- Siyaset
- 17.10.2025 20:35
CHP İzmir’de kritik kararların gölgesinde kongre hazırlığı
Siyaset Bilimi Uzmanı Altun, Aslanoğlu’nun tahliyesinin kongre öncesine denk gelmesinin kongre sürecini etkileme potansiyeli taşıdığını belirterek delegeler üzerinde hem potansiyel bir zafiyet hem de belirli ölçüde güçlendirme unsuru olabileceğini söyledi
- Oluşturulma Tarihi :
- Güncelleme Tarihi :
- Kaynak : HABER MERKEZİ

KEMAL ÖZKURT - ÖZEL HABER - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, yargılandığı kooperatif davasında ev hapsi şeklinde adli kontrol şartıyla tahliye edilirken, İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Tunç Soyer’in tutukluluğunun devamına karar verildi. İzmir Büyükşehir Belediyesi iştiraki İZBETON A.Ş. üzerinden açılan davanın, bugün gerçekleşecek İl Kongresi öncesinde verilmesinin kongre sürecine yapacağı etki merak konusu oldu. Kongre sürecine kısa bir süre kala yaşanan bu gelişmeleri değerlendiren Siyaset Bilimi Uzmanı Yusuf Batuhan Altun, “Her iki kararın da zamanlaması, siyasal bağlamı itibarıyla yerel güç dengelerini ve özellikle kongre sürecini etkileme potansiyeli taşımaktadır. Bir yandan hukuki süreçteki pozisyon, rakipler tarafından siyasal bir dezavantaj veya tartışma unsuru olarak kullanılabilir; diğer yandan, parti tabanında ve örgütte adaletsizlik algısı oluşturması, Aslanoğlu’nun siyasi ağırlığını ve delegeler üzerindeki etkisini artırabilir” diyerek kararların hukuki olmaktan çok siyasi bir boyuta sahip olduğuna dikkat çekti. Altun ayrıca, kongre sürecindeki tek aday kararını da eleştirerek, bu uygulamanın partinin tarihsel ve kurumsal kültürüyle doğrudan çelişen bir uygulama olduğunu ve CHP’nin genlerindeki demokratik yarış kültürüne aykırı olduğunu belirtti.
SÜRECİ ETKİLEYEBİLİR
CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’nun il kongresinden hemen önce ev hapsiyle tahliye edilmesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Tunç Soyer’in tutukluluğunun sürmesinin yalnızca bir ara karar olarak görülmemesi gerektiğini belirten Altun, “Her iki kararın zamanlaması ve siyasal bağlamı, yerel güç dengelerini ve özellikle kongre sürecini etkileme potansiyeli taşımaktadır. Türkiye’de son dönemde hukuk ile siyaset arasındaki sınırın bulanıklaştığı birçok örnek görüyoruz. 2024 yerel seçimlerinde CHP’nin birinci parti çıkmasının ardından belediyelerin gelir paylarında yapılan kesintiler, mali denetimlerin artması ve ertelenen sendikal eylemlere yönelik iktidar desteği bu durumun ekonomik boyutunu oluşturmuştur. İstanbul’daki gelişmeler de sürecin yalnızca bir kente özgü olmadığını göstermektedir. Tüm bu tablo, merkezî iktidarın büyükşehirlerdeki muhalif yapılar üzerinde sistematik baskı kurduğu yönündeki değerlendirmeleri güçlendirmiştir. İzmir’deki soruşturmalar da bu eğilimin uzantısıdır. Tahliye ve tutukluluk kararları, yalnızca bir yargı dosyasının değil, siyasal sistemin yönelimini ve iktidarın yerel muhalefet üzerindeki baskı kapasitesini gösteren göstergelerdir. Bu kararlar, kongre sürecinde parti tabanını etkileyecek; olası bir yeniden seçilmede yeni hukuki hamle beklentisini artıracaktır. Sonuçta ortada bireysel bir dava değil, hukuk devleti ilkesinin sınandığı bir siyasal moment vardır ve bu moment, iktidar ile muhalefet mücadelesinin geleceğini belirleyecek ölçüde kritiktir” diye konuştu.
SAMANLIKTA İĞNE ARARCASINA
Soruşturmaların partinin ‘amiral gemisi’ olarak nitelendirilen İzmir’de siyasi saiklerle yürütüldüğüne dikkat çeken Altun, “Parti tabanında ve yerel kamuoyunda, iktidarın Özgür Özel’in “amiral gemisi” olarak nitelendirdiği İzmir’de adeta ‘samanlıkta iğne ararcasına’ birtakım usulsüzlükler bulma arayışı içinde olduğu yönünde bir kanaat oluşmuştur. Ancak bu çabalardan somut bir sonuç çıkmadığı ölçüde, tahliyelerin kaçınılmaz olacağı düşünülmektedir. Burada dikkat çeken husus, klasik hukuk mantığında suçun delil üzerinden tanımlanması gerekirken, mevcut durumda delilsiz biçimde uydurulmuş bir suçun arkasından delil yaratma çabasının izleniyor olmasıdır. Bu durum, hukuki bir süreçten ziyade siyasal bir operasyon izlenimi vermektedir. Nitekim seçim sonrası ortaya çıkan tablo, Türkiye’de totaliter eğilimlerin giderek kurumsallaştığını ve hukukun siyasallaşmasının artık münferit olaylar olmaktan çıktığını göstermektedir” dedi.
