2

Gençlerle Geleceğe


  • Oluşturulma Tarihi : 18.05.2016 07:58
  • Güncelleme Tarihi :

Yarın 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı… Kutlu olsun.

19 Mayıs, Mustafa Kemal Atatürk Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkarak İtilaf Devletleri'nin işgaline karşı Kurtuluş Savaşı'nın başladığı gün kabul edilir. Atatürk, bu günü, büyük ümit bağladığı ve bunu “bütün ümidim gençliktedir.” Sözü ile dile getirdiği gençliğe bayram olarak armağan etmiştir.

Gençlik... Aklın coştuğu, duyguların doruğa çıktığı, düşüncelerin depreştiği, yolların ikilendiği, insan yaşamının gelecekte alacağı durumu büyük ölçüde etkileyen ve biçimlendiren kararların alındığı, çocukluk ile yetişkinlik arasındaki ömür basamağı...

Gençlik, insan yaşamının en verimli, en önemli ve en hassas dönemini temsil eder. İnsan, geçmişini sağlayacağı mesleğini, hayatını paylaşacağı eşini bu yaşam kesitinde seçer. Kişilik oluşumu, ideolojik-fikrî gelişme bu devrede verilen eğitim ve yönelişler sonucunda ortaya çıkar. Değer yargılarına, dünya görüşüne, zihniyet yapısına, bakış açısına bu dönemde kavuşur. Onun içindir ki, gençlik dönemi, insanın sosyal kişiliğine kavuştuğu, olgunlaştığı ve kimliğini bulduğu bir çağdır. Gençlik, bir toplumun ümidi, geleceği ve kıvancıdır. Gençlerine önem verip, onların iyi yetişmelerini temin eden toplumlar, geleceğe daha güvenle bakarlar. Onların kişilikli, erdemli, onurlu ve çağın gerektirdiği tüm unsurlarla donatılmış birer örnek insan olarak yetişmelerini sağlamak ulusal bir görev ve sorumluluktur.
İnsanoğlu, geçmişten bugüne kadar hep daha iyi, daha güzel, daha üstün ve daha başarılı olma çabası içinde olmuştur. Başarılı olmak için, içinde bulunduğu çağın gerektirdiği koşulları elde etmeye çalışmıştır. Bugün sadece eğitimi güçlü olan toplumlar ve devletler“üstün” sıfatı alabilmektedir. Bu üstün olma koşulunu yerine getirmenin yolu, sınırsız denecek kadar büyük olanaklar, güçlü, dinamik, dürüst ve yeniliklere açık bir kadro ve düzgün işleyen, oturmuş, modern bir sistemden geçmektedir.

Eğer bunu gerçekleştirmek istiyorsak, ilk önce geleceğimize yön veren okulun ve eğitim sisteminin gençlere, günümüz insanının ulaştığı ölçülerde her türlü özgürlüğü tanıması ve her türlü olanağı sunması gerekir. Özgür olmayan okullarda,“okuyan, anlayan, görebilen, görebildiğinden anlam çıkaran, ders alan, düşünen ve anlama yeteneğini eğiten” bireylerin yetişmesi oldukça zordur.

Özgürlük noktasında, günümüz insanının geldiği düzeyi yakalayamamış okullarda, ayrı ırkların, ayrı cinslerin ve en önemlisi ayrı fikir ve tasarıların bir araya gelmesi, tartışılıp ele alınması ve bunlardan doğru sonuçların çıkarılması pek mümkün görülmemektedir.

Farklı görüşlere, farklı yaşam tarzlarına, farklı bakış açılarına, kısacası her türlü farklılığa tahammülsüzlüğün kökeninde, insanları eğitim ortamlarında farklı görüş, anlayış, kültür ve yaşam tercihleriyle tanıştırmak yatmaktadır.

Düşünceyi ifade etme imkânının verilmediği, farklı yaklaşımları korkmadan ve hiçbir kaygı duymadan açık açık dile getirmenin mümkün olmadığı, belli kalıplar dışında ciddî tartışma ve toplantıların olmadığı, uygarlıktan uzak, belli noktalarda şartlanmış, şablonlaşmış okullardan “yeni düşüncelerin”, “farklı bakışların”, “özgün yaklaşımların” ve “sağlıklı”,“kültürlü” bireylerin çıkması olanaklı değildir.

Devlet olarak, toplum olarak yıllardır, düşündüklerini açıkça ve hiçbir endişeye kapılmadan ifade edebilen, başkalarının her türlü farklılıklarına saygı gösteren, farklı tercihlerini hoş gören, kırıp dökmeden, üzmeden, şiddete yönelmeden, uygar ölçüler içerisinde sorunlarına çözüm arayan, kişiliğini bulmuş, “bilgi çağını” yakalamış“ Fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür yüksek seciyeli” bir gençliğin özlemini tartışıyoruz. Böyle bir gençliğe kısıtlı-dar fırsatlarla, lütfedilmiş, bağışlanmış, küçük ve sınırlı özgürlüklerle değil, uygar dünyanın ulaştığı seviyeye uygun her türlü fırsatı ve özgürlüğü tanıyarak sahip olabiliriz.

Gençlik, tüm toplumlar için bulunmaz bir kaynak, önemli bir güç ve tükenmez bir hazinedir. Genç nüfusundan iyi yönde ve yeterince yararlanan, onları iyiye, güzele yönlendiren toplumlar, hem kendileri için hem de insanlık için önemli bir hizmette bulunmuş olurlar. Çünkü genç, tertemiz yüreği, zinde bedeni, taptaze dünyası ile dolmaya hazır bir beyin, yapım ve yaptırım gücü olan bir potansiyel, yaşam ve enerji dolu bir barajdır. Genç, boş zaman ve beden sağlığı gibi iki büyük değerin sultanı, kötü niyet ve emeller için amansız bir silâh, iyi hedefler için ölümsüz bir gelecek, aileler ve milletlerin geleceğini cennet veya cehenneme çevirecek bir varlıktır.
Bu gerçeği çok iyi gören ve bilen kötü niyetli kişilerin ve çeşitli güçlerin günümüzde yoğun olmak üzere, tarih boyunca bütün plânlarını gençler üzerinde kurdukları ve onları etki alanlarına alabilmek için çeşitli taktiklere ve yöntemlere başvurdukları görülmektedir. Bir toplumu yok etmek, yıpratmak, güçsüz bırakmak ve zora sokmak isteyen güçlerin, öncelikle o toplumun gençlerini ve değerlerini hedef seçmeleri bu gerçekle açıklanabilir.

Dünyamız, son yüzyılda sadece otuz yıl ara ile, tüm insanlık için yıkıcı sonuçlar doğuran iki dünya savaşı yaşadı. Ardından“soğuk savaş” dönemine girildi. Bu dönem, gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerin başına, her türlü terör ve terörün büyük çapta parasal alt yapısını oluşturan uyuşturucu belâsını getirmiştir. Her iki durumda da hedef, bu ülkelerde itici ve dinamik güç olan gençlik olmuştur.

Gençliğin, söz konusu güçlerin ağına düşmemesi ve çeşitli tuzaklarına karşı uyanık ve duyarlı olması için özellikle “terör” ve “uyuşturucu” konularında çok iyi eğitilmeleri ve aydınlatılmaları gerekir. Söz konusu komplo ve oyunlar karşısında, başta bizzat gençler olmak üzere, anne-babalara, kitle iletişim araçlarına, kamu ve özel kuruluşlara, devlete ve özellikle öğretmenlere büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir.

Kendine özgü özellikleri gereği, sürekli canlı ve aktif olan gençliği, klişeleşmiş, kuru öğütlerle, monoton nutuklarla, sıradan-basit broşür ve afişlerle ve “dostlar alış verişte görsün” türünden günü kurtarmaya yönelik birkaç etkinlikle istediğimiz yere getiremeyiz. Gençleri dinleyip anlamak, kendilerine özgü karmaşık sorunlarını iyi bilmek ve sorunlarına çözüm getirmeye çalışmak gerekir.

Gençlerimizin takıldıkları ortamları, yerleri ve onları teslim ettiğimiz elleri çok iyi tanımalı ve bunları düzenli bir şekilde yakından izlemeliyiz. Nasıl ki malımızı, paramızı ve önemli gördüğümüz tapu, çek-senet gibi belgelerimizi güvenli ellerde korumaya özen gösteriyorsak, aynı şekilde gençlerimizi de her türlü zararlı unsurlara karşı korumak ve onlarla yakından ilgilenmek zorundayız. Şüphesiz, gençlerimiz malımızdan, paramızdan, daha az değerli değildir. Öyle ise, öncelikle gençlerimizi yetiştiren, şekillendiren ve hayata hazırlayan öğretmenlerimizin çok iyi yetişmelerini sağlamalı ve geleceğimizi belirleyen öğretmenlerimizin daha verimli olabilmeleri için, sosyal, ekonomik, kültürel ve moral sorunlarını çözüme kavuşturmalıyız. Çünkü bu gençliğin iyi eğitime ve eğitimcilere gereksinimi var. O öğretmen ki, günün koşullarını dikkate alarak onları iyi yetiştirsin. O öğretmen ki, kendi toplumunun eğitim sistemini, tarihini, kültürel ve moral değerlerini, dilini, örfünü, duygularını, aksaksız, arızasız ve parazitsiz olarak bu genç kuşaklara aktarsın. Ve gençlerimize yönelik her türlü zararlı ve yabancı akıma karşı bir süzgeç ve çeşitli güçlerin uyuşturucu, terör gibi oyunlarına karşı bir kalkan olsun. 

Gençlerle Geleceğe
Abdulkadir Yıldız
Yazarımız Kim ?

Abdulkadir Yıldız