Sayfa Yükleniyor...
Ülkemizde kitap okumaya teşvik anlamında bazı çalışmalar yapılmaktadır.
Örneğin okullardaki kütüphane sayısı (sınıf kitaplıkları hariç) 20.713e çıkarılmıştır.
Birçok okulda kitap okuma saatleri yapılmaktadır.
Ancak buna rağmen yapılan araştırmalardan çıkan sonuçlar, can sıkmaya devam ediyor.
Şöyle ki, elde edilen araştırma sonuçlarına göre insanımız, televizyona, sosyal medyaya günde ortalama beş saat, kitap okumaya ise yılda ortalama altı saat ayırmaktadır.
Aynı şekilde ihtiyaç maddeleri sıralamasında, da kitap 230larda yer almaktadır.
Evet bugün maalesef düzenli kitap okuma oranımız binde birler düzeyindedir.
Oysa bu oran, Japonya'da yüzde 14, ABD'de yüzde 12, İngiltere ve Fransa'da ise yüzde 21 düzeyindedir.
Gerek okuma kültürü haritamızdan çıkan sonuçlar ve gerekse ÖSYMnin yapmış olduğu üniversite sınavlarında adayların özellikle paragraf sorularındaki düşük performansları veliler, öğretmenler, yetkililer, kısacası sorumluluk sahibi herkes için son derece önemli bir uyarı mahiyetindedir.
Gerçi, gençlerin yeterli kitap okumadığı, teknolojinin dili bozduğu ve gençleri çok az kelimeyle konuşmaya mahkûm ettiği gibi tartışmalar bugün birçok ülkede yapılmaktadır.
Çünkü günümüzde genç neslin okuma alışkanlığını kaybettiği veya onlara okuma alışkanlığı yeterince veril(e)mediği konusunda, hemen herkes hemfikirdir.
Peki, genç nesle okuma alışkanlığını kim kaybettirdi veya okuma alışkanlığı neden veril(e)medi? Bu alışkanlık tekrar nasıl kazandırılabilir?
Gençlerin okuma alışkanlığını kazanmalarını olumsuz etkileyen önemli faktörler arasında teknolojideki gelişmeler, cep telefonu ve sosyal medya sayılabilir.
Bu etkenlerin yanında başka bir faktör de, bize özgü olarak eğitim sistemimizdeki ölçme, değerlendirme kriterleri ve sınav sistemindeki eksikliklerdir.
Çünkü sınav sistemi, çocukların bilgi ve donanımlarını ölçmekten uzak ve onları yarışma havası içine sokmaktadır.
Gençlere temel eğitimin başından itibaren açık uçlu sorular yerine, klasik test formatı dayatılmaktadır.
Buna ailelerin baskısı ile birlikte, Kitap okuyacağına fazladan birkaç soru çözersen daha yararlı olur. anlayışı da eklenince, gençlerde okuma alışkanlığı sistemli olarak kaybolmaktadır.
Oysaki bu düşünce kesinlikle yanlıştır.
Kitap okuma ile klasik test sorusu çözme uygulaması, birbirine alternatif veya rakip değil, bilakis birbirinin tamamlayıcısı durumundadır.
Zira eğitimde yaygın anlayış haline gelmiş: Bir soruyu doğru anlamak, yarısını çözmek demektir. prensibi vardır.
Dolayısıyla, bir soruyu doğru anlamanın temel şartı, kelime dağarcığının zengin olmasıyla doğru orantılıdır.
Bunun yolu da, kaçınılmaz olarak düzenli kitap okumaktan geçer.
Düzenli kitap okuyan ve bunu davranış haline getirmiş bir öğrencinin, hem sınavlarda hem de hayatta başarılı olma şansı, bu özelliğe sahip olmayan bir öğrenciye göre çok daha fazladır. Çünkü kitap okuma alışkanlığı, kişinin üst düzey analitik bilişsel beceriler kazanmasını sağlar, kelime dağarcığını zenginleştirir, ufkunu açar, muhakeme gücünü, anlama ve kavrama becerisini geliştirir, analiz etme, sentezleme ve yorumlayarak değerlendirme yapma becerisini kazandırır. Bu da doğal olarak, beraberinde hem sınavlarda, hem de hayatta başarıyı getirir.
Onun için, eşit ağırlık, sözel ve sayısal alan ayrımı olmaksızın, tüm gençlerimizin günlük çalışma planlarında okuma saatine mutlaka yer vermesi gerekir.
Sınava girecek her öğrencinin, öğrenim süresince ve belli bir program çerçevesinde, Milli Eğitim Bakanlığının belirlemiş olduğu 100 Temel Eser başta olmak üzere, mutlaka yerli ve yabancı klasikleri okuması gerekir.
Aslında toplum olarak az okuyoruz.
78 milyon nüfuslu ülkemizde, magazin ve spor gazetelerini dışarıda tutarsak, günlük satılan gazete sayısı 2-3 milyon dolayındadır. Onun için ülkemizin en önemli sorunlarından biri olan az okuma sorunuyla topyekûn mücadele etmemiz gerekir.
Böylece bugün yaşadığımız birçok sorunun temelinde yatan az okuma sorununu çözdüğümüzde, diğer sorunlarımızı daha kolay çözme becerisi kazanırız.
Çünkü: Okuyanlar iki misli daha iyi görür.
Çocuklarımıza okuma sevgisi ve alışkanlığını kazandıracak yöntemler geliştirmeliyiz. En önemlisi de, önce biz büyükler kitap okuyarak gençlere model olmalıyız. Zira Malcolm Xin dediği gibi En iyi nasihat örnek olmaktır vesselam