Sayfa Yükleniyor...
Karısının ölümünden 2 hafta sonra, taziyede tanıştığı kadınla evlendiği iddia edilen Abdülhak Hamitten bahsediyorduk.
Abdülhak Hamit her sanatçı gibi hassas, duygusal ve yaşadıklarının etkisinde kalan ve yaşadıklarından etkilenen, etkilendiklerinden de üreten biriydi. Bu yapısı ömrünün sonuna kadar onun eserlerinin temel kaynağı olmuştur.
1883 te Hindistana, Bombay Konsolosluğuna atandı. Oranın tropikal iklimi, balta girmemiş ormanları ve temiz havasının eşinin ince hastalığına iyi geleceğini düşünerek kabul etti.
Orada üç yıl bulundular. Ancak o dönemde dertten ve kederden ortaya çıktığı düşünülen verem, ne yazık ki Fatma Hanımın ciğerlerini tüketti. Durumu her geçen gün kötüye gitti.
Gemi ile İstanbula dönmek üzere yola çıktılar. Lübnana geldiklerinde Fatma Hanım son nefesini verdi. Çok sevdiği eşini, 27 yaşında kaybeden Abdülhak Hamit onu orada defneder.
Abdülhak Hamit, Beyrut'ta kaldığı 40 gün boyunca Fatma Hanım'ın mezarını ziyaret ederek, unutulmaz şiiri Makber'i yazar.
Eyvah! Ne yer, ne yar kaldı
Gönlüm dolu ah-u zar kaldı
Şimdi buradaydı, gitti elden
Gitti ebede gelip ezelden
Ben gittim, o haksar kaldı
Bir köşede tarumar kaldı
Baki o enis-i dilden
Eyvah, Beyrut'ta bir mezar kaldı..."
Diye başlayan 2352 mısralık bu şiirinde Hamit, acı, öfke, başkaldırı, şaşkınlık, umutsuzluk, özlem, korku ve yakarışı yansıtır. Bir yandan Allah'a yalvarır, bir yandan da eşine "Çık Fatıma! Lahidden kıyam et/ yadımdaki haline devam et" diye seslenir.
Eşi ölse birkaç cümle yazmaktan aciz bazı arkadaşların iddia ettiği gibi, Eşini kaybettikten 2 hafta sonra evlenmemiştir. Evet, Hamit birçok sanatçı gibi aşkla, sevgiyle, acıyla besleniyor olsa da ( Şahsen bende öyleyim), daha sonra pek çok aşk ve evlilik yaşamış olsa da gerçek budur.
Birkaç cümle de Zaten tüm erkekler böyle, yazıklar olsun Hamit Beye, bizi hayal kırıklığına uğrattı diye yorum yazan kadınlara söylemek isterim. Bilkent Üniversitesinde Tanzimattan Cumhuriyete Aydınlık bir yüz: Abdülhak Hamit Tarhan adlı tezi hazırlayan Aynur Demircan tezin girişinde Abdülhak Hâmit Tarhanla ilgili araştırma ve inceleme yapan akademisyenlerin ve edebiyat bilimcilerin, üzerinde birleştikleri bir diğer konu ise, yazarın kadın sorununa titizlikle eğilmiş olduğudur. Bazıları bizim ilk feminist yazarımız Tarhandır iddiasında bulunmasına rağmen, yazarın bu yönüne ilişkin ayrıntılı bir çalışma yapılmadığı, dikkat çekicidir demiştir.
Umarım artık bazı insanlar sırf eğlence olsun diye değerlerimizle böyle dalga geçmekten bazıları da okumadan, bilmeden yorum yazmaktan vazgeçerler.