Sayfa Yükleniyor...
Son haftalarda duyduğumuz ergen intiharlarını düşününce, hafta başında karne ile ilgili yazdığım yazımı tekrar gözden geçirdim. Sadece anne babalara değil, öğretmenlere, yöneticilere, eğitimcilere, siyasetçilere herkese belki de tekrar tekrar benzer cümlelerle ifade etmek gerekiyor. Eğer çocuklar başarısızlıklarını kişiliklerine atfederlerse bu algı başarısızlığın değiştirilemez olduğunun düşünülmesini getirir. Kişiliklerin bir parçasıdır başarılı olmak. Başarı yoksa, başarısızsan o zaman sen de yoksundur. Kişilikleriyle ilgili değilse düzeltilebilir telafi edilebilir, başarısız olunca kimse için dünya batmaz.
Ergenlik çok çalkantılı bir dönem, benlik algısı sürekli değişkenlik gösteriyor. Bir ergenin gözünde birçok iyi birçok kötü olabilirsiniz. Ergenlikteki ideal modeller, fanatizmler hep bundan. Bir gün çocuk gibi giyinip diğer gün yetişkin gibi giyinebiliyorlar. Bir gün bizi çok seviyor diğer gün nefret ediyorlar. Kişinin çocukluk travmaları tetiklenip yenilenip düzeltilebilmek için tekrar fırsat kolluyor. Ancak o travmalar tekrar tekrar kaşınırsa daha da derinleşiyor, ölümcül oluyor, öldürüyor. Bu noktada ergenlikte intihar işaretlerine bir göz atmak gerekir. En başta geçen ipucu ölüm hakkında konuşmalar, düşünceler ve kendine zarar verme davranışları; eğer bir kişi intihar etmek hakkında konuşuyorsa bunu kesinlikle ciddiye almak gerekir. Toplumda özellikle intihar hakkında konuşan insanların intihar edemeyeceğine dair bir düşünce var ancak bu doğru bir yargı değil. İntihar ifadesi geçtiği anda bu mutlaka değerlendirilmeli ve hemen bir uzmana başvurulmalıdır. Diğer belirtiler yakın zamanlarda yaşanan ölüm, başarısızlık, özgüven kaybı, ilişkinin sonlanması gibi kayıplar. Hüzünlü, içine kapanık kaygılı bir ruh hali, uyku ve iştahta azalma ve artma olması. Özgüvende düşüş, değersiz, önemsiz hissetme utanma suçluluk bensiz herkes daha iyi düşüncesi Geleceğe ait umut taşımama, hiçbir şeyin düzelmeyeceğine inanma bu belirtiler intiharın ayak sesleri olabilir. Bu belirtilerden bazılarını görüyorsanız sakın görmezden gelmeyin ve en kısa zamanda bir uzmana başvurun. Önceden belirtileri fark etmek bir intiharı engellemenize yardımcı olabilir. Bu tabloyu ebeveynler, eğitimciler çok iyi takip etmelidir, bir şüphe durumunda hemen bir uzmana başvurmalıdır.
Günümüzde bir kurs ebeveynliği modeli moda. Çocuklar, okul öncesi dönemden itibaren çeşitli kurslara götürülüyor fırsat vermek adı altında. Fırsat vermek mi yoksa fırsat dayatmak mı? Bu yaşlarda gittikleri kurslar çocukların seçimi olmuyor, her ne kadar çocuğun ilgileri göz önüne alınsa da Çocuk okul öncesi yaşlarda bu seçimleri yapabilecek bir değerlendirme düzeyinde değil. Doğal olarak da ergenlikte ve ileri yaşlarda bu kurslara devam edip etmeme kararını verme hakkına sahipler. Çocuk ve gençlerin bu seçimlerine saygı duyulmalı. Kurslar hep başarı odaklı. Bu başarı düşkünlüğü daha küçük yaşlardan fazlasıyla pekiştiriliyor, çocukların hayatlarının özünü oluşturuyor. Özellikle okul öncesi dönemde kursların amacı çocuğun belli alanlara ilgisini arttırmak olabilir. Bir çocuk yetenekli ya da üstün zekalı diye başarılı olduğu alanda ilerlemek istemeyebilir. Bu çocuklara fırsat dayatmak değil fırsat yaratmak gerekir. Bu özellikle ebeveyn ve öğretmenler tarafından göz ardı edilen önemli bir fark. Her ebeveyn bu anlamda kendini değerlendirmeli. Ebeveynler çocukların mutluluğunu, seçimlerini göz önüne almalıdır. Ergenlikle birlikte bu seçimler yenilenebilir. Çocuğun geleceğini daha iyi planlayabilmek, çocuğun ileride daha mutlu, sağlıklı, bağımsız olması adına önce seçimleri anne baba yapabilir, ancak fırsat dayatmak kesinlikle bu planlamanın sağlıklı bir parçası değil. Çocuğumuzun birinci olması herkesten iyi, güzel, başarılı ve yetenekli olması bir planlama olamaz. Bizler anne baba olarak fırsat verir, seçenek sunarız çocuklar ve gençler o seçenekler arasından seçim yaparlar. Çocukların başarılı olma baskısı altında ezilmesi yerine, bağımsız kendi ayakları üzerinde durabilen bireyler olmalarına izin vermeliyiz. Özellikle sınav odaklı bir eğitim sisteminin aşırı baskısı altında olan çocuklarımızı bir de bizler baskı altına almamalıyız. Tüm eğitimciler, siyasetçiler öğrencilerin hayatında olan herkes çocukları bir an önce bu baskı sisteminden kurtarmalıdır. Hayatın amacı başarılı olmak değil, hep beraber mutlu yaşamak...