1
Ayten Başabaş Dirier
İlkses Gazetesi Yazarımız

Yazar Ayten Başabaş Dirier

Yazarın Köşe Yazıları

Günümüzde Heykeller Put Değil, Tarihtir -2

Yeni imparatorluk döneminin en güzel eser, Amerna şehrinde bulunan Kraliçe Nefertiti‘ye ait olan büsttür. Sanatçısı bir yanda geleneğe bağlı kalmaya çalışırken, bir yandan da modelinin şahsi özelliklerini betimlemeye çalışır. Gize piramidinin yanında bulunan Sfenks heykeli ise eski krallığın krallarından olan Kefren‘nin portresini taşır.

Rölyefler daha çok tapınak ve mezarların duvarlarını süsler. Mısır rölyefleri daima bir olayı anlatır. Rölyeflerde baş, kollar, ayaklar, bacaklar ve gövde profilden; gözler ve omuzlar cepheden gösterilir.

*Antik Yunan’da heykelcilik: Antik Yunan heykelinde, kişisel özellikler değil, ortak ideal tip önemlidir. İdeal yüzler, ideal ölçülere uygun insan vücutları Yunan heykelinin başlıca özelliğidir. Başlangıçta kil, taş, fildişi, kemik ve tunç gibi malzemelerden ilkel heykelcikler ortaya koyan Yunan heykelcileri, zamanla bunu geliştirdiler. Anıt


Günümüzde Heykeller Put Değil, Tarihtir -1

Samsun’daki Atatürk heykeline sabıkalı kişilerce yapılan saldırı, yine gündemi karıştırdı. Sosyal medyada verilen ortak tepki, saldırının toplumun her kesimince takbih edilmesi; heykel konusunun eskisi gibi polemiklere yol açmadığının kanıtı. Sadece 5. kol üyeleri ve ağlarına takılan sazanlar, saldırıyı fırsat bilip özelden gönderdikleri videolarla Atatürk düşmanlıklarını kustular. Bu tavır da onların gerçek yüzünü, toplumda mikser görevi gördüklerini gözönüne sermekten başka işe yaramadı.


Topal Mollalar Yine Cirit Atıyor!

XXI. asırda insanlık başka bir rotayı izlemeye başlarken; değişmeyen tek gerçek, amacı için her kötülüğü yapma güdüsüdür. Bunun için kadim zamandan beri uygulanan, Moğollarla sistemli hale getirilen ve en güçlü devletleri bile yıpratan 5. kol faaliyetleridir.


2022 Yılında Genel Durum ve Beklentilerimiz

Türkiye’mizin yeni yılı sağlık, huzur, birlik, dirlik içinde geçirmesi hepimizin dileği…


Yeni Yıl Ne Zaman Başlar?

Değerli okurlar, 2022 yılınızı kutlar; size, sevdiklerinize, sevenlerinize ve ülkemize birlik, huzur, mutluluk, esenlik, sağlık, başarı, şans getirmesini dilerim. Yeni yılı karşıladığımız “Yılbaşı eğlenceleri” birkaç yıldır tartışmasız yaşanıyor. Daha önce ev içi çekişme ve huzursuzluklara neden oluyordu. Yine de kutlamalara dokunduranlar çok. 24/25 Aralık Noel gecesi Müslümanların da birbirinin yeni yılını kutladıklarını görünce kavramların yine karıştırıldığını anladım. Konuyla ilgili kavramları açıklamakta yarar var.


Yeni Yıl Ne Zaman Başlar?

Değerli okurlar, 2022 yılınızı kutlar; size, sevdiklerinize, sevenlerinize ve ülkemize birlik, huzur, mutluluk, esenlik, sağlık, başarı, şans getirmesini dilerim. Yeni yılı karşıladığımız “Yılbaşı eğlenceleri” birkaç yıldır tartışmasız yaşanıyor. Daha önce ev içi çekişme ve huzursuzluklara neden oluyordu. Yine de kutlamalara dokunduranlar çok. 24/25 Aralık Noel gecesi Müslümanların da birbirinin yeni yılını kutladıklarını görünce kavramların yine karıştırıldığını anladım. Konuyla ilgili kavramları açıklamakta yarar var.

