Sayfa Yükleniyor...
AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, gündemdeki konular üzerine çarpıcı açıklamalarda bulundu. Hendek konusuna da değinen Miroğlu, Türkiyeye ilan edilen bir savaştan çok, aslında HDPye karşı ilan edilen bir savaş var. Çünkü HDPnin siyasi varlığı, bu şekilde korunmuş olsaydı, bu bence PKKyı önemli oranda rahatsız edecekti dedi
MEHMET EMİN YENİAY
AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, Ankara muhabirimiz Mehmet Emin Yeniay ile gündeme dair konuştu. Yeniay, gündeme dair tüm merak edilenleri sordu, Orhan Miroğlu ise açık yüreklilikle cevap verdi.
Sayın Miroğlu, gazetemize zaman ayırıp bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Öncelikle okurlarımız merak ediyor Orhan Miroğlu kimdir? Anlatabilir misiniz? Bize kendiniz tanıtır mısınız?
Ben de sizlere çok teşekkür ediyorum. Size başarılı çalışmalar diliyorum. Orhan Miroğlu kimdir? biraz uzun, biraz da trajik bir hikaye. Bunu da söylemek istiyorum sonu mutlu biten bir hikaye. Çünkü bugün Mardin halkını temsil ediyorum ve bu değerli halk beni son seçimlerde Meclise gönderdi.
Ben Mardin/Midyatlıyım. Babamın memur olması nedeniyle değişik illerde okudum. Mardinin 70li yıllarından başlayarak siyasi faaliyetlerinde ve gençlik hareketleri içinde yer aldım. Dicle Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Liseyi Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesinde okudum.
12 Eylül öncesinde, gençlik gruplarında yer aldım. 12 Eylülde tutuklandım, Diyarbakır Cezaevinde altı yıl kadar kaldım. Doksanlı yıllarda yeni bir yaşama başladım. 1988de, Canan Miroğluyla evlendim. Hiwa ve Zerdeşt isimlerinde 2 çocuğum var. 1992 Yılında Musa Antere yönelik suikastte yaralandım, tedavi amaçlı Ankaraya geldim ve Ankaraya yerleştim. Yaklşık 25 yıldır Ankarada yaşıyorum.
Hayatımın 22-23 yılı siyasi yasaklarla geçti. Siyasi yasağım 2015 yılının ocak ayında sona erdi. Yazı ve gazetecilik hayatım ise 2000li yıllarda başladı. 2000li yıllarda Radikal Pazar ekinde yazmaya başladım, o dönemlerde Türkiyenin entelektüelleri, Radikal Pazar ekinde yazılar yazıyordu. Burada 2006 yılına kadar yazılar yazdım. Daha sonra ise Taraf Gazetesinde yazmaya başladım. Yaklaşık 5 yıl Taraf Gazetesinde köşe yazıları yazdım. Bu gazeteden de fikri nedenlere ayrıldım. 2012 yılında ise Star Gazetesine geçerek burada köşe yazarlığı yapmaya başladım. Bu arada 2000-2014 yılları arasında yaklaşık 14 yılda, 10 kitap yazdım.
1999 yılında HADEPte, daha sonra da HADEPin kapatılması üzerine yerine kurulan Demokratik Toplum Partisinde görev aldım. Demokratik Toplum Partisinden daha sonra istifa ettim. 2007 yılında Demokratik Toplum Partisinden istifa etmiş olmama rağmen parti kapatılınca, siyaset yasağı cezası aldım. Partiden istifa etmeme ve Anayasaya aykırı olmasına rağmen aldığım siyaset yasağı cezası 2015 yılının ocak ayına kadar sürdü.
MUSA ABİNİN YANINDAYDIM O GECE
Musa Anterin öldürülmesi olayından sonra, Musa Anterin katilini yakalattırdığınız yönünde bir açıklamanız oldu. Bu konuda bize bilgi verebilir misiniz?
Bunu merak edenler için söylüyorum. Musa abinin yanındaydım o gece bu konuyu anlatan bir kitabım var. Kuşatmadan İnfaza-Musa Anter Cinayeti.
Cinayeti 19 yaşında bir kişiye işlettiler. Zanlı olarak dört yıl önce tutuklandı. Sabah Gazetesinin yazarları Abdurrahman Şimşek ve Ferhat Ünlü izini sürdüler ve Şırnakta yakalandı. Benim bu iz sürme sırasında her iki gazeteci arkadaşımızı ilgilerim ve tanıklığım itibariyle desteklediğim doğrudur.
Bu konu yeniden şunun için gündeme geldi. Mecliste bir konuşma yaptım. HDP sıralarından bir takım müdahaleler, sataşmalar oldu. Ben de cevap olarak dedim ki, Musa Anterin katil zanlısı yakalanıp Diyarbakırda adliyeye çıkarıldığında, hiçbiriniz yoktunuz, yani Musa Anterin adını ağzınıza almayın diye sitem ettim.
Geçen Hafta TBMMde yaptığınız konuşma sırasında HDP Milletvekillerinden, Makul Kürt diye sataşmaları söz konusu oldu. Sizce Makul Kürt deyimi neyi ifade ediyor? Makul olmayan Kürt neyi ifade ediyor? Size bu ifadeyi yöneltmelerinin nedeni nedir?
Makul Kürtü makullüğü hatırlatmak için, başka bir sataşma için söylediler. Makul Kürt kardeşlik ister, barış ister, çatışma hele hendek hiç istemez. Benim o gün yaptığım konuşma HDPlileri ciddi anlamda sarstı. Kendi gerçekleriyle yüzleşmelerine davet gibiydi bu konuşma çok da yankı yarattı.
Sayın Miroğlu, 7 Haziran seçimlerinden sonra terör olaylarında artış olması ve hükümetin tavrının sertleştirmesini neye bağlıyorsunuz?
Kamu güvenliği söz konusu olduğundan, olup biteni, hükümetin tavrını sertleştirmesi olarak görmemek gerekiyor. Hükümet, güvenliğin sağlanması için gerekli adımları atıyor. Aslında bu problem, 7 Haziran seçimleri sonrası çıkmış bir problem değil, Bir kere bu çözüm süreci başladığında hissetmeye başladığımız bir süreç yaşandı. Genel olarak 7 Haziran seçimlerine bu olayı bağlamamak gerekir. Şimdi ortaya çıkan birçok gerçek, bize şunu gösteriyor ki, Bu gün bu hendek meselesinde oluşmuş politika aslında çözüm süreci başlangıç günlerinde zemini hazırlanmış bir politikadır.
Çok değerli bir gazeteci arkadaşımız, Abdulkadir Konuksever, El Cezire için bir röportaj gerçekleştirdi. Sur İlçesinden ayrılan ailelere sorular yöneltti, Bu Surdaki hal ne zaman başladı? Nasıl oldu da etrafınıza hendekler kazıldı? Bubi tuzakları, bombalar yerleştirmeye, mahalleye, semte silahlı insanlar ne zaman geldi? diye sorunca, onlar da çözüm sürecin başladığı günlerdi diye yanıtlıyorlar. Yani bu olaylar aslında çözüm süreci ile birlikte başlamıştı. Ve diyorlar ki çözüm sürecinde bir baktık ki hiç o zamana kadar bizim mahallede ikamet etmeyen insanlar geldi. Biz bu insanları tanımıyorduk. Bu insanların sayısı giderek arttı. Sonra bu insanlar hendek kazmaya başladı. Sonra bizi toplayıp talimatlar vermeye başladı. Sonra silahlar geldi. Herkes bunu Haziran seçimleri ile birlikte HDP ile PKK ilişkileri bağlamında yorumluyor. Bir yönü ile hükümeti savaş çıkarmakla suçluyor. Ama burada tam tersi bir durum söz konusudur. 7 Haziran seçimleri sonrasında ortaya çıkan tablo şuydu bence, Kürt hareketini temsil eden HDPnin 80 Milletvekili çıkarması önemli bir şeydi, siyasi temsiliyet, ama demokratik bir temsiliyet. Şeffaf, Anayasanın güvencesi altında olan bir temsiliyet, bu da bazılarını rahatsız etti. Elde silah tutan güçlerin kabul edebileceği bir şey değildi bu. Çünkü eğer bu temsiliyet güçlenirse onlara ihtiyaç kalmayacaktı. Silahlara geri dönüşleri için, HDPnin siyasi güçlenmesi bu bir faktör oldu tabi ama şiddete dönüş için tek faktör değil.
Meclisteki temsiliyet güçlenecekse o zaman dağın ve dağın gücüne ne ihtiyaç var? dolayısıyla orda PKKyı yönetenler sert bir müdahalede bulundu. Bu harekete inananların bu hareketi destekleyenlerin yüzünü Ortadoğudaki meselelere bir anda hendekler kazılmaya ve çatışmalara başlandı.
HDPYE KARŞI İLAN EDİLEN BİR SAVAŞ VAR
Türkiyeye ilan edilen bir savaştan çok, aslında HDPye karşı ilan edilen bir savaş var. Çünkü HDPnin siyasi varlığı, bu şekilde korunmuş olsaydı, bu bence PKKyı önemli oranda rahatsız edecekti.
HDPnin güçlenmesi, PKK örgütünü rahatsız eder, bunun sebepleri şu, başından beri elinde silah olan insanın sözü geçiyordu, ama şimdi bir anda baktık ki TBMMde 80 milletvekili var, örgütün rahatsız olması bu yüzden.
HDPyi 7 Haziran seçimleri öncesinde destekleyen kesimler, başta Doğan Medya Grubu, HDPnin ortaya koyduğu siyaset nedeniyle hayal kırıklığına uğradı. Bu çevreler şimdi, kendilerini adeta ihanete uğramış gibi hissettiklerini yazıyorlar. Bu medya Grubu ve Kürt olmayan unsurlar HDPye olan desteklerini çekti. Şu an itibariyle yapılan kamuoyu yoklamalarına göre şu an seçim olsa, HDP ancak yüzde 5-6 oy alabilecek duruma geldi.
Sayın Milletvekilim, terör örgütü tarafından bölgede hendek sürecinin başlatılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiyede siyasi meseleleri, kendi siyasi geleceğinizi, şiddet üzerinden tahayyül etmişseniz, şiddete ve teröre başvurmaktan başka çareniz yok.
Şimdi haziran ve kasım seçimlerinden sonra, bu hareketin önünde 2 yol vardı. Bunlardan biri, elde ettiği siyasi gücü, Türkiye partisi olmak yolunda kullanması. Bu manada, hükümet ile çözüm sürecine yönelik güçlü bir işbirliği ortaya koyabilirlerdi. Ancak bu yol denenmedi. Bu yolun denenmesi zaten çözümde ısrar etmek anlamına gelirdi. Bu yol denenmiş olsaydı bir ölçüde hem HDP, hem de Abdullah Öcalanın eli güçlenecekti. Ama bu yol denenmedi. Bu yolun denenmesini Kandil istemedi. Dolayısıyla da 2. yola başvurdular.
2. yol nedir? bütün bu demokratik teamüllere, HDPnin aldığı oylara, elde ettiği milletvekili sayısına rağmen, Türkiyenin konjonktürü hem şiddeti, hem terörü ret ediyor olmasına rağmen 2. yolu tercih etti. Yani çatışma ve şiddet yolunu.
HENDEK KAZMA FİKRİ ASLINDA İRANLILARA AİT
Şimdi bu yolda yürünüyor. Peki bunun sebebi ne? sebeplerin bir kısmı örgüte bağlı sebeplerdir. Tabii sadece örgüte bağlı sebeplerle açıklanabilir bir durum da değil. Orta doğudaki değişimleri de buna ekleyebilirsiniz. Savaşı hendek kazarak şehirlere taşıma fikrinin aslında İranlılara ait olduğu yolunda çok sayıda açıklama ve haber yer alıyor medyada. HDPye bağlı gençlik örgütlenmesine rağmen, YDGH adıyla silahlı ve illegal bir gençlik yapılanmasına gidildi. Dolayısıyla Türkiyenin bir bölgesini Kobanileştirmek suretiyle yönetebilecekleri alanlar yaratmak istediler.
İleriki aşamalarda, örgüte uluslararası nasıl güvenceler verildi ben bilemiyorum. Ama belli ki bu konuda elde ettiği uluslararası güvenceler de var.
Sayın Demirtaşın Rusya gezisi kamuoyunda çok konuşuldu, çok yorumlandı. Haklı olarak yorumlandı. Yani bir parti liderinin Rusyaya gitmesi suç değil, ancak sıkıntıların yaşandığı bir ülkeye, böyle bir dönemde yapılan ziyaret kamuoyunda tepki ile karşılandı. Bu ortamda, içerde değil dışarda, uluslararası bir destek ararsanız sizi bu milli bir parti olmaktan çıkarır. HDP bunu hak ediyor mu? etmiyor mu? bu ayrı bir şey ama HDP öyle politikalar izliyor ki, öyle girişimlerde bulunuyor ki, bence evet hak ediyor böyle suçlanmayı. Aslında HDPnin özerkliğini konuşmak lazım, bunun için de HDP içinde cesaretli milletvekillerine ihtiyaç var. Bazı cesur politikacıların cesurca davranıp, bazı adımlar atması lazım. Görülebildiği kadarı ile bu cesareti gösterebilecek politikacı yok. Bazı HDPli politikacılar ki bunların arasında Sayın Ahmet Türk ve Sayın Leyla Zana var, bu siyasetten çok memnun değiller, ama susuyorlar. Çünkü konuşmak bir cesaret işi. Bu hareketin medyası, bu politikaları onaylamayan Kürt, Kürt değil haindir ve bölgede yaşamaya hakkı yoktur diyor. Onun için de bu harekete dönüp siz hata yapıyorsunuz demek o kadar kolay bir iş değil. Yani işin bu yanına girmeyelim ama bugün Brükselde siz bir kaldırım taşı sökseniz, başınıza bela açarsınız, tutuklanır hesap vermek zorunda kalırsınız, sonra da demokratik siyaset yapıyorum derseniz buna kimse inanmaz, şiddete yöneldiğiniz için, mutlaka hakkınızda yasal işlem başlatılır. Böyle bir çıkmazı var, HDPnin
AK PARTİYE ÇOK GÖREVLER DÜŞÜYOR
Sayın Miroğlu, sizce bu olayların çözümü nasıl sağlanır? bu işin sonu nereye varacak?
Bu iş dönüp dolaşıyor tabi güvenlik meşelisine geliyor. Ama ben bu konuştuğumuz hiçbir şeyin güvenlik sorununa takılıp, kalınarak konuşulmasına taraftar değilim. Demokratik bir devlet her şeyden önce vatandaşının can ve mal emniyetini, kamu düzenini sağlamakla mükelleftir. Kaldı ki bu durumu, sadece, kamu düzeninin sağlanması gibi bir şeyle de açıklayamıyoruz. Bence devletin hükümranlığı altındaki topraklardan bir kısmının devletten zor kullanılarak ayrılmak istenmesi söz konusu. Dolayısıyla hangi devlet olursa olsun bu hükümranlık hakkını devretmez kimseye ve bu hakkı savunur. Devletin şu anda yaptığı bu. 30 yıllık çatışmanın ve şimdi son hendeklerle ilgili olarak, artık şehirlerde gördüğümüz bu çatışmanın yarattığı sosyal sonuçlar, yarattığı siyasal sonuçlar, yarattığı ekonomik sonuçlar, domino taşı gibi her yeri etkiliyor. Bugün Nusaybinde hendek kazıldığında, Ceylanpınarda Viranşehirde bunu insanlar hisseder.
İçişleri Bakanı Efkan Ala Beyin geçen hafta sonu bölgeye yaptığı 2 günlük gezide ben de yer aldım. Ziyaret ettiğimiz Diyarbakır, Şanlıurfa ve Mardin illerinde en çok konuşulan konu buydu. Yani çok sayıda kişi 7 bin kişiye yakın arkadaşın Habur Sınır Kapısının öte yanında beklemesi en çok konuşulan konuların başında geliyordu. Ama bu yasak biliyorsunuz kaldırılıyor. Demek istediğim şey, tabi Antepten başlayıp herkesi etkiliyor. Bu şimdi Sur bölgesi burada 10 bin İşçi çalışıyor, Diyarbakırın tamamında 80 bin işçi var. Bunun 10 bini Sur İlçesindeki üretimin içerisindedir. Bu üretim yapılırken batıdan mal alınarak yapılar. 5 Kalem malda Sur İlçesi, çok iyi mal üretir. Özellikle kadın giyimi, tekstil alanında Sur İlçesine üretim yapan firmalar ham maddelerini batıdan alıyorlar. Şimdi de batıdan mal alamaz hale geldi. Mal satan adamlar da mal satamadığı için mağdur oluyor.
Dolayısıyla, bu çok iyi düşünülmüş bir mücadele tarzı aslında, baktığımız zaman, hendek kaz bölgeyi bu duruma getir, sonra da, gel müzakere edelim diyeceksiniz. Bu olmaz
Dolayısıyla bugün bunun yarattığı sosyal sonuçların ortadan kalkması için, bize yeni programlar lazım. Siyasetin normalleşmesi, için bölgede özellikle AK Partiye çok görevler düşüyor. Çünkü bölgede siyasi manada örgütlü bulunan yegane siyasi hareket AK Partidir.
Ankara muhabirimiz Mehmet Emin Yeniayın ses getiren röportajının 2. bölümü yarın yayınlanacaktır.
Haber Merkezi