2

BAKKAL MUHİTTİN VE ZİYA AMCA


  • Oluşturulma Tarihi : 16.09.2015 07:08
  • Güncelleme Tarihi :

‘Muhittin abi benim için çok değerli bir insan. Lütfen ona iyi bak’ dedim.

Doktor arkadaşım böyle bir sözü benden ilk kez duymuştu. Normalde birbirimize telefon açıp ‘bir yakınımın şu problemi var. Ne zaman müsaitsin?’ diye sorar birbirimize yakınlarımızı göndeririz...

Ama ‘bu hasta benim için değerli, özel ilgini rica ediyorum’ tarzında bir istek ile ilk kez karşılaşıyordu.

‘Bu hasta neden bu kadar değerli senin için’ dedi.

‘Bir ara müsait zamanında bir kahvemi içmeye gel. Sana anlatırım’ dedim.

Dün kahvelerimizi içerken ona anlatmaya başladım.

‘Büyüdüğüm mahallede iki bakkalımız vardı. Biri Karadeniz’den buraya göç etmiş Ziya Amca ve oğullarının işlettiği Rüyam Market, diğeri İzmir’in yerlilerinden birine ait Muhittin ve Hakan ağabeylerin işlettiği Kardeşler Bakkaliyesi. Aralarında 20 metre bile yoktu.  Belki aralarında bir rekabet de vardı. Bilemiyorum.

Biz mahallenin doğu tarafında iken doğuya düşen Rüyam marketten, mahallenin batısına, yeni evimize taşındığımızda da Kardeşler bakkaliyesinden alışveriş yaptık. Babam ‘birini ezip diğerine geçmek olmaz’ der, eve en yakın olandan alışverişi yapardı.

Üniversiteyi kazandığım zaman harç ve öğrenim kredisine başvurdum. Ailemin maddi durumu iyi olmadığı için her ikisini de almaya hak kazanmıştım.

Ancak krediyi alabilmek için iki kefil ve bu kefillerin emekli sandığı, bağ-kurlu veya devlet memuru olması şartı vardı. Büyük ağabeyim ve ablam memurdular ancak istenen kefillerin akraba olmaması gerekiyordu. 

İzmir’e sonradan gelmiştik.

Babam, annem ve ağabeyim bahçelerde gündelikçi olarak çalışıyorlardı.

Onların çevresi de ancak işçi çevresiydi ve istenilen özelliklerde pek fazla insan tanımıyorlardı. O dönemde de SSK, Bağkur ya da emekli sandığına mensup olmak ‘öyle herkese nasip olan’ bir durum değildi.

Mahallede ki Almanya’dan emekli tek kişi de ‘Ben daha önce kefil olduğum için çok ağzım yandı. Yemin ettim bir daha kefil olmamaya’ diye söylemişti. Kredi toplamı ve faizler o dönem için oldukça yüksek bir meblağdı ve kimse de haklı olarak böyle bir maddi külfetin altına girmek istemiyordu.

Çaresiz kalmıştık.

Mahalle bakkalları dertleşme yeriydi bir nevi. Alışverişe gidenler de onlarla bu esnada iki lafın belini kırardı.

Babamın sıkıntısını duyan Bakkal Muhittin Ağabey ‘Biz burada neciyiz? O bizim de oğlumuz sayılır. Ben ve diğer bakkal Ziya Bey onun kefili olacağız’ demiş. Her iki bakkal da işi gücü bırakmış, bana kefil olmak için noterin yolunu tutmuşlar.

O günü hiç unutmadım. Ziya amca ve Muhittin Ağabeyin bana yaptıkları bu iyiliği de. O yüzden her ikisi de benim için çok önemli’ dedim.

Doktor arkadaşımın çok hoşuna gitti. ‘Bunu yazsana’ dedi.

‘Ülke ile ilgili yazacak bir sürü şey var, başka bir zaman yazarım ’ dedim.

‘Bence şimdi yaz. Tamda şu dönemde buna ihtiyacımız var. Birlik olmak için, kötülere karşı iyi insanların olduğunu göstermek için böyle yazılar şart’ dedi.

Onu kırmadım, yazdım.

BAKKAL MUHİTTİN VE ZİYA AMCA
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan