2

Afrika Notları 4: Somalili Korsanlar Nereden Çıktı?


  • Oluşturulma Tarihi : 17.02.2018 07:07
  • Güncelleme Tarihi :

‘Ahmed nereden çıktı bu Somalili korsanlar?’ sorusuna aldığım cevap ile ilgili bir yazı yazacağım. ‘Somalili’ kelimesini aklımdan geçirir geçirmez dilimin ucuna Fatih Ürek ağabeyimizin ‘Haydi lili lili lili lili yar’ şarkısı geliyor. İçimden tekrarlayıp duruyorum. Durduramıyorum. Zaten ne zaman bir yazı yazmaya kalksam aklıma öyle saçma sapan şeyler geliyor. ‘Şarkı aklımdan çıksın da yazıya yoğunlaşabileyim’ diye ‘biraz sosyal medyada gezineyim’diyorum. Sadece resimlerin paylaşıldığı (Nasıl olsa insanlar okumuyorlar ya da okuyup kendilerini yormasınlar diye düşünülmüş sanırım) bir sitede karşıma sürekli ‘Happy Valentine’s day’ kutlamaları çıkıyor. Sevgili ile çekilmiş fotoğraflar, sevgiliden gelen çiçekler, hediye, ‘Seni çok seviyorum’ ile başlayan birbirine benzer cümleler yazılar ile paylaşılmış. ‘Herkes aynı şeyi mi yaşıyor?’ diye düşünüyorum. ‘Valentin kim? Niye Valentin gününü kutluyoruz?’ gibi saçma başka sorular geçiyor aklımdan. Saçma çünkü aslında cevabı belli ama yine de aklıma gelmeyen sorular saçma geliyor.

Sosyal medya da derdime deva olmayacak. Başka bir çözüm bulmalı ama ne? Biraz dışarı çıkıp bizi koruyan yüksek duvarın üzerine demir ve tahtalardan yapılmış nöbetçi kulübesine doğru yürüyorum. Yukarı çıkmadan önce –kazara vurulmamak için- içerdeki nöbetçiye yüksek sesle ‘Selamün Aleyküm’ diye sesleniyorum. Yukardan mutlu bir ses- konuşacak birini gördüğü için belki de- ‘Ve Aleyna Aleyküm Selam’ diye bir sesle beraber kapıyı örten örtü kalkıyor. Ben yukarı doğru merdivenleri çıkarken, zayıf ince yüzlü, kıvırcık saçlı, kirli sakallı, ön kesici dişlerinden birinin yerinde büyük bir boşluk olan genç/orta yaşlı bir adam kafasını uzatıyor. En son basamağı çıkarken elini uzatıp yardımcı oluyor. O kadar zayıf ki… Sanki bir avuç kemik tutmuş gibi hissediyorum. Omzunda taşıdığı kalaşnikof bedenindeki en kalın parça gibi görünüyor. Giydiği askeri üniforma birkaç beden büyük duruyor üstünde. Burada öğrendiğim birkaç kelime Somalice, biraz İngilizce biraz da Arapça ile isminin Muhammed –Buradaki pek çok isim gibi- olduğunu, 15 çocuğu, iki karısı olduğunu öğreniyorum. ‘Bu kadar çocuk çok zor değil mi?’ diyorum. ‘Allah büyük’ diye elini açıp yukarı bakıyor. ‘Düşman çok, asker lazım’ diyor. ‘Peki bu kadar çocuk yeterince beslenebiliyor mu? Ne yiyip ne içiyorsunuz? Yarın öbür gün iş bulabilecekler mi? Okuyabilecekler mi? Okutabilecek misin onları?’ gibi sorular aklımdan geçse de sormuyorum. Muhtemelen bütün bunları düşünmemiştir zaten. Nöbetçi kulübesinden biraz uzaktaki okyanusu seyrediyorum. Dalgaların arasından küçük balıkçı tekneleri dans ediyorlar.

‘Ahmet nereden çıktı bu Somalili korsanlar?’ sorusu geliyor aklıma tekrar. “İki ana sebebi var. Birincisi şöyle; Burada balıkçılık yaparak geçinen kabileler var. Hint okyanusuna açılıp eski ilkel yöntemlerle balık avlıyorlar. Japonya’dan, Kore’den, Çin’den bu kıyılara gelen devasa balıkçı tekneleri modern teknolojileri, sonarları ve çeşit çeşit avlanma teknolojileri ile kıyılarımıza kadar gelip buradaki balıkları avlayınca başlangıçta onları buradan uzak tutmak adına buradaki balıkçılar silahlanmışlar. Ancak tekneler gelmeye devam edince bu sefer onları rehin almaya başlamışlar. Tabi rehin alınan insanları bırakmak için de fidye almaya başlamışlar. Başka bir amaçla başlayan bu durum birden başka bir hal almış.

İkincisi de şu; Biz yaklaşık 30 yıldır iç savaşla uğraşıyoruz. Birbirine üstünlük kurmaya çalışan kabileler arasında sürekli çatışmalar var. Avrupalı devletler devlet otoritemiz olmayınca nükleer çöplerini kıyılarımıza boşaltmaya başlamışlar. O varillerle oynayan temas eden insanlar, çocuklar da ölmeye başlayınca halk bunların zehirli olduğunu anlamış. Bunları buraya boşaltan gemileri rehin almaya başlamışlar. Tabi serbest bırakmak için de fidye…” demişti.

‘Yani aslında çok haklı sebepleri var’ diye tamamlamıştım.

‘Bana göre çok haklı sebepleri var. Biz onları korsan olarak da görmüyoruz. Ülkemizi savunuyorlar. Şimdi güya korsanları uzaklaştırmak için savaş gemilerini buraya gönderiyorlar. Onlar da bizim balıkçılarımızı vuruyor. Bunlara karşı çıkacak devletimiz yok ama olacak inşallah!’ demişti kızgınlıkla.

Okyanusa dalmış bunları düşünürken nöbetçinin sesini duydum. Yanında belki bir öğün yemek için getirdiği mango ve greyfurtu kesmiş, sandalyenin üstüne serdiği bezin üstüne koymuştu. ‘Buyur’ dedi Arapça. Onun öğününe ortak olmak istemiyordum ama yemesem alınabilirdi. Elime bir iki dilim alıp yerken bunca sorunun arasında bir de Avrupa’nın nükleer çöpü ve balıklarını süpürüp götüren balık katili tekneleri ile mücadele eden ‘Somalili korsanlar haksız mı?’ diye düşünüyordum

Afrika Notları 4: Somalili Korsanlar Nereden Çıktı?
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan