Sayfa Yükleniyor...
Türk basketbolunun lokomotif kulüplerinden Pınar Karşıyaka’nın Kurumsal İletişim ve Marka Yöneticisi Esra Şencebe, yeni görevinde kulübünü en iyi şekilde temsil ederek marka değerini daha da yükseltmek istediğini vurguladı
HÜSEYİN DEMİR/RÖPORTAJ
Türkiye’de kadın basketbolunun sembol isimlerinden Esra Şencebe, profesyonel oyunculuk kariyerinden sonra antrenörlük ve menajerlik yaptı. 2014 sezonunda Galatasaray ile Euroleague şampiyonluğu yaşayan, Fenerbahçe ve Beşiktaş gibi köklü kulüplerde forma giyen sporcu parkeden uzaklaşamıyor. Kariyerinde; 5 Lig, 6 Cumhurbaşkanlığı ve 5 Türkiye, 1 kez Euroleague kupasını havaya kaldıran Şencebe, Basketbol Gençler Ligi’nde ilk kadın antrenör olmuştu. Kadın yöneticilere ve antrenörlere öncü olan Esra Şencebe, Pınar Karşıyaka’nın Kurumsal İletişim ve Marka Yöneticisi olarak kariyerinde yeni bir sayfa açtı. Esra Şencebe, basketbol kültürünün olduğu Pınar Karşıyaka’nın marka değerini daha da yükseltmek istiyor.
2014 yılında Galatasaray ile EuroLeague Women Final maçında Fenerbahçe'yi yenerek Euroleague şampiyonluğu yaşadınız. Hayatınız boyunca unutamadığınız maçlardan biri miydi? O duyguyu nasıl ifade edersin?
Şampiyonluğun arkasındaki bu yolda ne denli büyük emekler olduğu bilinmiyor olabilir, o yüzden şimdi geriye baktığımda her oynadığım yılın altın değerinde olduğunu görüyorum. Sporculuktaki adrenalin kazanıp kaybetme duygusu, birlik olabilme ve aynı hedef için günlerce, aylarca emek verme... Her yıl kendine özel ve güzeldi.Eğer NBA'de oynamıyorsanız her sporcunun hayali Avrupa’nın en büyük kupası olan EuroLeague'te şampiyon olmaktır. Ailenizden sevdiklerinizle geçirdiğiniz zamandan fedakârlıkta bulunarak gece gündüz çalışarak kan, ter emek verdiğiniz yıllarca çalıştığınız ve hayalini kurduğunuz bu kupanın kazanılması hayatım boyunca unutamayacağım bir an olarak hafızamda yer ediniyor. Takımdaşlık, arakadaşlık, birbirini hem saha içi hem saha dışı iyi tanıyor olmak başarının anahtarlarından...
2015-2016 sezonunda ise profesyonel basketbol kariyerine kısa bir ara verdikten sonra tutkuyla devam ediyorsun. Tekrardan başlama kararını neden aldın? Düşüncelerini merak ediyoruz.
Basketbola 13 yaşında başladığımda bu oyuna aşık oldum. Hayatta en sevdiğim işi yaptım ve kendimi bu yönden hem şanslı hem de özel hissediyorum. Basketbolu bırakma kararım çok erken oldu, şimdi bunu daha iyi tahlil edebiliyorum. Ama o yurt içi ile yurt dışı maçlar ve seyahatler bayağı yorgun olduğum bir dönemimdi. Biraz uzaklaşmak kendime ve sevdiklerime zaman ayırmanın iyi geleceğini düşündüm. Bu çok uzun sürmedi 2 sene ara verdikten sonra hayatımda bana çok anlam ifade eden, çok şey katan basketbola geri döndüm. Milli takımlar nezdinde U16 Milli Takımı'nda menajerlik görevim oldu. Sporculuk hayatım boyunca da rol model oldum ve genç sporcularla iletişimim hep iyi oldu. Milli takımdaki deneyimim çok özeldi, kendimi o alanda da güzel ifade ettim ve menajerliği çok sevdim.
BGL’de ilk kadın antrenör oldun.Kadın antrenör, yönetici ve spor çalışanlarına öncü olarak neler söylemek istersin?
İzmir’de altyapılarda değerli sporcular ve öğrenciler yetiştiren Gelişim Koleji’nden antrenörlükle ilgili teklif geldi. Hem milli takımlarda hem de Galatasaray’da antrenörlüğümü yapmış Cem Akdağ ile çalışacak olmak beni heyecanlandırdı. Kadın olarak erkek basketbolunun içinde yer almak tecrübelerimi, bilgilerimi oyunculara aktarmak çok keyifli; bu yüzden de hâlâ basketbolun içindeyim… Erkeklerle çalışan bir kadın antrenör olmak, öncü olmak ve bunun yapılabilirliğini göstermek gurur verici.
Kadın basketbolunun sembol isimlerinden biri olarak sancılı jenerasyon değişimini, milli takımımızın geleceğini nasıl gözlemliyorsun?
Jenerasyon değişimleri kolay olmuyor, altyapının çok kuvvetli olması ve oyuncuların eski jenerasyonla harmanlanarak işlerin yürümesi ideal olanı. Ancak benim oynadığım jenerasyon ve oyuncu fazlalığı şu anda yok. Tekrar altyapılara gereken önemi ve desteği vererek kadın basketbolun geleceğini inşa edebiliriz. Takımların, antrenörlerin, yöneticilerin hep beraber organize olarak bu hedefte birleşerek; uzun soluklu başarı ve oyuncu kazanmaya yönelik projelendirme yapması lazım. Bu uzun bir süreç...Benim oynadığım dönemle şu an arasında bence en büyük fark, eski oyuncuların çok yönlü olmasıydı. Penetre edebilen oyun görüşü yüksek, şut atabilen asist ve defans yapan basketbolcu sayısı fazlaydı. Şimdi daha tek yönlü oyuncular görüyorum, sadece şut atan ya da defans yapan gibi... Bence burada kendimizi eleştirebiliriz. Basketbol hücum ve defans diye ayrılmıyor, sahada her şeyi yapabilen oyuncular kıymetli oluyor. Şimdi sporcu olsam yine aynı şekilde şutör kimliğimle kritik dakikalarda sahalarda yer alırdım.
Pınar Karşıyaka ile yeni görevinize başladınız. Projelerinizi ve çalışmalarınızdan bize bahseder misiniz?
22 yıl gibi uzun bir süre İstanbul‘da oturmama rağmen ailem Karşıyaka’da yaşıyordu. Uzun zamandır Karşıyaka’nın maçlarına gidip geliyordum. Çok büyük kitlesi olan, taraftarla bütünleşmiş, iyi basketbol oynayan ve şehrin insanına da bunu alıştırmış, organizasyonu iyi bir Karşıyaka görüyordum. Kulübünü seven, destekleyen taraftar kitlesi de inanılmaz… Yeni görevimde Pınar Karşıyaka’nın 'Marka Yöneticiliğini ve Kurumsal İletişimi'ni yapıyorum.
Kariyer hedef ve planlarınızda neler var? Merak ediyoruz
Değerli güzide bir kulübün marka yönetimini yapmak güzel ve büyük bir sorumluluk. Geldiğim günden beri yöneticilerimiz, genel menajerimiz Selim Çınar ve ekip arkadaşlarım çok destek oldu ve alışma sürecini çabuk atlattım diyebiliriz. Şu anki projeler ve çalışmalar, marka değeri çok yüksek olan ve erkek basketbolunda rüştünü ispatlamış Pınar Karşıyaka'nın marka değeri ve kurumsal iletişimini en iyi şekilde sağlamak... Pınar Karşıyaka’nın adına yakışacak en iyi şekilde kulübümü temsil etmeyi hedefliyorum.
HÜSEYİN DEMİR