2

Çorbadan Çözüme Giden Yol


  • Oluşturulma Tarihi : 11.05.2016 07:05
  • Güncelleme Tarihi :

Kaç zamandır yazayım diyordum, bir türlü fırsat olmadı.

Bugün kesin kararlıyım, yazacağım. Sizde şu anda bu yazıyı okuduğunuza göre yazmışım demek ki.

‘Neymiş bu kadar mühim konu?’ diye merak edenlerin yanında ‘Yoo etmiyoruz. Sadece öylesine okuyoruz’ diyenlerde vardır. Olsun okuyun yeter ki. Efendim; artık ‘havayolu ulaşımı’ herkesin kullanabildiği bir alan olmaya başladı biliyorsunuz. Eskiden insanlar birbirlerine hava olsun diye konuştuğu cümlelerin içine ‘Ay uçak da çok sarstı bugün, uçak rötar yaptı, uçak boştu’ gibi kelimeler serpiştirir ‘Benim param var, ben uçakla seyahat ediyorum’ demek isterdi.

Ama artık uçak biletleri ucuzladı. ‘E tabi filanca parti geldi. Bu sayede herkes uçakla seyahat etmeye başladı’ diye birileri hemen pay çıkarmasın lütfen. Sonuçta bunlar biraz da çağın getirdiği şeyler. Örneğin Hindistan’da da uçuşlar 2014 yılında 231.413 ten 720.050’ye çıkmış. O parti orada da iktidar oldu diyorsanız sadece bizde ve Hindistan’da değil Brezilya’da da uçuşlar 2014 yılında 486.025 ten 937.437 bine çıkmış.

Bunu öğrendiğimize göre ana konumuza gelelim. Uçakla seyahat eden insanlar uçağa nereden binerler? Ya da nerede inerler? Bu sorunun cevabı çok basit; tabii ki havaalanı… Gelişmiş ülkelerde metro, otobüs, tren gibi farklı ulaşım araçları kullanarak havaalanlarına ulaşmak kolaydır. Ancak bizim gibi gelişmeye çalışan ülkelerde her yere ulaşım çok kolay olmadığından, gelen kişileri çoğunlukla bir yakınları karşılamak zorunda kalır. Gelen kişinin varış saatine göre evden araba ile yola çıktınız. Ancak uçak bu. Bazen söylenen saatte gelmeyebiliyor. ‘Rötar’ yani Türkçe deyimi ile ‘gecikme’, hemen her uçak seferinde alıştığımız bir durum olmaya başladı.

Peki bu durumda ne yapacaksınız? Bir yerde beklemeniz gerekiyor. Havaalanını yapanlar da bunu düşünmüş olacaklar ki yolları çok geniş yapmışlar. Yol kenarlarına arabayı çekip beklemek istiyorsunuz. Yolun kenarına ‘kimse park etmesin’ diye duba koymuşlar. O dubaların yanına park ediyorsunuz. Bu seferde bir polis arabası sürekli dolaşıp ‘Yol kenarında bekleyen araçlar! Bulunduğunuz yerde beklemek yasaktır. Araçlarınıza ceza yazılacaktır’ diye uyarıp duruyor.

Ne yapacaksınız? Arabanızı otoparka almanızı istiyorlar. Belki 10, hadi bilemediniz 20 dakika ya da 5 dakika için arabanızı otoparka aldınız. 10-15 lira ücret ödeyeceksiniz. Sizi bilmem ama şahsen benim gözüme geliyor.

Yapılacak iki şey kalıyor. Ya havaalanının içine girmeden yol kenarında bir boşluk bulup bekleyeceksiniz- ki bu durum oradaki yol güvenliğini, sizin ve diğer araçlardaki insanların can güvenliğini tehlikeye atıyor- ya da havaalanı içinde ‘dön baba dönelim’ şarkısı eşliğinde tur atıp duruyorsunuz.

Her havaalanına birini karşılamaya girdiğimde bu sorunla karşılaşıyorum. Yıllardır da bir çözüm yok.

Geçen hafta İstanbul’a gitmeden önce havaalanına taksi ile gidiyordum. Havaalanına yaklaştığımızda, yol kenarında, gelen yolcusunu almak için bekleyen arabalardan biri ‘Hayatım geldim’ telefonunu almış olacak ki aniden, kontrolsüz şekilde yola çıktı. Bizim içinde bulunduğumuz eski model taksi 30-40 metre patinaj çekerek çarpmaya milim kala durabildi. O sürede kaç dua okuduğumu ve hatta daha fazla dua bilmediğim için kendime kızdığımı hatırlıyorum. Şoför o kızgınlıkla karşıdaki sürücünün anası, kızı, kız kardeşi ve bil umum ‘dişi’ yakınlarına ‘selam’ söyledi.

‘Bu arabaları havaalanı içindeki geniş yol kenarında neden bekletmiyorlar?’ diye ona sordum.

‘Abi otoparkçılar polise çorba veriyor. Onlarda bekleyen araçları otoparka girmeye zorluyorlar. Halbuki çözümü çok kolay. Devlet havaalanına giren araçlardan 1-2 lira alsa, hem vatandaş itiraz etmez, hem de bir kenarda, güvenle bekleyip yolcusunu alır döner. İşte sana çözüm’ dedi

Olay birden ‘Çorba’dan ‘çözüm’e varmıştı.

Yetkililere saygılarımızla…

Çorbadan Çözüme Giden Yol
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan