Sayfa Yükleniyor...
Dünkü yazımın devamıdır.
Tacoya Tarım Bakanlığının balıkçılar ve gemicileri aynı kefeye koymamaları için bir yaz yazacağıma söz verdim. Tekneye vardığımızda barınaktaki diğer tekneler de balığa çıkmak için son hazırlıklarını yapıyorlardı. Bir iki tanesi motorları çalıştırıp hareketlendi.
Onlar iyi yerleri kapmaya mı gidiyorlar? Biz geç mi kaldık diye sordum Kadem Reise.
Deniz büyük ve geniş. İyi yer kötü yer yoktur. Dün iyi olan, bu gün kötü olabilir dedi sakince. Onlardan hemen sonra biz de hareketlendik. Kadem Reis bir önündeki radara bir diğer teknelere bakıp ağır ağır ilerliyordu. Diğer tekneler ise sağa sola dağılıp ağları atacakları alanları tespit etmeye başlamışlardı. Kadem Reis radara göre balıkların bol olduğu bir alanı gördü. Arkasında ağ atmaya başlayan teknenin bu alana yetişip yetişmeyeceğini kestirmeye çalıştı. Emin olmak için teknenin kaptanını aradı. Kaç ağın kaldı? Bizim olduğumuz yere yetişecek mi? diye sordu. Ağlarının bitmekte olduğu cevabını alınca da şamandıraların atılması talimatını verdi. Saat 7 civarında yarın saat içinde ağlar atılmıştı.
Ağlar atıldıktan sonra Ramo Usta her zamanki gibi sessizce malzemelerini hazırlamaya başladı. O gün hazır döneri domates, soğan, biber ile karıştırıp yeni denediği bir yemeği yapmayı planlamıştı. Bunu yoğurtlu yaptığımızda İskender kebabı gibi olur ama bu gün yoğurt kullanmayacağız dedi. O yemek hazırlarken ben dalgalarla hafifçe yalpalanan teknenin ön tarafına oturup güneşin yavaş yavaş dağların arkasına inişini izledim.
Ramo Ustanın yeni tarifi gerçekten de çok lezzetli olmuştu. Bir taraftan büyük büyük lokmaları mideye indiriyor, diğer taraftan yemeğin tarifini almaya çalışıyordum. Kadem Reis sürekli Doktor bırak konuşmayı yemene bak, bitecek. Bak sabaha kadar yemek yok. Deniz insanı acıktırır, ye diye söyleyip önüme yemek kaydırıyordu. Yemekten sonra güvertede Yaşarın yaptığı kahveler sigaralar eşliğinde içildi.
Bu var ya geçen sene gırgırdan denize düştü, ölüyordu diye Yaşarı gösterdi Kadem Reis.
Utanarak gülümsedi Yaşar. Nasıl yani? dedim merakla.
Yaşar biraz sakardır. Çandarlı karşısında şubat ayında gırgır ile avlanıyoruz. Gırgır teknesi büyüktür, böyle 3-4 kişi değil 20 adam çalışır. Hangi adam nerede bilemiyorsun ki. Yaşar yandan arkaya geçerken ayağı takılmış, denize düşmüş. Biz farkında değildik. Gittik dedi Taco.
Sonra? diye Yaşara baktım.
Ayağımda çizme, üzerimde muşambalar denize düştüm. Düşünce bu muşambalar basınçtan bana yapıştı, sıkmaya başladı. Nefesimi kesti. Açamadım bile. Çıkarmaya çalıştım ama ağırlıktan beni dibe çekti. Yiyecek ekmeğim varmış ki bıçak vardı yanımda. Bıçakla kesip attım onları. Çizmeleri de çıkardı dedi.
Allahtan bıçak varmış dedim.
Herkes elini cebine atıp yanlarında taşıdıkları küçük bıçağı çıkardı. Balıkçı bıçaksız olmaz dedi Taco
Sonra? diye Yaşara baktım. Sabaha karşı 4 civarında ve şubat ayında oluyor bu olay. Deniz buz gibi. Etrafıma baktım. Allahtan düştüğüm yer küçük bir adaya yakındı. Oraya yüzmeye başladım. Ama soğuktan vücut ısım düşmeye başladı. Aklıma eşim ve çocukları getirdim. Yüzmeye devam ettim. Sonra gücüm tükendi. Soğuktan parmaklarımı ve ayaklarımı hissetmemeye başladım dedi.
Uzaklık yaklaşık 500 yarddı. (450 metre civarı) ben sonra gidip ölçtüm dedi Taco.
Kıyıya kendimi nasıl attığımı hatırlamıyorum. Sonra baygınlık geçirmişim. Orada balıkçılar varmış. Beni onlar bulmuşlar, sahil güvenliği çağırıp hastaneye götürmüşler. Şans işte diye gülümsedi Yaşar.
O gün 10 yıl yaşlandım. Adam öldü diye düşündük. Kimse adamın ayağı kaydı düştü diye onu suçlamaz ki. Kadem Reisin teknesinde adam öldü derler. Balıkçılık aleminde bitersin dedi Kadem Reis.
Yaşara baktım. Utanarak başını önüne eğdi.
Hanım seni denize nasıl bıraktı bir daha? diye sordum.
Mecbur abi. Bizim bildiğimiz başka iş mi var? dedi.
Devam edecek