Alsancak yapılmazsa yazık olur

Yıkımına 2015 Temmuz’unda başlanan İzmir’in futbol mabedi tarihi Alsancak Stadı’nı, o stadı en iyi tanıyan isimlerden Altınordu’nun “Kasap Nehir”i, Nehir Çetintaş ile konuştuk


  • Oluşturulma Tarihi : 12.01.2016 09:38
  • Güncelleme Tarihi : 12.01.2016 09:38
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Alsancak yapılmazsa yazık olur

EMİRCAN IŞILDAK 

İzmir’in tarihi bir asrı geçen futbol mabedi Alsancak Stadı’na, yıkımına başlandıktan sonra aradan geçen yaklaşık 7 aylık sürede tek bir çivi bile çakılmadı.

Spor camiası, İzmir futboluna, hatta Türk futboluna adını altın harflerle kazıyan, geçmişi başarılarla dolu statta tekrar futbol oynanması için heyecanla bekliyor. Stadın en unutulmaz yıllarında, rakipleriyle girdiği çetin mücadelelerle ismini “Kasap Nehir” olarak alan, Altınordu’nun eski futbolcusu Nehir Çetintaş’la, Alsancak Stadı’nı ve Türk futbolunu konuştuk.

“O SAHADA KANIMIZ VAR, TERİMİZ VAR”

Çetintaş, Alsancak Stadı ile ilgili çok önemli anıları olduğunu ifade etti. Futbol oynadığı dönemde stat tribünlerinin daha düzeyli olduğunu söyleyen Çetintaş, “Benim Alsancak Stadı ile ilgili birçok anım var. Ancak tarihi yönünden ele alırsak, Alsancak Stadı’nın siluetinde çok önemli yeri olan kale arkalarındaki çam ağaçlarının dikildiği gün ben oradaydım. Statta antrenman yapıyordum. Orada çok önemli maçlar oynadık. Canla başla mücadele ettiğimiz zamanlar oldu. Biz futbol oynarken zemin topraktı. Kömür ve çakıl karışımı vardı o sahada. Orada ne çetin mücadelelerimiz geçti. Kanımızı, terimizi bıraktık dersem yanlış olmaz. Bugün bile o manzara gözümün önündedir. Alsancak Stadı’nın özelliği çok başkaydı bizler için. Altaylısı, Göztepelisi, Karşıyakalısı, Altınordulusu, İzmirsporlusu tüm taraftarlar beraber otururlardı. Birlikte yan yana maç izlerlerdi. O takımın ayrı yeri, bu takımın ayrı yeri diye bir tribün ayrımı yoktu. Tribünlerde kavga, gürültü olmazdı. Saygısızlık olmazdı. İzmir’de en büyük ezeli rekabete sahip Göztepe ve Karşıyaka’nın maçlarında bile çok düzeyli atışmalar olurdu. İki takım taraftarlarının birbirlerine laf atmaları bile o kadar saygı çerçevesindeydi ki, o atışmalar tribüne renk verirdi, tat katardı. Ben o zaman eşimle maçları izlemeye giderdim. Çok iyi bilirim eşim maçları hiç takip etmezdi, o diyalogları seyrederdi. O dönem herkes ‘Hafta sonu olsun da, Alsancak’a gidip maç seyredeyim’ derdi. Bizler bu stadın böyle güzelliklerini bildiğimiz, yaşadığımız için, bugünlerdeki taraftar profilleri bizleri üzüyor” ifadelerini kullandı.

“ALSANCAK DAHA YAKINDIR”

Stadın özellikleriyle ilgili de konuşan Çetintaş, “Alsancak Stadı diğer statlara oranla daha küçüktür. Statta tribünler de birbirine çok yakındır. Dolayısıyla atmosferi daha yakından hissedersiniz. Sesleri daha yakından duyarsınız. Bir başka statta böyle bir atmosfer yaşamanız zordur. Nice Avrupa kulüpleri gelip buradan boynu bükük ayrılmıştır. O dönemlerde futbolda oyuncu değiştirme yoktu. Maça çıktığımız 11 kişiyle maçları tamamlıyorduk. Bir kişi sakatlansa bile 10 kişi devam edilirdi. Bizler böyle bir futbol şartlarında bile yorulmak nedir bilmezdik. En büyük desteğimiz de tribünleri dolduran taraftarlardı. Bize çok yakın oldukları için desteklerini hep hissederdik. Yorulduğumuzu anlamazdık. Ben kadroya alınmadığım zaman oturup hüngür hüngür ağladığım zamanları çok iyi bilirim. Stadın tuvaletine gidip ağlardım. Çok büyük bir futbol hastalığım vardı anlayacağınız” değerlendirmesini yaptı.

“FUTBOLUN İÇİNDEYİM”

Çetintaş, futbolu bıraktıktan sonra da futboldan kopmadığını söyledi. Halen daha farklı yaş gruplarından oyuncuları izlediğini belirten Çetintaş, “Almanya’da çok uzun süre kaldım. Orada da uzun yıllar futbolla ilgilendim. Antrenörlük yaptım, takımlar çalıştırdım. Döndüğümde de futboldan kopamayacağım için, futbolun içinde kaldım. İzmir’de ayak basmadığım futbol sahası kalmadı. Farklı yaş gruplarından bir sürü maçı takip etmeye çalışıyorum. Gençlere zaman ayırıyorum. Çünkü futbol benim için bir aşk. Futbolla yatıp, futbolla kalkıyorum. Yetenekli gençleri büyük takımlara kazandırmaya çalışıyorum. Türk futboluna katkı sağlamaya çalışıyorum. Bu yaptığım işten de çok büyük keyif alıyorum” ifadelerini kullandı. Ayrıca Türkiye’de insanların futboldan uzaklaştığını söyleyen Çetintaş, “Dikkat ederseniz Avrupa’da bütün statlar doludur. Ancak ülkemizde maalesef insanlar futboldan uzaklaştı. Atatürk Stadı’na bakın. Gördüğümüz manzara hiç iyi bir manzara değil. Stadın her tarafı demirlerle çevrili. İnsanları, taraftarla bu kadar birbirinden ayırmak doğru değil. Ayrıştırmak çözüm değil. Bunların yanı sıra bir de elektronik biletler geldi. İnsanlar artık elektronik biletler olduğu için maçlara gitmiyor. Sistemle uğraşmayıp evinde oturuyor. Mesela Altınordu maç yapıyor. Toplasanız 500 kadar anca seyirci var. Ama 3 bin tane güvenlik görevlisi maçta görev yapıyor. Bu durum bence içler acısı. Bende artık bu durumdan yıldım ve amatör maçlara ağırlık verdim. Amatör maçları seyrediyorum, genç futbolcuları seyrediyorum. Küçük yaş gruplarının maçlarını takip ediyorum” dedi.

“SEYİRCİYİ MAÇLARA ÇEKMELİYİZ”

Futboldan uzaklaşan vatandaşları, spor camiasının yeniden kazanması gerektiğini ifade eden Çetintaş, “Bizim futbol camiası olarak seyirciyi maçlara çekmemiz gerekiyor. İnsanları kazanmamız lazım. İnsanların maçlara gelmesi için, takımı izlemeleri için mutlaka yabancı tanınmış futbolcuları getirmeye gerek yok. Altyapıya önem verilmeli. Kulüpler kendi öz değerleriyle futbolcu çıkarmalı. Günü kurtarmak adına pahalı transferlere gerek yok. Şu an Altınordu’da oynayan ve tüm takımların ilgisini çeken yetenekli bir futbolcumuz var; Çağlar Söyüncü. Çağlar herkesin gözdesi ama tüm takımlarda daha fazla böyle örnekler görmemiz lazım. Genç futbolculara şans vermemiz lazım. Altınordu bugün Çağlar’a güvenip oynatmasaydı, Çağlar piyasaya çıkar mıydı? Bence mümkün olmazdı. Kulüplerimizin altyapıları iyi durumda değil. Mutlaka altyapıların gözden geçirilmesi lazım. Altyapılarda maalesef denk geliyorum, bazı kulüpler oyunculara yemek dahi vermiyor. Böyle bir şey olabilir mi? Çiçeğe bile su verilmezse çiçek büyümez. Çocuklarımıza daha çok imkan sunmalıyız” değerlendirmesinde bulundu.

“ALSANCAK YAPILMAZSA GÜNAH OLUR”

Çetintaş, Alsancak Stadı’ndaki anılarını anlattı. O stadın acilen tekrar yapılıp, İzmir futboluna kazandırılması gerektiğini söyleyen Çetintaş, “Stat yıkılmadan önce eski dostlarımızla güzel bir organizasyonla bir araya geldik. Göztepe’den Nevzat Güzelırmak, Halil Kiraz, Altınordu’dan da Erkan Velioğlu ve ben Alsancak Stadı’nda buluştuk. Nevzat Güzelırmak 1 Şubat 1964 yılında Göztepe ile oynadığımız Türkiye Kupası maçında giydiği formayı getirmiş. O forma da yarısından itibaren yırtık. O maçta Nevzat Güzelırmak’ı savunurken ben yırtmışım formayı. İnanılmaz bir duyguydu. O anlar aklıma geldi ve günlerce evde ağladım. Bizim dönemimizde oynayan futbolcular üzerinde derin tesiri vardır Alsancak Stadı’nın. Orada, o zeminde kıran kırana mücadele ederdik. Fakat maç biter bitmez dostluğumuz, kardeşliğimiz devam ederdi. Maçtan sonra stadın yakınlarında bulunan lokantada oturur, maçı konuşurduk. O stadın dokusu çok başkadır. Dolayısıyla Alsancak Stadı’nı kaybedersek, o stat tekrar yapılmazsa çok yazık olur, günah olur. O stadın yapılması lazım, acilen tamamlanması lazım. İzmir futbolu can çekişiyor. Bu stat bitsin futbola bir can suyu verilsin. Alsancak’ın yanında Göztepe’nin stadı da Karşıyaka’nın stadı da bitsin. Gençlerin futboldan, spordan bir an bile uzak kalmaları büyük zarardır. Bu zararın vebali bana göre çok ağırdır. Örneğin Bornova’da yapılan stat bitme aşamasına geldi. Oradaki stat bittiği zaman ilçeye çok büyük katkı sağlayacaktır. Bunu zaman içerisinde göreceğiz. Stadın Bornova’ya çok önemli katkısı olacak. Sportif tesislerin başarıya inanılmaz derecede katkısı var. Karşıyaka’nın kapalı spor salonu olmasaydı, Karşıyaka Basketbol Takımı bu başarıya ulaşabilir miydi? Bu noktalara gelip şampiyon olabilir miydi? Bu tesisler de bittiği takdirde kulüplere önemli getirileri ve kazançları olur. Ben Almanya’da Augsburg takımında antrenörlük yaparken kulüp yöneticilerine hep sorardım. Üst liglere çıkalım diye mücadele edelim derdim. Ancak onlar bana her zaman statlarının bitmesini beklediklerini söylerlerdi. Daha sonra Augsburg’un stadyumu bitti, hızlıca birinci lige tırmandılar. Her maç yaklaşık 35 bin kişiye oynuyorlar. Bu seyirci rakamlarının bizim kulüplerimizde olduğunu düşünün. Böyle bir durumda stat getirisi kulüplerin ekonomisini düzeltir, başarıyı getirir” ifadelerini kullandı.

“STADIN SON DERECE MODERN OLMASI GEREK”

Çetintaş ayrıca Alsancak Stadı’nın modern bir biçimde yapılıp, İzmir’e kazandırılması gerektiğinin altını çizerek, “Şimdi o stadı, eski dokusuna bağlı kalarak nostaljik bile yapsak aynı maliyetle karşı karşıya kalırız. Bu konuda Avrupa’daki güzel stadyum örneklerinden feyz alabiliriz. Örneğin Bursa’da yapılan yeni stat gayet modern ve kullanışlı. Alsancak’a da öyle bir kompleks yakışır. Benim Bursa’da idarecilerle görüşme fırsatım oldu. Bana söyledikleri şey, nostaljik bir stat da modern bir stat da hemen hemen aynı maliyeti taşıyor. Dolayısıyla İzmir’e de büyük bir yer lazım. Bir futbol seyircisi stadyuma gittiği zaman oradan zevk almalı. Oraya aşık olmalı. Maç olsa da stada gidip maç izlesem demeli. Maalesef kentimiz bu bakımdan çok geride kaldı. Diğer şehirlerde yeni yeni bu tarz yapılar inşa edilmiş durumda. Bizler yıllardır tozlu çamurlu stat koltuklarında oturarak maç izledik. Yeri geliyor halen daha bu şekilde izliyoruz. Ben çoğu ilçe maçlarına gittiğim zaman altıma koymak için karton götürüyorum. Bu mudur Türk futbolu? Kısacası Alsancak Stadı öyle bir yapılmalı ki, insanlar şevkle baksın. Şehrin göbeğinde yer aldığı için mükemmel bir görünüme sahip olsun” yorumunu yaptı.

Nehir Çetintaş kimdir?

Futbolcuların soyadıyla değil lakabıyla tanındığı 1960’lı yıllarda, İzmir’in köklü kulüplerinden Altınordu forması giyen “Kasap Nehir” lakaplı Nehir Çetintaş, sağ bek mevkisinde uzun yıllar forma giydi. Altınordu’da beş sezon forma giyen Nehir Çetintaş 1968-69 sezonunda Eskişehirspor’a transfer oldu. Rakiplerine karşı oynadığı sert futbol dolayısıyla futbol camiasında “Kasap Nehir” olarak tanındı.

 

 

Haber Merkezi