Sayfa Yükleniyor...
Yavaş yavaş bir okur kitlemiz oluştu çok şükür.
Henüz binleri bulamamış olsak da umutluyuz. Böyle giderse binler hatta milyonlarca okurumuz olacak gibi görünüyor.
TOBB Üniversitesinde benden önceki konuşmacı Bir hayaliniz olsun ve asla vazgeçmeyin demişti. Sürekli aklımda o cümle. Bende ilerde bir gün milyonlarca insanın okuduğu adam olarak ünlü biri olduğumu, kitaplarımın 100-200 baskı yaptığını, imza günlerimde kitapevinin kapısında kuyruk olduğunu hayal edip yazılarımı yazıyorum. Kaç kişi okuyor bilmiyorum. Ama facebookta yapılan beğeni sayısına bakacak olursak şu an için çok popüler sayılmam. Yine de arada da olsa yazılarımla ilgili eleştiriler ya da burası sizin bildiğiniz gibi değil tarzında katkılar da geliyor.
10 Ocakta yazdığım Eğitimde Her şey Yolunda mı? başlıklı yazım eğitimcilerin ilgisini çekti. Pek çok kişi eğitim sistemimizi eleştirdi, yapılabilecekler ile ilgili yol gösteren yorumlar yazdı. Bir arkadaşım Hangi çağda yaşıyoruz? diye bir mesaj atmış. Bizim yaşadığımız çağı mı dünyanın yaşadığı çağı mı soruyorsun? dedim bende. Sende haklısın ama genel olarak dünya hangi çağda? dedi. Aklıma ilk gelen uzay çağı sonra bilgisayar ve bilişim çağı dedim. Tam üstüne bastın ayağını kaldır dedi. Her şeyi pat diye biliyor olmanın verdiği his ile göğsüm kabardı. Karşı taraftan mesajın devamı gelmedi.
Meraklandım. Bunu bana neden sordun ki? dedim. Senin yazın üzerine sordum. Hani eğitim sistemimiz ile ilgili bir şey yazmışsın ya. Çağımız uzay ve bilişim çağı. Peki, bilişim teknolojileri dersinin öğretmenleri ne durumda biliyor musun? dedi. Öyle bir ders mi var? dedim şaşırarak. Evet, öyle bir ders var ve ben bu dersin öğretmeniyim. Ancak bir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni kadar değerimiz yok. Yanlış anlaşılmasın din dersine karşı değilim ama dünya bilişim ve teknolojide bu kadar mesafe kat ederken, hemen herkesin evinde bir bilgisayar, tablet yada akıllı telefon varken biz bunları sadece tüketici olarak kullanıyoruz. Bilgisayarın açma kapamasından başka sadece sosyal paylaşım aracı olması dışında hiçbir özelliğini bilmeyen bir nesil yetişiyor. Japonlar ve Amerikalılar zaten eskiden beri teknolojide, üretmede dünyanın bir numaralı ülkeleriydi. Daha sonra Finlandiyalılar ve Koreliler de bu işin önemini yıllar önce fark etti ve bilişim teknolojilerini öğretme ve geliştirmek için çalışmalar yaptı. Artık ekonomi tarlada domates yetiştirip onu 1 liraya satma üzerine dönmüyor. Ki o domatesi de böcekler, kuşlar yemezse, sel ve don olmazsa ve ürün alırsan. Oysa bir bilgisayar, bir cep telefonu üretmek ne kadar önemli biliyor musun? dedi. Yani muhtemelen çok önemlidir ama dedim. Sözümü bitirmeden o devreye girdi. Apple diye bir şirket var duymuşsundur dedi Appleı duymayan mı var? dedim. Sana bir link veriyorum bak incele dedi. Linki açtım.
İstanbul Sanayi Odası tarafından yapılan araştırma sonuçları Türkiye'deki en büyük 500 şirketin toplam cirosunun neredeyse teknoloji devi Apple'ın yıllık cirosuna denk olduğunu ortaya koydu. Çok daha büyük fark ise kârlarda. Apple'ın kârı 500 Türk devinin 3 katından daha fazla diye bir haber veriyordu.
İşte durumumuz bu dedi. Acı bir tablo ile karşı karşıyaydık. Peki, ne yapmalıyız? dedim. Evvela müfredata bu dersin ana ders olarak konulması lazım. Sonra da öğretmen atamalarının yapılması lazım dedi. Yeterince atanmıyor mu peki dedim. Hayır. Geçen sene atanan Din kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenleri sayısı 4500 civarında. Peki, bizim branştan kaç kişi atandı dersin? 900 bile değil dedi. Sen bana bu bilgileri bir rapor şeklinde yaz. Bende bunu köşemde yazacağım dedim. Facebookta bizim öğretmenlerin bir kapalı grubu var. Seni oraya üye yapalım, grup yöneticimiz sana kesin bilgileri verir dedi. Başvurdum. İki gün oldu cevap gelmedi. Arkadaşıma mesaj attım, Ne oldu hani bana bilgi verecektiniz yazmam için dedim. Ya kusura bakma. Yöneticimiz istemiyor. Başımız belaya girmesin şimdi diyor. Senin de zamanını aldık. Kusura bakma. Teşekkür ederiz dedi. Israr etmedim. Gençler teknoloji ve bilişimde geri kalıyor, çağı yakalayamıyoruz diye şikayet eden ama haklarını dile getirmekten korkan, çağda geri kalmış bir öğretmen adayı.
Gülsem mi? Ağlasam mı?