maalesef AB içindeki bazı dostlarımızın Türkiye’nin verdiği mücadeleyi anlamaması bu ilişkileri bugün zedelemiştir. Türk halkının tüm katmanları ve tüm kesimleriyle birlikte güçlü bir şekilde demokrasisine sahip çıktığı bu zorlu süreçte AB’den daha fazla yakınlaşma ve anlayış beklerken tam tersi tavırlarla karşılaşıyoruz” diye konuştu.

KATKIDA BULUNMALIYIZ

“Irkçı bir partinin Almanya’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ırkçı bir partinin ilk defa meclise girmiş olması hepimiz için alarm verici bir durumdur” diyen Çelik, “Bu çerçevede farklı din ve inanç mensuplarına yapılan saldırıların sayısında önemli bir artış görülmektedir. Giderek yükselen İslam düşmanlığı yabancı düşmanlığı ve nefret politikalarının önlenmesi yolunda adımlar atılması yalnızca AB bakımından değil tüm dünya için elzem ve kaçınılmaz bir adım olacaktır. Bütün bu yaşananları dikkate alarak hepimizin Avrupa’nın yeniden yapılandırılması konusunda hassas ve dikkatli bir şekilde düşünmesi gerekmektedir. AB’nin yeni bir heyecana, inandırıcılığa ve taze bir başlangıcı olan gereksinime açıktır. Böyle bir başlangıcın, birliğin Türkiye’ye yönelik olarak daha cesaretli bir bakış açısını öne çıkarmasını gerektirdiği de açıktır. Avrupa’nın geleceği bizimde geleceğimiz olduğu için bu sürece hep beraber katkıda bulunmalıyız. Biz Türkiye olarak bu sürece katkıda bulunmaya hazır olduğumuzu ifade ediyoruz. Türkiye ile AB ilişkilerini güçlendirmenin her iki taraf içinde kazanımlar sağlayacağı açıktır. Türkiye ilişkilerinin yönetilmesi açısından AB bir sınav içerisindedir. Önümüzdeki dönemde AB ya içinde kapanacak, statükocu krizleri çözemeyen, krizlerle boğuşan bir birlik olacak ya da Türkiye gibi büyük bir stratejik Avrupa gücüyle daha çok işbirliği yaparak, bu krizleri aşmanın yollarını bulacaktır” şeklinde konuştu. İHA

Haber Merkezi