Sayfa Yükleniyor...
Uluslararası araştırma şirketi WIN/Gallup Internationalın 60 ülkede 61 binin üzerinde kişiyle görüşerek gerçekleştirdiği Kime güveniyoruz? araştırmasının Türkiye ayağı sonuçları açıklandı.
BAREM Araştırmanın 1000 kişi ile yaptığı araştırmada, vatandaşlara yargıçlar, gazeteciler, politikacılar, işadamları, askerler, sağlık çalışanları, polisler, öğretmenler, bankacılar ve dini liderlere güven duyup duymadıkları soruldu.
Araştırmanın sonuçlarına göre Türkiyede öğretmenlere güven %86 oranıyla en yüksek düzeyde gerçekleşti.
Bu sonuçlar, her öğretmen gibi bendenizi de memnun ettiği kadar, sorumluluğumuzun da ne kadar büyük ve ağır olduğunu bir kez daha bize hatırlatmış oldu.
Çünkü Yüksekte kalmak, yükseğe çıkmaktan daha zordur.
Bu nedenle, eğitim kurumlarındaki asli görevimiz başta olmak üzere, hayatın tüm süreçlerinde yaptığımız ve yapacağımız güzel ve örnek çalışmalar yüksekte kalmamızı sağlayacaktır.
Öğretmenin görevi, sadece eğitim kurumlarındaki asli olan görevle sınırlı değildir. Öğretmen hayatın her anında öğretmendir ve görevi de hayatın her aşamasında kesintisiz devam eder.
Zira öğretmen, içinde yaşadığı toplumun insanlarını bilgisizlik ve cehaletin koyu bataklığından aydınlığa, uygarlığa çıkarmak için uğraş verenin adıdır.
Işığın karanlığı, hareketin durgunluğu ve uyanıklığın uykuyu gidermesi gibi, öğretmen de o kutlu gölgesiyle bilgisizliği, cehaleti, geri kalmışlığı gidermektedir.
Halkın gönüllerini, ufuklarını açmaktadır.
Hayatın akışı içindeki rolümüz ve örnek kişiliğimiz halkın gönlündeki güven ve saygınlığımızı daha da artıracak ve kalıcı hale getirecektir.
Bu da doğal olarak moral ve motivasyonumuzu artıracaktır.
Öğretmen, uygarlıkların temel taşıdır.
Öğretmen yetiştirmeyi kendisi için hedef seçmeyen her uygarlık, er geç yıkılmaya ve unutulmaya mahkumdur.
Uygarlık, ne kadar şatafatlı kalıplar içinde sunulursa sunulsun, yasal metinler ne kadar iyi yetişmiş uzmanlara hazırlattırılırsa hazırlatılsın, uluslar ne kadar seçkin liderler yetiştirirse yetiştirsin, bunları eğitim-öğretim yoluyla bireylere ve topluma özümsetecek, aşılayacak, uygulama sahasını sağlayacak öğretmenini yetiştirmedikçe asla etkili ve başarılı olamaz.
Nice düşünür, aydın ve liderin üzerinde hemfikir olduğu gibi, öğretmen bir çağın, bir ulusun geleceğini satın alabilecek tek kişidir.
Çünkü onun hedefi, insana yön vermek, onu düzene koymak ve yeryüzünün aydınlanmasını sağlamaktır. Yüreğindeki aydınlık gelecek özlem ve umudu, onu durağanlıktan ve kokuşmaktan şiddetle alıkoymaktadır.
Hepimiz artık iki binli yıllarda yaşıyoruz.
İki binli yıllardan kasıt: Düşünsel özellikler, kültürel ve ahlâkî değerler, tüm zorluklar, çıkmazlar, yenilgiler, başarılar, çirkinlikler veya güzellikleriyle bizi etkileyen koşullar ve etkenlerin tamamıdır.
Ancak öğretmen için takvimlerin iki bini veya üç bini göstermesinin çok fazla önemi yoktur. Çünkü takvimin gösterdiği zaman ile sosyolojik zaman farklı şeylerdir.
Öğretmenin yapacağı ilk iş, bu takvimsel zamana bakmak değil, kendi toplumunun sosyal zamanını belirlemektir.
Yani içinde yaşadığı toplum, hangi tarihî süreçten geçiyor, bunu anlaması gerek.
Ancak bununla aydın bir kültüre, evrensel bir uygarlığa, özgür bir düşünceye, bilimsel buluşlara ve aklî değerlere önayak olabilir.
Öğretmen, sosyal yargılarını başka dünyanın aydınlarının eserlerinden değil, kendi toplumundan; kitaplara bakarak değil, halkın içine girerek vermelidir.
Çünkü o, halkın karşısında sorumluluk duyan bir kişidir.
Bunun için, halkının sosyal ve psikolojik yapısını, tarihsel ve kültürel bağlarını, dilini, duygularını, sahip olduğu değerleri ve yaşam biçimini bilmek durumundadır.
Bundan sonra doğruluk ve içtenlikle işe koyulduğu zaman, kendisinin de halktan biri olduğunu ve köklü bir ağacın dalları ve yaprakları gibi halkıyla aynı nefesi alıp verdiğini görecektir. Öğretmen, hedefine ulaşmak için önünde oldukça uzun bir yol bulunduğunu bilmelidir.
Yaşamın engebeli yollarında ilerlerken, ters anlayışlarla, moral ve cesaret kırıcı tutumlarla, davranışlarla ve hatta kendisine çok ağır gelebilecek koşullarla karşılaşabilir.
Öğretmen, bunları yaşamın doğal bir zorunluluğu olarak görmeli, cesaret ve öz güveninden hiçbir şey yitirmemeli ve hedefine doğru mola almadan, kararlılıkla yoluna devam etmelidir.
İdeal-örnek bir öğretmenin üç önemli temel özelliği vardır: Doğruluk, iyilik ve güzellik; bir başka söylemle bilgi, etik (ahlâk) ve sanat.
Aydınlık gelecek aşkı, özlemi ve umuduyla yoğrulmuş bir öğretmen için, çabasız geçen her gün ve bir etkinlik yapmadan, bir şeyler üretmeden geçen her an, vicdanını ezecek ağır bir yük, yüce duygularını incitecek acı bir ıstırap olacaktır.
Paslanmaktansa yıpranmayı tercih edenlere...
İnsanları bilgisizliğin koyu bataklığından aydınlığa kavuşturanlara...
Uygarlık peteklerini süzme saf bal ile dolduranlara...
Geçmiş çağlardan günümüze süzülerek gelen seçkin kişilerin mimarlarına...
Ve tüm bu güzel meziyetlerin sahiplerine gönül verenlere sonsuz SEVGİLER...