Sayfa Yükleniyor...
Ödevsiz bir yarıyıl tatilinin daha sonuna geliyoruz.
Malum olduğu üzere, Milli Eğitim Bakanımız Sayın Nabi Avcının, Yarıyıl tatilinde öğrencilere ödev verilmemesi konusundaki yazılı talimatı sayesinde, bu yıl ilk defa milyonlarca öğrenci ödevsiz bir tatil geçirme şansı elde etti.
Bu talimat, Öğrencilerin yarıyıl tatilini verimli bir şekilde geçirebilmeleri, yeni döneme dinlenmiş olarak başlangıç yapabilmeleri ve ilgi alanlarına zaman ayırabilmeleri açısından çok gerekli ve yararlı oldu. Zaten tatil ve ödev birbiriyle tezat iki kavramdır. Ödev demek; çalışmak, enerji harcamak ve yorulmak demektir. Oysa adı üstünde tatil ise dinlenmek, kişinin kendisine, sevdiklerine ve ilgi alanlarına zaman ayırması demektir.
Bazılarımızın ödevsiz tatilin anlamını, önemini ve gereğini anlamakta zorluk çekmesinin temelinde kültürel alışkanlıklar ve öğrenilmiş çaresizliğin dışa vurumundan kaynaklanmaktadır.
Tüm sayılı günler gibi, 16 günlük ödevsiz ara tatil de hızlı geçti, geçiyor. Evet birkaç gün sonra, yani 08 Şubat 2016 Pazartesi günü, örgün eğitim kurumlarında öğrenim gören 17 milyonu aşkın öğrencimiz, ikinci yarıyıl için öğrenimlerine kaldıkları yerden devam edecekler.
Yükseköğrenimdekiler hariç olmak üzere, sadece örgün eğitim kurumlarında okuyan 17 milyonu aşkın öğrenci sayımıza baktığımızda oldukça genç bir nüfusa sahibi olduğumuz görülmektedir.
Sadece öğrenci sayımız, birçok Avrupa Birliği üyesi 20 devletin nüfusundan ayrı ayrı daha fazladır.
Bu genç insan kaynağımız, en büyük gücümüz ve zenginliğimizdir.
Genç insan kaynağımız gelecek adına umut ve güven vermektedir.
Ancak Kontrolsüz güç, güç değildir gerçeğinden de hareketle, bu önemli gücün süreç içinde dezavantaja dönüşmemesi için çok ciddi ve çok yönlü çalışmalar şarttır.
Her şeyden önce gelişmiş ülkelerdekine benzer Kaliteli bir eğitime, interaktif yönlendirmeye, bilimsel kontrole, dinamik değerlendirmeye, sürdürülebilir bir programa ve iyi bir stratejik planlamaya ihtiyaç vardır.
Çünkü gençlik, insan yaşamının en verimli, en önemli ve en hassas dönemidir.
İnsan, geçmişini sağlayacağı mesleğini, hayatını paylaşacağı eşini büyük ölçüde bu yaşam kesitinde seçer.
Kişilik oluşumu ve düşünsel gelişme bu devrede verilen eğitim ve yönelişler sonucunda ortaya çıkar.
Değer yargılarına, dünya görüşüne, zihniyet yapısına, bakış açısına bu dönemde kavuşur.
Onun içindir ki, gençlik dönemi, insanın sosyal kişiliğine kavuştuğu, olgunlaştığı ve kimliğini bulduğu bir çağdır.
Gençlik, bir toplumun ümidi, geleceği ve kıvancıdır.
Gençlerine önem verip, onların iyi yetişmelerini temin eden toplumlar, geleceğe daha güvenle bakarlar.
Onların kişilikli, erdemli, onurlu ve çağın gerektirdiği tüm unsurlarla donatılmış birer örnek insan olarak yetişmelerini sağlamak hepimizin görevidir.
İnsanoğlu, tarihsel süreç içinde hep daha iyi, daha güzel, daha üstün ve daha başarılı olma çabası içinde olmuştur.
Başarılı olmak için, içinde bulunduğu çağın gerektirdiği koşulları elde etmeye çalışmıştır.
Bugün sadece iyi yetişmiş insan kaynağına sahip olan toplumlar ve devletler üstün sıfatı alabilmektedir.
