Akşar: Eşitsizliğin bedeli ağır olacak

Endüstriyel sporda futbol artık sadece sahada kazanılmıyor. Saha dışında ise ekonomik savaşlar devam ediyor. Spor ekonomisti Tuğrul Akşar, yeni kitabı “Futbolda Eşitsizliğin Bedeli” ile futbolun finansal krizlerini, yatırımcı modellerini ve Türkiye’deki yapısal sorunları masaya yatırdı

  • Oluşturulma Tarihi : 20.08.2025 09:12
  • Güncelleme Tarihi : 20.08.2025 09:12
  • Kaynak : HÜSEYİN DEMİR
Akşar: Eşitsizliğin bedeli ağır olacak haberinin görseli

Futbol sahalarında 22 oyuncu koşarken, kulislerde milyonlarca euro el değiştiriyor. Tribünlerde hayal kuran taraftarlar, başkanların masasında dönen büyük oyunu görmüyor. Peki gerçek nedir? Futbol mu sporu yönetiyor, yoksa para mı futbolu ele geçirdi? Bu yaz Galatasaray’ın Victor Osimhen için harcadığı astronomik rakamlar, Fenerbahçe’nin Chobani ile imzaladığı 10 milyon euroluk anlaşma, transfer döneminin sonunda ortaya çıkan 115 milyon euroluk açık... Türk futbolunun vitrinindeki bu parıltılı rakamların arkasında hangi gerçekler saklanıyor? İşte bu soruların cevabını arayan spor ekonomisti Tuğrul Akşar, yeni kitabı “Futbolda Eşitsizliğin Bedeli” ile Türk futbolunun en hassas noktasına değiniyor. 1980’lerden günümüze kadar süren süreçte futbolun nasıl “adil oyun” olmaktan çıkıp bir finans savaşına dönüştüğünü gözler önüne seriyor.

FUTBOL FENA HALDE HAYATA BENZER 

“Futbolda Eşitsizliğin Bedeli” raflarda yerini aldı. Bu kitap fikri nasıl doğdu, sizi yazmaya iten temel motivasyon neydi?

''1980’lerde dünyada başlayan neoliberal politikaların 2000’lerle birlikte küreselleşme ile tüm dünyada yaygınlaşması, futbolu adil bir oyun olmaktan hızla uzaklaştırdı. Küreselleşme, eşitsizliğin yaygınlaşmasına hizmet eden neoliberal politikaların bir sonucu olarak futbolu da bambaşka bir noktaya taşıdı. İlkin futbolda kulüpler arasında gelir dağılımı dengesizliği alabildiğine arttı. Bozulan gelir dağılımı bir tarafa zenginlik; diğer tarafa sefalet ve kriz getirdi. Artan finansallaşma (siz bunu piyasalaşma olarak da okuyabilirsiniz), kulüpler ve ligler arasındaki gelir dağılımını bozarken, futbolu sürekli kriz üreten patolojik bir sektöre dönüştürdü. Parasal çıkarları her şeyin önüne koyan futbol yapılanması rekabetin organik yapısını bozarken, futbolu spor dışı yöntemlerle para kazanma aracına dönüştürdü. Bu dönem futbolda “paranın konuştuğu” bir sürece dönüştü, eşitsizlik daha da arttı. Adil olmayan gelir dağılımı ve dengesiz servet birikimi, futbolda eşitsizliğin bedelini liglere ve kulüplere farklı yansıttı. Eşitsizlik merkez ligler için bir nimet olurken, çevre ligler ise eşitsizliğin bedelini ödemeye başladı. Bu durumun prototipini Süper Lig’de de gözlemlediğim için Futbolda Eşitsizliğin Bedeli isimli kitabı yazmaya karar verdim. Futbolun fena halde hayata benziyor olması, ülkemizde sosyal adaletin sağlanmasındaki haksızlıklarla bire bir örtüşüyor.''

FUTBOLUN DİNAMİKLERİ DEĞİŞTİ 

Kitabınızda futbol dünyasındaki gelir eşitsizliğine odaklanıyorsunuz. Bu sorunun futbolun doğasına ve geleceğine nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?

''Son yirmi beş yılda futbolun dinamikleri çok değişti. Futbolun spordan endüstriye, endüstriden finansal bir kimliğe evrilmesi, futbolun temel paradigmalarını değiştirdi. Bu değişim ve dönüşümde en büyük etken ise küreselleşme ve neoliberal politikaların hayata geçirilmesi oldu. Bu değişimin mimarı ise Avrupa futbolunun patronu UEFA olarak karşımıza çıkıyor. Ne var ki, bu transformasyon süreci futbolun genel yararına bir dönüşüm olmadı. Bu dönemde futbolun “fair” bir oyun olmaktan uzaklaştığını, merkez liglerin Avrupa futbolunda hegemonyalarını pekiştirdiği bir dönem olduğunu gözlemliyoruz. Diğer taraftan oyunun giderek teknolojikleşip dijitalleşmesini de irdeledik Bir yandan futbol konforunun artırıldığı, diğer taraftan da gelir ve kâr maksimizasyonunun gerçekleştirildiği bir alan oldu teknolojikleşme ve dijitalleşme. Bazı futbol kulüplerinin dijitalleşmenin olanaklarını daha geniş kullanarak önemli gelirlere ulaştığını gördüm. Bu gelişmede de yine çevre liglerin geride kaldığını gözlemledik. İşte bu olumsuzlukların sonucunda son tahlilde futboldaki tüm sorunların temelinde gelir dağılımı eşitsizliği yatar... Bugünkü futbolda tüm ekonomik ve finansal sorunların kaynağı, UEFA ve FIFA’nın optimizasyon yerine, maksimizasyonun peşinden koşmasıdır. Kâr maksimizasyonunun yerini kaynak optimizasyonu almadığı sürece zengin daha da zenginleşecek, yoksul daha da yoksullaşacaktır. Merkez liglerin refahları artarken, çevre liglerin ekonomik ve finansal krizleri daha da derinleşecektir.''

YAPISAL DÜZEN 

Futbolun mevcut ekonomik düzeni sürdürülebilir mi? Kitabınız bu konuda ne tür çözüm önerileri sunuyor?

''Bugünkü futbol yapılanması ne yazık ki, futbolun temel sorunlarını çözebilecek yetkinlikte değil. Güncel futbol yapılanması ülkemizde işlevini yerine getiremiyor. Türk futbolunu ekonomik, finansal ve sportif olarak hak ettiği yere getiremiyor. Zaten, tüm olumsuzlukların sebebi de bu yapısal düzen. Var olan futbol yapılanmamızın Türk futbolunun sorunlarını çözme diye bir kaygısı da bulunmuyor. Dolayısıyla, kitabımda tüm liglerin, kulüplerin ve futbol otoritelerinin neler yapması gerektiğini tek tek vurguladım. Ama özetle şunu söyleyebilirim ki, mevcut futbol yapılanmasının yaratıcı yıkımla ters yüz edilerek, kapsayıcı kurumların temelini oluşturacağı yeni bir yapının futbol adına tesis edilmesi gerekiyor. '

SİYASETİN ELİ HEP FUTBOLUN ÜZERİNDE 

Sürdürülebilir kulüp yönetimi için finansal yapıda nasıl bir dönüşüm şart? Avrupa kulüpleriyle aradaki fark nasıl kapatılır?

''Bugünkü anlayış, çalışma tarzı ve felsefe ile kulüplerimizin, dolayısıyla Süper Lig’in finansal istikrarı sağlaması ve finansal sağlığa ulaşması çok mümkün görünmüyor. Bu konuda kulüplerin yapması gerekenler ve futbol otoritesinin gerçekleştirmesi gereken yükümlülükler var. Bunlar içinde ilk etapta içerideki haksız ve dengesiz rekabetin minimize edilmesine yöneliklere öncelik verilmeli. İkincisi ise siyasetin eli hep futbolun üzerinde. Kulüpler de borçlu oldukları için siyasetin bu müdahil durumuna pek ses çıkartamıyorlar. Bu konuda neler yapılabileceğine ilişkin gerekli detayları kitabımda uzun uzadıya anlattım. Ancak, şunu söyleyebilirim ki, bu konuda kedimize ekonomik ve yönetsel olarak Bundesliga’yı; finansal olarak ve satış ve pazarlamada Premier Lig’i örnek alabiliriz. Rekabetin nasıl maksimize edildiğini bu iki lig bize çok iyi anlatıyor.''

FENERBAHÇE’NİN DEV SPONSORU 

Fenerbahçe’nin Chobani ile yaptığı 10 milyon avroluk sponsorluk anlaşması oldukça konuşuldu. Bu tür anlaşmalar Türk futbolu için ne ifade ediyor?

''Süper Lig için önemli bir anlaşma ama gelen paranın nerede ve nasıl kullanılacağı daha da önemli…Bu konuda kulüplerin kıt kaynaklarını etkin ve verimli kullanamadıklarını düşünüyorum. Ancak, Fenerbahçe bu sözleşmeden gelen paraları sportif performansını maksimize edebilecek şekilde kullanırsa; bu hem Fenerbahçe hem de diğer kulüplerimiz için sportif performansı sağlama, finansal istikrarı tesis etmede önemli bir yarar sağlayabilir. Diğer taraftan bu tür anlaşmaların Türk futbol gelirlerinin artmasına da olanak sağlayan bir işlevi var.'' 

AVRUPA ZAFERİ Mİ? MALİ FELAKET Mİ? 

Victor Osimhen’in Süper Lig tarihinin en yüksek maaşlı futbolcusu olması, mali disiplin açısından nasıl değerlendirilmeli? Bu ücretin karşılığı sahada alınabilir mi, ekonomide sürdürülebilir mi?

''Bu yaz transfer döneminde kulüplerimiz toplam 115 milyon euro transfer açığı verdiler. Kulüp başına ortalama 6.4 milyon euroluk bir açıktan söz ediyorum. Transfere 175 milyon harcadık, karşılığında 60 milyon euro gelir elde ettik. Açığın 87 milyon euroluk kısmı Victor Osimhen nedeniyle Galatasaray’dan geliyor. (Yüzde 75) Galatasaray bir Premier Lig kulübü ayarında transfer harcaması yaptı. Galatasaray 90 milyon € transfere para harcadı bu yaz. Bu bağlamda Süper Lig transfere en çok para harcayan ilk altı lig arasında yer alıyor. Bir oyuncuya bu kadar yüksek paralar ödenmesi, takım başarısını garanti etmez. Başarıdan kastettiğim ise Avrupa’da başarı. Avrupa’da başarıya ulaşmadıkça, Galatasaray’ın bu maliyetleri lokal lig için çok maliyetli ve dürdürülebilir değil. Galatasaray bu transfer harcamalarıyla en azından Şampiyonlar Liginde bir çeyrek finale çıkabilmeli ki, bu yıllık katlandığı maliyetleri çıkartabilsin. Aksi halde, kulüp fena halde yüksek maliyet yükü altında ezilir.''

GÖZTEPE’NİN YATIRIMCI MODELİ 

Son yıllarda spor kulüplerinin yatırımcı kulüp modellerine geçiş yaptığı görülüyor. Türkiye’de Göztepe örneği var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

''Ülkemizde bunun çok fazla örneklerinin olmaması, kulüp yapılanmamızın genel olarak dernek tabanlı olmasından kaynaklanıyor. Olanlarda ise şeffaflık yok. Örneğin, Göztepe’de hisse satışı olduğunda biz şunları öğrenmek istedik:

Bu yatırımcı kulübe ne kadar para yatırdı? Bu yatırımcının kulüpten bir çıkış stratejisi varsa, bu nedir? Bu yatırımın orta ve uzun vadeli ekonomik ve finansal bütçesi nedir? Bu süreç sonunda kulüp kendisini nerede konumlandırmak istiyor? Bunun için ilave fona gereksinim olacak mı? Olacaksa, bu nereden ve nasıl sağlanacak?''

 

Kaynak : HÜSEYİN DEMİR