Sayfa Yükleniyor...
25 Kasım, dünya genelinde Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü olarak anılmaktadır. Bu özel gün, Dominik Cumhuriyeti’nde 1960 yılında diktatörlük rejimine karşı mücadele eden ve acımasız bir şekilde katledilen Mirabal Kardeşler’in anısına ilan edilmiştir. O günden bu yana, kadın hakları savunucuları bu tarihi, kadına yönelik şiddeti durdurma çağrısında bulunmak ve farkındalık yaratmak için kullanmaktadır.
Kadına yönelik şiddet, yalnızca fiziksel bir zarar vermekle sınırlı değildir. Psikolojik, ekonomik, cinsel ve dijital şiddet gibi birçok farklı biçimde karşımıza çıkmaktadır. Ne yazık ki bu şiddet, dünyanın her köşesinde farklı şekillerde varlığını sürdürmekte ve milyonlarca kadının yaşamını doğrudan etkilemektedir. Bu durum, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorun olarak ele alınmalıdır. Çünkü kadınlara yönelik her türlü şiddet, insan hakları ihlali niteliği taşır ve toplumun temel değerlerini zedeler.
Kadına yönelik şiddetin temelinde, cinsiyet eşitsizliği, toplumsal kalıplar, ataerkil normlar ve ekonomik bağımlılık gibi faktörler yatmaktadır. Bu sorunların çözümü için eğitim, yasalar ve bilinçlendirme kampanyaları önemli araçlardır. Eğitim, bireylerin erken yaşlardan itibaren toplumsal cinsiyet eşitliği bilinciyle yetişmesini sağlar. Yasalar ise şiddeti önlemede caydırıcı bir rol oynar ve mağdurların haklarını koruma altına alır. Ancak bu süreçte toplumun tüm kesimlerinin iş birliği içinde hareket etmesi büyük önem taşır.
Her yıl binlerce kadın, partneri, aile üyesi ya da tanıdığı biri tarafından fiziksel ya da psikolojik şiddete maruz kalmakta, hatta yaşamını yitirmektedir. Bu korkunç tablo, kadınların sesini duyurmasını, güvende hissetmesini ve haklarını talep etmesini zorlaştırmaktadır. Oysa ki kadınların, korku duymadan, özgürce yaşayabildiği bir dünya, daha adil ve daha mutlu bir toplumun anahtarıdır.
25 Kasım, yalnızca bir farkındalık günü değil, aynı zamanda harekete geçme çağrısıdır. Kadınlara yönelik şiddetin durdurulması için bireysel, toplumsal ve kurumsal düzeyde adımlar atılması gerekmektedir. Bu bağlamda, bireyler olarak, şiddet mağdurlarına destek olmak, sessiz kalmamak ve bu soruna karşı duyarlı olmak bizim sorumluluğumuzdur. Toplum olarak ise, kadınların haklarını savunan sivil toplum kuruluşlarını desteklemek, medyada kullanılan dilin ayrımcı ve cinsiyetçi olmamasına dikkat etmek ve kadınların ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarına olanak tanımak, şiddetle mücadelede önemli adımlardır.
Son olarak devletlerin, kadınların yaşam hakkını koruyacak güçlü politikalar geliştirmesi ve uygulaması şarttır. Şiddet mağdurlarının korunması, faillerin cezalandırılması ve kadına yönelik şiddeti doğuran toplumsal yapıların dönüştürülmesi bu mücadelenin temel taşlarını oluşturur.
Kadına yönelik şiddeti sonlandırmak, uzun ve zorlu bir süreçtir. Ancak bu mücadelenin her aşamasında sesimizi yükseltmek hem bugünkü hem de gelecek nesiller için daha güvenli bir dünya inşa etmemizi sağlayacaktır. Unutmayalım, şiddetin olmadığı bir toplum, yalnızca kadınlar için değil, herkes için daha iyi bir geleceğin kapısını aralar. 25 Kasım, bu geleceği yaratmak için hepimize bir çağrıdır: Şiddetin karşısında sessiz kalmayın, adaleti ve eşitliği savunun.