- Siyaset
- 30.06.2025 14:25
CHP’de bugün tarihi bir gün yaşayacak. Çıkabilecek karar Türk siyasetinde hem ilklere hem de ciddi siyasi tartışmalara neden olacak. Hukukçular ve siyaset bilimciler ise hukuk vurgusu yapıyor
SEMİ TEKTAŞ-ÖZEL HABER/ CHP’de kurultay sonrası başlayan “hukuki meşruiyet” tartışmaları yeni bir boyut kazandı. Özellikle bazı delegelerin “maddi menfaat karşılığında oy kullandığı” iddiaları üzerine açılan davalarda, kurultayın iptali ve seçim sonuçlarının geçersiz sayılması talepleri gündeme geldi. Bu kapsamda, eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeniden parti yönetimine dönebileceği yönündeki spekülasyonlar da tartışmaları körükledi. Ancak hukukçular bu iddialara temkinli yaklaşıyor. Seçim Hukuku uzmanlarına göre, siyasi partilerin iç seçimlerinde uygulanan kurallar, şekli hukukun temel ilkeleriyle çerçeveleniyor. Hukukçular, “Kurultayların iptali ancak usule veya kanuna açıkça aykırı işlemler tespit edilirse mümkündür. Aksi hâlde yapılan seçimlerin yenilenmesi veya iptali mümkün değildir” görüşünü dile getiriyor. Öte yandan bazı çevreler tarafından dillendirilen “kayyum atanması” olasılığı da hukukçular tarafından gerçekçi bulunmuyor. Siyasi Partiler Kanunu’nda kayyum atamasına ilişkin açık bir düzenleme bulunmadığını belirten hukukçular, “Kayyum denilen uygulama, esasen Dernekler Kanunu’ndaki ‘çağrı heyeti’ tanımıdır. Bu heyet, ancak ciddi usulsüzlüklerin ve seçim yapılamamasının tespit edilmesi durumunda görevlendirilebilir” açıklamasını yapıyor. Bazı başvurularda partili isimlere siyasi yasak getirilmesi de talep edildi. Ancak bu talebin de hukuki temelden yoksun olduğu ifade ediliyor. Söz konusu taleplerde somut delillere dayalı bir hak ihlali ortaya konmadığı, ayrıca zaman aşımı gibi usul engellerinin de bulunduğu belirtiliyor. 30 Haziran günü hem Türkiye siyaseti hem de CHP için tarihi bir dönüm noktası olacak. Hukukçu ve siyaset bilimciler ile Kurultayı konuştuk. Hepsinin ortak noktası: Hukuk.
Davada mutlak butlanın çıkmasının mümkün olamayacağını ifade eden Siyaset Bilimci Tanju Tosun, “Hukuki açıdan bakıldığında, bu kurultay için temel alınması gereken referanslar Anayasa, Siyasi Partiler Kanunu ve Seçimlerin Temel Hükümleriyle Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun’dur. Bu çerçevede hukuki bir ilkeye dikkat çekmek gerekir: Özel kanun, genel kanunu bertaraf eder. Siyasi Partiler Kanunu, Türkiye’de siyasi partilerin iç yapısı ve işleyişine dair düzenlemeler içerir. Şu ana kadar, Türkiye’de herhangi bir siyasi partiye kayyum atandığına dair bir örnek bulunmamaktadır; bunu özellikle belirtmek gerekir. Mutlak butlan (geçersizlik) açısından değerlendirildiğinde ise böyle bir durum söz konusu değildir. Zira ister Türkiye’de ister dünyada olsun, seçim hukuku şekli bir hukuk dalıdır. Hukuk kurumu, siyasi partilerin tasarruflarını esas yönünden değil, şekil yönünden inceler. Bir kurultayın iptal edilebilmesi için hukuka ya da kanuna aykırı bazı süreçlerin işletilmiş olması gerekir. Kurultay kapsamında genel başkanlık seçimi tartışılıyorsa ve iptale gidilecekse, bu seçimlerin yenilenmesiyle sonuçlanmalıdır. Ancak, mevcut hukuk sistemimizde mutlak butlan yaptırımıyla karşılaşılması mümkün değildir. Kaldı ki, seçim iptal edilebilir ya da yenilenmesine karar verilebilir; fakat mutlak butlan hükümleri burada geçerli değildir” diye konuştu.
Kurultay’ın iptal/yenilenebilme durumun şartları hakkında konuşan Tosun, “Bir başkası adına oy kullanılmışsa, geçersiz bir oy geçerli sayılmışsa ya da oy sayımında bir oy yanlışlıkla başka bir partinin ya da adayın hanesine yazılmışsa, bu gibi şekli hatalar iptale veya yenilenmeye neden olabilir. Bu hususlar, Siyasi Partiler Kanunu’nun 112. maddesinde açık şekilde düzenlenmiştir. Seçim hukukunun şekli bir hukuk dalı olması, esas yönünden inceleme yapılamayacağı anlamına gelir. Ancak dediğim gibi, açık bir hukuka veya kanuna aykırılık varsa, bu durum değerlendirmeye alınabilir. Peki bu kurultayla ilgili olarak ne tartışılıyor? “Delegelere maddi menfaat karşılığında oy kullandırıldı” deniliyor. Ancak bu iddiayı destekleyecek somut deliller var mı? Genellikle “Demişti, öyle dediler, duydum” gibi soyut ifadeler kullanılıyor. Bu tür söylemlerin yargı nezdinde dikkate alınmayacağını tahmin ediyorum. Velev ki alınsa bile, bu durumdan yola çıkarak mutlak butlan kararı verilmesi hukuken doğru bir yaklaşım olmaz” değerlendirmesinde bulundu.
Siyasi Partiler Kanunu’nda partilere kayyum atanma hükmünün olmadığını ifade eden Tosun, “Kayyum meselesine gelince… Siyasi Partiler Kanunu’nda bu konuda açık bir hüküm veya yaptırım öngörülmemektedir. Yani, kanunda kayyum uygulamasına yer verilmemiştir. Yüksek Seçim Kurulu denetiminde yürütülen kurultaylarda da Siyasi Partiler Kanunu, mutlak butlan ya da butlan hükümlerini öngörmemektedir. Buna rağmen bir mutlak butlan kararı çıkar mı? Çıkarsa da üst mahkemelere itiraz yolu açıktır. Siyasi parti kurultaylarında, seçim hukukuna göre kanuna ya da hukuka aykırılık varsa, buna ilişkin itirazların iki gün içinde yapılması gerekir. Türkiye’de bu konuda farklı itiraz örnekleri bulunsa da şimdiye kadar bu süre içinde yapılan itirazlar sonucunda hiçbir parti kurultayı iptal edilmemiştir. Bu hususu da belirtmekte fayda var” şeklinde konuştu.
CHP 7’inci Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun mutlak butlan tartışmaları kapsamınsa yeniden genel başkan olabilme ihtimali hakkında konuşan Tosun, “Kemal Bey’in geri dönmesi hukuken mümkün değil. Çünkü varsayalım ki bir kayyum ataması yapıldı. Burada “kayyum” ifadesi, aslında Dernekler Kanunu ve Medeni Kanun’da geçen “çağrı heyeti”dir. Bu heyet üç kişiden oluşur ve partiyi 45 gün içinde kurultaya çağırmakla görevlidir. Bu koşullar altında Kemal Bey’in yeniden genel başkanlığa dönmesi hukuken nasıl mümkün olabilir? Ya ben Anayasa Hukuku ve Seçim Hukuku hakkında hiçbir şey bilmiyorum, ya da bu konuda fikir üretenler kendilerini Seçim Hukuku profesörü sanıyor” dedi.
Dava kapsamında bazı isimlere siyasi yasak getirilmesi hakkında konuşan Tosun, “Hukuki açıdan bakıldığında, öncelikle şu sorunun yanıtlanması gerekir: Hangi gerekçeyle siyasi yasak getirilmesi öngörülüyor? Biraz önce de belirttiğim gibi, ortada yalnızca “duyduk”, “dediler” gibi soyut iddialar var. Bu dava, usul bakımından da sorunludur. Usulden kastım, davayı açan tarafların niteliği yönünden bir hak ihlalinin söz konusu olmamasıdır. Ayrıca zaman aşımı açısından da ciddi problemler bulunmaktadır. Olayı sadece usul yönünden değil, esas yönünden de değerlendirdiğimizde; kayyum atanması ya da mutlak butlan gibi yaptırımların seçim hukukunda uygulanması tartışılan hükümlerle hiçbir şekilde örtüşmediği görülmektedir. Bu yaptırımlardan biri de bazı siyasilere –ki Cemil Bey de bunların arasında anılıyor– siyasi yasak getirilmesi ihtimalidir. Ancak bu iddianın da hukuki dayanağının olmadığını düşünüyorum. Çünkü böylesi ağır yaptırımların uygulanabilmesi için somut ve güçlü delillerin ortaya konması gerekir. Oysa mevcut durumda bu tür delillerden söz etmek mümkün değil. Varsayalım ki böyle bir durum söz konusu olsun, bu kez de zaman aşımı sorunu karşımıza çıkmaktadır. Zaman aşımını bir kenara bıraksak bile, davanın tarafları yönünden de herhangi bir hak ihlali bulunmamaktadır. Tüm bu usul ve esas yönlerinden mevcut tablo değerlendirildiğinde, nasıl bir gerekçeyle siyasi yasak getirilmek istendiği anlaşılır gibi değildir. Bu yönüyle de oldukça tartışmalı bir durum söz konusudur” diyerek sözlerini tamamladı.
