2

Bir Destandır Çanakkale


  • Oluşturulma Tarihi : 16.03.2016 09:27
  • Güncelleme Tarihi :

“Milletin Akif’i” başlıklı önceki yazımızda, “İstiklal Marşı’mızın kabul ediliş süreci ve Mehmet Akif ERSOY” üzerinde durmaya çalışmıştık. Bugünkü yazımızda ise, 101. yıldönümü vesilesiyle “Çanakkale Destanı” üzerinde durmaya çalışacağız.

Ecdadımızın 101 yıl önce Çanakkale Boğazı’nı geçmeye çalışan düşman donanmasına karşı vermiş olduğu büyük bir mücadele sonrasında kazanılmış olan Çanakkale Destanı için yeni ve farklı şeyleri dile getirmek kolay değildir. Bununla birlikte, bu kapsamda söylenecek sözler, daha önce söylenmiş sözlerden öte anlam taşımasa bile, böylesine muhteşem bir destanı sürekli zihinlerde canlı tutmak ve üzerinde sürekli kafa yormak gerekir. Çünkü ulusal ve evrensel boyutları olan Çanakkale Destanı’ndan, herkesin ve özellikle de genç kuşağın alacağı çok önemli bilgiler ve dersler vardır.

Atalarımız, dünyanın en gelişmiş ve güçlü ordularına karşı büyük sıkıntılar içinde adeta olmazları oldurarak, bütün dünyayı hayretler içerisinde bırakan bir zafer kazanmışlardır. Bunun için gençlerinizi bir metrekareye binlerce merminin düştüğü Çanakkale'ye götürüp gezdirmeli ve böylece atalarımızın neler başardığını yerinde görmelerini ve gururla öğrenmelerini sağlamalıyız. Çünkü Çanakkale Destanı, çocuklarınızın ve gençlerinizin şok olması, dolayısıylamilli şuur kazanmaları için muhteşem örneklerle doludur.

Çocuklarımıza, ancak bu şekilde: “Sizler birlik beraberlik içinde çalışmazsanız, düşmanlarınız yine gelir, Çanakkale'yi veya yurdunuzun başka bir bölümünü işgal etmeye kalkışırlar, yurdunuzda özgür yaşamayı size layık görmezler. Ama birlik olur, çalışır, ülkenizi kalkındırıp, ilerlemiş bir ülke haline getirirseniz, düşmanlarınızın sizi etkisi altına alma cesaretleri olmaz; Onurlu, özgür ve başınız dik yaşarsınız!” demiş oluruz.

Geçmişte yaşanmış birçok önemli ve büyük olay vardır. Ancak bazı özellikleri nedeniyle, çeşitli kavramları çağrıştıran, çeşitli kavramlarla adeta özdeşleşmiş olay sayısı sınırlıdır. Fransız İhtilali’nin özgürlüğü, Hiroşima’nın atom bombasını, … Çağrıştırması gibi. İşte Çanakkale Destanı da bu ender olaylardandır. Zira Çanakkale Destanı denildiği zaman, insanların aklına azim, inanç ve kararlılık gibi kavramlar gelmektedir. 

Çanakkale Savaşı’nın, metrekareye düşen 6 bin mermi ve iki taraftan yaşamını yitiren yarım milyonun üstündeki asker sayısı gibi birçok boyutuyla sıradan, basit bir savaş olmadığı ortadadır. Öyle ki Galatasaray, Konya, Kayseri, Sivas gibi birçok lise, tüm son sınıf öğrencisini şehit verdiğinden o yıl hiç mezun vermemiştir. Anadolu nüfusunun yaklaşık yüzde 2’si şehit düşmüş, bir o kadarı da yaralı ve sakat kalmıştır. Akif’in ifadesiyle, “Ufacık bir karada” bu yoğunlukta can kaybının olması, Çanakkale Savaşını dünyada “eşi bulunmaz” yapmaya ve olayın çapının büyüklüğünü göstermeye yeterdir.

Hayatın akışı içinde bazen çok özel anlar, özel durumlar vardır.

Hani bazen bir milletin, bir inancın, bir düşüncenin, bir toplumun, bir kuşağın gözleri, “Acaba neler söyleyecek, acaba nasıl davranacak” diye bazı kişilere dikilir ya. Onların yorumu, tutumu, tavrı, performansı, değerlendirmesi… sabırsızlıkla, merakla beklenir ve takip edilir. Çünkü sahasında kendini kabul ettirmiş insanların başarıları, kendi alanları ile ilgili büyüklükleri büyük olaylarda daha bir belli olmaktadır. Büyük sporcuların önemli yarışmalarda, zeki ve çalışkan öğrencilerin büyük sınavlarda, liderlerin önemli olaylarda ön plana çıkması, göz doldurması ancak bu gerçekle açıklanabilir.

İşte tam böyle bir dönemde ve atmosferde tüm dikkatler Mehmet Akif Ersoy’un üzerindedir. Gözler onu aramaktadır.

Çünkü Mehmet Akif, Anadolu Coğrafyası’nda yetişen çok özel meziyetleri olan önemli bir şahsiyettir. “Şair, düşünür, veteriner hekim, öğretmen, vaiz, hafız, Kur'an mütercimi, yüzücü, milletvekili, …” gibi özellikler, Mehmet Akif Ersoy’un bilinen özelliklerinden sadece birkaç tanesini oluşturmaktadır.

İşte bu Mehmet Akif,  “Çanakkaleyi geçilmez” kılan kahramanları “Çanakkale Şehitlerine” adlı ünlü şiiriyle ölümsüzleştirmiştir.

Yazımızı söz konusu şiirden bir bölümle noktalayalım.

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi? 
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi. 
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya- 
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! 
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı' 
……

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam, 
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam. 
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer; 
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer... 
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, 
Boşanır sırtlara vadilere, sağnak sağnak. 
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller, 
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller. 
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere, 
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre. 
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler... 
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!

 

 

Bir Destandır Çanakkale
Abdulkadir Yıldız
Yazarımız Kim ?

Abdulkadir Yıldız