2

Bir Dilencinin Günlük Kazancı


  • Oluşturulma Tarihi : 20.11.2015 07:04
  • Güncelleme Tarihi :

Sabah işe gelmek için uzun bir yol kat ediyorum.

Bu günlerde her durduğum ışıkta sabahın köründen akşam geç saatlerine kadar, kadın, çocuk, yaşlı, genç erkek yada kadınlar, alkol ya da uyuşturucu bağımlısı tipli genç erkekler ellerinde kağıt mendiller ile dileniyorlar. Belki eli boş ve dileniyormuş görüntüsü vermemek için kağıt mendil satıyorlar.

En azından eli boş dilenenlere göre bir artıları var.

Aralarında engelli taklidi yapacak kadar maharetli olanlar da var.

Bunlardan herhangi birini gördüğüm zaman gerçekten çok üzülüyorum.

‘Ya gerçekten ihtiyacı varsa?’ diye düşünüyorum.

Bir taraftan da gazete, televizyon ya da sosyal paylaşım sitelerinde bunu meslek haline getiren, sapasağlam olduğu halde tekerlekli sandalye ile ya da yerde sürünerek gezen insanlarla ilgili haberler görüyorum. O zaman da çalışabilecek gücü varken çalışmadıkları için hem onlara hem de onlara kanıp para verdiğim için kendime kızıyorum.

İşe gelmeden önce yolumun üstünde Çankaya’da bir arkadaşımın giyim mağazası var. Her sabah yanına uğrayıp bir çayını içer, bazen beraber kahvaltı yaparız. Kendisi de aşk acısı çeken bu arkadaşım bu acının neticesinde uyuyamama sorunu yaşıyor. Uyuyamadığı içinde sabahleyin erkenden, horozlar ötmeden gelip dükkanını açıyor, çayını koyuyor, etrafı temizliyor.

İlk zamanlar ‘Ömer hayrola neden bu kadar erken açıyorsun? ‘çok acil elbise almam lazım diye sabahın köründe gelen mi oluyor?’ çok dalga geçtim.

‘Abi kısmet bu. Ne zaman ne olacağı belli mi olur’ diye cevap verirdi.

Gerçekten de sabah saat 8’de gelip pantolon, gömlek, kazak alanları görünce ona hak vermeye başladım. Boşuna dememişler ‘kısmet çalışan, çabalayan için vardır’ diye.

Yıllardır aynı yerde çalıştığı için tüm diğer esnaflar tarafından bilinen ve sevilen bu arkadaşıma yolun karşı tarafından geçenler bile bağırıp ‘Ömer abi hayırlı işler’ diye selamlıyorlar.

Geçen sene bu dönemlerde çay içmek için durduğum bir gün Ömer dükkanın alt katına çay doldurmaya gitmişti.  Bende dışarıda gelene geçene güzellik yarışması düzenleyen Süha Özgermi gibi bakıyordum. Otobüs durağında, altında tahtadan yapılmış bir kaykayı eli ile çeken, her iki bacağı da diz üstünde kesilmiş ya da doğuştan o şekilde olan bir engelli vatandaşın, ağzında tuttuğu surahi ile dilendiğini gördüm. Otobüs durağında bekleyen hemen herkes gönlünden koptuğu kadarıyla adamın sürahisine bir şeyler koydu.

Yerler akşam yağan yağmurdan dolayı ıslaktı. Her iki elini yere koyup kendini ileri çekerken uzun pantolonu, kaykayın arkasından yerde o çamurun içinde sürünüyordu.

Dükkanın önünde beni görünce bana doğru geldi. Ne yalan söyleyeyim haline çok üzüldüm. O soğukta, çamurun içinde çıplak elle, saçı sakalı uzamış hali ile beni etkilemişti. Elimi cebime attım. Tam o sırada Ömer elinde çay bardakları ile aşağıdan çıktı.

‘Abi ne yapıyorsun’ dedi.

‘Dilenciye para veriyorum’ dedim.

‘Ulan Kenan bize de mi ha? Deniz abiden başka yiyecek adam bulamadın mı uyanık’ dedi dilenciye.

Dilenci çürük dişleri ile tuttuğu tası eline aldı. ‘Bu abi arkadaşın mı’ dedi.

‘Evet’ dedi Ömer. ‘Bizi çarpma bari oğlum’ diye devam etti.  

Dilenci ‘Ayıp ettin Ömer abi, sana yanlışımız olmaz’ dedi.

Biraz bel altı şakalaştılar. Kahkaha ile gülen dilenci tekrar tası ağzına aldı ve arabasını eliyle sürükledi.

 ‘Abi  bu adam günde ne kadar kazanıyor sence?’ diye sordu Ömer.

‘Valla ne bileyim yani ben hayatımda dilenmedim ki’ dedim.

‘Abi bu günlük 750 lira topluyor. 6 kardeşler. Hepsine Kenan bakıyor. Hepsi de aslanlar gibi, ama onlardan kimse çalışmıyor’ dedi.

Enayiliğimi düşündüm, ‘Vay be!’ diye şaşkınlığımı gösterdim.

‘Abi bunun gibi bir kardeşin, akraban olacak valla çalışmana gerek kalmaz. BMW ile getirir götürürüm. Kim bu zamanda günde 750 TL kazanıyor’ diye devam etti

Kenan’ı uzun zamandır görmüyordum. Bu gün sabah dilencileri görünce Ömer’e Kenan’ı sordum.

‘Abi İstanbul’dan bir mafya almış oraya götürmüş. Orada günde bin 500 lira kazanıyormuş’ dedi.

‘Vay be’ dedim yine şaşırarak.

‘Dilenci mi olsaydık acaba?’ dedim Ömer’e.

‘Abi Dilenci parası züğürdün çenesini yormasın ben sana bir çay doldurayım’ dedi.

Hala ‘vay be!’ diye düşünüyordum.

Yola çıktım. Tepecikte bir genç, ışıklarda özürlü taklidi ile mendil satıyordu.

‘Genç nasıl işler, günde ne kadar kaldırıyorsun’ diye sorasım geldi ‘Şimdi kızar BMWmi çizer’ diye korktum. Belki lazım olur diye de bir mendil alıp artık bir koli kadar birikmiş diğerlerinin yanına attım, yola devam ettim.

Bir Dilencinin Günlük Kazancı
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan