Sayfa Yükleniyor...
FIBA U17 Basketbol Dünya Kupası’nda bronz madalya kazanan milli takımımızın başantrenörü Hasan Özmeriç, turnuvada elde edilen başarının perde arkasında takım savunması olduğunu belirtti
U17 Milli Takımımız, Sinan Erdem Spor Spor Salonunda düzenlenen FIBA U17 Basketbol Dünya Kupası üçüncülük maçında Yeni Zelanda’yı 101-78’lik skorla mağlup ederek bronz madalyanın sahibi oldu. Ay-yıldızlılarımız ülkemizin büyük gururu olurken madalya ile göğsümüzü kabarttı. Turnuvanın ardından milli takımımızın başantrenörü Hasan Özmeriç, gazetemize özel açıklamalarda bulundu. TBF Eğitim Kurulunda eğitici olarak görevine devam eden deneyimli antrenör Süper Lig’deki yabancı kuralını ve milli takımımızın genel performansını değerlendirdi.
U17 milli takımımız bronz madalya alarak ülkemizin gururu oldu. Takımımızın performansını nasıl değerlendirirsiniz?
Bu sene U17 Milli Takımımızı çalıştırdım. U16 takımını da inceleme fırsatım oldu. U16’larda Ömer Kutluay sakatlanmasaydı madalya alma şansımızı çok yüksek görüyordum. U20'ler ise senelerdir bizim gururumuz oldu. Bazen kazanabilirsiniz, bazen kaybedersiniz. Basketbolun içinde bunlarda var. Sayın Fırat Eser ve Fikret Doğan mart ayında U17 Milli Takımı'nı benim çalıştırmamı istediler. Ben de severek kabul ettim fakat takımı tam tanımıyordum. Bizi Almanya'daki turnuvaya göndermeleri vizyoner bir hareketti. Takımı yakından tanıma şansım oldu. Asistanlarım Özcan Çakar ve Güray Güven 2007 jenerasyonuna daha çok hakimler… U17’de oluşan 30 kişilik bir oyuncu profilini bana anlattılar ben de hepsini gördüm ve ekibimizle gözlem yaparak analizlerimizi yaptık.
Kaan Onat, Derin Can Üstün gibi potansiyeli olan genç basketbolcular üstün performansı ile göz kamaştırıyor. Takımın uyumu ve kimyası için neler söylemek istersiniz?
Şampiyonadan önce iyi bir hazırlık dönemi geçirdik. Takımımıza neredeyse A Milli Takım standartlarında çalışma ortamı sağlandı. Bu konuda federasyon hiçbir şeyden kaçınmadı. Ellerinden gelen her türlü desteği ve imkanı sundular. Şampiyonaya gelince Derin Can Üstün, Cengiz Sarp Coşkun, Kaan Onat gibi hücum gücü çok yüksek oyuncular takımda yer alıyordu. Sadece onların hücum performansı bu takımı bir yere taşıyamazdı. Yavuz Mete Parçacı ve Mert Kocagözoğlu da bu takımın gizli kahramanları oldu. Savunma sertliği açısından takıma çok şey katarak rakiplerini iyi savundular. Atahan Akbaş, Ahmet Aldın Türkoğlu, Arda Aydın, Emirhan Serbest, Rezon Elezay gibi oyuncular takımın bütün eksik noktalarını tamamlayıp sahada karakterleriyle oynadı.
Milli takım altyapılarda uzun yıllardır İspanya’yı mağlup edemiyorduk. Boğaları mağlup ederek yarı finale çıkma başarısını gösterdik. Neler söylemek istersiniz?
İlk maçta maalesef Yeni Zelanda'ya çok farklı (114-94) mağlup olduk. Bu maç sonunda bazı gerçekleri çocuklarla paylaştım… Hepsinin potansiyelli olduğunu ancak istedikleri kadar hücumda iyi olsalar bile savunma yapmadan başarılı olamayacağımızı onlara ilettim. Öncelikle iyi savunma yapmalarını, bire bir savunmanın ve takım savunmasının önemini anlattım. Düzen içerisinde basketbol oynandığı takdirde savunmada agresif olmamız gerektiğini belirttim. Bire bir savunma ve takım savunması yapıldığı takdirde sonuç alacağımızı vurguladım. İtalya, Arjantin ve çeyrek finalde Almanya galibiyeti hep rakip takımı az sayıda tutarak savunma kaynaklı oldu. İspanya maçının atmosferi çok farklıydı. Uzun senelerdir altyapılarda İspanya galibiyetimiz yoktu. Biz de kendimize çok güvendik… Karşılaşma sonunda kritik anlarda öne geçerek rakibimizi 59- 57’lik skorla mağlup ederek yarı finale çıkma başarısını gösterdik.
Turnuva maçlarında günlük performanslar etkili olabiliyor. Size göre turnuva formatında ne gibi değişiklikler olmalı?
Turnuvanın oyun formatını doğru bulmuyorum. İlk iki gün daha sonra bir gün ara ile müsabakalara çıktık. Oyuncular ister istemez fiziksel ve mental olarak yıpranıyor. Bu yanlış formatın değişerek maç aralarının daha uzun olması gerekiyor. Oyuncuların dinlenme süresi olursa grup karşılaşmalarından sonra daha kaliteli maçların olacağına inanıyorum. Bizim İtalya ile oynadığımız mücadelede enerjimiz hiç yoktu. Maç kazanma şansımız da sıfırdı. Ancak bir gün ara olsaydı kendimizi toparlama ve yarı finale konsantre olma şansımız daha yüksek olacaktı. Yeni Zelanda ile oynadığımız 3-4'üncülük mücadelesinde ise çok konsantre olduk, madalyayı çok istiyorduk ve bu enerjiyle rahat bir galibiyet (101- 78) aldığımızı düşünüyorum.
TBF Eğitim Kurulunda kurs ve seminerlerde çalışmalarınız devam ediyor. Kariyer hedef ve planlarınızda neler var? Merak ediyoruz.
TBF Eğitim Kurulu'nda Aydın Örs’ün ekibinde yer alıyorum. Görev süremiz seçimlerle beraber bitecek. Seçim sonrası Aydın Örs devam etmek isterse ben de aynı görevimi sürdürmek istiyorum. Aydın Örs’ün disiplini, ciddiyeti ile dört senedir antrenör gelişim için çalışıyoruz ve bu işten bir ücret almıyoruz. Yaklaşık dört senedir profesyonel olarak kulüplerde antrenörlük yapmamak benim kişisel tercihim… Teklifler geliyor ama yöneticiler hep memur maaşını teklif ediyor. Bizim yaptığımız iş çok streslidir. Eğer düzgün bir proje ve iyi bir maaş teklifi alırsam bunu kabul ederim. Onun için uzun vadede bir kariyer planım yok. Ben milli takıma hiçbir zaman hayır demedim… Milli takımdan bir görev geldi ve onu da tamamladım. Bence oyuncuların tam anlamıyla yetişmemesinin nedenlerinin başında anne ve babalar var. Daha sonra ise menajerler geliyor. Menajerin yanlış yönlendirmeleri sonucunda basketbolcular kolay pes ediyor ve bahane üretmeye başlıyor. Çok yetenekli gençlerimiz var bahane üretmeden yalnızca çalışırlarsa sonunda hedeflerine ulaşabileceklerini düşünüyorum.
Son dönemlerde Türk basketbolcuların kritik anlarında sorumluluk alabildiğini, karar verici pozisyonlarda yer alabildiğini düşünüyor musunuz?
Ben pozitif bir insanım… 4+3 yabancı kuralını ilk duyduğumda bunun nedenini düşündüm ve kendimce şöyle bir sonuç çıkarttım. Geçen sene oyun içinde en önemli anlarda, kritik pozisyonlarda yine sahada beş yabancı vardı. Yeni kural ile crunch time’da en azından iki Türk oyuncu olacak. Karar verici pozisyonlarda insiyatif alabilecek olan Türk basketbolcular sahada yer alacak. Bu sezon sorumluluk alan Türk oyuncuların artacağını düşünüyorum. Derin Can Üstün’ün Slovenya'ya gidip basketbol hayatına orada devam etmesi, Ömer Kutlay’ın Real Madrid'de forma giymesi birer meydan okumadır… Bu sayının artması gerekiyor. Oyuncularımız yalnızca Türkiye’de değil artık yurt dışında da kendilerine kapı bulabilecekler. Ayrıca Ergin Ataman’ın açtığı kapıdan antrenörler ve sporcular için bir fırsat doğdu. Bunun da altını çizelim.
HÜSEYİN DEMİR