PARTİ KÜLTÜRÜYLE ÇELİŞİYOR
CHP’nin tarihsel olarak önemsediği parti içi demokrasi kültürünün, kongre sürecinde yaşanan ‘tek aday’ dayatmalarıyla aşındırıldığı uyarısında bulunan Altun, “CHP, kuruluşundan itibaren Türkiye siyasal hayatında parti içi demokrasi ve çoğulculuk kültürünü güçlü biçimde vurgulamış bir partidir. Parti, kamuoyuna her zaman en demokratik süreçleri işletmeye özen gösteren bir yapı imajı sunmuş, kurultaylar ve iç seçimler yoluyla delegelerin iradesini merkeze alan bir gelenek geliştirmiştir. Bu bağlamda tek aday dayatması, partinin tarihsel ve kurumsal kültürüyle doğrudan çelişen bir uygulama olarak değerlendirilebilir. İsmet İnönü’nün çok partili hayata öncülük eden kararı, Deniz Baykal’ın 2002 sonrası meclis içi temsilin önemini gözeterek Erdoğan’ın Siirt’ten milletvekili olmasını sağlayan yaklaşımı ve kurultaylarda delegelerin imza eksikliği varsa yarışa izin veren genel başkan uygulamaları, CHP’nin genlerinde demokratik yarış kültürünün derin köklere sahip olduğunu göstermektedir.
GELENEK HALİNE DÖNÜŞME RİSKİ
İzmir örgütünün demokratik taleplerini hatırlatarak parti yönetimlerinin bu tutumu sürdürmesinin risklerine değinen Altun, “Özellikle Kılıçdaroğlu döneminde Gençlik Kolları Genel Başkanlığı seçiminde genel başkanın işaret ettiği tek adayla seçime gidilmesi ve Özgür Özel döneminde de benzer bir tutumun sürdürülmesi, bu uygulamanın tek seferlik bir tercih değil, bir gelenek haline dönüşme riskini ortaya koymuştur. İl kongrelerinde tekrar gündeme gelen tek aday söylemi, parti içi demokratik işleyişi sınırlandırmakta ve örgütte ciddi tepkiye yol açmaktadır. Eski il başkanları ve milletvekilleri bu uygulamayı eleştirmiştir. İzmir özelinde ise örgüt, tek aday dayatmasını reddetmiştir. Son il kongresine kısa bir dönüş yapacak olursak, İzmir örgütü çok adaylı bir kongrede blok listeyi dahi antidemokratik bularak tepki göstermiştir. Önceki kongrede çarşaf liste ile seçim yapılmış olmasını örnek gösteren delegeler, demokratik uygulamaların sürmesini talep etmiştir. Parti içi demokrasi kültürü, CHP’nin temel kurumsal değerlerinden biridir. Çok adaylı yarışlar, delegelerin iradesini etkin kılarak partinin meşruiyetini güçlendirir. Tek aday uygulamaları ise parti kültürünün uzun vadeli işleyişini etkileyen bir faktör haline gelmiştir. Bu nedenle demokratik çoğulculuk, CHP’nin genlerindeki bir değer olarak korunmalı ve tüm seçimlerde uygulanmalıdır. Böylece parti hem demokratik kimliğini hem de Türkiye siyasal hayatındaki örnek rolünü sürdürebilir” diye belirtti.
BAŞARILI PERFORMANS GÖSTERDİ
Şenol Aslanoğlu’nun İl Başkanlığı dönemi karnesini değerlendiren Altun, “Şenol Aslanoğlu’nun İl Başkanlığı dönemi, İzmir özelinde değerlendirildiğinde genel olarak başarılı bir performans olarak okunabilir. 2023 seçimlerinde CHP, Türkiye genelinde seçimi kaybetmiş olsa da İzmir’de milletvekili sayısını korumuş ve ittifak kontenjanından yazılan vekillerin istifasıyla kısa süreli bir temsil kaybına rağmen, sonrasında Özgür Özel’in çağrısıyla vekillerin partiye dönmesiyle temsil yeniden güçlendirilmiştir. 2024 seçimlerinde, CHP tek başına ve ittifaksız olarak katıldığı seçimlerde 2019’a kıyasla kayda değer başarı elde etmiş; özellikle Cumhur İttifakından alınan ilçeler ve millet ittifakı ortağı İYİ Parti’den kazanılan ilçeler, Aslanoğlu döneminin seçim performansını destekleyen önemli göstergeler olarak ortaya çıkmıştır” dedi.
İKİLİ ETKİ YARATACAK
İl kongresi öncesinde Aslanoğlu’nun tutukluluk ve ev hapsi durumunun, delegeler üzerinde hem potansiyel bir zafiyet hem de belirli ölçüde güçlendirme unsuru olabileceğini savunan Altun, “Bir yandan hukuki süreçteki pozisyon, rakipler tarafından siyasal bir dezavantaj veya tartışma unsuru olarak kullanılabilir; diğer yandan, parti tabanında ve örgütte adaletsizlik algısı oluşturması, Aslanoğlu’nun siyasi ağırlığını ve delegeler üzerindeki etkisini artırabilir. Bu ikili etki, Türkiye’de hukuk ve siyasetin iç içe geçtiği güncel çerçevede özellikle kritik bir nokta olarak değerlendirilmektedir. Bu durum, partinin demokratik süreçleri, yerel örgüt dinamikleri ve siyasal iletişim stratejileri bağlamında dikkatle okunmalıdır” ifadelerini kullandı.
Kaynak : HABER MERKEZİ