Sayfa Yükleniyor...
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, "Afrine dönük bir adım atılıp atılmamasını bölgede yaşanacak gelişmeler tayin edecektir. Türkiyenin koyduğu sınırların aşılması halinde Türkiye elbette kendi hukukunu korumak için gereğini yapmakta tereddüt etmeyecektir" dedi
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını cevapladı. ABD yönetiminin Kudüsü İsrailin başkenti olarak tanıyacağı yönündeki iddialara ilişkin yürütülen bir çalışmanın olup olmadığını sorulması üzerine Bozdağ, "Kudüsün statüsünü korumak bölgedeki barışı korumak yönünden tarihi bir öneme sahiptir. Eğer Kudüsün bu statüsünü, uluslararası anlaşmalarla teminat ve koruma altına alınan bu statüsü kaldırılarak başka adımlar atılırsa bu büyük bir felaket olur. Zaten bölgede oldukça kırılgan bir vaziyette devam eden barış sürecini yok eder, bölgede yeni çatışmalara, huzursuzlara yol açar. Bunun İsraile başka ülkelere ve bölgeye faydası yoktur. Türkiye, baştan beri Kudüsün uluslararası anlaşmalarla belirlenmiş, bu anlaşmalar çerçevesindeki statüsünün korunmasını müdafaa etmiştir. Son olarak Sayın Cumhurbaşkanımız Filistin Cumhurbaşkanı Mahmut Abbas ile konuya ilişkin gelişmeleri görüşmüştür. Türkiye, bu konuya ilişkin gelişmeleri takip etmektedir. Bölgeyi lütfen yeni çatışmalara, kargaşalara sürükleyecek adımlar atmaktan kaçının. Oldu bittilere karşı Türkiyenin evet demesini kimse Türkiyeden beklememelidir" ifadelerini kullandı.
Afrine yönelik muhtemel operasyonun sorulması üzerine Bozdağ, "Suriyede yaşanan her hadise, Türkiyenin ulusal güvenliği ile ilgili doğrudan ilgilidir. Türkiye, bölgede çatışmaların sona ermesi, barış ortamını tesis edilmesi, herkesin katkı sağlayacağı barış ortamı tesisine son derece önem vermektedir. Ancak, bunu yaparken de elbette meşru olanlarla müteber olanlarla Suriyedeki bütün çevrelerle birlikte yapılmasını önermektedir. Terör örgütlerinin bu süreçte muhatap kabul edilmesini Türkiye reddetmektedir. YPG, PYD bir terör örgütüdür. Bunun herhangi bir şekilde bu sürece katılmasını bizim kabul etmemiz mümkün değildir. Afrinde de PYD, YPG teröristlerinin yer aldığını biliyoruz ve orada Türkiyeye karşı bir hazırlık içerisinde olduklarını da görüyoruz. Türkiye, oradan bize yönelecek her türlü saldırıya anında karşılık vermektedir. Bundan sonra da karşılık vermekte tereddüt etmeyecektir" diye konuştu. Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Burada Türkiyenin ulusal çıkarları aleyhine herhangi bir gelişme olursa Türkiye, bu gelişmeyi durdurmak için hiç kimseden izin ve onay almaz. Bu gelişmeyi engellemek için adım atmakta da tereddüt etmez. Afrine dönük bir adım atılıp atılmamasını bölgede yaşanacak gelişmeler tayin edecektir. Türkiyenin koyduğu sınırların aşılması halinde Türkiye elbette kendi hukukunu korumak için gereğini yapmakta tereddüt etmeyecektir."
SAYIN KILIÇDAROĞLUNUN DURUŞU YERLİ DEĞİLDİR, MİLLİ HİÇ DEĞİLDİR
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun Rıza Sarraf davasına yönelik açıklamalarına ilişkin soru üzerine Bozdağ, "Ben şimdi Ana muhalefet partisinin genel başkanının şunu demesini beklerdim, Türkiyenin hukukunu korumak için hiçbir ülke Türkiye hakkında yargı yoluyla karar veremez. Türkiyenin ekonomik veya milli çıkarları hususunda hiçbir ülkenin takdir yetkisi yoktur. Bunu değerlendirme yetkisi tamamen Türkiyeye aittir demesi lazım. Onun üzerinden bu işe bir tavır koyması lazım ama baktığınızda Sayın Kılıçdaroğlunun duruşu yerli değildir, milli hiç değildir. Zarrab hadisesi, 17-25 Aralık sürecinde FETÖ terör örgütünün yargı ve emniyet içerisindeki teröristleri eliyle Türkiyede yaptığı bir yargı darbe teşebbüsünün bir parçasını oluşturmaktadır" şeklinde konuştu.
ABDDEKİ KUMPAS DAVASI
Zarrabla ilgili dosyaların üzerinin örtülmediğini ve gereken soruşturmaların Türkiyede yapıldığını hatırlatan Bozdağ, "Bu davada bilirkişi olarak ABDde değerlendirilen bir STK, o da FETÖnün yardımlarıyla beslediği ayrı bir yer. Onun için burada devam eden bu dava, FETÖ-ABD yargısı iş birliği ile 17-25 Aralık sürecinde Türkiyede yapılamayanın ABD yargısı eliyle ABDde yapılmasından ve tekrarlanmasından başka hiçbir şey değildir. Türkiye İranla yaptığı ticaretini uluslararası ve ulusal hukuka uygun yapmıştır. Buradan çıkacak kararın bizim açımızdan bir kıymeti yoktur çünkü hakiminin FETÖcülerin ağırladığı, tanığın FETÖcü olduğu, takipçilerinin de FETÖcüler olduğu bir davadan ve böyle bir yargılamadan Türkiye olarak biz adalet beklemiyoruz. O kadar net görülüyor ki Türkiyede kurulan kumpasın Amerikada gerçekleştirilmeye çalışıldığı, bunu ayrıca anlatmaya gerek yoktur. Bu kumpasın arkasında kimlerin olduğunu da ortaya koymaktadır. Bu yargılama üzerinden Türkiyeyi suçlamak için büyük bir çaba var. Rıza Zarrabın üzerine kurulan baskı, ceza tehdidi ve dışarı çıkma ümidiyle yaptırılan iftiralar var. Bunların hiçbirini Türikyenin kabul etmesi mümkün değildir. Bunların tamamı bir komplonun Türkiyeye dönük ortaya konmasından ibarettir. Uluslararası anlamda ne yapılabilir, bu konu Bakanlar Kurulunda konuşulmadı çünkü davada doğrudan Türkiyeye dönük yargılama yapılması söz konusu değil, zaten böyle bir yargılama yapılamaz da" dedi.
TAŞERON İŞÇİLER VE ENFLASYON
Bozdağ, taşeron konusunda çalışmaların tamamlandığını ve önümüzdeki hafta Bakanlar Kuruluna bu konunun gelebileceğini belirterek, "Bütçe görüşmeleri sırasında veya sonrasında parlamentoya sevk edilecek" dedi.
Enflasyon konusuna ilişkin soru üzerine Bozdağ, "Yıl sonu rakamları hep beraber göreceğiz. Enflasyonu tek haneli rakamlarda tutmak ve daha da aşağıya çekmek hükümetimizin en önemli hedefidir" şeklinde konuştu.
15 TEMMUZUN MADDİ ZARARI
15 Temmuzun Türkiyeye verdiği zararın FETÖcü kişi ve şirketlerden tahsil edilmesine yönelik çalışmaya ilişkin soru üzerine Bozdağ, "Böyle bir çalışma doğrudur. TMSF bu noktada bir koordinasyon görevi ifa etmektedir. Bildiğiniz gibi pek çok kurumun burada zararı vardır, ayrıca vatandaşlarımızın da maddi ve manevi pek çok zararı olmuştur. Bunların tespiti son derece önemli. Yürüyen dava teşebbüsüne ilişkin davalar var. Bu noktada vatandaşlarımız da kendileri ile ilgili davalar, gazilerimizin şehitlerimizin yakınları da uğradıkları maddi ve manevi zararları bu teröristlerden talep etme hakkı vardır. Onlar da eminim ki bu haklarını takip ediyorlardır. Elbette bu büyük felakete sebep olanlar doğurdukları zararı ödemekle mükelleftir" açıklamasında bulundu. (İHA)
Haber Merkezi