*YILBAŞI

Yılbaşı kutlamalarının dinden çok, kültürle bağlantısı var ve insanlıkla yaşıt… Toplumsal olay ve olguların başlangıcı Mezopotamya’da olduğuna göre, yeni yıl etkinlikleri de orada başlar. Yeni yıl ilk kez, günümüzden IV bin yıl önce Babil Kulesi’nde ilkbaharda kutlanmaya başlandı. Daha sonar Mısırlılar, çöl topraklarına hayat veren Nil’in taştığı Eylül ayında kutlayarak sürdürdü. Milattan önce 46 yılında Roma’da Julius Sezar tarafından kabul edilen ve günümüzde de halen kullanılan takvimle yeni yıl, Ocak ayının ilk günü olarak belirlendi. Jülyen takvimi bazı değişikliklerle günümüze kadar geldi. Romalılar yılın ilk ayına, başlangıçların tanrısı Janüs (January) yani Ocak adını verdiler. Tüm ülkeler, dinler ve kıtalar için her alanda yeni bir başlangıç anlamı taşıyan yeni yıl, değişik gelenek ve törenlerle karşılanır. Tümünün ortak amacı ise, yeni yılın binbir umutla bolluk ve şans getirmesidir.


İyilik Hasletimiz, Değerler Baş Tacımız

*DÜNYAYI İYİLİK KURTARACAK

 21. Asır Dünyasında her şeyin değişim saldırısı altında erozyona uğradığı son yıllarda; sağlık, ekonomik sorunları, iklim alarmı ile uğraşan insanlık zor sınavı aşmak için geçmişte kurtarıcı olan haslet ve değerlere başvurmakta…

Milletimizin şaşmayan hasletlerinden iyilik, bütün Devlet birimleri, Kızılay ve STK tarafından zor durumda kalanlara Hızır gibi yetişmekte, sorunları ivedilikle çözmektedir. İzmir’de değerli Valimiz Yavuz Selim Köşger, mazlûmların babası Karabağlar Kaymakamı Cemil Özgür Öneği, İBB Başkanı Tunç Soyer, Karabağlar B.Başkanı Muhittin Selvitopu ve Konak B. Başkanı Abdül Batur’un yanı sıra; Kızılay İzmir Başkanı Kerem Fahri Baykalmış, STK Başkanları ile uyum içinde çalışmakta, sorunları çözmekteler. Aralık ve kutsal aylarda iyilik çalışmaları yarış halinde tavan yapmakta, iyilik her yana eşit dağıtılmaya özen gösterilmektedir. Sorunları düğüm çözer gibi sabırla halleden DGDKSD Başkan Vekili Halil Arslan, YÜDOP Başkanı Ayşegül İnceoğlu, MARVAK Başkanı Rasim Kahraman, Mardin Federasyonu Başkanı Beşir Tunç, İMGİAD Başkanı Erdal Ataklı ve İNUS Derneği Başkanı Çağlayan Karadeniz gönüllerde farklı yer edinirken yardımları İzmir dışına da taşmaktadır.

    Kızılay Kadın Kolları’nın düzenlediği festival kıvamındaki Kermeste İzmir KK. Başkanı Gözde Yener Birman, Gaziemir Şube Başkanı Davut Dinçel, Konak Şube Başkanı Ömür Şanlı, Karabağlar Şube


Ölüme Meydan Okuyuş

Türkiye Cumhuriyeti'mizin kurucusu, birliğimizin sembolü, 20.yüzyıl bağımsızlık ve  özgürlük  hareketlerinin öncüsü aziz Atamızın ebediyete göçüşünün  83.yıl dönümü anısına... 
Vatanımızın her zerresi 950 yıldır uğrunda kan dökülerek kutsanmıştır. Hatay savaşsız topraklarımıza katıldı, ama onun diyeti Atatürk'ümüz oldu... 
Ruhu şad, mekânı cennet olsun...

Atatürk’ün bütün hayatı mücadeleyle geçti,

Bir an boş oturup dinlenmedi.

Uğraşıp durdu gündüzlü geceli,

Sağlığına pek önem vermedi.

1936’da yüksek ateşle kan topladı ciğerleri,

1937 sonlarında rahatsızlığı iyice belirginleşti.

Dinlemiyordu çevresindeki doktorların önerisini,

Hastalığının da kesin olarak konamamıştı teşhisi.

Unutkanlık, kaşıntılar, burun kanamaları

Hepsi atrofik sirozun belirtileri.

Hastalık ilerlerken sinsi sinsi,

Prof. Nihat Reşat Belger koydu teşhisi.

1938’in kışında herkes biliyordu gecikildiğini,

Yalova-Bursa kaplıcaları çare olabilirdi.

Bursa’daki baloda oynar Sarı Zeybeği,

Sanki oyun değil, bir kahramanlık ayini,

Ölüme karşı son mücadelesi.

Alman


Cumhuriyet

“Türkiye cumhuriyeti muzaffer, müreffeh ve muvaffak olacaktır!”

K.ATATÜRK

Cumhuriyetimizin 98 yılının birlik, dirlik, atılım, özgüven, huzur içinde geçmesi dileğiyle, Bayramımız kutlu olsun değerli okurlar… Atamızın işaret ettiği gibi tüm engellemelere rağmen 100. yılı muzaffer, müreffeh ve muvaffak olarak karşılayacağımıza inanıyorum. İçinde bulunduğumuz koşulları Atamız yıllar öncesinde dile getirmiş, izlenecek onurlu yolu işaret etmiştir. Bu konuda bize ders vermeye, yönlendirmeye kalkışanlara, çeşitli vesilelerle dillendirdikleri yolumuzu aydınlatmakta olup; dost maskeli, birkaç yüzyıllık geçmişi olan sömürgecilere verilecek en güzel cevaptır.

“Dünyada yaşamış ve yaşayan milletler arasında

demokrat doğan yegane millet Türklerdir.”

“Türk milletinin karakter ve âdetlerine,

en uygun olan yönetim Cumhuriyettir.”

“Türk Devleti, Cumhuriyet’in millî egemenlik idealini,

en iyi temsil eden devlet şekli olduğuna inanır.

Bu sarsılmaz inançla Türk Milleti,

Cumhuriyeti tehlikeye karşı her vasıtayla savunur.”

“Türkiye Cumhuriyeti yalnız iki şeye güvenir:

Biri milletin kararı, diğeri ordumuzun kahramanlığıdır.”

“Yetkisi sınırlı olsa bile hükümdarlık şekli;

demokrasiye, millî egemenlik ilkesine uygun değildir.”

“Cumhuriyet, demokrasi


HACI BEKTAŞ-I VELİ

AHÎLİK Teşkilâtını 13. Asırdan itibaren Anadolu’da yayılıp, kökleşmesinde Ahî Evrân(Nasırüddin Mahmud)’ın yanı sıra Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin de büyük rolü vardır. Anadolu Selçuklu Devleti’nin, Moğol istilâsıyla parçalanmasından sonra, zulüm  altında inim inim inleyen halkın sığınağı olmuştur.


AHÎLİK HAFTASI

13-20 Eylül tarihleri arasında süren AHÎLİK Haftamız kutlu, Ahîlerin Piri çok yönlü bilim adamı Ahî Evrân’ın ruhu şad olsun. Ahîlik Ruhu’nun bir hafta değil, her zaman tüm yurdu ve Türk Dünyasını sarması temennisiyle; Ahîlerimize sağlık, verim, başarı dilerim.

I-AHÎLİK KURUMU

Günümüz devletleri, toplum hayatının şekillendirilmesinde sivil örgütlerin önemini kavramış ve görevlerinin büyük bir kısmını adı geçen örgütlere devretme eğilimine girmişlerdir. Sivil toplum örgütleri ve kurumlarının oluşması ve işleyişinde, toplumun kültürel değerleri önemli yer tutar.

Türk tarihini incelediğimizde, İlk Müslüman Türk devletleri’nden itibaren sivil toplum örgütlerinin toplumsal hayatını derinden etkilediği görülür. Bunların başında Ahilik kurumu gelir.

1- AHÎ NEDİR?

Ahî kelimesinin kaynağı ile ilgili birbirinden tamamen farklı iki görüş bulunmaktadır:

*Birinci görüşe göre; Ahi kelimesinin kaynağı Türkçe olup, "akı" kelimesinin Anadolu'daki söyleniş tarzından doğmaktadır. Buna göre Ahi kelimesi “cömert, eli açık” anlamlarına gelen “akı” kelimesinin “h” sesi ile okunmasından türemiş ve terimleşmiş bir kelimedir. Ahi kelimesinin reisler (başkanlar, liderler) için kullanılması, onun Türkçe "akı" kelimesindeki ses değişikliğiyle oluştuğu görüşünü kuvvetlendirmektedir. Nitekim, Ahi kurumunda başkanlara Ahi, diğerlerine fetâ, fityan denilmektedir.

*İkinci görüşe göre Ahi, “erkek kardeş” anlamına gelen “ah” kelimesinin sonuna birinci tekil şahıslar


9 EYLÜL ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK GÜNÜ

    15 Mayıs 1919 günü İzmir’in işgali  Türk Tarihi için nasıl kara bir gün olduysa, 9 Eylül 1922’deki kurtuluş günü de özgürlük ve bağımsızlığın ruhu olmuştur.

    I.Dünya Savaşı’nı kazanan İtilâf Devletleri, Osmanlı İmparatorluğu ile imzaladıkları Mondros Ateşkes Anlaşması’nın(30 Ekim 1918) 7.maddesine dayanarak, topraklarını işgal etmeye başladı. Savaş sırasında yapılan Gizli Antlaşmalar doğrultusunda başlayan işgalleri, yöneticiler sessizce boyun eğerek karşıladı, çünkü geçici sanılıyordu. Paris Barış Konferansı’nda İngiltere’nin bin yıllık Yunan Megalo İdeasını gerçekleştirmesi,  bu sanının doğru olmadığını kanıtladı. İzmir’in işgali yurtta büyük tepki yaratırken, Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz için tehlike çanları çalmaya başladı. Oralarda da Pontus Rum Devleti ve  Ermenistan’a katılacak 6 Eyalet tasarılarda yer almıştı.

    Bu olayla başlayan Kuvayı Milliye Hareketi; Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkmasıyla tüm yurda yayıldı. Çanakkale kahramanı mitingler, dernekler,  kongreler, çetelerle  ulusal bütünlüğü sağlayıp, Millî Mücadele’yi başlattı.

I-İZMİR YOLLARINDA

    1919’da başlayan süreçten iki yıl sonra arka arkaya kazanılan I.İnönü, II.İnönü,


BÜYÜK TAARRUZ

“Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalım!

O, esaret ve aşağılığı kabul etmez.” 

 Mustafa Kemal Paşa-1919

SAD PLÂNI

Türkler sert doğa koşullarının verdiği gücün yanı sıra,  giriştikleri mücadelelerde uyguladıkları Kurt Kapanı veya Turan Taktiği ile galip gelmişlerdir. Düşmanları bunu bildiği halde, her seferinde aynı tuzağa düşmekten kurtulamamışlardır. Türkler, zamanımıza kadar birçok savaşta (Malazgirt Meydan Savaşı, Mohaç Meydan Savaşı, Kurtuluş Savaşı'ndaki bazı çarpışmalar; Hun, Kök-Türk, Avar Ordularının savaşları) bu taktiği maharetle uygulamışlardır. Zaten Türkler, yaptıkları savaşların tümünde düşmandan sayıca az bulunmuşlardır. İşte sayıca az Türk ordusunun kalabalık düşman ordularını alt etmesinin arkasında yatan sırlardan biri bu savaş taktiğidir.

Çağlar boyunca bu taktikle, Dünya Savaş Tarihine geçen zaferler kazanan Türkler, l683 II.Viyana Kuşatması’ndan sonra başlayan gerilemeye paralel olarak Kanije, Plevne, Çanakkale ve Sakarya’daki Savunma Savaşlarında da destanlar yaratmışlardır.  Sakarya’da Mustafa Kemal’in uyguladığı son savunma taktiği de Dünya Savaş Literatürüne girmiş, farklı bir yöntemdir.    “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz. Onun için küçük büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük büyük her birlik, ilk durabildiği noktada yeniden düşmana cephe kurup savaşa devam eder. Yanındaki birliğin çekilmeye


Malazgirt Zaferi'nin Önemi

Milletimizin kazandığı onca zaferden bugün elde ne kaldığı düşünülürse, Malazgirt Zaferi’nin değeri iyi anlaşılır. Malazgirt’te tümüyle şehit olmayı göze almış bir orduya, Tanrı armağan olarak şanlı bir zafer ve ebedi bir ülke vermiş, Anadolu’da kısa sürede Akdeniz ve Marmara kıyılarına getirmiştir.

MASA BAŞINDA ZAFERLERİ YİTİRME ZAFİYETİMİZ
Alp Arslan B.Selçuklu İmparatorluğu’nun başına geçince ünlü komutanları Halep ve Ahlât üslerinden akınlar yaparak, Anadolu’da Bizans ordusunu vur-kaçla peşinde dolaştırıp yıprattı. Bizans İmp.Romen Diyojen ücretli askerlerden oluşturduğu 200 bin kişilik bir orduyla Türkleri Ön Asya’dan atmak için harekete geçip, 26 Ağustos 1071’de Cuma günü 44-55 bin kişilik(10 bin kişi Kürt ve Araplardan oluşuyordu) Selçuklu Ordusu ile Malazgirt ovasında karşılaştı. Selçukluların uyguladığı Turan taktiği ile ağır yenilgiye uğrayan imparator esir düştü. Savaşın ardından imzalanan antlaşmayla, savaş meydanında kazanılan büyük zafer, masa başında kaybedilmiş gibiydi... Antlaşmanın maddeleri:
-İmparator, kurtuluş akçesi olarak 1,5 milyon altın verecek. -Bizans İmparatorluğu her yıl B.Selçuklu İmparatorluğuna 360 bin altın ödeyecek. -Bizans’ın elinde bulunan bütün Müslüman esirler serbest bırakılacak. -Bizanslılar gerektiğinde Selçuklulara askerî yardımda bulunacak. -İmparator kızını Alparslan’ın oğluna verecek. -Antakya, Urfa, Menbiç, Malazgirt kaleleri Selçuklulara bırakılacak.
Kaderin tecellisiyle Bizans’ta İmp.Romen Diyojen  tahttan indirilip, antlaşma  tanınmayınca; B.Selçuklu Sultanı Alparslan ünlü komutanları Afşin, Artuk, Tutak, Gümüş Tekin, Saltuk, Mengücek, Danişmend Beylere Anado­lu’nun fethedilmesini emretti. Antlaşma yürürlüğe girseydi, Anadolu fethedilmez, büyük zafer semeresiz kalırdı.(Zafere rağmen masa başında taviz vermek, V.asırda Hun İmp. Attilâ ile başlar, günümüze kadar sürer. İlk kez Erdoğan diklenip, tezgahları bozduğu için Batı ona düşman kesildi) 