Bu üstün olma koşulunu yerine getirmenin yolu, sınırsız denecek kadar büyük ve modern olanaklar, güçlü, dinamik, dürüst ve yeniliklere açık bir kadro ve düzgün işleyen, oturmuş bir sistemden geçmektedir.
Toplum olarak yıllardır, düşündüklerini açıkça ve hiçbir endişeye kapılmadan ifade edebilen, başkalarının her türlü farklılıklarına saygı gösteren, farklı tercihlerini hoş gören, kırıp dökmeden, üzmeden, şiddete yönelmeden, uygar ölçüler içerisinde sorunlarına çözüm arayan, kişiliğini bulmuş, bilgi çağını yakalamış Fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür yüksek karakterli bir gençliğin özlemini yaşıyoruz.
Böyle bir gençliğe kısıtlı, dar fırsatlarla, lütfedilmiş, bağışlanmış, küçük ve sınırlı özgürlüklerle değil, uygar dünyanın ulaştığı seviyeye uygun her türlü fırsatı ve özgürlüğü tanıyarak ve daha da önemlisi kendilerine rol model olarak sahip olabiliriz.
Gençlik, tüm toplumlar için bulunmaz bir kaynak, önemli bir güç ve tükenmez bir hazinedir.
Genç nüfusundan iyi yönde ve yeterince yararlanan, onları iyiye, güzele yönlendiren toplumlar, hem kendileri için hem de insanlık için önemli bir hizmette bulunmuş olurlar.
Çünkü genç, tertemiz yüreği, zinde bedeni, taptaze dünyası ile dolmaya hazır bir beyin, yapım ve yaptırım gücü olan bir potansiyel, yaşam ve enerji dolu bir barajdır.
Genç, boş zaman ve beden sağlığı gibi iki büyük değerin sultanı, kötü niyet ve emeller için amansız bir silâh, iyi hedefler için ölümsüz bir gelecek, aileler ve milletlerin geleceğini cennet veya cehenneme çevirecek bir varlıktır.
Bu gerçeği çok iyi gören ve bilen kötü niyetli kişilerin ve çeşitli güçlerin günümüzde yoğun olmak üzere, tarih boyunca bütün plânlarını gençler üzerinde kurdukları ve onları etki alanlarına alabilmek için çeşitli taktiklere ve yöntemlere başvurdukları görülmektedir.
Bir toplumu yok etmek, yıpratmak, güçsüz bırakmak ve zora sokmak isteyen güçlerin, öncelikle o toplumun gençlerini ve değerlerini hedef seçmeleri bu gerçekle açıklanabilir.
Gençliğin, söz konusu güçlerin ağına düşmemesi ve çeşitli tuzaklarına karşı uyanık ve duyarlı olması için özellikle şiddet, terör ve uyuşturucu konularında çok iyi eğitilmeleri ve aydınlatılmaları gerekir.
Söz konusu komplo ve oyunlar karşısında, başta bizzat gençler olmak üzere, anne-babalara, kitle iletişim araçlarına, kamu ve özel kuruluşlara, devlete ve özellikle öğretmenlere büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir.
Kendine özgü özellikleri gereği, sürekli canlı ve aktif olan gençliği, klişeleşmiş, kuru öğütlerle, monoton nutuklarla, sıradan-basit broşür ve afişlerle ve dostlar alış verişte görsün türünden günü kurtarmaya yönelik birkaç etkinlikle istediğimiz yere getiremeyiz.
Gençleri dinleyip anlamak, kendilerine özgü karmaşık sorunlarını iyi bilmek ve sorunlarına çözüm getirmeye çalışmak gerekir.
Gençlerimizin takıldıkları ortamları, yerleri ve onları teslim ettiğimiz elleri çok iyi tanımalı ve bunları düzenli bir şekilde yakından izlemeliyiz.
Nasıl ki malımızı, paramızı ve önemli gördüğümüz ziynet eşyası, tapu, çek-senet gibi belgelerimizi güvenli ellerde korumaya özen gösteriyorsak, aynı şekilde gençlerimizi de her türlü zararlı unsurlara karşı korumak ve onlarla yakından ilgilenmek zorundayız.
Tüm öğrenci ve öğretmenlerimize sağlık, huzur, başarı ve güzelliklerle dolu ikinci bir yarıyıl diliyorum.