Sayfa Yükleniyor...
Şair ve yazar Onur Akyıl, sanatçının dünyayı yorumlayıp yeniden dönüştürmesi gerektiğini vurgulayarak, birçok ünsüz ama önemli insanın var olduğunu ve mevzunun hem ünlü olup hem de önemli olduklarında çözüleceğini söyledi
EMİNE ŞEKER
Doğru kavrama yapıldığı zaman doğru dilin seçileceğini belirten şair ve yazar Onur Akyıl, kavrama olayının sıkıntılı bir süreç olduğunu anlattı.
EMEĞİMİN KARŞILIĞINI YAZMA EYLEMİNDE BULDUM
Anne ve babasının mesleğinden dolayı tüm Türkiyeyi gezmek durumda kaldığını belirten Akyıl, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümünü bitirdim. Devam eden yüksek lisans aşamasında tez çalışmam var. Annem ve babam öğretmen oldukları için tüm gün okulda oluyorlardı. Ben okuldan döndüğümde günün yarısı bana kalıyordu. Kalan günün yarısını dışarda değerlendireceğime içerde değerlendirdim. Yani top oynamaktansa okumayı tercih ettim. Okuma alışkanlığı bilinçli bir tercih olarak değil, bilinç dışı olarak yazma eylemini getirdi. İlkokul 2. Sınıfta bir kompozisyon yarışmasında ödül aldım. Muzaffer İzgünün Bülbül Düdük kitabını verdiler. Kitabı hala saklıyorum. Türkiyenin çeşitli yerlerinde farklı tarihlerde Muzaffer İzgüye imzalattım. Kitabımda okul müdürü ile birlikte Muzaffer Hocanın imzası var. Yaptığım işin karşılığını erken gördüğüm için devam ettim. O yaşımdaki emeğimin karşılığını yazma eyleminde buldum dedi.
KİTAP ÇIKARMA NİYETİYLE YAZMAYA BAŞLAMADIM
Çoğu kişinin düşünmeden yazdığını vurgulayan Akyıl, İnsanların düşünerek yazdığı dönemi atlattık. İnsanların düşünerek yazdıkları o zamanlardaki gibi vahşetle büyüyen bir nesil değiliz. Aslında vahşetle yüz yüzeyiz. Mesela Filistinde olup biteni görüyoruz. Ama sadece görüyoruz. İçinde değiliz. İçinde olduğumuz şiddet tanımlanan şiddet bizden önceki kuşaklarda yaşayan insanların yazmaya iten nedenlerden olduğu kadar gerçek değil. Ben kitap çıkarma niyetiyle yazmaya başlamadım. Ama süreç beni oraya götürdü. Bir süre sonra yazdıklarınız insanlarla buluşmaya başladıktan sonraki benim adım duyulmaya başladığı zamanlarda sosyal medya bu kadar kullanılan bir şey değildi. Benzer şeylerden hoşlaştığımız bir arkadaş grubumuz var. Yoğun olarak takip edildiğimi biliyorum. Birçok şeyden uzak duruyorum. Bizdeki algı bir kitap daha satayım düşüncesi değil. Kitaplarımı ben değil zaman içerisinde birikim kitaplaştırdı şeklinde konuştu.
FARKLI ŞEYLER DÜŞÜNÜLEREK YAZILDI
Akyıl, ilk şiirinin 1999 yılında yayınlandığını söyleyerek, İlk kitabım Vietnam Mektubu 2008 yılında yayınlandı. 32 bölümden oluşan başka şeyler düşünülerek yazılan bir kitap. Politik reaksiyonlar oluşturdu. Daha çok toplumsal, tarihsel, insansal süreçleri süzdüğümü düşündüğüm ırmak şiirden oluşuyor. Bu kitapla çıkış yaptım. Bu yılın ocak ayında ilk defa verilen Necati Cumalı Şiir Ödülünü alan Unutacak Kimse Yok kitabım aldı. Kitap parça parça şiirlerden oluşan bir. Yine bu yılın nisan yılında ilk öykü kitabım Yalnızlık Yengen Olur çıktı. Birgün Gazetesinin kitap ekinde yaklaşık 2,5 yıl yazdım. İlk sene kitap eleştirileri hakkında daha sonra şiir kitapları hakkında eleştiriler yazmaya başladım ifadelerini kullandı.
ÇOK DÜŞÜNMEK ZOR GELİYOR
Sanatı, popüler olandan sıyrıldığı zaman bilenlerin bildiği sanat algısı ve çevresi olduğunu vurgulayan Akyıl, Bir de herkesin bildiği sanat popüler olan sanat algısı var. Bizim gibi düşünerek yazan, düşünerek üreten, neyi neden yazdığını ilk etapta bilmese bile sonrasında çözümleyebilen bir ekip var. Bir de çok alışık olduğumuz kötülemek amaçlı değil ama kara gözlerin, güzel saçların hikayesi mantığıyla yürüyenler var. Mecraları farklı ama tanınmaları çok daha kolay oluyor. Kolay olmasının sebebi ise insanlar böylesine sıkıcı bir dünya da çok düşünmek zor geliyor. Daha gündelik işlerle mutlu olabiliyorlar. Dünyayı yorumlayıp yeniden dönüştürecek, üretecek şeyler değil de kız ya da erkek arkadaşlarına daha rahat söyleyebilecekleri sözler bütününe daha çok sarılıyorlar. Tabi o da ihtiyaç. Bazı insanlar böyle basit şeyleri küçümsüyorlar. Ben öyle düşünmüyorum. Her anlatımın farklı bir yapısı var. Ciddi bir meseleyi anlatırken seçtiğiniz dil başka olabiliyor. Gerçekten karşınızdaki insanı mutlu edebilmek için seçtiğiniz dil başka olabiliyor. İkisini bir arada yapabiliyorsan eğer herkes zaten seni şair olarak adlandırıyor. Doğru kavrama yapıldığı zaman doğru dil seçimi oluyor. Kavrama olayı birden olmaz. Sıkıntılı bir süreç gerekir. Bu süreç için bilgi, akıl, eğitim gerekli değil. İnsanı gerçekten kalbinizle de kavrayabilirsiniz. Üretmek için bilgiye sahip olmanız gerekiyor dedi.
YAZARKEN NE HİSSETTİĞİNİ BİLEMEZSİN
Akyıl, yazarken birçok insanın acı hissederek yazdığını belirttiklerini söyleyerek, Yazarken ne hissettiğini bilemezsin. Benim iddiam bu. Karnının acıktığını bilirsin yemek yerdin. Yemek yerken bir şey hissedilmez. Yemek yemeden önce hissedersin. Açlığını gidermek için yersin. Yemek yedikten sonrada doyduğunu hissedersin. Yazmadan önce ya da sonra bir şeyler hissedersin. Üretmek anlık bir şey değildir. Sanat eserinde illa ki ilahi bir şeyler aramak gerekiyor. İlahi kavramı sanat eseri için tehlikeli bir kavram. Soyutluk ya da tanımlayamama da diyebiliriz. Mesela; Filistinde ki durumu görüp şiir yazanlar var. Peki, Filistin için savaşmayı göze alabiliyor musunuz? Filistin için savaşmayı göze alamıyorsan, Filistin için de şiir yazıp bizim algımızı taciz etme. Tabi ki şiir yazmak ya da savaşmak çok farklı şeyler. Ama ikisinin benzer duyarlılığı var. Tam bu noktada bu duyarlılığı nasıl konumlandıracağını bilmediklerinden maalesef popilitere kaçıyor. Reklama dönüyor. İşin içini boşaltıyor. Yazma işinde öncesi ve sonrası vardır. Ne yaptığını bilmek insanı o işten bıkmayı götürür. Ne yapıldığı bilinirse o sanat eseri olmaz diye konuştu.
OLDUĞUM HER NOKTA HEDEFLEDİĞİM NOKTADIR
Hedef sözcüğünün sanat için çok tehlikeli bir sözcük olduğunu vurgulayan Akyıl, Ben bir tek noktada olmayı değil tüm noktalarda olmayı arzuluyorum. Bir noktayı hedeflemek yaptığınız işi pazarlamaktır. Ben ürettiğim şeyi pazarlamıyorum. Dolayısıyla beni bir yere taşımasını beklemiyorum. Aksine ben ürettiğim şeyin hayata yayılmasını bekliyorum. Ürettiğim şey beni değil ben ürettiğim sanat eserini taşıyorum. Meselenin özü dünyayı değiştirmek, dönüştürmektir. Yani bir doktor ya da bir otomobil tamircisi gibi sanatla uğraşan kişi hasarlı ya da kusurlu olan bir şeyi temize çekmez. Kusurlu olanı tamir edip topluma yeniden yerleştirmek değil. Başka bir şeye değiştirmek, dönüştürebilmek önemlidir. Geleceği tasarlayarak ortaya bir şey koymamız gerek. Yani sadece kendimizin ya da okuyanın duygularını tatmin etmek değil. Bir bütün olarak dünyayı eşyalarıyla, insanlarıyla, makinalarıyla algı ve anlamlarıyla değiştirerek bir noktaya taşımak için bir şeyler söylemek lazım. İhtiyacımız olan şey yaptığımız işle beraber taşınacak olan sıfatları etkisiz kılmak. Bir kişinin oyuncu, yazar, şair olması çok önemli bir şey değil. Herkesin o alımlamadan eşit sağlanabilecek bir damar olması çok önemli. Yoksa bu ülkede birçok ünlü insan var. Önemli insanlar mı peki bunlar? Değiller. Ama ünlüler mi? Ünlüler. Bir sürü ünsüz ama önemli insan var mı bu ülkede? Evet var. Onlar önemsizler mi? Hayır değiller. Ünlüler mi? Hayır değiller. Mevzu burada düğümleniyor işe. Önemli olanlar ünlü olmaya başladığı zaman mevzuyu çözmüş olacağız. Bu yüzden üretmeye devam ediyoruz. Bu yüzden hedeflediğim bir nokta yok. Olduğum her nokta hedeflediğim noktadır şeklinde konuştu.
O KADAR KÜLTÜRLÜ OLDUKLARINI DÜŞÜNMÜYORUM
Akyıl, şu an üzerinde çalıştığı 2 dosyasının olduğunu belirterek, Biri şiir dosyası diğeri öykü dosyası. Önümüzdeki süreçte hayata geçecekler. 20li yaşlarda insanların neden okuduğunu biliyordum. Ama yaşım ilerledikçe insanların ne okuduğunu ve neden okuduğunu anlayamıyorum. Gençken her şey daha anlaşılır oluyor. Çünkü gençken her şeyi anlamaya ihtiyacımız yok. Büyüdükçe anlamaya çalıştıkça içinden çıkılmaz bir hal alıyor. İzmirde hiçbir şey olması gerektiği gibi değil. İzmirde insanlar sanat anlayışı, bir şey yapmadan statü sahibi olmak anlayışını oturtmuş. Belediye yemeklerinde vakit geçirip mühim insanları tanıyarak mutlu olanlar çok. Alternatif bir kültürü ve bakış açısını yaratmaya ve yaşatmaya çalışan gücün karşısında kuytularda, kıyılarda olan insanda çok. İzmirde, Türkiyede, Dünyada her şey star sistemi üzerine kurulu. Kahrolsun starlar. Star sistemi saçma bir sistem. Star sistemi sadece iyi olanı dayatıyor. Aslında iyi olan o değil. İlgi oldukça anlaşılacak bir şey. Mesela kültür adamları dediğimiz adamlar var. Bu adamların kültür adamları olduklarını kim nasıl belirlemiş? Belediye de kültür danışmanı olması kültür adamı olduğunu mu gösteriyor? O kadar kültürlü olduklarını düşünmüyorum. Şiir yazamayan onlarca şair var İzmirde. Niye? Şiir yazan birilerini tanıdıkları için. Albert Camusun bir sözü var İnsan olması gereken ya da olduğu şeye yanaşamayan tek yaratıktır der. Olması gereken yanaşamayıp, sadece kendileri var olamıyorlar. Sanatçı denince sadece kendisi var olur. Bunu becerebiliyorsa sanatçıdır. İlişkiye ihtiyaç duymaz. Birini tanımak onun için önemli değildir. Durmadan başkaldırır. Sanatçı; ürettikleriyle beraber yeniden üreten, üretimi gelecek tasarısı olarak biçimlendirmeyi başaran herkes sanatçıdır. Sanatçı oldukları için değil ama insan olmayı başardıkları için örnek aldığım insanlar var. Ürettikleriyle tanıyoruz. Ferhan Şensoy, Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Bilge Karasu, Sebahattin Ali, Vedat Türkkale, Turgut Uyar gibi isimleri sayabilirim ifadelerini kullandı.
HER ŞEYİN GERÇEĞİNE ULAŞMALIYIZ
Şair ve yazar sıfatlarını üzerinde taşımayı sevmediğini vurgulayan Akyıl, Üstümde lüzumsuz ağırlıklar. Hayatta benim adımın önüne şair getirilmesine ihtiyacım yok. Bunu başkalarının söylemesi çok ayrı bir şey. Sanatçı olan kişinin vizeye ihtiyacı olmaz. Saha için oynamaz. Topun peşinden koşar. Topu kaleye sürmez. Topla beraber gider. Stattan çıkar. Ama star sisteminde ayağına top verdiğiniz kişi kaleye koşar. Gol atmayı bir şey zanneder. O kişi için gol atmak önemlidir. Şiirlerimin biraz karanlık havası var. Gerçek maalesef karanlığın içinde var oluyor. Hakikat biraz daha aydınlıkta var olabiliyor. Ama hakikat aydınlıkta öyle bir ışıldıyor ki algılanamıyor. Dolayısıyla yine hakikate ulaşmak için gerçeği algılama ihtiyacı oluyor. Bu yüzden o karanlığa ihtiyaç var. Dünya iyi bir yer değil. Karanlık bir yer. Biz toplum olarak basit şeyleri başardığımızda kendimizi başarılı sayan insanlardan oluşuyoruz. Bende bu duruma dahilim. Herkesin kendine özeleştiri yapması gerekiyor. Ağır kitap diye bir şey yoktur. Sadece senin hafife alman vardır. Sen o kitabı hafife almazsan o kitabın ağırlığı kalmaz. Her şeyin gerçeğine ulaşmalıyız. Var olanı kabul etmemek durumundayız. Okur olmak dünyanın en zor işidir. Kitap okumak yazılmış olanı gözle okuma değildir. Kitabı hayatı okumak adına okuyabiliyorsa okuyucu işte o zaman tam anlamıyla okuyucu olmuş oluyor. O insandan da korkmak gerekiyor. İnsan adım atmaya ve yazmaya başlar şeklinde konuştu.
Haber Merkezi