“Türkiye’de spor sadece skor endeksli”

Türkiye’nin en çok bilinen spor spikeri Murat Murathanoğlu ile yeni çıkan kitabı ‘Salondaki En Kötü Koltuk’ ve Türk basketbolu üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirerek basketbolun derinliklerine indik


  • Oluşturulma Tarihi : 22.10.2019 07:24
  • Güncelleme Tarihi : 22.10.2019 07:24
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“Türkiye’de spor sadece skor endeksli”

BURCU YANAR/RÖPOTAJ
Türkiye’de basketbol maçları denilince ilk olarak onun sesi akıllara gelir. “İyi akşamlar sevgili basketbol severler” bu sözleri spor müsabakaları ile az çok ilgisi olanlar bilirler. En heyecanlı basketbol maçlarını biz seyircilere aktaran Murat Murathanoğlu’ndan bahsediyorum. 3 senedir ekranlarda göremediğimiz Murathanoğlu, yoğun bir kitap yazma sürecindeydi. Murat Murathanoğlu ‘Salondaki En Kötü Koltuk’ isimli otobiyografik kitabını bizlere tanıtarak Türkiye’de basketbol hakkında da ilginç yorumlarda bulundu. Gazetemiz yazarı Hüseyin Demir ile birlikte yaptımız keyifli röportajda konuşan Murat Murathanoğlu, bir zamanlar Cine5 isimli televizyon kanalının Türk Sporu adına önemli olduğunu belirterek “Eğer Erol Aksoy Cine5’i devam ettirebilseydi basketbol çok farklı bir yere gelebilirdi” dedi.



Murat bey kitap yazmaya nasıl karar verdiniz?
Yaklaşık 3 yıldır bu kitabı yazıyorum. Esasında rahmetli İsmet Badem, ‘İsmet Badem Efsanesi’ kitabını çıkarttıktan sonra bana sende yazsana ne yazacağını merak ediyorum demişti. Fakat açıkçası zaman sıkıntısından pek de aklıma yatmıyordu. Hem de ben başıma gelenleri yazarsam bundan üzüntü duyan insanlar olacaktı. LİG TV ekibinde Caner Eler oraya katıldıktan sonra o çok ısrar etti. Mutlaka kitap yazmalısın diye.



İsmet Badem ile olan samimiyetinizden bahsedebilir misiniz?
İsmet ağabey ile çok yakındık. Fakat karakter olarak da çok uzaktık. Kendisiyle unutulmaz bir ilişkimiz vardı tabi ama her şeyin de tozpembe olduğunu söylemek mümkün değil. Çok kez tartıştık. Her seferinde de sanki hiçbir şey olmamış gibi hayatımıza devam edebildik. Karakter olarak inanılmaz farklı iki insandık ama o iki farklı insanın ekran kimyası ve doğaçlama doğallığı bizi ekranlarda başarılı kıldı. Bunu kitabımda da yazdım zaten bizi Laurel ve Hardy’ye benzetenler oldu. Zeki Alasya Metin Akpınar ikilisine benzetenler oldu. Birbirimizi tamamlayan güzel bir ikili olduk.
NTV DAHA ÇOK MİLLİ TAKIM ODAKLI
Türkiye’de basketbol ile ilgili ilk adımların sizlerle atıldığını söyleyebilir miyiz?
Yani ondan önce TRT tek kanal iken Erkan Yüce vardı. Ben Türkiye’de büyümedim ama geldiğimde basketbol ile ilgilenene kadar maçları Erkan Yüce’nin sesinden dinlemek büyük bir zevkti. Amerikalı spikerlerden hiçbir eksiği yoktu hatta tonlamaları bana göre çok daha iyiydi. Bu sebeple benimle başladı demek yanlış olur. Benden önce o vardı, ondan önce belki başkaları da vardır.
Peki usta ve idol olarak belirlediğiniz kişi Erkan Yüce miydi?
Erkan ağabeyi en fazla 2 ya da 3 sene falan dinleyebildim. Spikerlikte beni çok etkileyen birkaç isim vardır. Harry Caray, bu isimlerden bir tanesi. Amerika’da bu işi iyi yapan o kadar çok insan var ki say say bitmiyor. Bana göre ben hepsinden biraz bir şeyler aldım. Böylece ortaya şov ile istatistikleri karıştıran, espiri ile ciddiyeti karıştıran bir karakter çıkarttım. Türkiye’nin spor dünyasında şova da önem veren bir ikiliye ihtiyacı vardı. Çünkü maalesef spor bizde hala skor endeksli ilerliyor. Eğer Cine5 kapanmasaydı bence çok daha farklı bir yerde olabilirdi. Erol Aksoy’un vizyonu bence Türk sporuna çok büyük bir damga vurdu ve özellikle de bugün futbol yayıncılığından milyonlar kazananların her gün Erol Aksoy’a teşekkür etmesi lazım. Basketbolda da bir kapı açtı. Eğer Erol Aksoy Cine5’i devam ettirebilseydi basketbol çok farklı bir yere gelebilirdi. O bırakınca ise birden bire işin ucuzuna kaçılmaya başlandı. Halbuki o şuna çok inanıyordu; “Eğer güzel bir omlet yapacaksan yumurtaların da kırılması gerekiyor.” O, bu camiadan çekilmeye mecbur bırakılınca NTV biraz böyle bir döneme girdi. Fakat NTV daha çok milli takım odaklı. Milli takım başarılı olunca basketbol zirve yapıyor fakat başarısız olunca bu sefer dibe vuruyor çünkü temeli sağlam değil.
MAÇ KAZANMAK DAHA DEĞERLİ!
Bu temel neden sağlam değil sizce?
Bizim ülkemizde ne yazık ki maç kazanmak oyuncu yetiştirmekten daha değerli görülüyor. Büyük kulüplerde şampiyon olduğun zaman büyük primler alıyorsun. Ancak bir oyuncuya emek sarf ettiğin zaman herkes o emeği unutup gidiyor. Bunu bir sistem haline getirip oyuncunun gösterdiği gelişmeye göre bir prim verse federasyon çok daha güzel şeyler olur. Fakat antrenörlerin oyuncuya yaptığı yatırımın karşılığını alabileceği bir düzen yok.
Federasyon şu anda bireysel antrenörlük ve gelişim kursları açtı. Sizce bu ne kadar donanımlı?
Benim kulübüm büyük bir kulüp olsaydı ben Amerika’dan çok başarılı bir antrenör getirip alt yapıda bireysel antrenörleri en az 6 ay eğitmesini sağlardım mesela. Vizyonu ve parası olan kulüpler bence bunu yapmalı.
Türkiye’de spor kitapları ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Bu konuda biz çok gerideyiz. Buna emek vermek lazım. Bu kitapta benim başımdan geçenleri anlatıyorum. Bunlar gerçekten benim için ömür boyu unutulamayacak şeylerdir. İmza günüme olan ilgi için basketbol severlere çok teşekkür ediyorum. Bu konuda da başka hiçbir şey söylemeyeceğim.
Basketbol bağlamında dönem ve kuşak ayrımı var. Bir dönem ‘Altın Jenerasyon’ dediğimiz bir dönem vardı. Bunu tekrar yakalayabildik mi sizce?
Levent Topsakal, Hakan Yörükoğlu, Hüsnü Çakır onlar çok yetenekliydi fakat bugünkü imkanları bulamadılar. Ondan sonra İbo’lar vs. geldi ve nispeten doğru çalışma ortamını bulabildi. Fakat büyük yatırımların yapıldığı ilk dönem 1979 yıllarıydı. Sonrasında ise 1987 jenerasyonunda Hidayet Türkoğlu, Kerem Tunçeri vs. gibi isimler bir devamlılık yarattı. Şu anda ise bir kopukluk var. Bu da dediğim gibi maç kazanma derdine düştüğümüz için oluyor. Biz o kadar zor oyuncu yetiştiriyoruz ki sonrasında bunu koruyamıyoruz. Dünyada en tehlikeli cümle alt yapılarda nasıl başlar biliyor musun? “Hocam benim oğlum olduğu için söylemiyorum ama…” işte ailesi bu cümleyi söyleyen çocuğun üstünü sil. İsterse Michael Jordan olsun.
İDDİALI TAKIM SAYISI DÜŞTÜ
Basketbolu sevdirmek için neler yapılmalı?
Yeni nesile basketbolu sevdirebilmek için takımların başarılı olması gerekiyor. Ama önemli olan başarılı olmadığı zaman ya da beklentilerin altında kaldığı zamanda sevmek, izlemek ve maça gitmektir.
Türkiye şu an lig ve oyuncu kalitesi anlamında baktığımızda en iyi liglerden biri gibi bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Şu anda basketbolda Türkiye ligi bence Avrupa’nın en iyi liglerinden biri değil. Fakat Avrupa’nın en iyi takımlarından ikisi Türkiye liginde yer alıyor. Türkiye’nin en iyi liglerden biri olduğu dönemde Fenerbahçe’nin, Efes’in yanında Beşiktaş, Karşıyaka, Galatasaray, Banvit, Tofaş gibi takımlarda iyiydi. Şu an öyle bir durum yok. İddialı takım sayısı çok aşağı düştü. Bütçeler arasında çok büyük bir fark oluştu.
Euro Lig hakkında ne söylemek istersiniz?
Doğru organizasyonlar tabi ki başarılı olacak. Ben euro ligdeki başarının paraya endeksli olduğunu hiç düşünmüyorum. Para tabi ki önemli ama doğru harcanan para önemli. Fakat eleştirdiğin noktaları da yok değil. Her şeyin daha fazlasını istiyor.