- Siyaset
- 04.06.2025 13:44
Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir'de 5 gündür devam eden grev ile ilgili açıklamarda bulunup taraflara 'arabulucu' çağrısı yaptı
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde 5 gündür süren işçi grevine ilişkin ilk kez konuşan eski Belediye Başkanı Tunç Soyer, çözüm için taraflara arabuluculuk önerisinde bulundu. Soyer, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, geçmişteki tartışmaların çözüm üretmeyeceğini vurgulayarak, sürecin uzlaşma temelinde ele alınması gerektiğini ifade etti.
31 Mart yerel seçimlerinden beş gün önce imzalanan ve 5 bin 800 işçiyi kapsayan Toplu İş Sözleşmesi'nin (TİS) bazı kesimlerce grevin sebebi olarak gösterildiğine dikkat çeken Soyer, o dönemde sözleşmenin seçim sürecine olumlu katkı sunmasının beklendiğini, müzakereler sonucunda uzlaşma ile imzalandığını söyledi. Söz konusu sözleşmede belirlenen yevmiye artışlarının yüksek enflasyon nedeniyle kaçınılmaz olduğunu belirten Soyer, personel giderlerinin belediye bütçesinin yasal sınırı olan yüzde 30’u aşmadığını ifade etti.
Soyer, görev süresi boyunca “eşit işe eşit ücret” ilkesine bağlı kaldığını vurgulayarak, iş barışının bu anlayışla sağlandığını söyledi. Belediyenin bugün karşı karşıya kaldığı mali sıkıntının ise geçmiş yönetimin kararlarından değil, merkezi hükümetin uyguladığı “silkeleme politikası” ve ödenek kesintilerinden kaynaklandığını savundu. “Binlerce kişinin son anda işe alındığı” yönündeki iddiaları ise “asılsız” olarak niteledi.
Taraflar arasındaki gerilimin arttığını ifade eden Soyer, uzlaşma zemininin her geçen gün daha da zayıfladığını belirterek, şu çağrıyı yaptı:
“Geçmişte hata aramanın bugün gelinen noktayı çözmeye bir faydası yoktur. Taraflar, birbirleriyle doğrudan değil, üzerinde mutabık kalacakları bir arabulucu aracılığıyla görüşmeli. Arabulucu her iki tarafla ayrı ayrı görüşerek çözüm iradesini ortaya çıkarmalıdır. Ancak bu şekilde el sıkışma zemini oluşabilir.”
Soyer açıklamasını, sendikal kazanımların ve İzmir’in itibarı için sağduyu çağrısıyla tamamladı:
“Sendikal hakların ve İzmir’in ülke çapındaki itibarının korunması, ancak diyalog ve uzlaşmayla mümkündür. Eşit işe eşit ücret hedefinden sapmadan, refahta eşitlik ilkesini gözeterek İzmir yeniden huzura kavuşabilir.”
Soyer'in paylaşımının tamamı şu şekilde:
''İzmir’de grevin 5. Günü doldu. Her İzmirli gibi İzmir’de yaşananlar nedeniyle çok üzgünüm. 5 yıl boyunca biz de çok büyük krizlerle mücadele ettik, bu deneyimlerin ışığında bu krize dair bir çözüm önerimi paylaşmak üzere yazıyorum. Yerel seçime 5 gün kala yaptığımız ve 5800 işçiyi kapsayan TİS bu grevin adeta müsebbibi olarak gösterildi. Oysa o dönem büyükşehir belediye başkan adayımız dahil pek çok aday sözleşmenin imzalanmasının alacakları oya pozitif katkı yapacağı konusunda çok net oldukları için bir an evvel yapılmasını arzu ediyorlardı. Dolayısıyla o günün koşullarında yeni seçilecek yönetimi zora düşürmek değil tam tersine kolaylaştıracak bir etki yapacağını bildiğim için ve Sodemsen aracılığıyla yürütülen müzakereler mutabakat ile sonuçlandığı için TİS’i imzaladık. Kaldı ki, imzalanan sözleşmedeki rakamlar daha sonra yapılan diğer İBB şirketlerindeki toplu sözleşmelerde de uygulandı. Bugün oluşan yevmiye farkının bir nedeni de 2025 yılında, sözleşmelerin tamamında yer alan birinci yıl sonunda oluşan enflasyon oranındaki artıştan kaynaklanmaktadır. Sonuç olarak verdiğimiz zam yüksek enflasyon koşullarında işçiyi memnun edecek ve o günkü bütçemiz çerçevesinde belediyeyi zor durumda bırakmayacak bir orandı.
Belediye mevzuatı çok açıktır. Personel giderleri, belediye bütçesinin %30’unu aşamaz. Bu sınırın altında kaldık. O sözleşmede bulunan “işe devam primi” çalışan işçiye çalıştığı için verilen bir prim değildir. Benim görev süremden önce yapılan TİS’lere konmuş ve işçiye zaten verilecek olan ücretin, sendikal nedenlerle, "sosyal haklar" başlığı altında düzenlenmesinden ibarettir. 5 yıl boyunca, eşit işe eşit ücret ilkesi doğrultusunda hareket ettim ve tüm TİS’lerde en çok bu ilkeyi gözetttim.Ülkeye örnek olacak hizmetler üreten bir şehir olmak için, iş barışı ve iş huzurunu temin etmenin en temel önceliklerinden birinin bu ilke olduğuna inandım. Uluslararası derecelendirme kuruluşu Fitch tarafından AAA ile değerlendirilen İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bugün içine düştüğü finansal sıkıntı, geçen dönem yapılan TİS’ler veya işe alımlar nedeniyle değil, Hükümetin silkelenme politikası nedeniyle, ödeneklerinden yapılan çok büyük kesintilerdendir. Zaten mevcut yönetim bu kesintiler öncesinde 2 Eylül 2024’te belediyenin ödeyemeyeceği bir borcu yoktur açıklaması yapmıştır. Kaldı ki son dönemde işe alındığı söylenen ve binlerle ifade edilen rakamlar da gerçek değildir.
Sonuç olarak geçmişte hata aramanın bugün gelinen noktayı çözmeye bir faydası yoktur. Maalesef tarafların uzlaşma zemini her geçen dakika kaybolmakta ve şehirde gerilim yükselmektedir. Yapılması gereken; tarafların birbirleriyle muhatap olmadan bir çözüm üretilmesidir. Somut önerim, tarafların üzerinde mutabık kalacakları bir arabulucunun her iki tarafla ayrı ayrı görüşerek, her iki tarafın da çözümden yana adım atmalarını sağlamasıdır. Ancak böyle bir yöntem sonucunda tarafların el sıkışmak için bir araya gelmeleri mümkün olur. Yıllar süren uzun sendikal mücadelelerle kazanılmış sendikal hakların da Türkiye’nin üçüncü büyük şehrinin uzun yıllardır ülke nezdinde yarattığı itibarın da korunması ancak böyle mümkün olacaktır. Eşit işe eşit ücret derhal sağlanamasa da o hedeften vazgeçmeden ve sefalette değil refahta eşitlik hedefi korunarak her iki taraf da, İzmirli de huzura kavuşabilir.