- Siyaset
- 29.03.2025 16:22
Siyaset Bilimci Emrah Gülsunar, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından yaşananların erken seçime neden olup olmayacağını değerlendirdi. Gülsunar, “Eğer toplumsal olaylar, protestolar bu seviyede kalırsa erken seçim getirmez” dedi
HAYRİYE GÜLPERİ TİBİN/ ÖZEL HABER - İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart’ta yolsuzluk ve terör suçlamalarından dolayı gözaltına alınması büyük yankı uyandırdı. Hakkında terör suçundan denetimli serbestlik kararı, yolsuzluk suçundan ise tutuklama kararı verilen İmamoğlu, 23 Mart Pazar günü gerçekleştirilen ön seçimde ise CHP’nin cumhurbaşkanı adayı seçildi. İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve tutuklanmasıyla birlikte halk, sokağa döküldü. Polislerin sert müdahalesinin de tepkilere konu olduğu eylemlerin ardından, vatandaş boykot çağrısında bulundu. Ayrıca Ankara Büyükşehir Belediyesi hakkında da soruşturma başlatıldı. Siyaset Bilimci Emrah Gülsunar, yaşananlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Vatandaşın gösterdiği tepki ve protestoların erken cumhurbaşkanlığı seçimine neden olup olmayacağına ilişkin konuşan Gülsunar, “Erken seçim getirme ihtimalinin şu aşamada biraz zor olduğunu düşünüyorum. Yani eğer toplumsal olaylar, protestolar bu seviyede kalırsa erken seçim getirmez. Çünkü Erdoğan inatçı bu konuda” dedi.
Gülsunar, yapılan eylemlerin erken seçimi beraberinde getirmesi için ekonominin de gelişmelerden etkilenmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca uluslararası tepkinin de artmasının gerekliliğine değinen Gülsunar, “Erken seçimin gelmesi topluma biraz da iktidarda olan partinin artık yönetemediği mesajını veriyor. Erdoğan da böyle bir algının oluşmaması için her yolu deneyecektir. Bunu eğer protestolar bu seviyede kalırsa erken seçim getirme ihtimali çok çok düşük. Daha fazla olması lazım. Bunun ekonomiye etkisi olması lazım, uluslararası tepkilerin artması lazım. Ancak o şekilde bir erken seçimin koşulları oluşur. Onun dışında erken seçimi Erdoğan asla yapmaz” ifadelerini kullandı.
Eylemlerle birlikte vatandaşın boykot çağrısının ekonomiye ve iktidara ne gibi etkisi olacağını da değerlendiren Gülsunar, Gezi eylemlerini hatırlattı. Gülsunar, açıklamasına şöyle devam etti: “Boykot çağrılarının da etkisi olabilir. Bunlar daha çok merkez medya denilen ama gizli olarak iktidar yanlısı olan kuruluşların Saraçhane mitinglerini vermemesi ve tarafsız yayın yapmamasından dolayı onlara bir tehdit unsuru olarak kullanılıyor. O konuda doğru. Ama bu ekonomiye büyük zararlar verip sonra da erken seçim koşullarını zorlayacak bir noktaya ulaşacağını zannetmiyorum. Bir noktaya kadar merkez medyayı dize getirir ve kısmen de olsa CHP’nin eylemlerini, başta Saraçhane olmak üzere, vermelerini sağlar. Ama daha büyük noktada bir erken seçimin olmasını sağlayacak bir boyuta ulaşacağını zannetmiyorum. Bunun olması için ekonominin daha büyük şekilde çalkalanması gerekiyor. Bunu için de daha büyük olaylar olması lazım. Dikkat ederseniz protestolarla birlikte günlük hayat da devam ediyor. Protestolar iktidarı rahatsız ediyor, belli bu. Ama bir yandan da örneğin İstanbul’da günlük hayat akışı devam ediyor, herkes işine gücüne devam ediyor, eğlencesi konseri devam ediyor. Aslında insanlar günlük hayatına da büyük ölçüde devam ediyor. Bu böyle olduğu sürece erken seçim olma ihtimali yok denecek kadar az. Gezi eylemlerinin seviyesine de gelmedi eylemler. Gezi eylemlerini hatırlayalım mesela. Orada daha da geniş çaplı bir eylem söz konusuydu. O civarda bir hareket olması gerekiyor. Gezi eylemleri döneminde ekonomi iyi durumdaydı. O zamanda da protestolar ekonomiyi etkiledi ama çok büyük bir etki değildi. Bu dönem şimdi o seviyede bir protesto seviye olursa iktidarı çok zor durumda bırakır. Eylemlerin seviyesi yaklaştı ama hala o seviyeye çıkabilmiş değil.”
Gülsunar, açıklamasının devamında, Ankara Büyükşehir Belediyesi hakkında başlatılan soruşturma sonrasında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın da İmamoğlu’yla benzer bir muameleye maruz kalma ihtimaline ilişkin konuştu. Gülsunar, konuyla ilgili olarak şunları kaydetti: “İmamoğlu’nun yaşadığı durum ABB Başkanı Mansur Yavaş için de maalesef söz konusu olabilir. Çünkü belli ki bu rejim gözünü karartmış. Burada Mansur Yavaş’la ilgili hareket ederken Yavaş’ın kendileri için tehdit olup olmayacağını dikkate alabilirler. Yani tehdit derken de cumhurbaşkanı adayı olup olmamasından bahsediyorum. Eğer İmamoğlu da ‘Ben belediye başkanıyım, cumhurbaşkanı adaylığıyla bir işim yok. Kim aday olursa ben ona destek veririm’ gibi bir açıklama yapsa bugün İmamoğlu’nu da salarlar. Aynı durum Mansur Yavaş için de geçerli. Cumhurbaşkanlığı yarışı olursa Erdoğan ne İmamoğlu’na karşı kazanabilir ne Yavaş’a karşı kazanabilir. ‘Aday olup benim için tehdit oluşturmazsan ben de seni içeri atmam’ gibi bir durum var şu an ülkede. Mansur Yavaş, cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili bir iddia sürdürürse onu da alabilirler.”
Vatandaşı sokağa çıkmaya davet eden CHP’nin halka yeteri kadar olmadığı yönünde eleştiriler de yapıldı. CHP’ye yönelik bu eleştirilere değinen Gülsunar, açıklamalarını şöyle tamamladı: “Ben bir yalnız bırakma durumunun olduğunu pek zannetmiyorum. Biraz daha böyle radikal genç, radikal kesimler var. Bunlar illaki polisle çatışmak istiyor. Ama şimdi CHP de eylemlerin toplumsal meşruluğunu gözetmek mecburiyetinde. Dar bir kesimin istekleri doğrultusunda hareket edemez CHP gibi bir kitle partisi. Ortalama bir vatandaşın da CHP’ye bakıp, ‘Evet, adamlar haklı. Haklı bir eylem yapıyorlar, hakları alındı. O yüzden protesto yapıyorlar’ diyebilmesi lazım. Ama siz o illa polisle çatışmak isteyen grupların istekleri doğrultusunda hareket ederseniz toplumsal meşruluğunuzu kaybedersiniz. Ben CHP’nin bu süreci kötü yönettiğini, birtakım kesimleri yalnız bıraktığını düşünmüyorum. Dün örneğin, İstanbul’da bütün milletvekillerini seferber edip bir organizasyon yapmışlar. Vekilleri 3’erli gruplar halinde telsizlerle beraber belli bölgelere göndererek polisin vatandaşa müdahale etmesini önlemeye çalışmışlar. Artık bundan da çok ötede yapılabilecek bir şey yok.”