Kurultayın iptal edilebileceğini belirten Av. Talha Muhammet Gülmez, “Türkiye’de artık hukuk sisteminde bir öngörülebilirlik kalmadı. Bu nedenle çıkacak sonucu net şekilde tahmin etmek mümkün değil. Ancak yine de beklentim, ‘50/50 formülü’nün uygulanacağı yönünde. Yani, eğer ilk celsede karar alınırsa (bir celse daha uzama ihtimali var), tahminim kurultayın iptal edileceği yönünde. Bu, olumsuz (aleyhe) yüzde 50’lik kısmı oluşturuyor. Olumlu (lehe) yüzde 50’lik kısım ise, genel başkanlık görevinin kime verileceğiyle ilgili olacak. Bana göre burada Siyasi Partiler Kanunu’nun 15. maddesinin 6. fıkrası uygulanacak. (Merkez Yönetim Kurulu, partiyi temsil yetkisini kendi içinden seçeceği bir üyeye tevdi eder ve en geç kırk beş gün içinde büyük kongreyi toplantıya çağırır.) Dolayısıyla partiyi temsil yetkisi, CHP’nin kendi seçeceği bir isme verilecektir. Kısaca özetlemek gerekirse, ‘Kurultayı iptal ediyorum ama 45 günlük başkanını kendin seç’ gibi bir uygulama gündeme gelebilir. Bu, sadece benim tahminim” diye konuştu.
Mutlak butlan beklemediğini belirten Gülmez, “Mutlak butlan, bir hukuki işlemin kurucu unsurlarının bulunmaması durumunda söz konusu olur. Dosya içeriğine tam olarak vakıf değilim; ancak bildiğim kadarıyla rüşvet karşılığı oy satın alma gerekçesiyle bir usulsüzlükten söz ediliyor. Fakat bu durum, mutlak butlanı gerektiren bir konu değildir. İddiaların doğru olduğu kabul edilse bile, burada ancak hukuka aykırılıktan söz edilebilir. Butlan olabilmesi için örneğin, vefat etmiş bir üyenin oy kullanması veya oy yetkisi olmayan kişilerin oy kullanması gibi açık hukuka aykırılıklar gerekir. Eğer dosyada mevcut deliller böyle bir durumu ortaya koyuyorsa, elbette uygulanmalıdır. Çünkü her ne kadar Siyasi Partiler Kanunu özel bir kanun olsa da bu kanunda hüküm bulunmayan hâllerde genel kanun olan Türk Medeni Kanunu’nun hükümlerinin uygulanması hukuken mümkündür. Ancak bildiğim kadarıyla butlanı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Eğer iddialar doğruysa, bu durumda Siyasi Partiler Kanunu’nun 21. maddesi gündeme gelir. Bu maddenin 10. fıkrasına göre, usulsüzlük varsa seçimden sonraki iki gün içinde itiraz edilmesi ve itirazın hâkim tarafından aynı gün içinde kesin olarak karara bağlanması gerekir. Ancak mevcut durumda itiraz süresi geçmiştir ve hâkim de aynı gün karar vermemiştir. Bu nedenle bu maddeye dayanılarak bir hüküm verileceğini düşünmüyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Gülmez, “Kılıçdaroğlu’nun tekrar partiye dönmesi bana göre hukuken mümkün değil. Yukarıda belirttiğim gibi, Siyasi Partiler Kanunu’nun 15. maddesinin 6. fıkrasına göre, herhangi bir nedenle genel başkanlık görevi boşaldığında, partiyi temsil edecek kişi Merkez Yönetim Kurulu tarafından seçilir. Bu bağlamda, Kılıçdaroğlu’nun yeniden partinin başına geçmesi yönünde verilecek bir karar, hukuken oldukça zorlama olacaktır” diyerek sözlerini tamamladı.