2

Afrika Notları 9: Daha İyi Bir Dünya Yaratabiliriz


  • Oluşturulma Tarihi : 09.04.2018 06:41
  • Güncelleme Tarihi :

Ben küçükken, ara sıra tek kanallı televizyonumuzda yayınlanan belgesellerle tanıdım Afrika’yı. Uçsuz bucaksız topraklar, meralar, çöller ve oralarda özgürce koşturan, bir denge halinde yaşayan çeşit çeşit yabani hayvanlar… Ceylanları kovalayan çita ve aslanları izlediğimde ceylanları tutardım yine de. Yakalandıklarında gözlerimi kapatır, bu ince narin, güzel hayvanların çok acı çekmesini izlemek istemezdim.

Afrika, yaban hayatının özgürce devam ettiği Serengeti ve Massai Mara’ydı benim için.

Sonra 1983- 85 yılları arasında Etiyopya’nın kuzeyinde meydana gelen açlık için Michael Jackson ve Lionel Richie’nin bestelediği, 36 ünlü Amerikalı sanatçının seslendirdiği ‘We Are the World’ şarkısı.. Bu yazıyı yazarken şu anda o şarkıyı dinliyorum. ‘Orada insanlar ölüyor’ diyorlar. Açlık ve susuzluk ile iskelet haline gelmiş insanlar… Bir iskelete dönüşmüşken bile ‘çocuğu ölmesin’ diye emzirmeye çalışan kadının bembeyaz dişleri ve artık sadece bir deriye dönüşmüş, çökmüş yanakları hiç aklımdan çıkmadı.

‘Biz Dünyayız, biz çocuklarız, daha aydınlık bir dünya yaratabiliriz’ diye söylüyorlardı. O anda orada olmayı bir şeyler yapabilmeyi hayal ederdim. Beraber ‘daha iyi bir dünya yaratmak için’ çalışan insanların arasında, birlikte şarkı söyleyerek…

Ama o şarkı ve amaç bile sorunları ortadan kaldırmadı. Her şey devam etti. 1994 yılında Güney Sudan’da ortaya çıkan kıtlıkta, yiyecek dağıtan Birleşmiş Milletler kampına varmak için yola çıkan ama zayıflık, bitkinlik, açlık ve susuzluktan yolda yığılmış kalan küçük kız ve öldüğünde onu yemek için hemen arkasında bekleyen akbabayı fotoğraflayan ve o fotoğrafla Pulitzer ödülü kazanan Kevin Carter’ın çektiği o müthiş fotoğrafla bir kez daha farkına vardı dünya… O kızın akibeti ile ilgili çok şey yazıldı söylendi. Kevin Carter, orada kıza yardım etmek yerine yoluna gitmiş ‘Neden yardım etmedin?’ diyenlere ‘Ben yardım görevlisi değil, fotoğrafçıyım’ demişti. Kimine göre ise daha çarpıcı fotoğraflar çekmek için kızın akbabaya yem olmasına müsaade etmişti.

Kevin Carter, çektiği o fotoğrafla oraya belki binlerce kişinin hayatını kazanacak yardım gitmesini sağladı ama hassas sanatçı bünyesi kendisine ‘Neden yardım etmedin, neden?’ diye yöneltilen suçlamaları, eleştirileri daha fazla kaldıramadı ve yine 1994 yılında arabasının içine verdiği eksoz gazı ile hayatına son verdi. Kimine göre gördükleri, yaşadıkları ve insan neslinin vahşeti karşısında umutsuzluğa düştü ve çekip gitmeyi tercih etti. Yavaş yavaş ölmüştü. Belki de o küçük kız gibi…

Mesleğime adım attıktan sonra içinde bulundukları lüks yaşantıyı bırakıp yoklukların, imkansızlıkların, insanın kavuran sıcaklıkların olduğu yere giden meslektaşlarımı imrenerek, kıskanarak, hayranlıkla izledim.

Afrika benim için çöl, kuraklık, sıcaklık ve açlıktı…

Oysa oraya gönüllü bir grup doktor arkadaşımla gittiğimde gördüğüm şeyler karşısında şok olmuştum. Her taraf alabildiğince yeşildi. Uçsuz bucaksız verimli topraklar, tarım ve hayvancılık yapılacak alanlar… Balta girmemiş ormanlar gördüm mesela. O ormanlarda yaşayan daha önce hiç görmediğim canlılar... Ama onlar belgesellerdeki gibi savanlarda özgürce dolaşamıyorlardı artık. Kontrolsüz bir şekilde her geçen gün çoğalan insan nesli doğadaki her şeyi, her geçen gün yok ediyordu.

Ancak bütün bunlara rağmen hala her canlı için yeterli yiyecek ve su kaynakları var. Sorun sadece bunların kullanılabilmesi ile ilgili. İşte bütün sorun da buradan çıkıyor sanırım. Hayatta kalabilme, kendi neslini, ailesini, yakınlarını, kabilesini yaşatma ve koruma içgüdüsü insanların diğerlerine karşı acımasız olmasına yol açıyor. Bu yüzden ‘güçlü’ olanlar ayakta kalabiliyorken güçsüz olanlar Kevin Carter’in resmindeki gibi bir köşede çaresizce ölüyor. ‘Güçlü’ olabilmek de çoğalmaktan geçiyor ve insanlarda gün geçtikçe çoğalıyor.

Aslında bu bir kısır döngü. Çünkü çoğaldıkça mevcut kaynaklar yetmemeye başlıyor ve kalanlar için savaşlar yapılıyor. Sonuçta ise açlık ve kıtlık…

Bu konuda bir şeyler yapılmazsa gelecek yüzyıllarda milyonlarca insanın ölebileceği savaşlar olacaktır. ‘Düşmanlarımız var, daha fazla çoğalalım’ düşüncesi yerine ‘Mevcutlarımızı daha iyi eğitelim, daha iyi koşullarda yaşayan daha kaliteli bir nesil olsun’ düşüncesi yerleşmezse Kevin Carter’ın resminden çok daha acı resimler görebiliriz. Michael Jackson’ da öldüğüne göre bir daha ‘We are the World’ diyecek kimse olacak mı? Kim bilir…

Afrika Notları 9: Daha İyi Bir Dünya Yaratabiliriz
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan