1
Buse Deli
İlkses Gazetesi Yazarımız

Buse Deli

Yazarın Köşe Yazıları

Hayvanların Çıkmayan Sesi Olmak Zorundayız

Geçtiğimiz gün yaklaşık 6 dakika boyunca tekmelenerek öldürülen Eros isimli kedinin duruşması gerçekleşti. Olayı gerçekleştiren sanık için mahkeme 3 yıl, iyi hal indirimi ile 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu da demek oluyor ki 1 gün bile işlediği suçun cezasını çekmeyecek… Olaydan biraz söz etmek gerekirse, olay 1 Ocak günü yaşandı. Karşı apartmanın kedisi olarak bilinen Eros isimli kedi, sabaha karşı apartman boşluğunda 6 dakika boyunca tekmelenerek öldürüldü. Bunun üzerine sanık önce gözaltına alınarak serbest bırakıldı, ardından sanık hakkında dava açıldı ve şubat tarihinde görülen davada sanık serbest bırakıldı. Kamuoyu bu konuda oldukça tepki gösterince karar bozuldu ve 13 Mart tarihinde bu dava tekrar görüldü. Ancak davadan çıkan sonuç bir öncekinden farklı olmadı ne yazık ki. Sanık 3 yıldan iyi hal indirimi ile 2 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Hayvan severler bu konuda çok tepkililer. Bizler o canlıların çıkmayan sesi olmak zorundayız.

Hayvanlar, dünyamızın önemli bir parçasıdır ve doğal dengenin korunmasında kritik bir rol oynarlar. Ancak, biz insan etkisiyle birlikte birçok hayvan türü şu an tehdit altında ve bu nedenle hayvan haklarına olan saygı ve koruma günümüzde daha da önemli hale gelmekte.

Her canlı gibi, hayvanlar da yaşam hakkına sahiptir. Doğal yaşam alanlarına saygı duyulmalı ve


Siber Güvenlik ve Kişisel Veri Koruma

Günümüzde internet kullanımının artmasıyla birlikte siber güvenlik ve kişisel veri koruma konuları hayati önem taşıyor. Hızla dijitalleşen dünyada, kişisel bilgilerimizin güvenliği ve mahremiyeti her zamankinden daha da fazla tehdit altında. Bu nedenle, güncel gelişmeleri takip etmek ve kişisel önlemleri almak, biz internet kullanıcılarının sorumluluğunda.


Yeni Nesil Teknolojilerin Geleceği

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada yazılım sektörünün de yapay zekadan payını alacağına dair bir paylaşıma denk geldim. Okuduğum haberde yazılana göre yapay zeka sayesinde artık insanların yazılım öğrenmelerine gerek kalmayacağı, yapay zekanın her konuda yazılım üretebilecek teknolojide geliştirildiği yer alıyordu.

Bunun öncesinde ise yapay zeka ile film üretildiğini görmüştük zaten. Sanırım teknoloji bizi gerçekten de yakın gelecekte ele geçirmeyi başaracak… Bu ihtimali düşünmeyi bir kenara bırakarak işin olumlu tarafından bakmayı ve yapay zeka ile beraberinde bizlere sunduğu blockchain ve biyoteknoloji konularının faydalarını ele alalım istedim. Bahsi geçen yeni nesil teknolojiler günümüzde bile akıl almaz kolaylıklar sağlarken kim bilir gelecekte nasıl bir duruma evrilecek?

Teknoloji dünyasında her geçen gün yeni bir devrim yaşanıyor. Yapay zeka, blockchain ve biyoteknoloji gibi yeni nesil teknolojiler, günlük yaşamımızı derinden etkileyen ve geleceğe yönelik büyük vaatler sunan alanlar arasında yer alıyor. Bu teknolojilerin güncel kullanım alanları ve gelecek vaatlerini incelemek, teknoloji dünyasının dönüşümünü anlamak adına son derece önemli.

Yapay zeka, son yıllarda teknoloji dünyasının en çok konuşulan ve hızla gelişen alanlarından biri haline geldi. Makine öğrenmesi, derin öğrenme ve doğal dil işleme gibi alt dallarıyla yapay zeka, birçok sektörde devrim yaratıyor.

Sağlık sektöründen finansa, üretimden eğitime kadar pek çok alanda yapay zeka destekli çözümler hayatımızı kolaylaştırıyor.


Yemeklerin Ötesinde Anlamlar

Alışveriş merkezlerinde kurulan yöresel lezzet standlarının arasında dolaşırken aklıma geldi bu konu, ne kadar zengin bir mutfağımız var. Doğusundan batısına kendine has ve kendi kültürünü yansıtan o kadar değerli yiyeceklere sahibiz ki, yeri geliyor “benim” kavgası ediyoruz. Caciki değil cacık, baklavaki değil baklava gibisinden… Yemek yemek yalnızca yaşamak isin beslenme eyleminin ötesinde insana eşi benzeri olmayan bir haz veriyor bence. Güzel yemek yemek başlı başına mutluluk kaynağı benim için. Ve gelecek planlarımın arasında ilk sıralarda yer alan şeyler hep güzel yemekleri yerinde yemek ile ilgili. Baklavalar, kebaplar, içli köfteler ve daha nice kendine özgü yiyecek, her birini en iyi yapıldığı yere gidip denemeyi çok istiyorum çünkü bunun sadece “yemek eyleminin” ötesinde olduğunu düşünüyorum. Ki bunlar aynı zamanda sahip çıkmamız gereken kültürel değerlerimiz de aynı zamanda.

Günümüzde yemek kültürü sadece birer enerji kaynağı olmanın ötesinde, bir toplumun kimliğini, tarihini ve kültürünü yansıtan önemli bir unsur olarak kabul edilir. Geleneksel tatlar ve yemekler, bir toplumun değerlerini ve yaşam tarzını yansıtarak kültürel mirasın bir parçası haline gelirler. Bu köşe yazısında, geleneksel tatların ve yemeklerin kültürel mirasımız üzerindeki derin etkisini ve önemine değinmek istiyorum.

Yemekler, bir toplumun tarihini, coğrafyasını ve sosyal yapısını yansıtan önemli belgelerdir. Bir toplumun yemek kültürü, yıllar boyunca aktarılan gelenekler,


Yalnızlık epidemisi ve modern yaşam

Günümüzde modern yaşamın hızlı tempolu ve teknoloji odaklı yapısı, insanlar arasındaki sosyal bağları zayıflatıyor ve yalnızlık hissini artırıyor. İnternetin ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte, insanlar sürekli olarak sanal dünyaya dalmış durumda. Ancak, bu sanal bağlantılar, gerçek insan etkileşimlerinin yerini tutmuyor. Yüz yüze iletişim, göz teması, jestler ve mimikler gibi bedensel unsurlar, insanlar arasındaki gerçek bağlantıların oluşmasını sağlar. Ancak teknoloji, bu tür gerçek bağlantıları azaltıyor ve insanları yalnızlık hissine sürüklüyor.


Toplumun güzellik algıları ve tekdüzeleşme

Güzellik kavramı, tarih boyunca farklı kültürlerde farklı şekillerde tanımlanmış ve yorumlanmıştır.


Yalnız Bir Gün Değil Her Gün Sevginin Günü Olsun

Geçtiğimiz gün 14 Şubat Sevgililer Günü’ydü. Bu gün birçok kişi için heyecan verici olsa da sevginin yalnızca bir gün değil, her gün hatırlanması ve hissettirilmesi gerektiğini düşünen ben ve benim gibiler için sıradan bir gündü. Kapitalizmin bir oyunu klişesine hiç girmeyeceğim çünkü her yıl sevgililer günü geldiğinde çevrenizde en az 1 kişi muhakkak bu cümleyi kurar ve evet haksız da sayılmaz. Ancak şu açıdan bakarsak, karşısındaki kişiden yılın diğer günlerinde beklediği ilgi ve alakayı göremeyen kişiler için böyle bir günün kutlanıyor olması faydalı olabilir, bazılarının bu güne ihtiyacı var kabul edelim. Asıl fikirlerim bu yönde olsa da günün anlam ve önemini açıklayan birkaç şey söylemek istiyorum, adettendir…

Sevgililer Günü, 14 Şubat tarihinde her yıl kutlanan özel bir gün olarak bilinir. Bu gün, sevgililer arasındaki romantik ilişkileri, aşkı ve bağlılığı kutlamak için dünya genelinde çeşitli şekillerde kutlanır. Özel hediyeler, romantik akşam yemekleri, çiçekler ve kartlar gibi romantik jestlerle dolu bu gün, aynı zamanda sevginin ve bağlılığın önemini vurgulayan bir fırsattır.

Sevgililer Günü’nün kökeni, Roma İmparatorluğu’na dayanır. Aziz Valentine adlı bir rahibin, imparatorun emriyle evlenmesi yasaklanan askerlere gizlice evlenme törenleri düzenlediğine inanılan bu gün, sonrasında onun anısına kutlanmaya başlamıştır. Günümüzde ise Sevgililer Günü, romantizm ve aşkı kutlama amacıyla dünya genelinde kutlanan


Önerilerim Arif V 216

Her köşe yazımda farklı bir film, dizi veya kitabın önerisini vereceğim yazı dizilerimde bu hafta, çok severek ve kahkaha atarak izlediğim bir filmden söz etmek istiyorum, ismi Arif V 216… Komedinin ülkemizdeki duayeni Cem Yılmaz’ın yaptığı başarılı işlerden yalnızca biri, en sevdiğim filmleri arasında yer alan bu filmi her izlediğimde gülmekten ağlıyorum.

*****

Cem Yılmaz’ın yönetmenliğini ve başrolünü üstlendiği “Arif v 216”, Türk sinemasının komedi türünde üretilen, Cem Yılmaz’ın ortaya koyduğu işlerden ve son dönemdeki dikkat çekici yapımlarından biridir. Bilim kurgu ve komedi türlerini ustaca harmanlayan film, teknolojinin insan hayatındaki etkilerini mizahi bir dille ele alırken izleyicilere keyifli bir seyir deneyimi sunuyor. Bence Cem Yılmaz teknolojiyi komediye uyarlama konusunda tam bir usta, bunu geçmişte yapmış olduğu A.R.O.G ve G.O.R.A filmlerinde de görmüştük. Bu filmde ise olayı çok farklı ve eğlenceli bir yerinden ele almış.

*****

Hikaye, basit bir tefeci olan Arif’in, tesadüfen tanıştığı ve yapay zeka ürünü olan robot 216 ile başlayan macerasını anlatıyor. İkilinin karşılaşmasıyla birlikte hem komik hem de düşündürücü olaylar silsilesi başlar. Arif’in geleneksel dünyasıyla 216’nın modern yapısı arasındaki çatışma, film boyunca önemli bir tema olarak işlenir. 216’yı G.O.R.A filminden de hatırlıyoruz zaten. Cem Yılmaz’ın ürettiği bu üç film her


Asrın Felaketinin Üzerinden 1 Yıl Geçti

Geçtiğimiz gün, 6 Şubat 2024... Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen bir yıkım, ihmalin neden olduğu on binlerce yitip giden can, ardında kalan yüz binlerce gözü yaşlı insan. Türkiye tam 1 yıl önce asrın felaketi olarak adlandırılabilecek bir doğal afet ile karşı karşıya kalmıştı, 1 yıl demesi her ne kadar dile kolay olsa da o enkazın altında tanıdıklarını bırakanlar için daha dün gibi. Bu kadar insanı öldüren şey deprem miydi yoksa, ihmal mi? İlkokuldan beri sürekli kulağımıza aşina olan bir laf vardı, “deprem değil, bina öldürür” şeklinde, keşke doğruluğunu bu kadar acı bir şekilde öğrenmek zorunda kalmasaydık.

Deprem riski altındaki bölgelerde yaşayan insanlar için, güvenli ve sağlam binaların inşası çok önemlidir. Ancak, maalesef birçok ülkede, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde, deprem dayanıklılığı standartlarına uygun olmayan binaların varlığı büyük bir sorundur. Bu binalar, depremde büyük hasar görmekte veya tamamen yıkılmaktadır, bu da büyük can kayıplarına ve maddi kayıplara neden olmaktadır. Bu durumun yakın örneklerine İzmir ve 6 Şubat depremlerinde şahit olduk.

Bu sorunu çözmek için, hükümetler, inşaat şirketleri ve sivil toplum kuruluşları arasında iş birliği yapılması gerekmektedir. İnşaat sektöründe çalışanlar, depreme dayanıklı bina malzemelerinin kullanılmasına öncelik vermelidir. Ayrıca, mevcut binaların güçlendirilmesi ve depreme


Yüz Yüze Olduğumuz Toplumsal Gerçeklik: Sosyal Çürüme

Son 2 yıldır, yeni yıla girerken tedirgin hissediyordum çünkü yeni yıla girdiğimizde kötülüklerin de bizimle birlikte geldiğini düşünür oldum. Maalesef 2024 yılına gireli henüz çok kısa bir zaman olmasına rağmen bu düşüncemi doğrular nitelikte birçok olay gündeme geldi. Algıda seçicilik mi, gündem belirleme kuramı mı yoksa gerçekten saf kötülüğün kol gezmesinden mi biliyorum ama ülke gündemi son zamanlarda hiç olmadığı kadar iç karartıcı ve insanlığa olan inancımı yitirmeme sebep olacak nitelikte. İçerisinde bulunduğumuz bu durum için de “sosyal çürüme” diyorlarmış sanırım.


Önerilerim: Not Defteri

Her köşe yazımda farklı bir film, dizi veya kitabın önerisini vereceğim yazı dizilerimde bu hafta, çok severek tekrar tekrar izlediğim ve ağlarken gözyaşlarımı tutamadığım bir filmden söz etmek istiyorum, ismi Not Defteri…

Nick Cassavetes’in yönetmenliğini üstlendiği “Not Defteri” isimli film, sinema dünyasında unutulmaz eserler arasında kendine sağlam bir yer bulmuş bir romantik dram filmidir benim için.

Bu film, Alzheimer hastalığıyla mücadele eden bir çiftin yaşamış olduğu aşk dolu, hüzün ve umut içindeki serüvenini anlatarak izleyicilere duygu yüklü bir deneyim sunuyor.

Kaç defa izlediğimi hatırlayamadığım bu filmi henüz izlemeyenleriniz varsa, sizi bu filmle tanıştırmaktan mutluluk duyacağım.

Özellikle romantik dram türünde filmler izlemeyi seviyorsanız lütfen bu yapıta bir şans verin.

Rachel McAdams ve Ryan Gosling’in başrollerini üstlendiği film, temelinde Nicholas Sparks’ın aynı adlı romanına dayanıyor.

Film, yaşlı bir çiftin aşklarını ve hatıralarını paylaştıkları bir hikayeyi anlatıyor. Baş karakterlerimiz Noah ve Allie, Alzheimer hastalığının gölgesinde geçmişlerini hatırlamaya ve sürdürmeye çalışıyorlar.

Bu süreçte, geçmişte birbirlerine yazdıkları duygusal mektuplar ve tuttukları not defteri, ikisinin de ruhsal bir bağlılık içinde olduğunu ve geçmişteki aşklarını canlı tutmaya çalıştıklarını gösteriyor.

Film, duygusal bir roller coaster sunarak izleyiciyi etkileyici bir yolculuğa çıkarıyor. İzleyenleri geçmişin romantizmi ve zamanın acı gerçekleri arasında bir denge kurmaya zorluyor.

 Cassavetes’in yönetmenlik becerisi, filmi,


Dijital Yaşamda Sanal Dostlukların Gerçekliği

Günümüzde, teknolojinin hızlı gelişimi ile birlikte, insanlar artık coğrafi sınırları aşarak dijital dünyada birbirleriyle bağlantı kurabilir hale geldiler.

Ancak, bu sanal bağlantıların, gerçek dünyadaki sosyal dokuyu nasıl etkilediğinin sorgulanması gerektiğini düşünenlerdenim.

Çünkü her ne kadar ben de bu dijital yeni dünyanın içerisinde yer alsam da içerisinde bulunduğumuz ve hızla ilerlemekte olan dijital dönüşümün bizlere bir noktada zarar vereceğini düşünüyorum.

