Advertisement

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Netanyahu, kabinesi ve soykırım kadrosu derhal yargılanmalı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bosphorus Diplomasi Forumu’nda yaptığı konuşmada İsrail’i sert biçimde eleştirdi; Gazze’ye yönelik saldırıları “soykırım” olarak nitelendirip Netanyahu ve kabinesinin yargılanmasını talep etti, Filistin’in tanınmasının önemli ancak gecikmiş bir adım olduğunu söyledi.

  • Oluşturulma Tarihi : 27.09.2025 15:47
  • Güncelleme Tarihi : 27.09.2025 15:47
  • Kaynak : AA
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Netanyahu, kabinesi ve soykırım kadrosu derhal yargılanmalı haberinin görseli

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda düzenlenen Bosphorus Diplomasi Forumu’nda yaptığı konuşmada Gazze’deki durumun “insani bir felaket” seviyesine ulaştığını vurgulayarak, uluslararası mekanizmaların başarısızlığına dikkat çekti. Erdoğan, “İsrail durdurulmadan Filistin Devleti için konulan irade eksik kalacaktır” diyerek, “Netanyahu, kabinesi ve soykırım kadrosu derhal yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır” çağrısında bulundu. Erdoğan ayrıca BM ve diğer kuruluşların etkin müdahalesi gerektiğini, caydırıcı yaptırımlar uygulanması gerektiğini savundu ve gençlere Türkiye’nin dış politikadaki rolünü güçlendirme çağrısı yaptı.

"İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra galipler eliyle kurulan düzen işlevliğiyle birlikte itibarını da yitirmiştir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası siyaset zemininde adeta tektonik kırılmaların yaşandığı zorlu ve tarihi bir dönemden geçildiğini belirtti.

Küresel rekabetin dozunun her geçen gün arttığını, belirsizlik ve istikrarsızlık anaforunun dalga dalga yayıldığını kaydeden Erdoğan, "Kriz ve ihtilaflar barışçıl yollarla çözüme kavuşturulamadığı için siyasi ve ekonomik mücadele maalesef büyük insani trajedilerin yaşandığı savaş ve çatışma sahalarına taşınıyor. Su ve iklim krizlerinden ticaret savaşlarına, enerji güvenliğinden gıda zincirlerinin sağlıklı işlemesine... Türlü meydan okumalarla karşı karşıyayız." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün geldiğimiz nokta itibarıyla şu manzarayı çok net bir şekilde görebiliyoruz. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra galipler eliyle kurulan düzen işlevliğiyle birlikte itibarını da yitirmiştir. Evrensel değerler rafa kalkmış, yönetim mekanizmaları iflas etmiş, meşruiyetini kural ve ilkelerden alan uluslararası sistem tamamıyla felce uğramıştır. Küresel barış ve güvenlik yerini bitmek bilmeyen savaş ve istikrarsızlık girdabına bırakmıştır. Haklı haksızın, mazlum zalimin, zayıf güçlünün karşısında yalnızlığa terk edilmiştir. İnsan hakları ve insanlık onuru yara almış, adalet, vicdan ve merhamet gibi duygular sessize alınmıştır." ifadelerini kullandı.

"Çözümün anahtarı olması gereken yapılar sorunun parçası haline dönüşmüştür"

Ortada kimsenin inkar edemeyeceği çok büyük bir sistem krizi olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Oysa bundan 80 yıl önce kurulan mevcut küresel sistem 20. yüzyılda gerçekleşen İkinci Dünya Savaşı'ndan ders alınarak, yeniden bir savaş yaşanmasın, yeniden bir soykırım yaşanmasın diye kurulmuştur. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gibi bu tür mekanizmaların gayesi, savaşları önlemek, çatışmaları durdurmak, insani felaketlerin önüne geçmekti. Lakin gelinen noktada çözümün anahtarı olması gereken yapılar sorunun parçası haline dönüşmüştür. Atalete mahkum ve mecbur edilmişlerdir." sözlerini sarf etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Küresel sistem iflas etti." derken bunu hamaset olsun diye söylemediklerini belirterek, şunları kaydetti:

"Tam tersine ülke olarak biz iflas etmiş bu sistemin tüm yükünü çeken bir bölgede yer alıyoruz. Şu an insanlığın gündemini domine eden kriz, gerilim, soykırım, çatışma ve zulümlerin neredeyse tamamı bu coğrafyada yaşanıyor. Her ne kadar Türkiye, bölgesinde bir istikrar abidesi olarak yükselse de hadiselerin uzağında bir ülke değildir. Bir defa şunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Komşumuzun evi yanarken nasıl biz rahat edemezsek, bölgemizde sıkıntı varken de biz huzurlu olamayız. Dahası kriz ve zulümlerle boğuşanlar bizim kardeşlerimiz. Bizim 100 yıllık, 1000 yıllık komşularımız. İnsan komşusuna sırtını dönebilir mi? İnsan kardeşlerinin dertlerine bigane kalabilir mi? Elbette kalamaz."

Bu ülke ve aziz milletin tarihin hiçbir döneminde "Bana ne" demediğini kaydeden Erdoğan, "Gönül coğrafyasına sırtını dönmemiştir. Dünyanın neresinden gelirse gelsin yardım çağrılarına kulaklarını tıkamamıştır. Uzak yakın demeden, Müslim, gayrimüslim demeden kimsenin inancına, mezhebine, kökenine bakmadan 'imdat' diyenin yardımına koşmuştur. Bu dün böyleydi, bugün de böyle. Herkes kayıtsız kalsa dahi biz coğrafyamızdaki acılara, zulümlere, sonu gelmeyen çatışmalara duyarsız kalamayız. Çözüm üretmek, çözüme liderlik etmek bizim görevimiz, tarihi ve vicdani sorumluluğumuzdur. Gazze'nin, Yemen'in, Suriye, Sudan, Somali'nin sokaklarında yere düşen her can, bizim canımızdan can koparıyor." dedi.

"Coğrafyamızdaki yangınları söndürmeye gayret ediyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin'de açıkla mücadele eden yavruların dramını kalplerinin derinliklerinde hissettiklerini, yürekleri yakan bu manzara karşısında sadece ellerini değil, çoğu zaman tüm gövdelerini ortaya koyduklarını ifade etti.

Gençlerin bilmesini istedikleri tek amaçlarının olduğunu söyleyen Erdoğan, "O da bölgede barışın, huzurun, istikrarın güçlü bir şekilde sağlanmasıdır. Türkiye olarak işte buna giden yolu açmanın derdindeyiz. Binlerce yıldır süzülüp gelen devlet aklıyla, 500 seneyi geride bırakan hariciye geleneğimizle, büyüyen ekonomimiz, köklü kurumlarımız ve ilkeli dış politikamızla coğrafyamızdaki yangınları söndürmeye gayret ediyoruz. Dış politikayı asla sıfır toplamlı bir oyun olarak görmüyor, barış, refah ve istikrarı paylaştıkça çoğaldığına yürekten inanıyoruz." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

"Anadolu'nun manevi mimarlarından Hazreti Mevlana'ya atfedilen hikmet dolu şu söz iç ve dış siyasette temel referans kaynaklarımızdandır. O gönül sultanı diyor ki, 'Bir mum, diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.' Evet tüm mesele esasen budur. Mesele istikrarsızlığı körüklemek, çatışmayı ve kavgayı büyütmek bundan çıkar devşirme hesabı yapmak değil, birlikte kazanmaya odaklanmaktır. Başkalarının trajedilerinden medet ummak fırsatçılıktır, vicdansızlıktır, kan tüccarlığı yapmaktır. Biz böyle olmadık. Hiçbir zamanda böyle olmayacağız."

"Savaş baronları ateşe benzin dökerken biz adil bir barış için çalıştık"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin hiçbir kompleksi olmadan tarihine, medeniyetine, büyüklüğüne yakışır şekilde barış, istikrar, huzur ve adalet için çalışan, her kesimle görüşebilen, herkesin güven duyduğu bir aktör olduğunu söyledi.

İnsan odaklı, ön alıcı, girişimci ve çok boyutlu dış politika anlayışıyla bölgesel ve küresel meselelerin çözümüne azami katkı sunduklarını vurgulayan Erdoğan, "Komşumuz Suriye'de tam 14 yıl boyunca bunu yaptık. Eli kanlı rejimin zulmü karşısında tüm imkanlarımızla Suriyeli mazlumların yanında durduk. Dünyanın birçok ülkesi Suriye halkına sırtını döndüğünde dahi biz onları asla yalnız bırakmadık. Aynı şekilde Rusya-Ukrayna savaşında bunu yaptık. Savaş baronları ateşe benzin dökerken, biz adil barış için çalıştık. Şimdi de Filistin'de, Gazze'de bunu yapıyoruz." diye konuştu.

Erdoğan, Gazze'de tam 2 yıldır tüm dünyanın gözleri önünde hem dehşet hem de utanç verici soykırım yaşandığına dikkati çekerek, "Netanyahu ve katliam ordusu en modern silahlarla Filistinli sivilleri hedef alıyor, masumların üzerine bomba yağdırıyor. Gazze'de yaşlılar, çocuklar, hatta kuvözdeki bebekler, bu katliam çetesi tarafından acımasızca katlediliyor. Gazze'de açlık bir kitle imha silahı olarak pervasızca kullanılıyor. Can kurtarmaya çalışan sağlık görevlileri, soykırımı kayda alan basın emekçileri dünyanın gözleri önünde öldürülüyor. Fakat ne oldu? İşte dün BM Güvenlik Konferansı'nda Netanyahu denilen katil, salondaki o boş koltuklara seslenmek durumunda kaldı. Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste." ifadelerini kullandı.

"Filistin'de medyaya yansımayan daha nice acılar, dramlar, katliamlar yaşanıyor"

Sözde yardım dağıtım noktalarında 27 Mayıs'tan bugüne 2 bin 500'ün üzerinde Filistinli'nin öldürüldüğünü, 18 bin 500'ü aşkın kişinin yaralandığını aktaran Erdoğan, 7 Ekim'den bu yana Gazze'de çoğu çocuk ve kadın 66 bine yakın Filistinli'nin şehit edildiğini, yaralıların sayısının ise 170 bine yaklaştığını bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Biz hastanelerimizi açtık ve bu yaralıları hastanelerimizde tedavi altına alıyoruz. Bu konuda kapılarımız açık, elimizden gelen her türlü desteği veriyoruz, vereceğiz. Filistin'de medyaya yansımayan daha nice acılar, dramlar, katliamlar yaşanıyor. Bununla birlikte dünyanın dört bir yanında vicdanlı insanlardan yükselen tepki ve çığlıklar, Filistin'e ve Gazze'ye umut aşılıyor. Bakın şu an biz burada diplomasi forumunu yaparken Akdeniz'de Sumud Filosu yelkenlerini şişirmiş, Gazze'ye doğru ilerliyor. Dünyanın farklı ülkelerinden, farklı inançlarda, farklı renklerde ama vicdan sahibi silahsız aktivistler, gönüllüler Gazze'ye yardım götürüyorlar. Buradan İsrail'in devlet terörüne maruz kalan Sumud Filosu'nun umut yolcularına da selamlarımızı yolluyoruz. Cenabıallah yollarını açık etsin, onları esirgesin diyoruz."

"Unutmayın zalimlerin bir hesabı varsa Allah'ın da bir hesabı vardır ve o hesap eninde sonunda galip gelecektir." diyen Erdoğan, "Bu hesap bambaşka. Allah'ın hesabının üzerinde hiçbir hesap tutmaz ve bunu yaşadık, yaşıyoruz, inşallah yaşayacağız. Gazze'de çok kayıplar verildi, mazlum Gazze halkı çok ağır bedeller ödedi. 365 kilometre kareye sıkıştırılmış 2,5 milyon insan, tarihin en vahşi soykırımına maruz bırakıldı." ifadelerini kullandı.

"Katar'a düzenlenen saldırı, İsrail'in asıl niyetinin görülmesini sağladı"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün bu yıkım ve vahşete rağmen Gazze soykırımının küresel ölçekte bir uyanışa da vesile olduğunu belirterek, "Dün soykırım şebekesinin başı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yalanları ve tehditlerini dinleyecek kimse bulamadı ve boş koltuklara konuştu. Bugüne kadar kulaklarının üzerine yatanlar görüyoruz ki artık gaflet uykusundan uyanmaya başladı. Gazze'deki meseleyi Hamas parantezine indirgeyenler, kazın ayağının hiç de öyle olmadığının yavaş yavaş farkına varıyor. İsrail'in derdinin sadece Gazze olmadığı gün geçtikçe daha net anlaşılıyor. Özellikle Katar'a düzenlenen saldırı, İsrail'in asıl niyetinin görülmesini de sağladı. Canavarın durdurulmasının şart olduğu bir kez daha görüldü." değerlendirmesinde bulundu.

Filistin'i tanıyan devletlerin sayısındaki artışın arkasında Gazze'nin sebep olduğu küresel uyanışın olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Biliyorsunuz artık 150'yi aştı. Şurası bir gerçek ki Filistin'in tanınması geç de olsa önemli bir adımdır. Filistinli kardeşlerimize on yıllardır yapılan yanlıştan nereden dönülürse biz bunu sadece takdirle karşılarız fakat şu soruyu da sormadan edemiyoruz: Bu adımlar daha erken atılamaz mıydı? 65 bin masum ölmeden de Filistin'e sahip çıkılamaz mıydı? Katliam kadrosu eliyle tanınamaz hale getirilmeden önce Filistin resmi olarak tanınamaz mıydı? Biliyorum birileri rahatsız olacak ama bunları sormak mecburiyetindeyiz. İsrail'in saldırganlığının önüne geçilmesi için bu öz eleştirinin muhatapları tarafından mutlaka yapılması gerekiyor. Gazzeli mazlumların dökülen kanlarının boşa gitmemesi için herkesin iç dünyasında bu hesaplaşmayı yapmasının şart olduğuna inanıyorum. Değilse masum çocukların, kadınların, insanların kanı, siyasi hesapların kurbanı olmaya devam edecektir."

Erdoğan, İsrail durdurulmadan Filistin Devleti için konulan iradenin eksik kalacağını vurgulayarak, "Başta Netanyahu, kabinesi ve soykırım kadrosu derhal yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır. Uluslararası spor turnuvalarından men dahil İsrail'e caydırıcı yaptırımlar uygulanmalıdır. İspanya'nın aldığı karar bir kenara konulamaz. Şu anda Futbol Federasyonu Başkanımız da kendileri bu konuyla ilgili duruşunu ortaya koydu. Biz de bunun değerlendirmesini muhakkak yapacağız." dedi.

İsrail hükümetine, Gazze'de 100 milyar doları bulan yıkımın faturasının ödetilmesi gerektiğini dile getiren Erdoğan, "Türkiye'nin ticaret ve diğer alanlarda İsrail'e karşı aldığı tedbirler diğer ülkelere örnek olmalı, onlar da artık benzer adımları atmaya başlamalıdır. Aksi takdirde kaos Orta Doğu sınırları içinde kalmayacak, bu ateş bütün dünyayı saracaktır. Alevlerin daha da yayılmaması, bölgemizde barış ve huzurun sağlanması için çalışmaya devam edeceğiz." şeklinde konuştu.

Kaynak : AA