ZAFERİN ÖNEMİ
Malazgirt Zaferi’nin Anadolu Fethi’nden başka önemli sonuçlarından biri de, İslam ve Hıristiyan Dünyası’nın kaderini değiştirmiş olmasıdır. Gerçekten İran’a ve Bizans’a karşı ilk zaferler kazanılmamış olsaydı, nasıl İslamiyet Arabistan çöllerinde tutsak olur ve insanlığın Eski Çağ Avrupa uygarlıklarını birbirine ulaştıran ve üçüncü büyük eseri olan İslam Uygarlığı’nın ortaya çıkması olanaksız idiyse; Selçuklular ortaya çıkmamış ve Malazgirt kazanılmamış olsaydı, İslam milletleri ve uygarlığı da öylece, daha XI. yüzyılda sahneden çekilirdi. Sonuçta bu uygarlığa XVII. yüzyıla dek üstünlük ve yaşama olanağı veren Anadolu’nun Türkleşmesi ile üç kıta üzerinde dünya düzenine etken olan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun kurulmasına olanak veren olayların ortaya çıkışı düşünülecek olursa, Malazgirt Zaferi’nin evrenselliği anlaşılır.
Malazgirt Alparslan’ı İslam Fatihleri derecesine yükselterek, büyük komutanı ölümsüzleştirdi.   
 Haçlı seferlerinin doğmasında başlıca etken olan bu zaferin, Avrupa Medeniyetinin de gelişmesinde payı vardır. Gerçekten Anadolu’nun Fethi’ne karşı, Avrupa’da bilgisizlik ve yoksulluğun doğurduğu Haçlı seferleri yüzyıllar boyu sürmüş, Müslüman Türkler karşısında, Hıristiyan Avrupa sürekli mağlup olmuştur. Fakat bu savaş ve seferler sayesinde, Avrupa, Doğu Dünyası ile münasebetlerini geliştirmiş ve İslam Medeniyeti’nin bilim, kültür ve servetini Batı’ya taşımıştır.
Akdeniz hâkimiyetini Müslümanlara kaptıran Avrupalılar, bu nedenle başka yollar arayarak, coğrafi keşiflerle Okyanuslarla Dünya ticaretini ellerine geçirdiler. Böylece Akdeniz Uygarlığı doğu ve güney kıyılarından, batı ve kuzey kıyılarına taşındı.
Türkler Orta Doğu’daki anarşi devrine son vererek Afganistan’dan, Akdeniz kıyılarına ve Mısır sınırlarına dek uzanan alanlarda tek bir yönetime bağlı, disiplinli bir devlet kurdular. Güvenliğin yerinde oluşu, Doğu ile batı arasındaki İpek Ticaret Yolu’nun yeniden canlanmasına neden oldu.
Türkler Anadolu’ya gelmeden önce, uzun süren Bizans-Sasani ve daha sonra Bizans-Emevi ve Abbasi mücadeleleri, Anadolu’yu Büyük Mezarlık haline getirmişti. Nüfus azalmış, hayvancılık gerilemiş, toprak çoraklaşmıştı. Öyle ki, tarım sadece kalelerde yapılabiliyordu.  Malazgirt Zaferi’nden sonra, Türkler büyük nüfus kitleleriyle Anadolu’yu doldurdukları gibi, tarım ve hayvancılığı yeniden canlandırıp, kendi damgalarını vurdular. Pek çok tahıl ve hayvan cinsini Anadolu’ya getirdiler. Bunlar ara­sında at, koyun, çift hörgüçlü deve sayılabilir. Tahıllar içerisinde buğday, arpa, ayçekirdeği, pamuk, kavun, karpuz ve birçok çiçek cinsi sayılabilir. Anadolu, Türklerle yeniden inşa ve ihya oldu.
Malazgirt Türk toplumsal yapısında da köklü değişikliklere yol açtı. Anadolu’yu vatan edinen Türk boyları,  yeni girdikleri İslâm dininin koyduğu sosyal kuralların etkisiyle, eski bozkır yaşayışından ayrılarak; yaşayışı, edebiyatı ve dünya görüşü değişmiş, toprağa bağlı, taze bir toplum haline geldiler.. Böylece yerleşik uygarlığın güçlü üyeleri olarak da, Dünya Tarihi’nde çok verimli ilerlemeler yaptılar. Kısa zamanda her su başında, her yeşil yamaçta, her yayla doruğunda uzaktan uzağa minareler, medreseler, aşevleri, kütüphane­ler, hastaneler ve köprülerle Müslüman Türk’ün elinde Anadolu nakış nakış işlendi. En sonunda sıcak denizlere kadar uzanan büyük göçün, yılları kapsayan yorucu yolculuğu Anadolu’nun ebedî vatan olmasıyla bitti.
Temeli Alparslan tarafından atılan ve Fatih Sultan Mehmet tarafından sağlamlaştırılan Anadolu Türklüğü, Atatürk’ ün aynı günün 851. yıl dönümünde (26 Ağustos 1922) kazandığı eşsiz zaferle  anıtlaştı. Bu tarihin bilinçli olarak seçildiği kuşkusuzdur. Malazgirt anahtar, Miryokefalon Zaferi ve İstanbul’un Fethi tapu, Başkumandanlık Meydan Savaşı Anadolu’nun kilidi oldu.  Coğrafyayı 950 yıl önce kutlu vatan yapan atalar ve şehitlerin ruhu şad olsun…
Kaynak: Ayten Dirier: Türk Anadolu’da, İzmir-1984(tükendi), ARTUK BEY(ileride basılacak)


Marifet, İltifata Tabidir…

İnsanların toplum yararına yaptıkları işleri takdir edip, emeklerinin karşılığını vermek, onurlandırmak daha iyi sonuçlar alınmasını sağlar ve başarıyı sürdürür. Bu devamlılık kültür ve medeniyetin gelişmesine ve sürekli zinde kalmasına yol açar. Milletin birliği ve dirliği, onu meydana getiren benzeş ve farklı toplulukları, millet şuuru etrafında kenetleyen kültür, köklerin yaşatılması ve yeşertilmesine bağlıdır. Kültür kökleri şunlardan oluşur:


12.Yaşımız, Aşurâ Bereketli Olsun

Nice Yıllara Başarıyla İLKSES


Şer’den Hâyr Çıkarmak

“Politik olmayan hiçbir saldırı yoktur.”


OLİMPİYATLARIN RUHU

citius, altius, fortius
"Daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü"


TEŞRİK TEKBİRLERİ ve ITRÎ

Sağlık, huzur, birlik içinde nice KURBAN BAYRAMLARINA değerli okurlar.


15 Temmuz Milli İradenin Şahlanış Destanı

AYTEN BAŞABAŞ DİRİER

 15 Temmuz 2016 gecesi… Yatsı namazını kıldıktan sonra yürüyüşe çıkmadan önce, televizyonu açtım. Başbakanımız Binali Yıldırım’ın “Bu bir kalkışmadır! Gereken yapılacaktır” söylemiyle eşimle dışarıya fırladık. Ortaköy’deki kafenin büyük ekranlı televizyonu önünde durumu sükûnetle izleyenler dışında, olağanüstü bir durum görmeyince, yine evdeki televizyonun başına koştuk. Aklıma ilk gelen “Cumhurbaşkanımız nerede?” sorusu oldu. Benliğimi saran paniğe, uğultulu bir ses eşlik etti; “Yine Amerikalıların ‘Our boys’u darbe yaparak, demokrasi tekerleğimize çomak soktu!” Kanaldan kanala atlayarak gelişmeleri izlerken, olayların geçmişte yaşadığımız, 27 Mayıs 1960-12 Mart 1971- 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 darbelerinden farklı geliştiğini gördüm. Geçmişte emir-komuta zinciri içinde gerçekleşen darbelerde; Cumhurbaşkanı, Hükûmet ve Milletvekilleri tutuklandıktan sonra, anlaşmalar konusunda dışarıya güvence verilip, her şey eskisi gibi devam eder, Türk milletinin -ekonomi başta olmak üzere- her alanda birkaç yıllık kaybı sineye çekilirdi.

 İstanbul’da Atatürk Hava Limanı ve Boğaziçi köprüsü, TV kanalları, Ankara’da Emniyet Genel Müdürlüğü, Özel Harekât ve önemli kurumlar şiddetle ele geçirilmeye çalışılıyordu. Saldırılara ‘Emir-komuta zinciri’ görüntüsü verilmeye çalışılsa da, bir kargaşa yaşanıyordu. Darbenin Şanlı Ordumuz ve devlet kurumlarına sızan FETÖ’cüler tarafından gerçekleştirildiği anlaşılınca, halkımızın tutumu da farklı


Mavi Vatan’ın Fatihi

İZMİR EMİRİ ÇAKA BEY


İYİLİK  SEMBOLÜ  KIZILAY

I-KIZILAY’IN TARİHÇESİ


Kudüs Ey Kanlı, Kaygılı, Kutlu Şehir-3

1918-Megiddo Savaşı Orta Doğu’ya Kaos getirdi


Kudüs Ey Kanlı, Kaygılı, Kutlu Şehir-2

Mehdi bekleyişi