Bilgisayar ekranları ve akıllı telefonlar aracılığıyla kurulan ilişkiler, eski günlerdeki yüz yüze etkileşimlerden farklı bir form kazanıyor.

Bu durum, insanların birbirleriyle olan etkileşimlerinin doğasını değiştiriyor ve daha çok dijital bir gerçeklik sunuyor.

Sanal dünya, insanların birbirleriyle daha kolay bağlantı kurmasını sağlıyor, ancak bu bağlantılar genellikle yüzeysel boyutta kalıyor.

Bir kişi, bir diğerinin hayatını sadece ekranın arkasından izleyerek duygusal bir bağ kurabilir mi? Bu soru, sanal dostlukların gerçekliği konusunda düşünmemiz gerektiğine bir işaret.

Sosyal medya, insanların duygusal tepkilerini paylaşma ve diğerlerinin hayatlarını izleme yeteneğini artırdı.

Ancak bir kalp emojisi gerçek bir duyguyu ifade edebilir mi? Sanal dünyada paylaşılan hisler, gerçek bağlantılara ne kadar yakın olabilir?

Online platformlarda ilişki kurma konusunda belirli bir etik ve kurallar dizisi var mı? Dijital dünyada sağlıklı bir ilişki nasıl oluşturulur?

İnternet üzerinden bir kişiyle derin bir bağ kurma süreci, gerçek dünyada bir araya gelmeyen dostluklar yaratırken


Kovid’den Sonra Sırada X Hastalığı mı Var?

Geçtiğimiz günlerde Dünya Sağlık Örgütü, tüm dünyayı tedirgin edecek bir açıklama yaptı. “X hastalığına hazır olun…” şeklinde yaptığı açıklama, kovid sürecinde korkudan kendisini 3 ay boyunca eve kapatmış biri olarak en başta beni çok tedirgin etti. Benimle birlikte bu açıklamayı gören herkesin de tedirgin olduğunu, hiç olmazsa aklına bir şüphe düştüğünü düşünüyorum. Pandemi geri mi geliyor, aynı şeyleri tekrar yaşamaya psikolojim el verecek mi, aşı ne zaman bulunur gibi sorular kafamı kurcalarken telaştan bu hastalığın ne olduğunu araştırmayı unuttum. Benim gibi bu hastalık hakkında fikri olmayanları bilgilendirmek adına sizlere de X hastalığından söz etmek istiyorum…


Dünya Sarılma Günü

Dün 21 Ocak, dünyanın dört bir yanında insanların birbirine sevgi dolu sarılışlarını kutladığı Dünya Sarılma Günü’ydü.


Önerilerim: Forrest Gump

Her köşe yazımda farklı bir film, dizi veya kitabın önerisini vereceğim yazı dizilerimde bu kez çok severek izlediğim bir filmi önermek istiyorum, ismi Forrest Gump…


Yurt dışında yaşayan Müslüman kimse Hıristiyan veya Yahudi kasabın kestiği hayvanın etini yiyebilir mi?

İslam inancına göre kesilen hayvanın etinden yiyebilmek için hayvanı kesenin belli şartları taşıması gerekir. Bu şartlar yerine getirilmezse kesilen hayvanın eti yenmez. Fıkıhçıların kesen kişi ile ilgili ortaya koydukları şartlar şöyle ifade edilmiştir. Hayvanı kesen kimsenin akıl ve temyiz gücüne sahip, Müslüman veya ehl-i kitap (Yahudi veya Hıristiyan) olması, hayvanı Allah adına kesmesi gerekir. Ayrıca hayvanı kesen kimsenin kadın veya erkek olması fark etmediği gibi baliğ olması da gerekmez. Dolayısıyla ehl-i kitabın kızlarıyla evlenmek caiz olduğu gibi bunların kestiği hayvanın da etinden yemek caizdir. Ama ehl-i kitap (Yahudi-Hıristiyan) dışındaki inançtan olanların kestiği hayvanın eti İslam inancına göre yenmez.


Önerilerim : Piyanist

Her köşe yazımda farklı bir film, dizi veya kitabın önerisini vereceğim yazı dizilerimde bu hafta, çok severek izlediğim bir filmden söz etmek istiyorum, ismi Piyanist…


Mizah Yalnızca Erkeklerin İşi mi?

Biz Türklerin mizah konusunda genetik bir yeteneğe sahip olduğunu düşünüyorum. X platformu, çok sayıda mizah yeteneği güçlü kişileri barındırıyor ve sahip olduğumuz bu mizah anlayışı ile içinde bulunduğumuz her konu hakkında şaka yapabiliyoruz. Ancak ne yazık ki sahip olduğumuz mizah kültürü ataerkil yapıya hizmet eden ve çoğunlukla cinsiyetçi şakalar oluyor. Bu durumu eleştirsem de ben de bu tarz şakaları çok sık yapıyorum. Diğer bir mesele ise mizahı yalnızca ve en iyi erkeklerin yapabildiği algısı… Nedendir bilinmez, kadınların komik olmadığına dair çeşitli görüşler toplumda yer alıyor fakat ben buna katılmıyorum. Çünkü ülkemizde bu düşünceyi haksız çıkaracak çok isim var ve bunlardan ilki elbette ki Gülse Birsel…


Önerilerim: Fareler ve İnsanlar

Her köşe yazımda farklı bir film, dizi veya kitabın önerisini vereceğim yazı dizilerimde bu kez çok severek okuduğum bir kitabı önermek istiyorum, ismi Fareler ve İnsanlar… John Steinbeck’in kaleminden çıkan “Fareler ve İnsanlar” isimli eser, unutulmaz bir başyapıt olarak edebiyat dünyasında özel bir yer edinmiştir bence. Amerika’nın zorlu Büyük Buhran döneminde geçen bu roman, bizlere insan doğasının derinliklerine dair dokunaklı bir hikaye sunuyor.


Önerilerim: Breaking Bad

Her köşe yazımda farklı bir film, dizi veya kitabın önerisini vereceğim yazı dizilerimde bu hafta, çok severek izlediğim ve merak içerisinde bir sonraki bölüme geçerek çok kısa bir sürede bitirdiğim bir diziden söz etmek istiyorum, ismi Breaking Bad…


Güzelliklerle gel 2024

Bir yılı daha geride bırakırken, yeni bir yılın kapısını aralamak heyecan verici bir deneyimdir. Bu an, hem geçmişteki deneyimlerimize bir göz atmak hem de geleceğe umutla bakmamız için bir fırsattır.


Kış Mevsiminin Diğer Yüzü: Salgın Hastalıklar

Çevremdeki birçok insana nispeten sağlam bir bünyeye sahibim ancak bu sağlam bünye beni bu sefer salgın hastalıklardan koruyamadı. Çekirgenin üçüncü sıçradığı yerde ne yazık ki hastalıktan kaçamadım ve ağır bir salgın hastalığa yakalandım.


Önerilerim Akıl Defteri

Her köşe yazımda farklı bir film, dizi veya kitabın önerisini vereceğim yazı dizilerimde bu hafta, çok severek izlediğim ve zihin oyunları ile dolu bir filmden söz etmek istiyorum, ismi Akıl Defteri… Akıl Defteri isimli film, sinema dünyasında dikkat çeken yapımlar arasında yer alarak seyircisini sıra dışı bir hikayenin içine çekiyor. Filmin baş karakteri, olağanüstü zihinsel yeteneklere sahip bir birey olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bu yetenekler, sadece avantajlar getirmiyor; aynı zamanda karakterin sosyal ilişkilerinde ve günlük yaşamında zorluklarla başa çıkmasına neden oluyor.


Önerilerim: How I Met Your Mother

Her köşe yazımda farklı bir film, dizi veya kitabın önerisini vereceğim yazı dizilerimde bu hafta, çok severek izlediğim bir diziden söz etmek istiyorum, ismi How I Met Your Mother… Yıllardır sürmekte olan Fenerbahçe mi Galatasaray mı ikileminden hallice, Friends mi How I Met Your Mother’mı ikileminde her ne kadar Friends’i seçiyor olsam da bu diziyi de çok seviyorum.