Kurultay davası gölgesinde muhalefet tasarımı: İzmir’den Adana’ya tutuklama zinciri!

CHP kurultayı davası sonrasında 4 ilde CHP’li isimlerin gözaltına alınması ve tutuklanması, muhalefetin yeniden tasarımı olarak yorumlandı. Hukukçular ise olayların hukuki değil siyasi olduğunu iddia ediyor

  • Oluşturulma Tarihi : 10.07.2025 09:26
  • Güncelleme Tarihi : 10.07.2025 09:26
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Kurultay davası gölgesinde muhalefet tasarımı: İzmir’den Adana’ya tutuklama zinciri! haberinin görseli

HAYRİYE GÜLPERİ TİBİN/ ÖZEL HABER - Yerel seçimlerde çoğunluğu sağlayarak birinci parti konumuna yerleşen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), zaferinin ardından erken seçim çağrısına başladı. Bu süreçte parti, cumhurbaşkanı adayı olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu öne çıkarmışsa da öncesinde üniversite diploması iptal edilen İmamoğlu, 19 Mart’ta gözaltına alındı ve ilerleyen süreçte de tutuklandı. Buna rağmen İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı gösteren CHP’ye ayrıca bir de kurultay davası açıldı. İlk duruşması 30 Haziran’da görülen dava, 8 Eylül 2025’e, CHP’nin kuruluş yıl dönümünden bir gün öncesine ertelendi. Öte yandan, davanın ertelendiği hafta 1 Temmuz’da İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Tunç Soyer ve CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, “yolsuzluk” ve “usulsüzlük” operasyonları kapsamında gözaltına alındı ve tutuklandı. İlerleyen günlerdeyse çeşitli sebeplerle Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere gözaltına alındı. Sonrasında Karalar’ın tutuklanmasına karar verilirken, Böcek görevden uzaklaştırıldı ve Tutdere için ev hapsi verildi. Son olarak CHP Genel Başkanı Özgür Özel hakkında da soruşturma başlatıldı. Siyaset Bilimci Emrah Gülsunar ve Avukat İsmail Ferhat Kaplan, söz konusu sürece ilişkin değerlendirmelerde bulundu. CHP kurultayına yönelik davadan karar çıkmamasını ve bir sonraki duruşmanın 8 Eylül’e ertelenmesi hakkında konuşan Gülsunar, “Bu tesadüf olmayabilir diye düşünüyorum. Karar eğer o tarihte çıkarsa CHP karışacak, o zaman 102’nci yılına büyük karışıklıklar içinde girecek. Bu şekilde CHP’ye bir ayar vermeye, onu toplum nezdinde düşürmeye yönelik bir amaç olabilir” dedi. 

gülsunar

“CHP DAHA ÇOK YIPRANACAK”

Davanın amacının CHP’yi yıpratmak olduğunu iddia eden Gülsunar, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Bu hukuki bir dava değil, siyasi bir dava. Demek ki siyasi iktidar, en başta da Erdoğan (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan), şu anki siyasi konjonktürde bu kararı almayı uygun görmemiş. Kararı ertelemeye karar vermiş. Demek ki kendi perspektifinden siyasi olarak bunun doğru zaman olduğunu düşünmemiş. Bu davanın en başından beri amacı CHP’yi yıpratmak. Anketlere bakıyoruz CHP birinci parti, yerel seçimlerden de birinci olarak çıktı. Normal bir demokratik gidişatta, ülkenin ekonomisi bu durumdayken, bir dolu soruna çözüm bulunamadığı bir ortamda CHP’nin önümüzdeki seçimi kazanacak, bu büyük bir ihtimal. Dolayısıyla onun önünü kesmek, CHP’yi ülkenin sorunlarına çözüm üreten bir parti olmaktan çıkarıp iç sorunlarla boğuşan bir parti haline getirip, ‘Bakın görüyor musunuz bunlar daha kendi sorunlarını çözemiyor, ülkenin sorunlarını nasıl çözsün’ gibi bir algı yaratmak amacıyla yapılıyor. Ama şöyle ki CHP bir süreç içerisinde yıpratılabilir yani 8 Eylül’e kadar öyle olacak. Bir de karar çıkarsa o zaman CHP daha büyük yıpranacak.”

soyer-aslanoglu

“YAPTIĞI DARBE GİRİŞİMİDİR”

Gülsunar, CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve çevresinin, rejimle iş birliği halinde CHP’ye bir darbe girişiminde bulunduğunu ifade etti. Buna karşı bir yaptırım olması gerektiğini kaydeden Gülsunar, şöyle konuştu: “Kemal Kılıçdaroğlu ve çevresinin yaptığı bir darbe girişimidir. Rejimle iş birliği halinde CHP’ye bir darbe yapıldığı açık. Bana sorarsanız da darbeye girişenlere karşı bir yaptırım gerekir. Hiçbir şey olmamış gibi davranmak ve sanki böyle şeyler yaşanmamış gibi davranmak da tuhaf kaçıyor. Orada artık ihraçsa ihraç, başka bir şeyse o düşünülmeli belik de. Ama bu konuda da belki iktidara koz vermek istemiyor olabilirler. Çünkü CHP’yi iç karışıklıklara gömülmüş bir parti olarak göstermeye çalışıyor demiştik zaten, şimdi de böyle bir ihraç yapılsa ellerine bir koz geçecek, CHP yönetimi onu da istemiyor olabilir.” 

karalar-tutdere

“AMAÇ CHP’YE DİZ ÇÖKTÜRMEK”

Son olarak kurultay davasının ertelenmesi ardından İzmir, Adana, Antalya ve Adıyaman’da yaşananlar hakkında da konuşan Gülsunar, “19 Mart sürecinin başından beri Türkiye’de siyasi iktidarın bir tane iddiası var, CHP’ye diz çöktürebilmek. Yani CHP’yi iktidar iddiası olan bir parti olmaktan vazgeçirmek, kontrollü muhalefet olması. Şimdi Kılıçdaroğlu döneminde bu zaten fiilen böyleydi. Ama yeni yönetim genç, dinamik, karizmatik ve özellikle mevcut kötü ekonomi koşullarında CHP’yi gayet iktidara taşıyabilecek kapasiteye sahip. Siyasi iktidarın bütün amacı CHP’yi eski haline döndürmek. Kurultay davasının amacı da biraz oydu. Ama bu plan benim tahminimce istendiği gibi tutmadı. Çünkü CHP hem kenetlendi yönetimin arkasında hem de çok fazla bir tepki oluştu Kılıçdaroğlu’na karşı. Kılıçdaroğlu partinin başına gelse bile hakimiyet kurabilecek mi kuramayacak mı o belirsiz. Çünkü o davadan öyle bir karar çıkarsa ekonomi çok bozulacak, tekrardan rezerv yapılması gerekecek, toplumsal muhalefet tekrardan yükselecek, protestolar artacak. Yani siyasi iktidar bir dolu şeyle uğraşacak üstelik hedefine de ulaşamamış olacak, CHP’yi kontrollü muhalefet yapamamış olacak. CHP de bu şekilde yola getirilmeye çalışılıyormuş gibi görünüyor. Bu dava sonucuyla yaşananların aynı hafta olması da çok dikkat çekici. Dava ertelendi sonra mahkemesi de değişti. Belli ki hiçbir mahkeme bu davaya bakmak istemiyor. Öte yandan biz bu hafta Kemal Kılıçdaroğlu’nun ofis olarak kullandığı villasının satışa çıkarıldığını gördük. Kılıçdaroğlu’na yakın bazı isimlerin, mahkeme kararı o yönde çıksa bile kendisinin kararı kabul etmemesinin daha doğru olacağını söylediklerini gördük. Sanki bu plan Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına gelmesi planı biraz rafa kaldırılmış gibi görünüyor. CHP’yi baskılarla yola getirmeye çalışıyorlar gibi bir görüntü var.”

ismail ferhat

KAPLAN: CHP’Yİ YIPRATMA AMACI

Yaşananların hukuki boyutunu değerlendiren Avukat İsmail Ferhat Kaplan ise kurultay davasının hemen arkasından CHP’li isimlerin gözaltına alınması ve tutuklanmasının, partiyi yıpratma amacı taşıdığını ifade etti. Kaplan, “CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’na yönelik davada duruşmanın 8 Eylül’e bırakılması ve aynı hafta içinde yaşanan gözaltı, tutuklama ve soruşturma süreçleri halkımızda bu süreçlerin hukuki olmaktan çok siyasi bir operasyon olduğu izlenimini güçlendirmektedir. Gözaltı ve tutuklamaların, kurultay davasıyla hukuken direkt olarak bağlantısı olmasa da zamanlaması sebebiyle CHP’yi yıpratma amacı taşıdığı açıktır” dedi. Kaplan, kurultay davasının ertelendiği haftada İzmir, Antalya, Adana ve Adıyaman’a yönelik düzenlenen operasyonların siyasi olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu: “Aynı hafta içinde İzmir, Antalya, Adıyaman ve Adana’da CHP’li önemli isimlerin ve seçilmiş belediye başkanlarımızın gözaltına alınması ve bazılarının tutuklanması, yaşananların hukuki değil siyasi olduğunu açıkça gözler önüne sermektedir. Bu gözaltı ve tutuklamalar, çeşitli iddialar ile ilişkilendirilse de zamanlama olarak kurultay davasının ertelemesiyle çakışması halkta bu yapılanların olağan yargılama faaliyetleri olmaktan öte siyasi bir operasyon olduğu algısını güçlendirmektedir. Yapılan gözaltı ve tutuklamalar itibar suikastına varmıştır ve itirazımız itibar suikastlarına yöneliktir. Soruşturmaya konu edilen isimlerin öncelikle azamı süre olan 4 gün boyunca gözaltında tutulmuş, insani olmayan koşullarda sorgulanmış ve şablon kararlar ile tutuklanmışlardır. Bu da sürecin hukuki değil siyasi olduğunu gözler önüne sermiştir.”

özel

 GÖZALTI VE TUTUKLAMALAR

Kurultay davasının hemen ardından başlatılan gözaltı ve tutuklamaların bağlantısını değerlendiren Kaplan, şunları kaydetti: “Gözaltı ve tutuklamaların kurultay davasıyla siyasi olarak ilişkili olduğu düşüncesi hakimdir ancak bu iki süreç arasında hukuken doğrudan bir bağ bulunmamaktadır. Zira kurultay davası Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülürken, gözaltılar ve tutuklamalar ceza hukuku kapsamında ayrı bir süreçte ilerlemektedir ancak bu işlemlerin aynı zaman diliminde gerçekleşmesi, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusundaki şüpheleri artırmaktadır. Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, gözaltı ve tutuklama kararları için birçok şartın bir arada bulunması gerekmektedir. Bunlardan en bilineni kaçma şüphesidir. Tutuklanan kişilerin kaçma şüphesi bulunmadığı herkesçe bilinmesine rağmen tutuklamalar sürüyorsa bu işlemler delilden yoksun veya siyasi saiklerle gerçekleştirilmişse, işte bu durum bugün değiştirilmeye çalışılsa da hala yürürlükte olan Anayasa’mızın 19. maddesinde düzenlenen kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına aykırılık teşkil edecektir. Ayrıca, imzacısı olduğumuz ve ülkemiz açısından da bağlayıcı olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi (adil yargılanma hakkı) bağlamında, bu süreçlerin hukuka uygunluğu tartışmaya açılacaktır.”

KAYYUMUN ANAHTARI MI OLACAK?

Son olarak sürecin CHP’ye kayyum atanmasının önünü açma olasılığının düşük olduğunu belirten Kaplan, değerlendirmesini şöyle noktaladı: “Kayyum atanması hakkında Türk Medeni Kanunu’nda bir tüzel kişiliğin yönetimi hukuken ortadan kalkması halinde mahkemenin geçici bir yönetim atayabileceği hükmü yer almaktadır ancak bu atanacak olan yönetimin (çağrı heyeti) parti üyesi olması zorunludur. Kurultay davası olarak bilinen dava ile ilgili olarak Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kayyum atama yetkisinin bulunmadığı çok açıktır. Siyasi Partiler Kanunu’nun 21’inci maddesi ile anılan kurultaya yönelik itirazları inceleme yetkisinin Yüksek Seçim Kurulu’nda olduğu düzenlenmiştir. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ‘CHP’ye kayyum atanması hem yanlış hem de imkansız’ şeklindeki açıklaması, bu meseleye iktidar ortaklarının farklı baktığını da göstermekte ve hem siyasi hem de hukuki zeminde bu ihtimalin zayıf olduğunu açığa vurmaktadır.”