Miroğlu: HDP’ye karşı bir savaş var

AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, gündemdeki konular üzerine çarpıcı açıklamalarda bulundu. Doğuda yaşayan esnaf ve işletmelerin problemleri için TÜSİAD ve MÜSİAD’ın çalışmalar yapması gerektiğini ifade eden Miroğlu, “Bölgeye biraz daha sahip çıkıp, ilgi göstermelerini bekliyor ve istiyorum” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 13.01.2016 09:24
  • Güncelleme Tarihi : 13.01.2016 09:24
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Miroğlu: HDP’ye karşı bir savaş var

MEHMET EMİN YENİAY/ANKARA

Ankara muhabirimiz Mehmet Emin Yeniay’ın ses getiren AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu röportajının ikinci bölümünde de gündeme dair çarpıcı açıklamalar yer aldı. Yeniay’ın gündeme dair tüm merak edilen sorularına Miroğlu, bilgilendirici cevaplar verdi.

“AK PARTİ KURUMSAL KİMLİĞİ EN GÜÇLÜ PARTİDİR”

Sayın Milletvekilim buna bağlantılı olarak bir soru daha sormak istiyorum. Biliyorsunuz daha önceleri Güneydoğu’dan özellikle Mardin’e Bakanlık görevi tevdi ediliyordu. Ancak yeni kurulan 66. Hükümet’te söz konusu olmadı. Biraz da vatandaşlar tarafından Güneydoğu’nun dışlanması gibi algılandı. Bu konuda sizin fikrinizi öğrenebilir miyiz?

Dışlanma gibi değil, dışlanmıyor Güneydoğu, öyle bir şey yok, ama belki tam olarak analiz edilemedi bölgenin durumu. Olabilir. Yani şöyle, bu bölgede siyaset yapan özellikle AK Parti’de siyaset yapan insanların, mahalle muhtarlarından, ilçe örgütlerine, milletvekillerine kadar söylüyorum siyasi olarak desteklenmesi lazım. Hakikaten çok zor, çok önemli bir iş yapıyorlar. Şimdi bu önemli işi yapan insanların parti tarafından mutlaka güçlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Onları güçlendirmek derken bakanlık falan da demek istemiyorum. Ama bakanlık konusunda bölgeler arası dengeler gözetilerek dağılım yapılıyorsa, Doğu’nun da, Güneydoğu’nun da akla gelmesi daha doğru olacaktır diye düşünüyorum. Baktığımız zaman Hakkari ve Şırnak’ta AK Parti olarak milletvekillerimiz bile yok.

İnsanların bakanlık talebinden ziyade, bugün devlete yönelik güven tazeleme ihtiyaçları var. Yani bu da tabi siyasi olarak, ancak bu güveni verebilirsin. Bölgedeki insanın her şeye rağmen sarsılmayan aidiyet duygusunu güçlendirmenin yolları var tabi, siyasi olarak hakkıyla temsil edildiğini vatandaşa göstermek gerekir. Bunun bin bir yolu var. AK Parti kurumsal kimliği en güçlü partidir. Bu kurumların da bu manada değerlendirilmesi mümkün diye düşünüyorum. Merkez yönetimi ve genel başkan yardımcılıkları düzeyinde olabilir bu. Bir bölge milletvekili olarak her fırsatta söylüyoruz. Biz hakikaten özel koşullara sahibiz. Bazen Batı’daki milletvekili arkadaşlarımızı kıskanmıyor değilim inanın. Mesela şu an, ne bileyim Bursa’nın bir ilçesini yöneten kaymakam ile şu an bir aydır sokağa çıkma yasağı uygulanan Cizre veya Nusaybin İlçesi’nde görev yapan kaymakamımız bile aynı koşullarda görev yapmıyorlar. Bu farklılıklara önem vermek lazım. Aynı şey politikacılar için de geçerlidir. Ben kendimi normal milletvekili olarak görmüyorum. Normallik nedir diye sorarsanız, normallik şu mesela, İstanbul milletvekilisiniz evet günde 5-10 ziyaretçiniz gelir, ama eğer Mardin, Diyarbakır Van, Siirt milletvekiliyseniz yükünüz 2 kat artar. Çünkü maalesef böyle bir ortam var. Ve insanlar bu ortamdan bir kaçış yolu, bir umut olarak mutlaka ve mutlaka sizin kapınızı çalarlar.

“TÜSİAD VE MÜSİAD’IN ELİNİ TAŞIN ALTINA SOKMSI LAZIM”

Sayın milletvekilim bölgede yaşayan esnaf ve işletmeler, iş yapamaz, kredi alamaz duruma geldiler. Turizm işletmeleri özellikle kapanmanın eşiğine geldi. Hükümet olarak, özellikle turizm işletmeleri için destek çağrısı yapan bu işletmeler, için herhangi bir çalışma yürütülüyor mu? Bize bu konuda bilgi verebilir misiniz?

Doğrusunu isterseniz, geçen hafta Hem Mardin’de, hem Urfa ‘da Hem Diyarbakır’da benzer sorunları duyduk ve dinledik, gördük. Sur gibi, Cizre gibi, Nusaybin gibi ilçeler çok önemli ilçeler hem konum olarak, hem de bulundukları yerler bakımından çok önemli ilçeler ancak bu ilçelerde yaşayan esnaf da çok büyük ekonomik sıkıntılar yaşıyor. Tabi biz bu konuyu toplantılarda gündeme getirdik. Sahada elde ettiğimiz bilgileri Sayın İçişleri Bakanı Efkan Ala, Bakanlar Kurulu’nda bakanlarla paylaştı. Dolayısıyla turizmde olsun, nakliyat sektöründe olsun başka işletmelerde olsun bu sektörlerin sorunlarının ne kadar büyüdüğünü biliyorum. Bu sıkıntılarını giderecek, sıkıntıları hafifletecek önlemlere ihtiyacımız var. Mesela Rusya ile başlayan krizde özellikle, Rus turistlerin rağbet ettiği Akdeniz şeridinde nasıl önlemler alındıysa, burada da benzer önlemler alınabilir. Hükümetin bu programında işte kademe, kademe gidiyoruz. Önce güvenlik meselesi halledilecek. Daha doğrusu geniş bir güvenlik çemberi oluşturularak, ticaretin yapılabilmesi için tedbirler alınıyor. Turizme yönelik olarak Mardinli müteşebbislerin çabaları çok önemli, ben de sonuna kadar onları desteklerim. Üstüme düşen bir görev olursa yerine getirmeye hazırım. Bakanlık ile görüşmeleri yaparız inşallah. Kısa vadeli şeylerden bahsetmiyorum. Yani 5-6 ay sürecek şeyleri, Rusya yarın normalleşirsek, yarın her şey değişir ama burada maalesef aynı şey söz konusu değildir. Yani burada çok kalıcı hasarlardan söz ediyoruz. Bu hasarları onarmak maalesef 6 ay bir yılın sonucunda olacak gibi gözükmüyor. Sadece Mardin’de otellerden, 400-500 kişiye yakın çalışanın işten çıkartıldığını biliyoruz. Mardin’de oteller yüzde 2, yüzde 5 bilemediniz yüzde 10 kapasite ile çalışıyorlar. Büyük umutlarla gelen yatırımcılar şimdi karamsarlık içerisinde ve bölgeden kaçmak için fırsat kolluyorlar. Tabi devletin bu yöndeki çabalarını da önemsemek gerekiyor. Ben biraz daha farklı şeyler de söylemek istiyorum. Yani bugün TÜSİAD’ın, MÜSİAD’ın ve buna benzer güçlü işveren kuruluşlarının da ellerini taşın altına sokmalarını ve Bölgeye biraz daha sahip çıkıp, ilgi göstermelerini bekliyor ve istiyorum. Bu tür devasa sorunlarla sadece devletin ilgilenmesini beklemek büyük haksızlık olur. TÜSİAD, MÜSİAD gibi güçlü kuruluşların bu bölgede toplantılar gerçekleştirmesi beklenir. Ama bu toplantılar magazinsel yapmamaları lazım, hakikaten bölge için ne vaat ediyorlarsa, bunu açıklamaları lazım. Çünkü burası onların da ülkesi, bu bölge bu ülkenin bir parçası. Bu yıkıma siz seyirci mi kalacaksınız? Yoksa bu bölge için kasanızı açıp yatırım mı yapacaksınız? Canım şiddet var vs. olsun, yani şiddete ve teröre rağmen bunu düşünmek gerekiyor. Devlet şiddete rağmen, teröre rağmen barajlar yapıyor, yatırım yapıyorsa, siz de bu riski göze alacaksınız. Bölgedeki iş adamı arkadaşların biraz da bu yönde seslerini çıkarmaları ve yükseltmeleri gerekiyor. Tam da bu aşamada mesela, Anonim ortaklıklar kurulabilir. Bölge iş adamlarının katkıda bulunabileceği, özellikle büyük finansal kuruluşların finanse edebileceği bir takım ortak yatırımların, hem Mardin, hem Diyarbakır gibi Güneydoğu illerinde ortak yatırımlar olarak hayata geçmesi sağlanabilir. Şehir hastanelerini şimdi devlet yapıyor. Bu şehir hastaneleri kapsamında Mardin ili yok. Ülkemize gelen hasta profillerine baktığımızda çoğu Ortadoğu kökenli hastalar,  ülkemize gelip tedavi görüyor. Ortadoğu’ya en yakın bölgedeyiz. Mardin de öyle, Diyarbakır da öyle. Neden yatırımcılar gelip te buralarda büyük hastaneler kurmaz? Bunlar olabilecek şeyler. Yani biraz da riski göze almak gerekiyor. Bu risk sonsuza kadar sürmeyecek. Bunu hepimiz biliyoruz. Yani inşallah er veya geç biz bu problemi mutlaka geride bırakacağız.

“YÖK’ÜN POZİTİF AYRIMCILIK YAPMASI LAZIM”

Sayın milletvekilim, bir sorum daha olacak, Artuklu Üniversitesi bünyesinde Tıp Fakültesi kurulması yönünde sosyal medyada gruplar kurularak, girişimler başlatıldı. Mardin’in Tıp Fakültesi’ne kavuşturulması için başlatılan girişimlere destek vermeyi düşünür müsünüz? Bu konuda sizin görüşünüzü öğrenebilir miyim?

Benim bu konudaki bilgilerim şu; Artuklu Üniversitesi Rektörü’nden aldığım bilgiye göre- MARSEV’in kongresindeydi- yaklaşık 1 ay önce, MARSEV İstanbul’da toplantı yaptı. Bu toplantıda konunun görüşüldüğü ve Tıp Fakültesi talebimizin YÖK’te 24. sırada olduğu yönünde bilgilendirildik. Sıra meselesine falan benim aklım ermez. Eğer Tıp Fakültesi’ne bölgede ihtiyaç var ise ve gerekliliği acil ise beklemenin anlamsızlığı ortada. Yani sırayı anlamak mümkün değil, madem özel bir yerden bahsediyoruz, normal bir yerden bahsetmiyoruz. Çatışma var, bugüne kadar yapılan ihmaller var. YÖK’ün bunları dikkate alarak, bu bölge için pozitif ayrımcılık yapması lazım. YÖK’e bunun iyi anlatılması lazım. Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Ahmet Ağırakçe’yi bu konuda biraz umutsuz gördüm. Ancak umudunun kırılmaması lazım. Biz bu konuda güçlü bir lobi oluşturup, güçlü bir talep yaratabiliriz. Biz normal bir şehirden söz etmiyoruz. Niğde’de, Amasya’da 2 sene sonra da olsa olur. Ama Mardin’de aciliyet söz konusu. Herhalde sırada bekleyen diğer şehirlere sorsak hepsi de amenna diyeceklerdir. Halkımız böyledir, lütufkardır.

Sayın Miroğlu, Mardin’de STK’ların çalışmalarını nasıl buluyorsunuz? STK’ları amaçlarına uygun çalışmalar yürütüyorlar mı? Başarılı buluyor musunuz? Bu konudaki fikrinizi öğrenebilir miyim?

Tabi, STK’lar,  siyaset ile arasına mesafe koyabilmeli. Adı üstünde, Sivil toplum örgütü demek, devlet dışı organizasyon demek, Şimdi devlet zaten bölgeye hakim değil, Devlete bağlı STK’lardan bahsetmiyorum. Ama belirli partilerin etkisinde kalan Sivil Toplum Kuruluşlarından bahsediyoruz. Bu da tabii ki bir çeşit organik bağlılık. Bu organik bağlılık devam ettiği sürece, STK’ların isimleri ne olursa olsun, İsimleri de çok güzel oluyor bazen, bu görevleri yerine getirecekleri kanaatinde değilim. Bir kere siyasete çok fazla müdahale ediyorlar. Yani bölgede 2 güçlü siyasi parti var. Biri HDP’dir, bir diğeri ise AK Parti’dir.

“STK’LAR TOPLUMUN HİZMETİNDE OLMALIDIR”

Her 2 parti için düzenlenen toplantılara katılan STK’lar var. Sadece HDP’nin toplantılarına katılan STK’lar var veya AK Parti’nin düzenlediği toplantılara katılan STK’ları var. Bunları suçlamak amacı ile söylemiyorum. Ama böyle olmamalıdır. Bunu artık değiştirmeliyiz. Organik olarak bağlı olmayacaksınız. STK’lar siyasete yön veremezler, böyle bir niyet varsa, bu STK’da değil siyasi partilerde yapılır. STK’lar aslında toplumun hizmetinde olmalıdır. Dolayısıyla burada ne olacak, organik olarak bağlı olmayacaksınız. Olduğunuz zaman maalesef siyasete malzeme olursunuz. Sivil toplum adı üstünde sivil alanda iş yapan alanı güçlendiren kurumlardır. STK’lar siyaset kurumunu denetler, vazifesini yapıyor mu? Yapmıyor mu? diye siyaset yapmaz. Ama bizde siyasetin gidişatına yön veren bir STK geleneği doğdu. Bu Güneydoğu’da şiddet ortamının beslediği bir şey bu. İnsanlar kendilerini daha güvencede hissetmek için ya bir STK’na sığınıyorlar, ya da bir aidiyet geliştiriyorlar. Bu tabi başka alanlardaki sorumluluklarını görmezlikten gelmelerine yol açıyor. Bu problemli bir konu, ama aslında Türkiye’nin ortalaması da böyle…

Sayın vekilim son bir sorum daha olacak size, geçtiğimiz günlerde Mardinli Araştırmacı Yazar Doğan Bekin tarafından, görev yaptığı Milli Gazete’deki köşe yazısında, Artuklu Üniversitesi’ne yönelik çarpıcı iddialarda bulundu. Dedi ki İsrailli ajanlar Artuklu Üniversitesi’nde cirit atıyor. Bu ajanlar yüksek maaşlarla üniversitede istihdam ediliyor gibi iddiada bulundu. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Sizce bir eğitim kurumunda böyle bir şey olabilir mi?

Şöyle diyeyim size. Bugün bu manada Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak’ın yazısı önemliydi. Yazı paralel yapı ve akademi dünyası arasındaki münasebetleri anlatıyordu. Burada sayın Bekin’in söylediklerini değerlendirecek durumda değilim. Bu kadar hassas bir konuda belgesiz konuşulması ve yazılması doğru değil. Ama tabii ki elinde belgeler var ise, elindeki belgeleri YÖK’e sunmalıdır. YÖK bu konuda gerekli araştırmayı yapar. Aynı gazetede bir aralar, Mardin-Urfa Süryanilerinin bölgeye dönüp Asuri İmparatorluğu kuracağı yolunda iddialar vardı. İnsaflı olmak gerekir. Bölgede kaç Süryani kaldı ki, 21. yüzyılda gelip Mardin’de Asuri İmparatorluğu kursun. Gülünç şeyler bunlar. Üniversitelerde en kötü olabilecek şey, bir grup kültürü geliştirmektir. Bence Artuklu Üniversitesi özellikle Mardin gibi çoğulculuğun egemen olduğu bir yerde, kendisini görüş olarak, akademik görüş olarak, sınırlamamalıdır. Yeri gelmişken şunu da söylemek isterim. Artuklu Üniversitesi İbranice bölüm açacak diye şimdiden eleştirilere uğruyor. Bunu da doğru bulmam, İbranice’nin ne günahı var ki, öğretilmesin? 

Haber Merkezi