2

ALIŞIK OLMADIĞIMIZ HAREKETLER


  • Oluşturulma Tarihi : 02.10.2015 07:01
  • Güncelleme Tarihi :

Bu ülkede  güzel şeyler de oluyor.

Dün akşam spor haberlerini seyrederken spiker ‘spor sahalarında görmeye alışık olmadığımız bir şey sayın seyirciler’ diye habere giriş yaptı.

İster istemez ‘spor sahalarında alışık olduğumuz şeyler’ geliyor insanın aklına. Kazanmak için yapılan her şeyin mübah olduğu, seyircinin karşı takım oyuncularının ‘annesi, eşi ve tüm dişi yakınları’ndan pek de iyi şekilde bahsetmedigi tezahüratlar, birbirine saldırma, sakatlama, hakemi aldatma, ahlaksız oyuncuların prim yaptığı vb şeyler geliyor akla.

Bunların dışında bir çok şey ‘alışık olmadığımız hareketler’ olarak sunuluyor.

Mesela geçen sezon Konyaspor- Kasımpaşa maçında çok ilginç bir şey olmuştu. Yerde kalan Kasımpaşalı oyuncu tedavi olabilsin diye topu dışarı atmaya çalışan Konyalı oyunculardan topu alan Donk golü atmış ama ‘sıradışı’ Teknik Direktör Şota Arvleadze talimat vererek oyun başladıktan sonra hiçbir Kasımpaşalı oyuncu müdahale etmeden Konyaspor’lu Hasan Kabze gölü atmıştı. İzlediğim de çok duygulandığımı itiraf etmeliyim. Galibiyete 1.3 milyon   Euro para verilen bir oyunda böylesi ‘centilmence’ hareketler Spikerinde dediği gibi ‘sahalarda pek de alışık olmadığımız hareketlerdi.’

Alışık olduğumuz şey ise Kasımpaşalı oyuncuların ‘Bana ne kardeşim? Durmasaydınız Alla alla’ deyip golün üstüne yatmaları idi.

Böyle yapa yapa futboldan soğuttular beni zaten. Kendilerine teşekkür ediyorum. En başta yalan yere takla atarak penaltı kazanmaya, karşıdaki arkadaşlarının emeğini çalmaya çalışan oyunculara ( ki bunların babası Arif Erdemdir, Burak da devamını getiriyor), sürekli hakemle oynayıp, hakemin yakasını tutup çekiştiren oyunculara (Hagi bu oyuncuların başında geliyordu. O dönemde 17 yaşında geleceği parlak bir oyuncu olan Emre Belözoğlu’da Hagi’yi örnek aldığından son yıllarda ne hale geldiğini gördük), Pittbull, kangal gibi köpek taklitleri ile karşı takımın seyircilerini çileden çıkaranlara, milli takım kampında birbirlerine silah çekenlere, teknik direktörden ziyade mafya babası tipli adamlara,  şike iddiaları yapıp daha sonra kaçan savcılara, sürekli olay çıkarmaya çalışan fanatiklere beni futboldan soğuttukları için teşekkür ederim.

Çünkü sizin sayenizde ‘zararlı bir alışkanlıktan’ kurtulduğum gibi belki de çocuğumun da hayatını kurtardınız. Daha önce en büyük hayalim ‘oğlumla beraber tuttuğum takımın formasını giyerek statta maç seyretmekti’.

Çok şükür böyle bir hayalim kalmadı.

Zaten oğlum başka bir takımı tutuyor ama benim takımımı da tutsaydı 2 yıl önce gördüğüm manzaradan sonra ‘asla’ oğlumu maç seyretmeye götürmezdim.

İzninizle o anımı da anlatıyorum: 2 yıl önce Fenerbahçe-Galatasaray lig maçı oynanacağı dönemde tesadüfen Kadıköy’deydim. Yolumuz da sahanın yanında geçiyordu. Vapur iskelesinden itibaren stada doğru akan taraftar topluluğu Anadoluyu işgale gelen Moğol ordusu gibi önüne gelen Tekel bayisini yağmalıyor, bira, şarap ve bilumum alkol içeren tüm malzemeleri ‘hiç’ ediyordu. İçtikten sonra da şişeler sokağın bir köşesine ‘burada insanlar da yaşıyor’ diye düşünmeksizin ‘hayvanca’ atılıyordu.

Boynunda tuttuğu takımın atkısı ile biri bana ‘Hemjerim Ztata nasıl giderim?’ diye sordu. Nefesinde çıkan alkol kokusu başımızı döndürmeye yetti.

‘Hemşerim şu yerdeki şişeleri takip et. Oraya götürür’ dedim

O yollarda sokağa atılmış bira şişelerini toplayan sanırım servet kazanmıştır. Stadın yanına geldiğimizde turnikelere yaklaşanlar son bir ‘fondip’ ile biraları boşaltıp yukardan, nereye geldiğine bakmaksızın rastgele sallıyorlardı. Fenerbahçe stadı bir kale, yerdekiler işgal kuvvetleri, yukardakiler kaleyi savunanlardı sanırsın. Komutandan ‘atın yiğitlerim kafalarına kafalarına’ emri almış gibi şişeleri yukardan, rastgele sallıyorlardı.

Neyse ki ölmeden uzaklaştık oradan.

Bir daha da ‘ztat’a yaklaşmamaya yemin ettim.

Peki girişte bahsetmeyi planladığın güzel şey neydi diye merak edenlere, adaşım (zaten Deniz isimli insanlar hep nazik, duygulu ve romantik olurlar. Tıpkı benim gibi) hakem Deniz Çoban, Yine bir Kasımpaşa maçında son dakika verdiği penaltının yanlış olduğunu görüntüleri seyrettikten sonra anlamış, Kasımpaşa antrenörü maç ile ilgili açıklama yaparken canlı yayına çıkıp ondan ve spor camiasından, yaptığı hata sebebiyle özür diliyordu.

Bir hakemi ilk kez canlı olarak açıklama yaparken gördüm. Ne büyük bir hareket. Yaptığı yanlışı kabul edip özür dilemek.  Tebrik ederim seni sevgili adaşım.

Peki federasyon ne yaptı?

Sahalarda görmeye alışık olduğumuz bir hareketle ‘böyle bir açıklamayı yaptığı için’ Deniz Çoban’a ceza verdi.

Sizce ceza mı, ödül mü vermeliydi?

ALIŞIK OLMADIĞIMIZ HAREKETLER
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan