1
Burcu Yanar
İlkses Gazetesi Yazarımız

Burcu Yanar

Yazarın Köşe Yazıları

TCG Anadolu'yu neden görmelisiniz?

Ben aslında milli duyguları çok güçlü bir insan değilim fakat TCG Anadolu gemisinin bende bıraktığı etkileri sizlerle paylaşmak istiyorum.


‘Seni seviyorum’ diyen adamlar Katilimiz olabilirmiş

BURCU YANAR

Biz kadınlar dünya var olduğu andan itibaren varlığımızı bizlere bahşedilen birtakım farklılıklarla devam ettiriyoruz. Bu farklılıkların başında tüm dişilerde olduğu gibi doğurganlık geliyor. Yani bir toplumu oluşturmak ve insan nüfusunu arttırmak özelliği bizlere doğuştan bahşedilen özel bir yetenektir. Sevgi dolu, dürüst, merhametli, düşünceli bir erkeği de dünyaya getirebiliyoruz; döven, eziyet, eden, yalan söyleyen, öldüren erkekleri de dünyaya getirebiliyoruz. Tabi ki hiçbir kadın nasıl bir çocuk dünyaya getireceğini önceden bilemez. Çocuk içine doğduğu toplumun ve ailenin gelenek görenekleri, bakış açısı ve yetiştirme tarzı ile büyüyüp kendine bir dünya yaratır. Bu dünya ya kendisini ‘güçlü erkek’ olarak gösterme üzerine kuruludur ya da ‘aile babası’ kavramı üzerine kuruludur. Her ikisinde de toplumun erkek cinsiyeti üzerine atfetmiş olduğu baskıları görmek mümkündür. Çocukluğunda kendisini yetersiz hissettiren, aile içi şiddet gören ya da buna tanık olan çocuk büyüdüğünde aynı şeyleri eşine, sevgilisine, hatta annesine ve kızına bile uygulayan biri haline dönüşüyor. Tam tersi bir şekilde aile sevgisi ile güvenli bir ortamda büyüyen çocuk ise diğer duyguların ne demek olduğunu bilmediğinden şiddet eğilimini uygulayan biri olmayacaktır. Ancak burada dikkat çekmek gereken noktalardan bir tanesi de ‘şımarıklık’ meselesidir. Sevginin abartılı bir şekilde gösterilmesi, çocuğun sürekli pohpohlanması ve


Katiller İçimizde!

“Kimi der ki kadın,
Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın,
Yeşil bir harman yerinde
Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir,
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran.
Kimi der ki çocuk doğuran.
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O benim kollarım, bacaklarım, başımdır.
Yavrum, annem, karım, kız kardeşim,
Hayat arkadaşımdır.”

Şair Nazım Hikmet o güzel dizelerinde böyle anlatıyor kadını. Günümüzde toplum tarafından pek çok kategoriye yerleştirilmeye çalışan ve cinsiyet eşitsizliğine maruz bırakılan kadınlar, tam da bu baskılardan kurtulmak ve aslında olması gereken şeyleri bir lütufmuş gibi gösteren pek çok yasa ve sözleşmeyle haklarını korumaya çalışıyor. Her türlü kesim tarafından tartışma konusu haline getirilen İstanbul Sözleşmesi’ de bunlardan bir tanesi. Sözleşmenin içeriğine baktığımızda bizleri koşulsuz şartsız koruyacak olduğuna inandığımız maddeleri görüyoruz. Fakat tüm maddeleri içselleştirerek okuduğunuzda bunların sadece kadın hakları


Yaşlanacağız ve Bu Günleri Hiç Unutmayacağız

Çocukluk zamanlarınızı hatırlayın… Hani o sabahları erkenden kalktığınız ve okula gittiğiniz günleri. Yağmur, çamur, kar, kış, sıcak demeden her sabah okuduğunuz ‘Andımızı’ hatırlayın. Eğer hafızanız yetmiyor ve hatırlamıyorsanız da ben size hatırlatayım. “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım. İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak…” Böyle başlıyor ve devam ediyor çocukluğumuzun her gününe sirayet eden ve 1933 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından uygulamaya sokulan o and.
Fakat içinde bulunduğumuz şu zor günlerde kimse büyüklerini saymayı, onlara saygı göstermeyi aklından geçirmiyor. Tüm dünyayı saran ve bulaşıcı etkisi çok yüksek olan koronavirüs illeti sebebiyle ülkemizde 65 üstü bireylere sokağa çıkma yasağı ilan edildiği günden bugüne pek çok ilginç haber okuduk. Televizyonlarda bazı kesimlerin bu yasaklara uymayarak evlerinden çıktıklarını gördük. İnternette ve sosyal medyada dalga ve alay konusu olan binlerce video yayılmaya başladı. Bankta oturan dedelere balkonlardan su atan mı dersiniz, yaşlı teyzenin elinden alış veriş poşetlerini alarak araba arkasından koşturarak yalvartan mı dersiniz… Hepsini gördük, izledik. Bazılarına güldük bazılarına içimiz burkuldu. Hatta olay o kadar büyüdü ve devlet büyüklerine kadar uzandı ki; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bile paylaşılan hadsiz videolara sessiz kalmayarak sosyal medya hesabından “65 yaş ve üstü risk grubunda olan büyüklerimiz evde kalarak sadece koronavirüsten değil, elinde telefonla dolaşıp onları kaydeden